Fatih hayvan pazarında bir saat “Bu eşek sucudur. Suculuk için hususi bir terbiye görmek lâzımdır , “Öyle eşekler vardır ki sırtlarında su tenekeleri olduğu halde İF çimenlik gördüler mi kendilerini zaptedemeyip sırtüstü Yatarak yuvarlanmak merakına düşerler. Bunlar acemller- dir. Meslekte pişenler bunun tehlikelerini takdir ederler... yıfttihte çarşamba günleri Kurulan r hayvan pazarı vardır. Herhalde es- ide yalnız at satıldığı için olacak, bu- Taya <Atpazarış diyorlar. Fakat şimdi at değil, tavuk ve horozdan, ko- Ve keçiye, eşek ve öküze hatlâ ara- T sia deveye kadar her cins hayvan bu- İş Canl olarak alınıp satılmaktadır. i Yanbülun en kalabalık, müşterisi en “2lü, Satışları en Hâraretli pazarı da budur, zannediyorum, Yvan pazarını görmeğe gittiğim & on vardı, insan ve hayvan» dah mürekkep muazzam bir kalabalık. üzletce piliç, tavuk ve horoz, kafes- T İçinde pazâra getirilmişler, kafes İçihde olmıyantar da dörder, beşer “Yaklarındarı bağli oldukları halde du- VAP Kenartarına yatırılmışlardı. Bunların hepsi tüccar imalı, bazısı'da den getirilmiş, “Kalabalık arasın kucaklarında birer horoz, birer ta olduğu halde dolaşan çocuklar ve adınlar da var, Bunlardan, kolunun altında kirmizi bikli beyaz bir horoz taşiyan, takriben © beş yaşında bir çocukla konuştum. Evde iki tane horoz olduğu için bi- Tini Satmıya karar vermişler, Sık sık Vga ediyorlarmış, zaten yem fiatle- Tİ Pahalılaştığı için bu horoz aile büt- Sesinde yük olmiya başlamış. Evde ka- ân horoz alelâde bir horozimuş. Bu de- izli, öterken gayet uzatıyor. Cins ho- 10z olduğu için bunu satarlarsa biraz azla para, edermiş, — Müşteri çıkmıyor mu? diye sor- dün, — İki kişi istedi. Fakat kesecekler diye korkuyorum, Bunu küçükten be- ti ben büyüttüm, Beslemek için alana vereceğim, Yazık değil mi, ne güzel öter bilseniz, Çocukcağız bunları söylerken horo- #u İbiğinden öpüyor, kanadlarını ok- Şuyordu. Duvar kenarındaki tavukların etra- İl çok kalabalık, Müşteriler tavukları Ter birer muayene ediyorlar, ağırlığı- bi anlamak için ellerile tartıyorlardı. Pilçler 50, 60 kuruşa, gürbüz tavuk- bir liraya kadar satılıyor. Beri ta- elta ördekler biribirlerine sokulmuş- » titreşiyor, kazlar garip garip sesler fıkarıyorlar, KABARAMAZSIN... » Pazar yerine gelen mahalle çocukları bir baba hindinin etrafına toplanmış- Onu «*kabaramazsın..> diye kızdı- « Hindi kabardıkça kabarıyor, kanadiarını yerlere sürterek haşmetle Yürümeğe çalışıyor, yaramaz çocuklar «kabaramazsın» diye bağırdıkça hiddetinden köpürüyordu; Bir kadın kaldırımın üzerinde iki keçiyi İplerinden tutmuş gezdiriyor. İkisi de'satılık. Bunlar Malta Keçisi İMişler, iki kilo süt verirlermiş. Zaru- Yeti olmazsa katiyen satmazmış amma ME çare!, Zaman fena!, Satılık eşekler kenardaki boş bir ar- #ada toplanmışlar. Fakat pek müşte- Yİ yok, SUCU EŞEK! «Elinde sopasile bir köylü geldi. Elile bir kır eşeği işaret ederek sahibine: — Bu eşek-necidir? diye sordu, Sa- bibi; — Sucudur, dedi. Ayrı bir meslek sahibi olan bu eşeğe Yayretle baktım. Köylü elini eşeğin ağ- Zna sokup dudaklarını açtıktan son- Ta yüzünü ekşitti, bir lâf söylemeden Uzaklaştı. Ben eşeğin sahibine yaklaşarak; — Sucu eşek ne demektir? diye sor- dum, Adamcağız