2 Şubat 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

2 Şubat 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/ Hazım, arkadaşı Nuriye bir gün: — Canım &ir doktora gitmek isti- yor, dedi. Arada doktorların tavsiye- lerini dinlemek hoşuma gider. Bana lokanta yemekleri midenizi berbad etmiş diyerek ilâçlar verecökler. Bir çok tedbirler tavsiye edecekler. Ben bunları iki gün ancak dinliyeceğim.. Olup bitecek! -- Fena ediyorsun, İnsan bir dok- tora emniyet etmeli, ne derse dinle- — Vallahi Nuriciğim, bir yübaşı gecesi benim doktoru bir artist kadın ile başına kâğıt külâhı geçirerek dans eder gördükten sonra -artık sözüne ehemmiyet veremiyorum. , « — Öyle ise ben sana gayet ciddi bir doktor ndresi vereyim de .ona git, kendini muayene ettir.; Bu şakaya gelmez. Mide hastalığı insanın başı- na derd açabilir. ... Hâzım dostunun bir kâğıt üzerine yazıp vermiş olduğu doktor: adresini «aramak için elini cebine soktu. Karış- tirdi, bir şey bulamadı. Sonra hafıza- “sına müracaat etti, 4 — Ehemmiyeti yok, diye söylendi. “Adresi biliyorum ya,-kâfi, ayni yerde iki doktor oturmaz a. Hem yanlışlık- la başka bir doktora gitsemi'ne olur? “ Ha hoca Ali ha Ali hoca: “““Hazım aklında kalan drese gitti. “Filhakika, kapıda bir doktor tabelâsı da vardı, İsmi okudu. Bunu hatırla- mıyordu. Nurinin tavsiye etmiş oldu- ğu doktor mu değil mi? Pek kestire- medi, Fakat, ne olursa ölsün, oraya kadar gelmiş bulunuyordu. Çırigırağı çaldı 3 du , Beyaz önlüklü güzel bir hizmetçi kız kapıyı açtı. Hazım, genç hizmetçi- nin parlak siyah gözlerinden pek hoş- lanarak: > — Doktor burada mı? diye sordu. Kıza bir kompliman yapmak istiyor- du, Fakat o meydan vermedi: — 'Talihiniz varmış efendim, dedi. Müşterilerin şimdi sonu alındı, Biraz “pıyı kapıyarak çekildi. Biraz sonra hizmetçi kız tekrar geldi: — Buyrunuz efendim, dedi. © Bir koridordan geçtiler, parlak aka- ju mobllye ile süslenmiş - bir odaya — girdiler. Uzun boylu, kumral, koyu ““lâciverd gözlü bir kız Hazıma doğru © #leriledi. Hazım hayran hâyran genç — Kiza bakarak; © © — Doktora söyleyiniz efendim, acelem yok. Ben burada sizin yanı nizda beklerim! dedi. (45 Genç kızın gözleri aksi bir ifade ile « parladı; klemeğe hacet yok, doktor be- « nim, dedi. — Ya... Tebrik öderim... Samimi surette... Görülmemiş bir şey... Şaşı- lacak bir şey... Hiç aklıma gelmemiş- ti ki sizin kadar sevimli, güzel, zarif Genç kız ters bir suratla lâkırdıyı keşti: — Ne rahatsızlığınız var? dedi. — Rahatsızlık mı? Ha... Evet... Öy- le ya... Şey... — Cebinden cıgara kutusunu çi- kardı, genç kıza takdim etti: — Buyurur musunuz? — İş görürken cıgâra içmem, dedi. Muayene neticesine kadar siz de İç- meseniz, İyi olur. Hazım tereddüt etti. Sonra elinde- ki yanmış kibriti söndürdü. Tabakayı yazıhanenin üzerine bıraktı, Güzel doktor da ellerini yazı masasına da- yamiş, duruyordu. Hazım: Bu kadar muntazam, ince parmaklar görme- miştim, diye mırıldandı. Sonra sesini yükseltti: — Rica ederim, beyefendi... İşim pek çok. Buradaki