Ihtiyarladığına mağ” Lina Cavalierinin gürültülü hayatı Bir gün aynaya bakıp eski güzelliğinin kaybolduğunu görünce bir köye çekildi Bundan yirmi beş, otuz sene evvel şöhretinin en yüksek derecelerine çık- Muş, uzun müddet operaların göz bebe- ği olmuş, harikulâde denecek kadar gü 3el bir kadın, bir İtalyan şarkıcısı var- dı: Lina Cavalleri, Onu memleketimizde pek az kişi ta- hır. Zannedersem geçen sene İstanbula bu maruf şarkıcınm hayatını tasvir eden Romans isimli bir filim gelmişti. Filimde Greta Garbo Dina. Cavajieri Tolünü oynuyordu. O filmi görenler de bu harikülâde Kadın hakkında bir fi- kir edinmişlerdir. Şimdi ihtiyarlamış bulunan bu kadın sanat hayatına aid hatıralarını bir kitap halinde neşret- ti, Bu kitabın sahifelerini çevirirken şa» © Şaalı bir hayatın bütün safhaları gö- xümüzde canlanıyor. Lina küçük bir inşaat Kalfasınin kı- gı idi. Annesi o kadar güzel bir kadın- dı ki, kocasına iş veren müteahhid ker» disine uzun müddet musallat olmuş, Aklını kaybedecek derecelere gelmişti. Bu adam ekmeğini temin ettiği kal- fasının güzel karısını ayartmak için Çok uğraştı; fakat muvaffak olamadı. Nihayet kalfasını işinden koğmak öu- Tetile intikamını aldı. LİNA ÇALIŞMAĞA BAŞLIYOR O zaman daha pek küçük olan Lina bu hâdise ile allesinin sarsılan muva- Zenesini düzeltebilmek için çalışmak mecburiyetinde kalmıştı. Annesile sık ik kavga ediyorlardı. Bir gün gene böyle bir kavgaya tutuldukları sırada Sin beş korkutmak için eline basto- nu gibi üzerine ce gen, Kü bendini sökağ dat atmış Lina o gün sokaklarda avare dolaştı. Bir aralık hiddetini teskin için şarkı Söylemiye başladı. Bu basit hâdise onun lak sanat hayatının başlangıcıdır. Lina şarkı söylerken tesadüfen sokak- tan geçen bir piyanist onun sesini işit- MİŞ, bu berrak sesin cazibesi altında kalarak hayrete düşmüştü. Genç kızın ailesini buldu. Tiyatroda şarkı söyleme- sini teklif etti, Derhal kabul ettiler, Li- na gecede bir leva alacaktı, MAHALLE TİYATROSUNDAN PE- TERSBURG OPERASINA Genç kız bu harap mahalle tiyatro- Bunda bir müddet çalıştı. Süslü eibise- lerle sahneye çıkmak önu mest etmiş- ti. Sesi halk üzerinde çok derin tesir- er birakiyor. seviliyordü. Muvaffakıyeti yavaş yavaş mahal- lenin hududlarını aşmıya başlamıştı. Bir gün oldukça işlek bir çalgıli kâh venin müdürü onu bu gürültülü ve s6- fil tüyatrodan çekip aldı. Lina'ya her sahneye çikışı için 15 lira veriliyordu. Genç artistin yıldızı parlamıştı. Liva .Cavalieri bundan sonra Napolide ko- Yaylıkla bir angajman yaptı. Biraz son- ra Parise Polies - Bergâre'e çağırıldı. Londraya gitti. Artık opera artistleri arasına girmişti, Nihayet onu Saint - Pttersburg'da YOTUZ. Fakir belediye tiyatrosunda Rus ça- rının muhteşem sarayına! Bu yol ha kikaten şayanı hayretti, Çar, Rus payıtahtında yaptığı tur- neyi bitirdiği günün &kşamı Lina'yı şarkı söylemek üzere sarayına davet etti. Fukat Lina o gün Paristeki bir ti- yatro tarafından acele davet edilmişti. Bu yüzden Çârın davetine icabet ede- | medi. Büyük Rusyanm kudretli hü- kümdarı tarafından