Sahife $ Balkan futbol şampiyonasına ne zaman hazırlanmağa başlıyacağız Yugoslavlar, Rumenler, Bulgarlar ve Yunanlılar harıl harıl hazırlanıyorlar, biz ise uyuyoruz Balkan futbol şampiyonasının yapılacağı güzel Ankara Ankarada yeni stadın açılışı dolayı- sile İstanbuldan, Fenerbahçe - Gala- tasaray, Ankaradan Ankara şampiyo- nu Ankaragücü, İzmirden İzmir şam- piyonu Altınordunun iştirâkile yapı Jan dörtler turnuvası Iki hayırlı neti- ce doğurmuştur: Bunlardan biri İstanbul Şehir sta- dının yapılışı hakkındaki başbakanım emirleri, diğeri de 1937 Balkan fut- bol şampiyonasının Ankarada yapıl ması hususudaki karardı. Başbakan bu turnova için lâzım olan tahsisatın verlimesini kabul etmişlerdi. Spor efkârı umumiyesi bu iki ha- yırlı neticeyi büyük bir sevinçle kar- Şiladı. Böyle bir spor faaliyetinin An- karanin bu güzel stadında yapılması Türk futbolüne yeni bir hız vereöek bize bu yolda bir dönüm noktası ola- caktır. Bu turnuvaya az bir zaman kaldi. Bulgarlarla Yugoslavlar bugün tama- mile anlaşmış bulunuyorlar. Bu şam- piyonaya Yugoslav milli takımına da iştirâkini kuvvetli bir ihtimal olarak kaydedebiliriz. Demek oluyor ki Balkan futbol şam- piyonasına Türkiye, Yunanistan, Yu- goslavya, Bulgaristan, Romanya ol- mak üzere Balkan devletlerinden be- şi de iştirâk edecektir. Yugoslarların futboldaki kuvvetleri meydandadır ve hiç durmadan çali- şıyorlar, Devamlı bir surette harici tö- maslar ve mili maçlar yapıyorlar. Balkan futbol şampiyonasına hazır- Tıklı bir şekilde gireceklerdir. Yunan futbolcüleri de bu şampiyo- na için ciddi bir surette hazırlanmak- tadırlar. Yunan gazetelerinden aldi- ımız havadislere bakarsak hemen he- men on beş günde bir temas yapıyor- lar. Aldıkları neticeler de fena değii- dir. Bilhassa Avusturyanın en kuv- vetli birinci sınıf profesyonel takım- ları da davet edilmekte, ve temaslar yapılmaktadır. Bulgarların da bu şampiyona için hazırladıklarını zannediyoruz. Rumenlere gelince son İstanbulda Oynıyan Rumen takımlatından C. F. R.yi gördük. Rumen futbolünün de yükselmiş ve çok kuvvetli bir Vâyi- yette olduğunu bu maçlar bize gör terdi. Görülüyor ki bu beş millet içinde hareket yapmıyan ve çalışmıyan yal- mz biziz, Futbol federasyonu bu büyük işin mesuliyetini üzerine aldı. Kendi mem- leketimizde yapılacak olan bu şampi- yonada iyi bir netice almak için çok çalışmamız lâzımdır. Halbuki hiç kim- senin bu işe aldırdığı yok. Büyükle- rimizin Türk sporunun yükselmesi için yaptıkları yardıma bu şekilde mi mukabele edecektik. Ne zaman ça- uşmağa başlıyacağız? Anlaşılıyor ki her zaman olduğu gi- bi şampiyonadan bir kaç hafta evvel bir kaç ekzersiz, işte bu kadar... Futbol federasyonu bundan evvel bir karar vermiş ve her ayın ilk haf- tasını milli takımı çalıştırmak için boş bırakmasını ajanlıktan istemişti. İngiltereden de milli takımı çalıştı- mak için senede bir çok paraya mal olaca iki antrenör getirildi. Bunlardan baş antrenör M. Boats aylar var ki İstanbuldadır. Yalnız bir hakem kursu açıldı ve o kursda meşgul oldu. Başka bir faa- liyet