hastalardan başka bugün beş viziteye daha gideceğim. Hazım coştu: — Fakat bu gayriinsani bir şey, dedi, Anlıyamıyorum, sizin kadar gü- zel, müstesna bir kâdın neden böyle şeylerle vaktini geçiriyor, kendini mahvediyor. — Lütfen söyunur müsünüz? Delikanlı tereddüt içinde kaldı. Nefesi kesilir gibi oldu. Soyunmak mı? Sıkılıyordu? — Şey, dedi.. soyunmasam olmaz mi?” — Kalbi dinliyeceğim, ciğerleri din- Tiyeceğim. Kara ciğere bakacağım... Üzerinizde ceketle imkân yok. Siz hiç doktora gitmediniz mi? — Hayır... Yani... Demek istiyo- rum ki... — Rica ederim, kaybedecek vaktim yok. Hazım ister İstemez ceketini çıkar- dı. Gömleğinin göğsü buruşmuş oldu- ğunu görerek mahcub oldu. Genç kız gömleği işaret etti: — Bunu, — Nasıl? Nasıl? Hazımın sesi titriyordu. da çıkaracaksınız. Hazım vücüdünde bir titreme do- laştığını hissetti. Kekeledi: — Bayır... Yani, hacet yok demek isterim. Rahatsizliğım kolumda... Hazım bunu söyliyerek sağ kolunu uzattı, E Güzel doktor dudaklarını ısırd. Sonra bir pamuğu iyoda batırarak Hazımın koluna bağladı. Ameliyat bittikten sonra Hazım sordu: — Sizi bir daha görmek sandetine nali olacak mıyım?... Yani tekrar ge- leyim mi demek istiyorum... — Kolunuzun başka tedaviye ihti- yacı yok. Bir kaç gün sonra bağı çö- zünüz, kâfi, | KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Arada epeyce mesafe vardı. Onlar © yüksekte, berikiler aşağıda bulunu- — yorlardı. Rüstem onların peşinde git- mekle bir şey temin edemiyeceğini anlamıştı. » — Sahibi Onlar yıldırım gibi ka- ,Giyorlar. Biraz sonra Zühre kasabası- na bir kadın kiyafetile girecek. bir müddet sonrü da oradan Kıştaleye © kaçacak, değli mi? Rehberin benzi sapsarı olmuştu. “ — Yanık, dedi, Emir Yusuf bu ada- mı kaçırtmasaydı, Sevil"hiç bir za- man tehlikeye düşmezdi. “Oraya bir İspanyol neferi bile el “uzatamazdı. Şimdi ben de inandım ki, hakiki düş- man Kıştalede değil, içimizdedir... İçlerini çekerek sahile doğru atları- nı sürdüler, ... 7 —u— KEMAL REİS HASTA.. Hüsrev reis donanmanın İstanbula dönmesini istiyordu. Beş aylık bir bekleme devresi geçiren Türk deniz- cileri İspanyol sularında o dolaşmak- tan usanmışlardı. Gemilerin bir çoğu- No 93 nun kızağa çekilme ve kalafat görme zamanı gelmişti, Mayorka adası lima- nında küçük bir çektirmenin bile ka- Iafatlanmasına imkân yoktu. sahil boyları kayalıktı. O günlerde Kemal relsin de (İspan- yol sıtması) denilen bir hastalığa tu- tulması bütün denizcilerin neşesini kırmıştı. Donanmanın bir müddet daha Ma- yorkada kalmasına taraftar olan bir kişi varsa, o da Receb Telsti, Kemal reise gelince, o, Malka şeh- rinin akıbetini görmeden dönmek fikrinde değildi. Bundan ötürü Receb reisin fikrine iştirak ediyor ve hiç ol- mazsa iki ay kadar daha İspanyol su- larında kalmak istiyordu. Kemal reis Rüstemin Garnatadan döneceğini de umuyordu. Gerçi Rüstemin öldüğüne dair bir haber almışsa da, o bu habere inan- mamıştı, Hüsrev reis bir akşam paşa gemisi- ne geldi ve Kemal reise: — Burada Rüstem için bekliyor. sak, kırk