17 Kânunusani 1937 AKŞAM Profesörlerle başbaşa... Dünyanın her tarafında dullar - bekârlarıdan daha fazla evleniyorlar Refah çoğaldıkça doğumlar azalıyor kadınlar erkeklerden fazla yaşıyorlar İstat'ıtik profesörü ve yeni kurulari iktisat fakültesi dekanı bay Ömer Celâl bulmak için Üniversitenin loş koridorlarında epiyce dolaşmak lâ- mgeldi. Bir fakülte dekanlığma ka dar yükselen genç âlimi yeni büro- #unda buldum, Karşılıklı sigaraları" Mizı yakarken söze başladım. — İstatistik çok meraklı bir ilim haline girdi. En şayanı dikkat buldu- ğunuz istatistikler hangileridir?. — İstatistik hakikaten çok merak hı ve dikkate değer bir ilim sahasıdır. Biribirlerile hiç alâkası olmadığını zannettiğimiz bir çok meselelerin yek- diğerile çok sıkı fıkı bir rabıtası oldu- ğunu bize istatistik ispat eder. REFAH İLE DOĞUM ARASINDA MÜNASEBET Meselâ istatistikler şunu gösterir: Yeryüzünde refah seviyesi yükseldik- çe doğum vakaları eksilir, Refah faz- Yalaştıkça, doğum azalır... Buna mu- kabil ölüm de azalır. Gene istatistikler bize gösterir ki hayat pahalılığı fazlalaştıkça izdivaç- Jar azalmaktadır. Meraklı bulduğum istatistikleri s0r- dunuz, Yeryüzünde normal olarak er- kek ve kadın nisbeti doğumlarda şöy- Tedir: Hemen her memlekette yüz kıza 106 erkek isabet eder. Yani her mem- Iekette doğan erkeklerin yekünü kız- lardan fazladır. 100 kız doğur, 106 erkek... Doğumlarda erkeği fazla olmıyan tsk bir memleket vardır, Hindistanda Natal... Lâkin burada da kızların er- köklerden az olmadığına lâyıkile ka- ri değiliz. Zira burada istatistikler muntazam değildir. İhtimal orada da erkekler fazladır, lâkin biz istetistik- ler muntazam olmadığından bilmi- yoruz. Ve gene istatistikler bize katiyetle şunu ispat eder, Kadınlar erkeklere nazaran çok daha fazla yaşıyorlar. İstatistiklerdeki ihtiyarların çoğuna bakınız, Ekserisi kadındır, — Evet. büyük doktorlar, ilim adamları da kadınların erkeklerden çok fazla yasadıklarını söylüyorlar. — Doğrudur.. kadınlarla erkeklerin havatları istatistiklere nazaran Şöy- dedir: Doğumda kızlar az, erkekler çok- tur, 106 -erkeğe nazaran 100 kız... ERKEKLER Mİ, YOKSA KADINLAR MI DAHA CABUK ÖLÜRLER? Gene istatistiklere göre 20 yaşına gelinciye kadar erkekler kızlardan da- ha fazla ölürler... 'Tam evlenme ça- fında olan erkek ve kadınlar müsa- vidirler.. tabiat fazla doğan erkekleri €wlenme çağına girinciye kadar kız- Yardan daha fazla öldürür ve evlenme çeğına geldikleri zaman miktarları, az doğan Ic:ların miktarma müsavi olur. Belki de erkekler kadınlardan fazla öldükleri için fazla doğuyorlar. 400 ze karşi 106 doğan erkeklerin faz- Jelıkları evlenme çağına geldikleri za- man kalmamıştır. Otuz yaşını geçtik- ten sonra erkeklerin ölüm tehlikele- ri gene başgösterir. Ve bu müddet zarfında da kadınlardan daha fazla ölmeğe başlarlar. Bunun için ihtiyar- lar arasında yapılan istatistiklerde bunların çoğunun kadın olduğu gö- rülür... Daha garibi var, İskalı cenin vaka- larında düşen çocukların kızlardan fazla erkek oldukları göze çarpar. İs- tatistiklere nazaran düşen çocukların nisbeti şöyledir. 