görmedik. İkinci antrenör İz- mire gönderildi. Ne yaptığını, ne işle meşgul olduğunu bilmiyoruz. İstan- bulda dört futbolcü bir araya getiril medi. Ve antrenör meşgul olmadı. Balkan şampiyonasında Türk min tar kımı hakemlerden mi teşekkül ede- cek? Artık zamanı geldi, Bu şampiyo- naya iştirâk edecek milletler bu şam- piyona için hazırlanıyorlar. Biz de uyumuyalım, Lig maçları da artık bit- mek üzeredir. Ondan sonra martta milli küme maçları başlıyacak. Fut bol federasyonu harekete geçmeli. Türk mili takımını teşkil edecek fut bolcüleri şimdiden ayırmalıdır. On sekizi geçmiyecek bir kadro an- trenörün emrine verilmelidir. Önü- müzde üç dört ay var, en aşağı üç ha- rici temas yapılmalıdır. Meselâ Avrupanın birinci sinif pro- fesyonel takımları davet edilerek kar- şılaşmalar yapmalıyız. Her ayın ilk haftası bir temas yapmak... Bu te maslar ikişer maç olduğuna nazaran sekiz müsabaka eder, Bu da milli ta- kımımızın hazırlığı için büyük bir fayda temin edecektir. Eğer büyüklerimizden yardım bek- stadndan bir köşe liyorsak bu şampiyonada iyi bir ne- tlce almak lâzımdır. Bunun için de çok çalışmalıyız. Rakiplerimiz hiç dur- madan çalışırlarken biz neden uyu- yoruz? Artık çalışma zamanı geldi ve geçiyor... ”** Halkevinin futbol maçları Eminönü Halkevinden: Evimiz Spor şubesi himayesindeki Klüpler tarafından 17/1/93T pazar günü Bakırköy ve Bozkurt sahaların- da yapılacak maçların programı aşa- gıya çıkarılmıştır. Alâkadar klüplere tebliğ olunur. Program: Bozkurt sahası Saha komiseri: Yekta Anil, Halıcıoğlu - Ortaköy saat 11 hakem B. Kâmil A takımları, Fatih - Bor kurt saat 13 hakem B. Kerim Yay A , O Şimendifer - Yıldız saat 14,45 hakem B. Refik A takımları, Bakırköy sahası: Saha komiseri; Cevdet Özgür. Aksaray - Lânga saat 14 hakem B. Fazlı A takımları. Bravo portekizlilere! Portekizde turned olan Macari'rın en kuvvetli takımlarından Ferencvaros orada yaptığı dördüncü maçta ağır bir mağlübiyete uğramıştır. Lizbon şehrini temsil eden bir takım, Macar takımını 8-2 yenmiştir Spor âleminde bir ihtilâs İngiltere liginin ikinci küme klüp- lerinden Barnsleyin genel sekreteri mühim mikdarda para ihtilâs etmek cürmile tevkif edilmiştir. Kendisi otuz senedenberi ayni klüpte çalışmakta dal, karşı en son müsabakasını 12-15 ve 8-15 sayı ile galip gelerek alkışlar ara- sında şampiyon olmuştur. Resmimizde şampiyon Kuleli yoleybpi takımı musllimlerile bir arada gö rünüyor, 17 Kânunusani 1937 SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÖLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. TTefrika No. 815 Bulgar komitesinin Istanbulda fesat çıkaracağını duyunca Abdülhamid fena halde talâşa z düştü Usturumcada biribirini takip eden kaymakamlar ve kumandenlar Bul- gar metrepolidi Gerasim efendiyi ye-| rinden kımıldatmak için hayli uğraş- mışlar idise de muvaffak olamamış- lardı. Ben de 1902 ve 1903 senelerinde Usturumcada kaymakam iken bu zat ile uğraşmak mesbüriyetinde kalmış- tım. Abdülhamid, Bulgar ekzarhı Yosef efendiye teveccüh gösterirdi. «Sada- katine