emrine tahsis edi- | Yen muhteşem arabaya bineceği yerde Paris ekspresine atladı, İLK İZDİYACI Lina Petersburgda & müddet zarfında Çarın andre Barla dan aynlırken bu sar ve hülyalı delikanlıyı da beraberinde götürüyc Prensle iste evlendiler, Fakat ev- pek kisa sürdü, Mahkeme- Lina Cavallerinin gençlik resmi den alınan bir boşanma kararı bu gü” zellik prensesile anadan doğma asil prensin biribirlerinden ayrılmalarına sebep oldu. Fakat artık Lina'nın şöhreti bütün dünyaya yayılmış bulunuyordu. Bu şöhret sesinin cazibesi ile beraber yü- zünün ve vücudünün harikulâde de- necek kadar güzel olmasından ileri ge- Biyordu. En meşhur opera müdürleri onu ken- di sahnelerinde halka göstermek için biribirlerile rekabet ediyarlardı. İKİNCİ İZDİVAÇ Lina bir aralık Nevr-Yorka gitti. Orada Boli Chanler isminde garip bir Ameri- kalı ile tanıştı. Biraz kaba, fakat 86- vimli olan bu milyarder Lina'ya izdi- vaç teklifinde bulundu. Lina: — Ben sizi sevmiyorum ki! diye kes- tirme bir cevap verdi. Fakat Boli israr ediyordu: — İzdivaçta aşk muhakkak lâzım olan bir şey değildir. Benimle evleni- niz. Bütün hayatınız müddetince ka- nm olarak kalacağımıza bahse girerim, diyordu. Lina da aksini iddia etti, ev- lendiler. Amerikalı milyarder güzel karısını ziynetlere garketti. Fakat sekiz gün sonra Lina bütün o ziynetleri, köşkleri, arabaları zengin Kocasına birakarak evden çıkıp gitti. İkinci boşanma böy- le oldu. Lina bahsi kazanmıştı, ÜÇÜNCÜ KOCASI Büyük şantözün üçüncü kocası ti- yatro arkadaşlarından tenor Murato- re'dir. Hiç olmazsa bununla anlaşamaz mı idiler? Evet, anlaşamadılar. Az bir zaman zarfında ondan da ayrıldı. Bundan sonra tiyatroyu da terket- Wi. Sesi eski cazibesini kaybediyordu. Fakat yüzünün güzelliğini hâlâ muha- faza etmekte idi. Tiyatrodan çekildik- ten sonra bir aralık Pariste bir güzellik enstitüsü açtı, KÖYE ÇEKİLİYOR Seneler geçiyordu. Lina bir gün ây- maya baktığı zaman artık o eski güzel- liğinin kaybolduğunu farketti. O gün, zamanın yaptığı tahribatı merhamet- sizce ilân eden biaman aynalara ebe- diyen veda ederek ıssız bir köye çekli- di. Burada küçük bir villâya yerleşti. Mobilyelerini, tablolarını, kendisine tekdim edilen kıymetli hediyeleri, şa- şaalı günlerini hatırlatan bütün eşya- sını buraya itina ile yerleştirdi. Hatıra» lar arasında yaşıyordu. Malikânesinde koyunlar, keçiler, ö- küzler besledi, villâsının etrafını çiçek tarhlarile süsledi, Fakat artık bunlar eskiden, hayatı- nın en parlak devirlerinde İve genç aşıklar tarafından yığın yu tirilen muhteşem çiçekler değil, kendi güzel ellerile yetişürdiği basit kır çi- çekleri idi. ge “b Baray: ve Babiâlinin içyüzü (Baş tarafı 10 uncu sahifede) taaddileri olduğunu ileri sürerler ve Sofya Atina ile Belgradı, bunlar da Sofyayı itham eylerlerdi. Bir devletin nüfuzunu diğerine kar- şı koymak birini diğerile akamete uğ- Tatmak siyasetinin mahir bir camba- n olan Abdilihamld de bütün zaafı arasında bu yolda en ufak fırsatlar- dan istifadeyi gözetirdi. Şimdi de adliye islahatı talebini tavik için