100 kız çocuğuna kar- gı 130 erkek çocuğu düşer. İstatistikler gösteriyor ki asıl 2aif, nahif ve çabuk ölen cins - şimdiye kadar olan telâkkilerimizin aksine » kadm değil, erkektir, EVLENME © İSTATİSTİKLERİNİN MEYDANA KOYDUĞU HAKİKATLER, « Evlenme istatistikleri de çök rme- İktisat fakültesi dekanı istatistik prolesörü bay Ömer Celâl raklı olsa gerek,, — Evet.. Çok meraklıdır. Meselâ dulların evlenme nisbetleri, hiç evlen- memiş olan bekârlerın evlenme nis- betlerine nazaran daha fazladır. Bu da gösteriyor ki bir kere veya bir kaç kere evlenip dul kalanlar izdivacı 8€- yiyorlar, eylenmeğe ısmıyorlar, evli- lik hayatına alışıyorlar ve yeniden evleniyor! Bütün dünyada evlenen dulların n!sbetinin evlenen bekârların nisbetinden fazla olması bunu İspat etmektedir. Ki Genç profesör dulların fazla evlen- mesinden bahsederken aklıma her nedense madam Simpson geldi. — İstatistiklere nazaren bütün dünyada evlenme yaşı hangisidir? En çok hangi yaşta evleniyorlar?. — İstatistiklere göre evlenme yaşı yeryüzünde şimalden cenuba doğru bütün memleketlerde değişir ve kü- çülür. Meselâ İsveç, Norveç gibi şi- mal memleketlerinde evlenme yaşı 28 dir, cenuba indikçe meselâ İtalya- ya geliniz. Evlenme yaşı 24, hatta 23 çe iner. Bunun için yeryüzünde mu- Aayyen bir evlerme yaşı yoktur. GARİP İSTATİSTİKLER -— En garib bulduğunuz istatistik- ler hargile-idir?.. — Her ilmin, her tarafları olduğu gibi böyle fantezileri vardır. Meselâ pek çok Amerikalılar böyle fantezik istatistikler o yapmışlardır. Bunlardan birl elime”geçli, Faraza adamcağız hayatında yaptığı bütün işleri, sarfettiği zamanı not etmiş, ve 70 yaşına geldiği zaman ömrünün nasıl geçtiğine dair bir istatistik vü- cude getirmiş. Bu'istatisiiğe göre bu adam 24 buçuk sens uyumuş. Yanl bütün ha- yatında uyku için:24 buçuk senesini vermiş. 10 gene mütemadiyen oku- muş, yani okumak için serfettiği bü- tün zamani 10 sene - tutuyormuş... Eğlence, tiyatroya ve sinemaya sar- fettiği zaman 'T sene tutmuş. 3 sene kansile kavga etmiş. Yani karısile kavga ettiği bütün zamanlar yanyana küfür ettiği zamanlar 4 ay tutuyor- für etmiş, durup dinlemeden..: Bütün küfür ettiği zamanlar 4 ayı tutuyor- muş.. Yakalık düğmesini sık sık kay- beder ve ararmış. bütün hayatında yakahk düğmesini arayıp bulmak bahsin fantezik istatistiğin de için sarfettiği zaman 18 gün. bütün | hayatında 21 günü soyunmuş. 25 gün giyinmiş.. 'Tabil bu nihayet insanı güldürür geçirir, Vakıâ adamcağız bunu gü- nü gününe not etmis.. Jâkin onun bu rakamlarla gösterdiği hayatı timi bir İstatistik etüdü olamaz. İSTATİSTİKLERDE YAPILAN HÂTALAK — İstatistiklerde yapılan en mühim hatalar hangileridir? — İstatistiklerde birçok mühim ha- talar yapılabilir. Bunlardan ancak bir tanesini size söyliyeyim.. istatistikler- de yanlış hüküm vermek insanı çok fena neticelere sevkeder. Meselâ şöyle bir istatistik gördüm: Apartımanlarda oturanların hasta- Jıkları hakkında bir istatistik... Bu is- tatistiğe