beni eşek mi alacak e nedir, hemen tafsilâta giriş- -— Bu eşek, dedi, uzun müddet sucu- Yuk etmiştir. Yani mahalle aralarında $u taşımıştır. Her eşek bunu yapamaz, bir terhiye görmek lâzımdır. © “Öyle eşekler vardır ki, sırtlarında su e 1. | i sd a satılık eşekler, ortada bir Yukarıda tenekeleri olduğu halde yeşil bir çimen-! lik gördüler mi, kendilerini zaptedemi- | yip sırtüstü yatarak yuvarlanmak me- rakına düşerler. Bu acemi bir eşeğin yapacağı iştir. Fakat uzun müddet su taşımaya alışmış, meslekte pişmiş olur. sa sırtında su dolu tenekelerle yere yu-| varlanmanın tehlikeli bir şey olduğu- nu, bu yüzden sahibi tarafından fena | halde ıslatılacağını kolaylıkla takdir eder. Bunun için bazı eşekler sü taşı- İ mak üzere'alıştırılırlar, bazıları arâ- İ ba çekmek; bazıları da binek hayvanı- dırlar, İşte bu bizimki sucudur, dedi. Hayret ettim. Eşekte, sanki mesleği- nin İzah edildiğini “anlıyormuş gibi .mağrur bir eda vardı. Flatini sordum, 4On beş liraya vereceğims deği. Za- yallı eşek! Seni on beş liraya satın alıp &mrünün sonuna kadar su taşıtacaklar hal. : | “Eşeğin sahibi hâlâ izahat veriyor: İ X KATİYEN İNATÇI DEĞİLDİR. İS — Eşeğim katiyen inatçi değildir. Çok uysaldır. Dört teneke suyu sabah- tan akşama kadar dinlenmeden taşıya- cak kadar mukavemetlidir. Oburluğu da yoktur. Ah ben bu koca dayıyı sat- mazdım ya... Ne ise... Çok hizmeti geçmiştir bana... hindi muayenesi, aşağıda satılık tavuk ye b&rozlar Biçare eşeğe acımağa başlamıştım. Atların satıldığı köşeye gittim. Bu pa- zara satılmak üzere getirilen atlar ko- şü atları, cins kısraklar değil, arabaya koşulmak için hazırlanmış beygirler. Onun için müşteriler bilhassa huysuz olmamasına, bir de mukavemetine dik- kat ediyorlar, Yaşlarını anlamak için zavallı atlara mütemadiyen ağızlarını açtırarak dişlerine bakıyorlar, Hara- retli pazarlıklara girişiyorlar, Pazarlık esnasında mal sahibi ile müşteri bir ta- raftan: — Baydi hayırlısı! diye bağırırken, bir taraftan da toka eder gibi tüttuk- ları ellerini belki'elli defa belki yüz de- fa, boyuna sallıyorlar, PAZAR DAĞILIYOR vakit öğleye yaklaşıyor, hayvan pa- zarında satışlar çok hararetlendi. Ta- vuk, horoz, kaz, hindi alanlar bunları kollarının altına sıkıştınp kalabalık- tan ayrılıyorlar. Keçi koyun satın alan- lar onları iplerinden tutarak yola dü- zülüyorlar, Pazar yavaş yavaş dağılı- yor. Bir de baktım, bizim sucu eşek, sır- tına kır sâkallı bir ihtiyarı alrmş, pa- zarın içinden tıkır tıkır geçiyor. Koca dayı da bir müşteri bulmuş demek! Benim bir arkadaşım var, Refikası ile pek iyi uymuşlardır. Çok idareli yaşarlar. İkisi de yüksek tahsili gör- müşltür; Kocası Paris siyasi ilimler mektebinde mezun, karsı bizim Üniversitenin edebiyat şubesini bitir- miş. Nur topu gibi biri oğlan, biri kız iki yavruları var. Halük üç, âblası Leylâ dört buçuk yaşında. Üç odalı küçücük bir apartımanda oturuyor- lar, Bizmetçileri, alıçıları yok, Bütün evin işlerini bayan görüyor. Bayı da ona yardım ediyor. Ben bu mesud yuvayı her: ziyare- timde büyük bir hayranlık'duyarım. Her şey yerli yerinde, her taraf ter- temiz. Karı koca bir çift kırlangıç gibi durmamasıya çalışırlar. Bayan Saime (çocukların annesi) sabahleyin kalkıyor, çocukların