Abdülhamid bir çare bul- muştu. Ormen ve ziraat nazıfı Selim Melhemie pağatyı, cepleri hişanlarin dölu olduğu halde, Avrupaya gönder- mişti Jandarma tensik heyetinin müd- deti 1906 da bitecekti. Selim Melheme paşa Avrupa Tica Vine Mürzeteg proğramının tatbik eğil- diğini, artık jandarma tensik heyeti- nin Makedonyada bulunmasına Jü- zum kalmadığını anlatacaktı. Avrupa için adli ıslahata padişahın Muvafakatini almadan evvel şimdi bu «meselei müste'hireyi> halletmek Mizimgeliyordu. Abdülhamid Almanya elçisi baron Marschallden devletlerin şimdilik ad- M ıslahatta ısrar etmiyeceklerini öğ” rendikten sonra (2) jandarma tensik heyetinin müddetini uzatmak husu- sunda yumuşadı. 1907 sonbaharında devletler Make- donyada ıslahat ve tensikat heyeti- nin munzam yüzde üç gümrük resmi» nin alınmasına devam edildiği müd- detçe yani 1914 senesi temmuzuna kadar Makedonyadı kalmasına Babi- Alinin muvafakatini tahsil eylemiş lerdi. Bu da ecnebilerin yakaladıkları avı yakında ve kolayca bırakmak ni- yetinde olmadıklarını açık olarak gös- teriyordu. Bu müddet bitmeden evvel Make- donyada külmalarını uzatmak için kimbilir daha ne mühim hâdiseler, sebepler çıkacaktı? Devletler adli ıslahatı da yapmağa yani Makedonyada Osmanlı hâkimi- yetine ameli bir surette nihayet ver- neğe imkâri ve vakit bulmuş, kendi- erince «ıslahatı ikmal etmiş olsalar» dı ıslahatım okararlaşlırdıkları yolda işliyen bir aleti gibi gördükleri Hüse- yin Hilmi paşanın vücudünü - yerine Yoristiyan vali getirilmek üzere - ar- tık lüzumsüz bulmuiyacaklar mıydı? Lüzumsuz bulmasalar bile onda yalnız padişahın Makedonyada Yafa murad kalacak hâkimiyetinin bir mümessili, Adeta gölgesi olmaktan başka elinde hiç bir iktidar bırakmı- yacaklarına şüphe yoktu! Şimdi İngiltere artık Makedonya meselesinin tamamile ve müsayaten altı büyük devleti alâkadar eden bir iş halinde tetkikine ve buna göre yü- rümeğe karar vermişti. Avusturya ile Rusvanin muvaffak olamadıkları ver- de altı devletin birlikte muvaffak ola- caklarında şüphe etmiyordu. Fransa İle beraber Rusya da bu si- yaset yolunda İngiltereyi takib ede- etkterdi. Hassaten Rusya şimdi İngi- Wiz telkinlerine pek ehemmiyet veri- yordu. Adii ıslahat vadisinde ne ya- pılabileceği, Osmanlı padişahmın muvafakati alınabilmek üzere buna ne şekli verilebileceği düşünüle, düşü- nüle şu sonuçlara varılmıştı: Osmanlı tebaasından da olsa Ma- kedonyaya bir hıristiyan vali tayini fikrinden feragat edilmeli idi; müd- deti yedi sene uzatılmış olan umum! müfettiş Hüseyin Hilmi paşa bu ma- kamda bırakılabilirdi; yalnız mevcut maliye komisyonunun salâhiyetleri genişletilerek her idare şubesinin ne- zareti bu komisyona tevdi olunabilir. di; bu suretle bu komisyon azası da Rus ve Avuslurya ajan siviilerile ay- ni derecede iktidarı haiz olurlardı; bu ıslahat komisyonu Mskedonyanın umumi idare meclisi haline gelirdi. İntizamsız İşliyenı bir makine yerine ağır işliyen bir makineden alınabile- cek sonuçlar elbette daha mükemmel olacaktı. Bebiâlinin buna muvafaka- tini almak için bu komisyon