yıl daha böyle bekliyeceğiz, Aradığı doktor wa » Hazım daha fazla durmağa imkân göremediği için üç lira viziteyi vere rek çıkmağa mecbur oldu. ... Hazım ertesi günü tekfer güzel dok- torun apartımanının Yolunu tuttu. Şimdi sol kolunu da bağlatmak niye- tinde idi. Güzel kumral 'saçlarını, lâ- civerd gözlerini görmek için bütün vücudünü bir mumya gibi sardırmak lâzımgelse gene razı idi, İ Kapıyı aralık buldu. Yavaşça içeri ; Doktora haber yollamak için hizmetçiyi beklemek istişordu. Mey- danda kimse yoktu. Doktorun odası- nın kapısı da açıktı. Bir gün evvel kimbilir ne güzel insanı okşıyacak kabiliyetteki O güzel ellerin dayandı- içinde Hazım'bir hıçkırık sesi duydu. Sonra hefif bir konuşma... Kapıya yanaştı. Geldiğini belli etmek için zi- le basmak fikrinde idi. Fakat güzel Kadının yumuşak, tatlı sesi hıçkırık- lar arasında işitiliyordu: — Artık tahammül edemiyeceğim bu hayata, anne. Üç aydır tek bir müşteri bile gelmedi — - — Bana bu vaziyetin artık devam edemiyeceğin! de anlatan o oldu ya!. — Çok gençsin, güzelsin, Nezihe, doktorluk edemezsin, Dinle beni, bir koca bul, evlen, şimdilik şu doktor- luktan vazgeç... Hazım artık orada durmadı. Ayak- larının ucuna basarak dışarı fırladı. Doğru çiçekçiye koştu. Mükellef bir demet yaptırdı ve güzel doktora yol- ladı, Arkasından da bu defa bir evlen- mek teklifi ile büyük bir ümid için- de kendisi güzel doktorun apartıma- nına doğru yolu tuttu. Hikâyeci Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişle Pangaltıda Nargileciyan, Taksim: Limonciyan, Beyoğlu: İs- Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy: Halı- cuoğlunda Barbut, Eminönü: Ye- mişte Bensason, Heybeliada; Halk, Büyükada: Halk, Fatih; Vezneci- lerde Üniversite, Karagümrük: Mehmed Fuad, Bakırköy: Hilâl, Sarıyer: Osman, Tarabya, Yeni- köy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Aksaray: o Yenikapıda Sarım, Beşiktaş: Süleyman Recep, Kadıköy: İskele caddesinde So- tiryadis, Yeldeğirmeninde Üçler, Üsküdar: Ömer Kenan, Fener: Balatta Merkez, Beyand: Cemil, Küçükpazar: Yorgi, Samalya: Ko- camustafapaşada Ridvan, Alem dar: Ali Riza, Şehremini: Ahmed. Hamdi. dedi, çünkü Rüstem sağ olsaydı, şim- diye kadar muhakkak döner gelirdi, O da pek Alâ bilir ki, donanma bura- da aylarca onu bekliyemez. Kemal reisin vücudü ateşler içinde | yanıyordu. — Hüsrev, içimde gittikçe derinle- şen bir duygu var: Rüstem bir gün buraya gelecek. Eğer gelince bizi bul mazsa, yadellerde kalır, perişan olur, Çok acıyorum o yiğite. Hüsrev reis hiddetlendi: — Rüsteme aciyorsun da, donan- mamızdaki (o delikanlılara acımıyor musun? Onların da her biri Rüstem kadar bu devlete yararlık göstermiş Yiğitlerdir. Bir kişi için bu kadar ca- na kıyılır mı? — Ben kimsenin canına kıymak niyetinde değilim. Bir taraftan Rüs- temi beklerken, diğer taraftan da yardımına geldiğimiz Endülüsün âkr- belini gözümle görmek istiyorum. acaba Endülüs müslümanları istilâ- dan ve İspanyol kılıcından kurtula- caklar mı? * Kemal reis adalılardan