ban- yolarmı yapıyor, onların giyinmeleri- ne nezaret ediyor, Kahvaltı ediyorlar. Sonra pazara gidip öteberi- alıyor. Mutfâkta yemekleri pişiriyor Bay Şe fik işinden geliyor, birlike öğle ye meğini yiyorlar. Akşam da-öyle. Ye- meklen sonra çocuklar yalıyor. On- lar da karı koca ya radyo.dinliyorlar, ya gramofon çalıyorlar. Hulâsa me- sud bir çifti Bunların hepsi çalışkan, aklı başında iş bilir, yavrularına düş- kün insanların yapabileceği şeylerdir. Fakat beni hayretlere düşüren yav- rularıdır. Dört buçuk yaşında olan o Leylâ her işte annesinin âdeta mua vini gibidir. Meselâ annesi Halüku giydiriyor mu? Çorabını, patiklerini, beresini O getirir. Sofrada kardeşinin bardağına suyu o koyar. Sokağa mi çıkıyorlar? Halükun boyun atkısını o sarar. Anneleri mutfakta mı? Ma- şayı, kibriti, tabakları o getirir. Geçenlerde bir akşam evlerin: gil- tim, Çocuklar tabii uyumuştu. Kari koca beni güler yüzle karşıladılar. Bir iki saat pek güzel vakit geçirdik, Rad- yo dinledik. Gramofon çaldık. Ben bir aralık sordum: Çocuklar rahatsız ol- maz mı? Bayan cevap verdi: «Alışkın- dırlar! “Top atılsa uyanmazlar.»> dedi. Bonra Leylânın yaptığı marifetleri anlattı. Kardeşine nasıl büyük bir şef- katle baktığını söyledi. Bilmezsiniz dedi. Kendisine me iş söylesek onu büyük bir memnuniyetle yapar ve çok dikketli yapar. Bakınız bu saksıları ber günosular ve yere bir damla damlatmadan sular! Sofraya tabak- ları o getirir ve her aldığı şeyi mutlak yerine köyar. Tabii biz de babası ile onu kendi işini kendi görmeğe alıştı- riyoruz, Fakat o bu kadarla kanmı- yor, bazan yaşı İle müterasib olmı- yan şeyleri'de yapmak istiyor, o z4- mân mâni oluyoyuz.. * Şimdi uykuda olmasaydı gramofe* nü bize o kurar ve plâkları o değişti- rirdi, İki saat dereden tepeden, ahval! Alemden, politikadan, edebiyattan, ç0- Cuk terbiyesinden bahsettik, Hulâsa pek güzel vakit geçirdik. f Geçen gün yeni taşındığımız İhla- Müurdaki evimize komşu öluyan genç | bir karı koca bizi ziyaret etmek iste- diklerini telefonla söylediler ve geldiler. 'Tabil bir kaç gün sonra biz de gittik. | Onların da dört yaşında bir kızları | var. Biz refikamla yemekten sönra dokuzda gittik. Çocuk daha uyuma- muştı! Bizi duvarları resimlerle do- nanmış, kadifo döşemeli koltukler, kübik iskemleler, ağır kulmaştari pör- delerle süslü bir sâlonâ aldılar, Ca- mekânlı dolaplarda » biblolar; köşede oldukça eski bir Fransız piyanosu, onun üstünde torba içinde bir.ut! Oturduk, keyif goruştuk, Çocuğun annesi seslendi: — Barika gel, ver! Çocuk kınla kınta, salına salına .geldi; Alman mürebbiyesinden öğren- diği şekilde bir dizini kırıp reverans yaparak elini uzattı. Fakzt utancın- dan başını yukarı kaldırmıyordu. Annesi derhal çocuğun marifetle- rini göstermek: istedi! Hadi Barika bay amcama son yıl marşını: oku da dinlesin! dedi Çocuk peltek peltek cevap verdi: — Onu biymiyoyum, Kıyık bebeyi okuyayım mı?, Annesinin kaşları çatıldı. Sana ne misafitlerimize ©l Tanıdığım anneler söyledimse onu yap! Sesini bir perde daha yükseltti, Hadi oku bakayım: Bu şiddetli emrin altında gizli olan tehdidin mânası pek aşikürdi. Çocu korka korka ökumağa başladı. Çıktık açik ayınla On yılda bey'savaştan Çocuk «ls leri «r> leri hep «y> gibi telâffuz ediyordu, Garibdir çok yer- de gördüm. Birçok anneler çocukları böyle yanlış telâffuza âdeta teşvik ediyorlar, Meşelâ çocuk geliyorum ye- rine, geyiyoyümi! Yapıyorum yerine, yapıyoyum dedikçe onlar da kendi dillerini çatptırarak öyle mi yavyum? Ben seni çok seviyoyum! gibi şımarık- lıklar, -densizlikler yapıyorlar. Fakat 1$ bu kadarla kalmadı. Annesi, anla- Şılan çocuğun kendisinin her sözüne nasil itaat etiğini göstermek istedi — Hadi git içeriden şokola kâsesi- ni-getir!. dedi, Çocuk bir.kuş gibi seğirtiı ve biraz sonra taşlıkta "bir Şangırlı duyuldu. Telâşla yavrucuğunı ayağı kapı önün- deki söccadeye takılmış, kâse elinden kurtulmuş ve tüzbuz olmuştu. Bayan yerimden fırladı, Salonun kapısını sıkıca 'çekti, fakat biz sesin! işitiyonduk: — Beceriksiz! Beğendin mi yaptığı» | nı? Sakar! Eyde kırmadık bir şey bi- rekmadın! Bu sözleri müteakıb bir de ince tokat sesi geldi. Ardından ç0- cuk yaygırayı attı. Çok sürmeden çocuğun $esi uzaklastı. Ya mürebbi- yesi, ya dadısı, ya büyük annesi avut- mak üzere alıp götürdüler. Bayan alı al, moru mor; zorla gülmeğe çalı- şarak, bize iz“hat veriyordu: — Sağ olsun pek dikkatsiz. Eline ne alsa kirar, Pek kıymetli bir yadi- gârdı. Fena halde canım sıkıldı. Ben biraz teskin etmek istedim — Ne çate çöcuktur, büyüdükçe düzelir, O yaşta çocuklar biraz âvare olurlar, dedim. Biraz osinemalardan falan basettik. Biraz daha zorla lâkır- dı bulduktan sonra saat dokuz bu- çukta refikamla ev sahiplerinden izin aldık! Onlar muttasıl «vah vah sıkildiniz! Sizi eğlendirömedik> diyorlardı. Ben özür diledim, Gene geliriz, za- ten akşamları biz de biraz erken yatı- yoruz, dedim. Sokağa kendimi dar attım. Fakat Allah bilir fena halde Sinir lenmiştim, Bu genç validenin Yavru- suna karşı bu muamelesi benim çok canımı sıkmıştı. Evvel bir kere çocu- ğu istemiyerek yaptığı bir hâta dola- yısile cezalandırmak hiç doğru bir hareket değildi. Çünkü çocuklarda İngilizlerin “dediği (Self gouvere- ment) kendi kendini idare hissini ör dürür, Böyle büyütülen çocuklar korkâk, beceriksiz olurlar, Hiç bir işe kendi” niklerinden teşebbüs edemezler; So4- Ta da bir validenin afledilemiyen kusu ru evlâdını dövmektir. Artık yeni nes- le Mefisup anheder bilmelidirler ki das yükla' çöcük “terbiye edilmez. Davik yiyen çocuk sizi sevmez, sizden yılar Halbuki çocuk #izi korktuğu için de- gil, sevdiği için saymalıdır. «Kızını dövmiyen ana, dizini dö- verl» darbı meselinin yirminci asır. da yeri kara cahil bedevilerin çadırı- dır. Tahsil ve terbiye görmüş bir ana evlâdını tokadı ile deği), yalniz ve yalnız sözlerile terbiye eder, Selim Sırrı Tarcan Adana sey'âpzedelerine yardım 29/12/936 dan 11/1/9357 tarihine küâdar Kızılay İstanbul deposuna; Adana seylâpzedeleri için yapılan © teberrünt müfredatı aşağıda gösterilmiştir. Lira K. Evvelki yekün 6228 26 İstanbul 10 cu okul talebesi | 12 75 Türk Kömür Madenleri Anonim Şirketi 50 — Pendik | ci okul talebesi 41 Silâhdarağa fabrikası işçileri © 43 — Cümhuriyet güzetesinden 483 61 Kavuçuk oğlu Haymana 50 — Albert Sion Da İsak Sion oğlu Elyo Sion 10 — Mühendis mektebi 84 55 İstanbul Erkek sesi talebesi © 877 08 Cümhuriyet gazetesinden 41232 Yekün 8204 82