azasının Jandarma tensik relsinin muavinleri- le birlikte hizmetini kabul etmeleri de m indü, (8) Deyletlerce seçilecek müfettişler za- tı şahane tarafından tavin olunurdu Bu suretle salhi ve zahiri de olsa pa- —snkür hip piklerde müşterek bahis i işi Halkın alâkasını daha ziyade celbetmek için konkurlarda bahsi müşterek tertip edilmelidir "Türk milletinin eski zamanlarda bü- tün manasile atcı ve binici olmasına rağmen araya giren saltanat devrinin facialariyle bu öz sporcumuzdan uzak- laştık; ortadâ ne at, nede binici kal- miş. Memleketin bütün ihtiyaçların ga- yet iyi kavramakta olan cumhuriyet hükümetimiz bu noksanı derhal gördü ve hemen fik iş olarak yurdumuzdaki at neslini düzeltme ve yükseltme sâ- yaşıma girdi. Bunun ilk neticeleri ola- rak eski haralar canlandırıldı, birçok yeni damızlıklar alındı, ve bilhassa ât yarışları muntazam bir program dahi- linde yapılmaya başlandı. At neslinin yükselmesinde en mühim rol oynıyan bu koşular ayni zamanda at hevesi ve binicilik zevki uyandırma» ya dâ yaramektadır. Hem bu spora her- kesi daha çok yaklaştırmak, hem de bir miktar hasılat elde edebilmek için dün- yanın her tarafında olduğu gibi bizde de bahsi müşterekler tertip edilmekte- dir ki, bu suretle at sporuna yabancı olan bir çokları oyun hevesiyle at spo- runa alâkalanmaktadırlar. Memleket atçılığında yapılacak ilk iş olan bu koşular müsbet bir yola girdik- ten sonra bu işleri gayet Iyi bilen ve an- Miyan başbakanımız konkur hipiklerede hız verdi, başda emektar Sipahlocağı olmak Üzere muhtelif resmi ve gayri resmi alçılık teşekkülleri bu himaye- den istifade ederek müteaddit konkur hipikler tertip ettiler. Bir defa seyir edenin bir daha asla vaz geçemiyeceği bu cidden heyecanlı atlı müsabakalar ne de olsa meselâ futbol kadar seyir- ci ve meraklı topliyamıyor, bunun bir- çok sebepleri vardır. Bu konkur hipiklerde de tipkı koşular- AML dişahın hükümranlık hakları muha- faza edilmiş bulunurdu. Müfettiş ler raporlarını doğrudan doğruya ko- misyona verirlerdi; komisyon da ma halli idare için elzem olan bütün ni- zamları tanzim ve tatbik eylerdi. Esbak sadrazam Halil Rifat, paşa- nin manastır valisi /ken köylerde yap- tığı teşkilâta benzer müsellâh bir köy muhafaza kuvveti ihdas olunabilirdi. Masarifi köylülerce tesviye edilecek olan Bu kuvvet çeteleri köylere uğrat- mamakla mükellef olurdu. (4) Berlin ve Viyana kabineleri de bu esaslar dahilinde bir anlaşmaya mu- Arz görünmüyorlardı. Abdülhamidin Berlin munahedesi- nin Makedonya islahatı hakkındaki fıkrasını ihrhal etmesi, âdeta unutma- sı bu kıtanın Osmanlı devleti vücu- dünden ayrılması. emeliyelerinin bu mebhaste izah ettiğimiz şekilde birer, birer tatbikini davet ve intae evlemiş- ti, Osmanlı İttihad ve Terakki cemi- yeti Reval mülâkstından sonra şasır- fıcı bir süratle moşrutiyeti ilân etti rerek son ameliyatın sartlarla va- pılmasına ineydan ver Makedon- gli kaldı. surette kay- (Arkası var) (2) Ren& Pinon: UEuropç et Tem- pire ottoman. a, 296, (3) Bu suretle bunların devlet hazinesine tahmil