mükâfaten> onu Rum patriği- ne vermediği altın liyakat madalya- sile taltif etmişti Fakat ekzarh efendi Bulgar ruha” ni reislerini Bulgar çetelerile birleş- mekten, Bulgar komitesinin faaliyeti- 'ne iştirâkten mehedemiyordu. Bu hal padişahın canını sikiyordu. Abdülhamid bir defa ekzarhı huzu- Tuna çağırmış ve kendisine bazı vesa- yada bulunmuştu: i — Sizin sadakatinizden, hüsnü ni- yetinizden eminim. Fakat Bulgar ru- hani reislerinin, papaslarının komite- cilere yardım etmekte olmalarına çok müteessif ve müteessir bulunuyorum. Bunu rahiplik sınıf ve mesleğine ya- kıştıramam. Devletçe bu gibilerin ru- hani sıfatları tanınmamak mecbüri- yeti hasıl olacaktır. Böyle hallere mey- dan verilmemelidir. Ekzarh efendi, padişahın bu ihta- rından Bulgar metrepolitlerine malü- mat vermiş olacaktı ki, bir gün Gera- sim efendi yanıma geldi; kendisinin devletin beratını haiz bir metrepolit sıfatile ruhani dairesindeki Bulgarla- rın husur ve rahatini ihlâl edecek her hali men ve def için (!) hükümetle el ele çalışacağından bahseylemişti. Fakat Bulgar komitesinin Usturum-| ca ve havalisindeki faaliyetinde hiçbiri değişiklik olmadı. Rumeli umum! müfettişi Hüseyin Hilmi paşa Bulgar komitesinin Make- donyadaki faaliyetile kalmıyarak İs- tanbulda da fesad ve iğtişaş çıkaraca- ğını, barut ve mühimmat depolarına ateş vereceğini haber aldığını saraya Abdülhamid bundan fena halde te- lâşa düşerek bütün zabıta kuvvetle- rini faaliyete geçirmişti. İstanbulda bahçıvanlık, sütçülük eden birçok Bul! garlar payıtahttan uzaklaştırıldı. Ne 1902, ne onu takip eden 1903 Bulgar ihtilâlleri esnasında İstanbul- da çıt olmadı. Halbuki Gerasim efendinin ruhani dairesinde Bulgar komitesi eskisi gi- bi faaliyetinde devam ediyordu. Ben de onun evinde ve hariçte hal ve hare- ketleri hakkında tarassut ve tecessüs- ten hali kalmıyordum. Gerasim efendinin komite ile müna-| sebeti hakkında gerek kendi zama- nımda polisçe ve adliyece elde edilen delilleri, gerek benden evvel kayma» kam ve kumandanların tahkikatını ve mafevk makamlara verilen malü- matı topladım. Gerasim efendi aley- hinde bir ilâm gibi vali Hasan Feh- mi paşaya takdim ettim. Vilâyet te bunu dahiliye nezaretine gönderdi. 'Tam bu sırada Selânikte iğtişaş çike| ta. VükelA heyeti (Usturumca Bulgar metrepolidi Gerasim efendinin şimdi- lik eli işten çektirilmesine) karar ver- di. Dahiliye nezareti bu kararı vilâ- yete, vilâyet te bana tebliğ etti. İhtilal günlerinde idik. Gerasim efendi, ken- di kendine Usturumcadan çıkıp git mediği gibi hükümet te cebren ib'adı- na dair bir emir vermemişti. Öyle bir sırada bu «yarım mazuliyet> durumunda Usturumcada kalmasını kaza dahilinde âsayişin muhafazası noktasınca mahzurlu gördüm. Evinde hariçle ihtilâttan men'i lüzumunu vi- lâyete arzettim. Hasan Fehmi paşa: (Bir mahzur olmadığı takdirde Gera- sim efendinin ihtilâttan menolunma- sı) yolunda bir emir verdi. Makedonyanın hemen her kazasın- da Bulgarlar ayaklanmıştı. İdare mo- . nurları öyle ufak tefek mahzurları hesap edecek halde değillerdi, Ben de komitenin