göre, aparlımanların üçün- cü katında ve bundan daha yüksek olan katlarda oturanlarda kalp has- kala olmuyormuş. Yüksek hava kalp hastalığı yapmıyormuş. İşte bu tak- sim son derece yanlıştır. Halbuki vaziyet şudur: Kalp hasta- lığı olanlar zaten apartımanların yu- karı katlarında oturamazlar, Üçüncü kattan aşağılarda otururlar, Üçüncü kattan yukarıda. oturanlar ekseriya kalpleri sağlam olanlardır. İstatistik- çi bakmış ki üçüncü kattan yukarıda oturanlarda kalp hastalığı pek azdır. Aşağı katta oturanlarda ise çoktur. Ve bundan yüksek katlara kalp has- talığı çıkmıyacağı tefsirini çıkarmış... İşte istatistikte düşülen hatalardan biri... H.F. Es Türk borcu tahvilleri Borsa salonuna asılan tebliğin metni Türk borcu tehvillerinin kontenjanı- na dair 'dün kambiyo bornasına bir teb- Tiğ talik edilmiştir. Tebliğ aynen şudur: Türk borcu tahvilleri hakkında ye- ni Düyunu Umumiye anlaşmasının dördüncü maddesinin 3 üncü Dben- dinde: (Tekrar kuponlandırılmış tahville- rin bildhara sahibi ve vaziyeti değiş- se de kati olarak A. kontenjanına ait olacaktır. Maahaza Türkiye Maliye vekilinin müsaadesile A, kontenjanı tahvilleri, müâlsaadenin verildiği esnada vadeşi huldl edecek bakiye kuponlar için B. kontenjanı rejimine konulabilecek- lerdir. Evvelce vadesi gelmiş olanlar, tahsil edilmemiş te olsalar, yine A, | kontenjanı rejimine tabi kalırlar, Maliye vekilinin -müsaadesi konse- ye tebliğ olunacak ve konsey bunu bt servisle mükellef mümesillerden biri marifetile mezkâr tahvilleri tekrar ku- ponlandırılmamış tahvillerle müba- dele suretile yaptıracaktır. Bu tahvil- ler gerek itfa için istirdat olunan tah- villerden ve gerek lüzumu halinde konsey tarafından dlkkonmuş olan tebdü tahvillerinden ifraz olunacak- tr.) Diye muharrer bulunmasına binaen, bu imkânın halk tarajından bilinme- mesi yüzünden hasıl olan. disparitenin devamına mahal kalmamak üzere Türk Borcu tahvillerinin mevzuatımıza uygun olarak memlekete ithaline mü- saade- olunacağı Maliye vekâletinden alınan 11/1/937 tarihli ve 405 numa- 15,000 liraya satılık apartıman Kurtuluş tramvay caddesi üze- rinde ve durak yerinde altışar odalı üç ve Üçer odalı üç yani ak ta daireyi ve altında bir dükkânı muhtevi güneşli, havadar iyi bir apartıman on beş bin liraya satı- lıktır, (Akşam) ilân memurluğü- na müracaat. Telefon 24240 VENEDİKLİ BAFFA “Safiye Sultan,, Yazan: Ahmed Refik Telrika Nor 84 Yemişçi memnun oldu. Bu sefer bölük kethüdalarına hitap etti: —vVarın. Ol cemiyet edenlere bu ce- vabı bildirin. Ve ol şakjleri alup getü- rün. Eğer inad ederlerse, padişah ol zümrenin geçmiştir. Cümlesinin defterleri ateşe vurulmak mukarrerdir, Sonra nedamet fayda etmez, Ve siz ki bölük kethüdalarısız. Siz dahi bu bapta himaye tarzında ihmal edup taleb ve ikdamda ihti- mam etmez İseniz, padişah sizin hak- kınızda da ceza emreylemiştir. Cüm- lenizin merdiven aydğında boyunla- ri vurulmak mukarrerdir, dedi. Bölük kethüdaları, bu sözleri du- yar duymaz, hemen Atmeydanma koştular. Bu sefer, kapıcı başılara doğru baktı, Davud