edil; (4) 26 matt 1908 Rus not tahsisah da 5 olurdu! da alduğü gibi bahsi müşterkler tertip etmek süretiyle daha geniş bir seyirci kütlesi toplamak mümkün olamaz mu?. Son 1936 Sipahiocağı -müsabakaları tertip edilirken bazı atçıların da akıl larından geçmiş olan bu işin hakikaten yapılabileceğine dair elimiz? baza vesi- kalar geçti: Alman Ziraat vekâletinin 17/8/1920 de kabul ettiği kanuni ma- hiyet almış bir talimatnameye göre mu- ayyen ve aşağıda nakledeceğim şerait dahilinde konkur hipikler esnasında bahsi müşterek tertibi mümkündür: 1—-Bahsi müşterek konkurların yal- nız mani atlama müsabakalarında yâ pılır ve müsabakayı tertip eden he- yetin nezareti altındadır. Kaidelerine tabidir. 2 — Bahsi müştereke giren bu- na ait muayyen bilete sahip olmalıdır, 3 — Bahsi müşterek tertip oden- der bu gibi işleri teşviş elanekle tanınmış Olanları. bahsi müşte reke sokmamak hakkını haiz dirler. 4 — Bir müşterek behsin kazanılmış olması tutulan hayvanın o parkuru kazanmasile kabildir, yani atın herhangi bir suretle olursa olsun parkurdan sonra mükâfatı hakketme- si şarttır; bu meyanda meselâ si gir- diği müsabakada 1 ci geldiği haide par. kura girmek hakkı olmadığı bilâhare ispat edilirse veya derecelerin tasnifin- de herhangi bir hata neticesi yanlış ola» rTÖak 1 irici added'imiş olursa netice tas- hih edilit ye ancak o zaman hangi hayvan kazanmışsa onu tutanlar ka- zanmış olur, 5 — Bir hayvanın sıra numarası (a- kıldığı halde konkur heyeti tarafin- dan müsabakaya girmesi herhangi bir sebeple menedilecek olursa onun üze“ rinde tutulmuş bahislerin parası dir hal iade olunur. 6 -— Bir parkur konkur heyeti tara- fından sayılmıyacak olursa ona tutu- lan paralar iade olunur, Bu umumi kaldelerden (ganyan) ve (plase)ler için ayrıca bir takım hususi şartlar vardır ki, bunlar konkur heye- tiyle bahsi müştereki yapanlar arasın- da ve bilhaşsa memleketin ihtiyaçları- na uygun bir şekilde tesbit edilir. Görülüyor Ki, tıpkı düz koşularda ol duğu gibi konkur bipik'lerde de mu- ayyen kaidelere bağlı bir bahsi müşte- rek yapılabilir; ayrıca konkur hipikler« de yapılacak böyle bahsi müştereklerin düz koşulardakine nazaran daha bü- yük alâka ve heyecan uyandıracağı muhakkaktır. Düz koşulara giren hay vanların kanları, ve 0 zamana kadar müsabakaya Çirmişse orada aldıkalrı de. receler yani netice itibarile onların Ka- biliyetleri aşağı yukarı bilinmektedir, bir atın düz koşuyu kazanması için de kabiliyeti ve karı esaslı rol oynamaktan dir; halbuki'konkur hipikterde iş böyle değildir. Orada atın kanı kadar usta- lığı, biricisinin mehareti ve hattâ atm ve binicinin müsabaka günü bir az si- nirli veya neşeli olması müsabaka üze“ rinde çok büyük tesirler yapar. Demek olüyor ki, ka r hipik koşulara nazaran daha fazla bir şans işidir. Sirf atçılık we binletlik zevkini daha fazla verebilmek ve kökleştirmek için bun- dan sonra timizde yapılacak bütün konkur hipiklerde bahsi müşte- rekler tertip edilmesi çok faydalı ola- caktır, ille. Melâhat Aksel e YA PENA ANN me ŞAYİR REN VOR, AMME YENİYE