mühim bir uzvu olduğu anlaşılan Bulgar metrepolit- hanesi kâtibini Usturumcadan kal dırttığım gibi Gerasim efendinin ka- pisına da polis ve jandarma ikame ederek hariçle ihtilâtını kestim. Evin ihtiyaçlarımı temin için harice çıka- cak adamlarının yanına da daima po- lis terfik ettirdim. Gerasim efendi, hiç ihtimal verme- diği, evvelinden sezemediği böyle bir darbe karşısında şaşırmıştı. Usturumcada Bulgar komitesinin fa- aliyeti hissolunacak derecede azaldı. Usturumca askerlikçe merkezi Se de bulunan müstakil dokuzuncu fır- ka kumandanlığınâ bağlı idi. Bu fır- wi kumandanı müşir İbrahim pa- - İttihad ve Terakki cı et a gidi faaliyet günlerinde ü ordu kumandanı olmuştur - mülkiye me- murlarile asker mevki kumandanla- rının iyi geçinmelerini hoş nazarla görmezdi. Buna rağmen Usturumca mevki kumandanile biz pek iyi geçi- niyorduk. İhtilâl günlerind: kazamız dahilin- de Bulgarların toplanmalarına müsa- it gördüğümüz tepelere, noktalara askeri müfrezeleri ikame etmiştik. Fakat kazadaki askerin miktarı kafi değildi; kaza merkezinde ihtiyat kuv- vet kalmamıştı, Vilâyetten asker İste- dim. Üçüncü ordu müşiriyetinden (Usturumcada ihtilâl yoktur. Asker gönderilmesine lüzum görülmüyor.) cevabı geldi. Ben de: (Bir vaka hâdis olduktan sonra ted- bir itihazma kalkışmaktan ise, vaka- nın hudusuna mani olacak surette davranmak müreccahtır.) diye ısrar ettim. Bu defa İki bölük asker gönde- rildi. Bulgar ihtilâlinin şiddetli günlerin- de Usturumca Bulgarlarında bir ha- reket görülmedi. Yalnız Usturumca, Osmaniye, Petriç kazaları arasındaki balkanlarda eski şaki Donçonun da dahil olduğu üç yüz kişilik bir Bulgar çetesi görünmüştü. Bu çete de yapı- Ian asker sevkiyatile hafif bir müsa demeden sonra dağılmıştı. Diğer kazalarda cereyan eden ah- vale göre; ben bu vaziyetten memnu bulunuyordum. Bizim için Usturumcada pek mü- teyakkız bulunmak lâzımgeliyordu. Gerasim efendinin muhaberesini kontrol etmek zaruretinde bulunuyor- dum. Bir gün posta ile Üsküp Bulgar metropolidinden oGerasim efendiye gelen Bulgarca bir mektupta: (Sizin için umumi müfettiş nezdin- de teşebbüste bulunacak olanları tah- rik ettik. Yakında kurtulacaksınız.) Deniliyordu. Bu haberden vilâyet makamına malümat verdim. İki, üç gün sonra umumi müfettişliklen al- dığım bir telgrafnamede Gerasim efendi hakkında yapılan muameleden dolayı şiddetle tekdire uğradım. Hüse yin Eilmi paşa, bu işten mesu- liyetin ağır olacağını işrab ediyordu. 'Müfettişe metropolit hakkında cere- yan eden muameleyi izah ederek ce- vap verdim, Bu sual, cevabı da vilâ- yete bildirdim. Vilâyetle müfettişlik, müfettişlikle İstanbul arasında kim bilir ne muhabereler geçti? Birkaç gün sonra vilâyet makamın- dan (Gerasim efendinin serbest bıra- kılması ve işe başlaması) emri verildi. Bu acı durum karşısında memüri- yetimden istifa etmekten başka çare göremediğimi Hasan Fehmi paşıya arzettim. Hasan Fehmi paşa böyle bir sırada istifa etmek işten kaçmak ve Gerasim efendiyi büsbütün azdırmak olacağını bildirdi. Tahammül göster- dim, (Arkası var)