yeni haber- ler duymuştu: Garnatadaki hükümet erkânı İs- panyollarla elaltından uyuşmuşlar. Şehri harpsiz teslim edeceklermiş. Fa- kat, Sevilde bulunan Emir Yusuf ye- i ni bir Endülüs hükümeti kurmuş. | Eğer Melik Ebu Abdullah bu alçaklığı 3 Şubat 937 Sah İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla 'Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14,00 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Eminönü Halkevi neşri- yat kolu namına bay Nusret Sefa tara- fından konferans, 20 Vedia Riza ve ar- kadaşları taratmdan Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Bay Ömer Riza tar rafından arapça havadis, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 Şehir tiyatrosu operet kısmı ta- rafından bir temsil, 22,10 Ajans ve bor sa haberleri ve ertesi günün progra- mı, 22,30 Plâkla sololar, opera ve ope- ret parçaları, 23 Son. Ecnebi İstasyonların Bu akşamki en Müntahap Programı Roma (420.8) saat 22 Roesininin Roma III (238,5) 3 perdelik (Haşniş) opereti, Praga (4702) 20.30 Çaykofs- kinin (Maça kızı) operası 3 perdelik, Strasburg (349,2) Verdinin Otello ope- rası 4 perde, Radyo Liyon (215,4) 23 «Benimle evlenme» G. Renlernin bir perdelik öpereti, Brüksel II (321,9) 24,10 Maskot operasından müntehap parçalar, Berlin (356/7) 21,30 Yaylı sazlar orkestrası, Peşte (549,5) 92.30 Dohnanyi idaresinde orkestra, 23,30 Tzigan orkestrası, Bükreş (364,5) 20,55 Keman konseri, Dans Musikisi Peşte (594,5) saat 24.20 — Tuluz (328,6) 24.45 — Londra (kısa dalga m. 31.55 — 10.82 — 1397) 18.50 3 Şubat 937 Çarşamba İstanbul Öğle neşriyatı: 12,30 Plâk- la Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14,00 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Çocuk esirgeme kuru- mu namına konferans, Bayan Hasene Ilgaz tarafından, 20 Sâdi ve arkadaş- Jarı tarafındn Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Bay Ömer Riza tara- fından arapça havadis, 20,45 Türk mu siki heyeti, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve er- tesi günün programı, 22,30 Plâkla s0o- lolar, opera ve operet parçaları, 23 Son, İstanbul komutanlığı Satınalma Komisyonu İlânları Komutanlık ambarından nakliye teburuna verilmiş olan levazım ay- niyat makbuzlarından 936999 nu- maralı nüshasının beyaz kısımları ile birlikte üçüncü renkli kısım boş olarak zayi olduğundan ileride hük- mü olmıyacağının ve bulanların kö- mutanlık daire müdüriyetine teslim etmeleri ilân olunur. (581) yaparsa, Emir Yusuf hükümdarlığını | İlân ederek İspanyollara dayanacak- niş, Kemal veis bunları Hüsrev kaplana anlatırken vücudü bir ateş parçası gi- bi vanıyordu.. gözlerinin içi kan ça- nağına dönmüştü. dili bir karış üza- mış. içi hararetten yanıyordu. Hüsrev reis bir aralık yanındaki ar- kadaşlarına? — Kemal reis sayıklıyor. onu yal- Tiz bırakalım da uyusun.. Diye mırıldandı. ve yavaşça reisin kamarasından çıkıp gitti. Halbuki Kemal reisin demir iradesi ve mukavemeti, vücudünü saran ate $i bile yeniyordu.. ve sayıklıyordu.. Duydukları