ağayı yanına çağırdı. Kulağına eğilerek: * — Kirk nefer kapıcı ile müftü sa- bık Sun'ullah efendinin menziline var. Kenduyi menzilinden kaldırıp iskeleye götür ve bir sefineye koyup Radosa iclâ eyliyesin, dedi. Davud ağa, veziri azamı selâmladı, Yanına kırk nefer kapıcı aldı. Sun'ul- lah efendinin menziline vardı. Müf- tinin yerinde yeller esiyordu. Çoktan kaçmış ve saklanmıştı. Yemişçi, ne müftiyine de Mahmud Peşayı yakalatabildi; Fekat Mahmud paşadan intikam almak için kaplcı- başı Hamza ağa ile orta defterdar Murad efendiyi çağırdı: — Bu gece firar eyliyen vezir Gü- zelce Mahmud paşanın varup sarayını mühürliyesiz, dedi. Onları da o vazifeye yolladı. Şimdi, sipahilerin zorbalarını ele geçirecekti, İstanbul kepılarinin kapanmasını emretti. Yayabaşılar kapıları kapa maya gittiler, Sipahiler, kapılarım kapandığım işitnice, korkularından" her biri bir tarafa savuştular. Yemişçi, Atmeyda- nındaki cemiyetin < dağıldığı işitti. Fakat bununla da kanmadı. Yeniçe- Ti ağası Deli Ferhad ağayı kol gezme- ğe çıkardı. Ferhad ağa, silâhlı yeni- çerilerin, acemi oğlanların, cebecile- Tin, topçuların ve terşanelilerin önü- | ne düştü. İstanbul sokaklarını dolaş- t. Ağa kapısında toplanan “devlet adamları hep. evlerin savustular. Yemişçi Hasan paşa o gün de ağa ka- pısında kaldı, Yeniçeri ağası Ferhad ağa darpha- ne önlerine geldi. Sipahilerin mekânı olan Kurşunlu han orada idi, Hanı bastı. İçeride olanların mesi varsa yağma etti. Çoğunu kılıçtan geçirdi. O tarihten itibaren sipahilerle yeni- çerilerin arasma adavet girdi. O gün ve o geçe kapılar hep kapalı kaldı. İstanbul halki ölülerini göm- mek için sur haricine çıkmıya bile muvaffak olamadılar, Ertesi gün cuma. Yemişçi, sabah olur olmaz, gene şeyhislâmı, vüzera- yı, ulemayı, devlet erkânını, kapı ku- unu ağa kapısına davet etti. Süleymaniye ominarelerinde salâ verilinciye kadar din ve devlet umu- runa dair müsavereler edildi. Devle- tin şerefini muhafaza için 'Tuna boy- larından kaçan ve orduyu bozgunluk- lara uğratan inatçı Arnavut, güya devlet işlerini düzeltecekti! Halbuki onun bütün düşüncesi, Venedikli Baf- faya ve oğluna yaranmak ve mevkiini sağlamaktı. Müzakere bitti. Hep birden'kalktı- lar. Atlarına bindiler. Yemişçi Hasan paşa, müftyi, Anıdolu kazaskerini yanına aldı. Bütün askerin önüne düştü. Muhteşem bir alayla Divanyo- Yandan geçerek saraya geldi. Üçüncü Mehmedin huzuruna çıkarak elini öptü. Yapacağı isleri anlattı. Baffa da, oğlu da memnun oldular. Hatta Ester Kiranın bile ruhi şad oldu. 'Hemişçi, huzurdan çıktı. Gene alay- la Atmeydanına, Ayşe sultanın sara- yına geldi, Müfti ve kazaskerle berâ- ber saraya girdi. Dısarıda askerler tü- fek atıyorlar, süvariler silâhşorluk edi- Poyraz Osman bey işi olduğu gibi anlattı. Yemişçi, yalnız şeyhislâmın onlarla birlik olduğuna inanmadı yorlardı. Bütün meydan şenlikler ve neşelerle çınlıyordu. Biraz sonra, müfti ile kazasker dı şarı çıktılar, evlerine gittiler. Paşa sarayında kaldı. Mevkiinden emin olarak devlet işlerini görmeğe başladı. Halk ve-devlet adamları, Ye- mişçinin Serhağde yaptığı rezaletle- Te tamamen vakıftı. Vücudünün or- tadan kalkacağını bekliyordu. Fakat sarayına tekrar-kurulduğunu görür- ce, alay alay Yemişçi Arnavudun eli- şını tebrik ve tehiniye ettiler, O gün, ikindiye doğru, biribiri ar- dımca koşa koşa saraya İki kişi geldi. Paşaya müjde verdiler: — Zorbalardan Poyraz Osmanla Öküz Mehmedin: yakalandıkları ve Si- pahiler ağası * Mustafa ağa tarafın- dan getirildiklerini haber verdiler. Halbuki, bunların ikisi de kendi gitmeden evvel; onları seçmiş, gön- dermişti. Sipahiler ağası, ikisini de Yemişçi- nin sarayına getirdi. Huzuruna çıkar- dı. İkisi de el bağlıyarak Yemişçinin huzurunda durdular. Yemişçi, evselâ Poyraz Osmana hi- tab etti: — Osman bey! Biz sana - seferde haddinden fazla riayet ve iltifat et- tik. Mansıplar, terfiler, ve sayısız harçlıklar vermiştik. Bizimle sözünüz ve ahdiniz böyle değildi. Ne bais oldu ki, âdanmz ile ittifak eyliyesiz? Poyraz Osman, pervasız ve deli bir adamdı ve öldürüleceğini de biliyor- du. Her şeyi olduğu gibi anlattı. Ka- fasında ne varsa, hepsini söyledi: — Beni artık söyletüp neylersin? Hemen anı rica ederim ki, beni av- retlar gibi kemend ile boğdurmayıp seyt ile öldütesiz, dedi. Yemişçi, Poyraza iltifalkâftıne gö- rünerek işin esasını anlamak istedi: — Allah saklıya ki, senin gibi şeel bir merdi İzale ettirevüz. Hususâ bi- Yürüz ki, seni Kendi hâline komamış- Yardır. Ama: erbabi hilâfe tâbi olma- ğa beis ne-oldu? Anı beyan muradı- mızdır. Poyraz Osman bey işi olduğu gibi anlattı; — İstanbula geldim. Ol taifeyi bu makule tedarikte gördüm. Haltların- dan imtina üzere oldum. Kâtip Cez- mi ve gâyri başıma üşüp dediler ki: Osman bey; biz bu maslahatı görmü- şüzdür. Gerek şeyhislâm ve vüzera, Ve gerek kazaskerler ve sair erkân bi- zimle biledir. Elbette bu maslahat görülür. Hemen senin teferrüd etti- ğin kalur. Belki karışmadığın için 20- rar çekersin, dediler, Beni kaldırdi- | lar. Sun'ullah efendinin kethüdası, evinde âli bir ziyafet tertip etmiş, Be- ni oraya götürdüler. Zorbalar ile iç- tima orada vaki oldu. Gene ihtilât et- medim, Badehü Mahmud paşa tara- fından davet ettirdiler, İster istemez götürdüler. Vardım. Mahmud pasa bu işe zaten sarılmış. O de bizzat de- di ki: Osman bey, biz bu maslahatı görmüşüz. Hemen senin imtinan yanıma kalur, Cumhura muhaâlefet etmenin mğnası yoktur. Hususâ ki yoldaşlara otuz bin flori hazırlandı. Andan dahi mahrum kalacağın akıl kârı değildir, dedi. Oradan beni kal- dırdılar. Müfti Sun'ullah efendiye, badehu kazaskerlere götürdüler, An- Jarın dahi her biri nice şeyler söyledi- ler. Gördüm, cümle kibar bir canibe zahib olmuşlar, Ben dahi tâbi oldum. Yemişçi, işi tamamile anladı. Fakat iki kazaskerin de müfti Sur'ullah efendi ile birlik olması onu biraz Şa- şalattı. Demek, kendinin müfti nas- İ bettirdiği Ebülmeyamin efendi de on- İ tarla birlikmiş! Buna inanamadı. 'Tekrar sordu: — Hâlâ müftü olan Ebülmeyamin Mustafa efendi anlara tâbi değil miy- di? k (Arkası var) Rİ A ma EK