hakiketti.. Ve hakikati söylüyordu. Sevilde müenhldlerin basma geçen Emir Yusuf (ikinci Melih Yusufessa- Zir) unvanile hükümdarlığını ilân et- mişti, Bu haberi Mayorksya getiren kü- çük kayıkçılar ısrarla söylüyorlardı: Sevilde yeni bir hükümet kuruldu, diyorlardı. Kemal reis: — Hiç olmazsa onlara olsun yardı- mumız dokunsun. Bu diyardan boşü- na dönmiyelim, Demekle üzerine aldığı mühim bir vazifeyi yapmış olduğuna kanidi. Türk gemicileri Kemal reisin bir irmik, patates, mısır, arpa, çav- dar, türlü, badem. HASAN Özlü Unlarile çocuklarınızı besleyiniz ve büyü- tünüz. Vitamini ve kalorisi bol Man bü özlü unlardan istedik- lerini ve sevdiklerini bıktırmıya- rak değiştire değiştire yediriniz. Çabuk büyürler, çabuk diş çıka- rırlar. Hasan markasına dikkat, Baş- ka marks verirlerse almayınız ve aldanmayınız. Bütün eczane lerde ve bakkallarda (o bulunur. Hasan deposu, İstanbul, Ankara; Beyoğlu, Beşiktaş, Eskişehir. YENİ NEŞRİYAT: U EDUCATİON DE LA FEMME Cenevre üniversitesinde bayan Refia Uğurel felsefe doktorasını verirken: el” Education de la femme en Turguie» yani «Türkiyede kadın terbiyesis tezini müdafaa etmiş ve bu tezinde Cumhuriyet 'Türkiyesinin terbiye sahasında vücude getirdiği büyük inkılâpları anlatarak profesörlerinin tebrik ve takdirlerini ka: zanmıştır. Dr. Bayan Refia Uğurel Avrupa mü- tefekkirlerine de Cumhuriyet Türkiye- sinin terbiye sahasındaki inkılâplarını ta- nıtmak maksadile bu tezini 252 büyük sahife tutan bir kitap halinde Pariste bastırmış ve Parisle Cenevrede (satışa r. Bu eser şehrimizde Haşet kütüphanesinde de - satılmaktadır. Eser, Avrupada büyük bir muvaffakiyet ka- zanmıştır. Bu münasebetle şunu da söy- liyelim ki, Dr. Bayan Refia Uğurelin Cenevre üniversitesinde felsefe doktora” sını vermekle kalmamış ve gene Ce- nevrede Jean - Jacgues Rousseau ters diplomasını alması eserin kıymeti hak- kında bir fikir vermeğe kâfidir. Fransızca bilen okuyucularımıza bu eseri tavsiye ederiz. gün önce iyileşmesi için Mayorkada baş vurmadık hekim ve sihirbaz bi- rTakmamışlardı, (İspanyol sılması) çok defa deniz kıyılarında bir küçük böceğin ısırma sile başlıyan müthiş bir hastalıktı.. buna tufulanların nadiren ölümden kurtulduğu vakidi. Bu meş'um hasta- lığın bir tek ilâcı vardı: Avni böcek- ten birkaç tane bulup bunu bir merhem halinde kana karıştırmak Bu ilâcı ancak Endülüs hekimleri bilirdi. Mayorkada Seyid Hüseyin isminde bir arap hekimi vardı ama, bu adam da evinden dışarıya çıkmaz ve her hastaya ilâç vermezdi. çok ihtiyar- dı. Ve mesele sadece ilâç vermekle bitmiyordu. O hastalığı aşılıyan bö- cekleri bulup tutmak gerekti. Bunu kim yapacaktı? İşte Receb reis bu hastalığı bahane ederek: Kemal :eis iyileşmeden bir yere gi- Diyordu. Yerlilerden bu meş'um böceği tanıyanlara parlar vadetmiş ve Seyid Hüseyine giderek: «Bizim re- isimizi sen iyileştireceksin! Çünkü biz, ta İstanbuldan buraya sizin için geldik! demişti. Seyid Hüsevin, Receb reise söz vers di: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: