RE Sahife 6 MAHKEMELERDE: Hiç olmazsa bir gün giyseydim! Öyle masum bir duruşu, boynunu konuşması var ki, derhal insanın | merhamet hişleri kabarıyor: — «Biçare adamcağızı böyle kara- kollarda, mahkeme kapılarında sü- ründürmeğe nasıl tahammül ediyor- lar, bunlarda hiç merhamet yok mu?.>| Diyerek polisin elinden alıp sokağa salıvereceği geliyor. Abhmetçik nasılsa birkaç sene evvel bir cahillik yapmış, bir yerden palto çalmış ve yakalanmış. Fakat sonra da akıllanmış, uslanmış, bir daha böyle fena işler yapmamağa karar vermiş. Ve lâkin polis bunu anlar mı?.. Şimdi bir yerede palto hırsızlığı ma oldu? Gel bakalım Ahmet.. hemen Ahmedi yakaladıkları gibi mahkemeye sürük- Jüyorlar. Yalnız şurasını da kaydede- yim ki, Ahmetçik her mahkemeye gi- rişinde de hapishaneyi “boylamış. Ko- ridorda onüne gelene dert yanıyor: «Derdimi anlatamıyorum vesse- lâm, Çalmadım diyorum, haberim yok diyorum, Kimse: dinlemiyor. “Bir, iki döfa küza oldu. Kahvede yanlışlıkla müşterilerin paltolaunı giymişim. Haydi bakalım hapishaneye... Biçare Ahmetçik bu sefer de yine böyle bir yanlışlığa kurban olmuş. Bi- | Diyarbekiş o (AK , şam) — Diyarbekir merkez (o kazasında sıtma Oo mücadelesi başlamış, halka be- dava dağıtılmak için 50 kilo kinin gönde- © rilmiştir. Sıtma mü- cadelesile bir doktor ve,altı sıhhat memu- ru uğraşıyor. Mek- tepler ve köylerin ekserisi mücadele ta- bibi tarafından göz- dın geçirilmiştir. Geçen yıl umu- mi müfettişlik mın takasındaki -vilâyet- lere 406 kilo 400 gram devlet kinini risini aramak için büyük kıraathane- Jerden birine girmiş. Çıkarken dalgın- lıkla köşede asılı duran müşeri palto- larından birini sırtına giyivermiş. Lâ- kin Ahmedin bu dalgınlığı, kıraatha- ne garsonlarından birinin açıkgöz bir zamanına tesadüf etmiş. Kapıdan çi- kar çıkmaz arkasından koşup Ahme- din yakasına yapışmış ve polise teslim etmiş, Mahkemede dâva evrakı okunduk- tan sonra Ahmet ayağa kalktı: — «Yalan bay reis, Hepsi uydur- ma. Ben paltoyu çalmadım. Kıraat- haneye girmiştim. Çıkarken bir dal- gınlığıma rastladı, orada paltoları gö- rTünce kendi paltom da bunların içinde! zannetim ve alıp giydim, Garson yar kâlayınca da çıkarıp verdim. Şimdi bunun neresi hırsızlık?..> Hâkim sordu: - «Peki amma, bak bu elli, alimış lira kıymetinde bir palto. Senin böy- ie'palton var mı idi ki, yanlışlıkla bu- nu giydin?» Ahmet boynunu büktü, bir müddet düşündükten sonra kekeliyerek buna cevap verdi: — «Bay hâkim, dalgınlık oldu diyo- rum ya.. İnsan her zâman paltosunu giyerken kaç lira değer, diye içine, dı- şıma bakmaz ki... Hem zaten benim paltom yok ki, kaç para edeceğini bi- leyim..> Ahmet burada kendi ağzile foyasını meydana çıkarmıştı. Reis sordu: — «Mademki senin palton yokmuş, © halde kahveden çıkarken nasıl ol- dü da başkasının paltosunu kendi pal- ton zannederek giydin?.. ! Ahmet yaptığı bu hatanın farkına vardı amma, iş işten geçti, Hatasını Edebi Roman Genç kadının gözleri çakmaklan- mıştı. Kadınlığın o teharrüş için ru- hi ye adall tahrikler bekliyen cinsi zaafı başlamış görünüyordu. Bu taze ve ılık bahar sabahında, salkım salkım çiçeklerle donanmış bademler, erikler arasında dinlediği bu aşk musikisi onu, beğenilmek, ho- şa gitmek için hazırlanan bu genç ve güzel kadını tahrik etmişti. Göz- lerinde © kurşuni, yeşil renkler git- tikçe tatlılaşıyordu. Erkeğin avuçla- rindeki elleri munis bir teslimiyetle gevşiyordu. Bütün kışı yapraksız, kof ve çıplak geçiren ağaçları çiçeklendi- yen bahar güneşi Onun yıllar süren uzun kışını ısıtmış, kökleri kalbinin derinliklerinde saklı kalan sevmek ve ty ihtiyaçlarını çiçeklendirmiş- : cazibesi hakkında ağır bir hü- küm verildikten sonra genç ve hassas bir erkek tarafından ısrarla, heyecan- Ja takib edilmiş olmanın duyurabile- ceği cinsi zâafa mukevemet etmek kabili miydi? Genç kadın tatlı bir buhranın ra” SEVENLER YOLU gönderilmiştir. Mu- hacirler için gönderilmiş olan kırk kilo kininden henüz sarfedlimemiş on beş kilo daha mevcuttur, Malarya yuvalarının kurutulması için pirinç zeriyatının son kanuna göre ıslahı temin edilmiştir. Nusay- bin civarındaki büyük bataklığın ku- Yeni köprüler Istanbul - Edirne ârasın- daki köprülerin inşasına başlandı Edirne (Akşam) — Edirne - İstan- bul şosesinin üzerine düşen ve met- rük bir halde duran köprülerin geçen yıldanberi mükemmelen inşasına g€- çilmiş, İnce ve Sazlıdere köprüleri be- ton olarak ikmal edilmiştir. Bu kere Bayındırlık bakanlığı Ke- şan yolu üzerine düşen Kavakdere köptüsünün de beton olarak inşasını kararlaştırmıştır. 22800 lira muhammen bedeli olan bu inşaat işi pek yakında müteah- hidlere ihale edilecektir.” maıl düzeltmeğe çalıştı: — «Vardı bay rels.. benim paltom verdi ve şahidlerin çağırılması için mu- olmuştu da satmıştım.» Mahkeme, Ahmedin tevkifine karar vardi ve şahilerin çağırılması için mu- hakemeyi başka güne bıraktı. Tevkif- | haneye tıkılmak üzere polisin önünde giderken söyleniyordu: — «Yine kodesi boyladık. Ve lâkin hiç olmazsa şu paltoyu bir günceğiz bari giyseydim, yüreğim yanmazdı... Bürhan Cahid MORKAYA Tefrika No. 84 Şeleri içinde idi. Başı genç adamın omuzlarına düş- mek üzere idi. Fakat bu tehlikeli saniye henüz bitmemişti ki uzaktan Şerminin sesi işitildi: — Abla, abla! Taflanlar ve akopyaların yeşil du- varları arasında köşkün yakınların- dan gelen bu ses ikisini de sapsarı etti. Düğümlenen elleri çözülüverdi. Genç kadın bir rüyadan uyanır gi- bi içini çekti, Yüzüne bakmadan bir adım geri çekildi ve harap bir sesle: — Gidiniz, dedi ve benim, İstanbu- la indiğimi söyleyiniz. Biribirine çarpan ayakları ancak büyük kapıdan caddeye çıkınca inti- zama girdi. Biraz İleride duran bir taksiye kendini attı, Elleri, yüzü ateş içinde idi, Kalbi hâlâ çarpıyordu. Ne büyük bir tehlike geçirdiğini anlamıştı. Bugünkü kadar kendin! ona karşı sl ameliyesi bitmek üzeredir. 'Trahom mücadelesi: Urfa vilâyeti- ne bağlı bulunan Siverek kazası da Gazi Antep trahom mücadelesine gir- miştir. Mardin ve Slird vilâyetleri | rutulması ve mecrasinin temizlenme- merkezinde trahom mücadele teşki- 18 kişi dondu | 40 günlük çocuk memiş derecede şiddetli Fakılı (Akşam) — Hava kısmen açık, kısmen kapalı geçmekte bazan da kar yağmaktadır. Misli görülmi- yen soğuklar ise bütün şiddetile hü- küm sürmektedir. İhtiyarlarımız şim- diye kadar böyle kiş görmediklerini söylemektedirler. Yapılan araştırma neticesinde Dob- ruca köyünden altı kişi merkeplerile Curalı ve Deveci pımârdan birer, Kış- ladan dört ve Ürgübün İnce su ile Topuz mevkiinde dört şahıs İle sekiz merkep iki yüz davar Sofulardan da iki de- veci ve iki devenin soğuktan donduk- ları tesbit edilmiştir. Mahrukat buh- ranı devam ediyor. Bu sene kış misli görül- İ Lüleburgaz - Kırklareli yolu Lüleburgaz (Akşam) — Lülebur- | gazın içerisinden uzanan ve kasabanın İ ana caddelerinde Lüleburgaz Kırk- lareli şosesinin kasaba dışına kadar | olan kısmının bir parçası parke di- ğer bir parçası da kaldırım olarak be- lediye tarafından yaptırılmağa baş- lanmak üzeredir. Her iki parçanın taşları taşınmaktadır. zayıf hisselmemişti. Şerminin sesi bir imdad. işareti gibi onu kurtarmıştı. Düşündükçe . tesadüfün. ağırlığını anlıyordu. Şermin onu sesile değil, hislerile aramış. olsaydı. bunu düşündükçe vücudünden bir kuvvetli elektrik dal- gası geçmiş gibi sarsılıyordu. Ve an- yordu ki hâdiseler ve tesadüfler bü- tün samimi görünen vaidlere rağmen tehlikeye doğru gidiyordu. Bu tesa- düfler genç adamı daha çok müte- hassis ediyordu. Ondan kaçtığı za- man damla damla biriken arzuları ilk tesadüfte - bugün olduğu gibi - sey- lâp halinde onu tehlikeye sürüklü- yordu. Fakat tesadüfleri sıklaştırsa ne ola- caktı, O zaman da kendiliğinden meyda- na gelen fırsatlar ikisini de beklenmi- yen cereyanlara kaptıracaklı, Ve bugün duydukları o mukaâve- met edilmez zâaf dakikesi belki de uzayıp gidecekti. © Genç kadın artık kendi mukave- met kudretinden de şüphe ediyordu. | Onu doktor Demirhanın gözleri değil kb kalbinin bu rafı mağlüb ede- Sk şuna inaniyordu ki geçirdiği bu hayat ergeç mukavemetini kıra- cak en tehlikeli anlarda şahlanan gururunu da yenecekti. Di sıtma ile mücadele Halka dağıtılmak için Diyarıbekire 50 kilo devlet kinini gönderildi . | Diyarbekir civarında kâin stuma kaynağı bataklıklardan biri lâtı yapılmış ve kad- roları ve hastanele- leri fanliyete geçmiş- tir. Urfa vilâyeti ne bağlı Birecikte de icab eden teşeb- büste bulunulmuş” tur. Sari ve salgın hastalıklar bu sene normal (geçmiştir. Birinci umumi mü- fettişlik omıntakası dahilinde 935 sene- sinde yapılan çiçek aşısı 118,645 aded 936 senesi İlk altı ayında yapılan çil çek aşısı 53,024 dür. Köy hıfzıssılhası: Vilâyetlerde >< bulu- nan seyyar sihhat memürları (oköyler- de doldurdukları köy hıfzıssıhhası an- ket fişlerini sıhhut ve içtimai muave- net vekâletine göndermişler ve bu fişlere ve gezişlerdeki görüşlere göre umumi hıfzssıhha noktai nazarın- dan köylerde alınması icab eden ted- birler tetkik edilmektedir, İzmir belediye binasına terkedildi İzmir (Akşam) — İzmir belediye binasına kırk günlük bir çocuk terk edilmiştir. Belediye binasında, ziyaret dairesi önünde oturan Emine adın- da bir kadının yanına yaklaşan hü- viyeti meçhul bir kadın, kucağındaki çocuğu, Emineye vererek: — İki dakika - şu çocuğu tutar mi- sınız? Demiş ve çocuğu öperek acele ace- le merdivenleri inip kaçmış bir daha gelmemiştir. Emine, üç saat kadör, kendisine bi- rakılan çocuğun anasını beklemişse de gelmediğini görünce, vakayı bele- diye memurlarına anlatmış ve çocuk, belediyenin çocuk yuvasına veril miştir. Bu kadının, çocuğunu yuvaya ver- mek için daha evvel müracaat etti- Zi, fakat kabul edilmemesi üzerine böyle bir hileye baş vurduğu anlaşıl- maktadır. Çocuğunu, belediyede bi- rakıp kaçan ana zabıtaca aranmak- tadır, Düşmemek ve düşmekten Siyaae ruhunda filizlenen bu ince, taze; gr cıklayıcı ve kandırıcı aşk öldürme- mek için hayatına ve hislerine hâkim olmak lâzımdı. Uzaklaşmak ve yaklaşmak ikisi de ayni tehlikeyi yaratacaktı, Ve bu te- ,sadüflerin nihayet bir gün Şerminin masum saadetini altüst edeceği mu- hakkaktı. Buna nasıl karşı koyabilecekti? Vapura gelinciye kadar nereden git- tiklerini ve nereden geçtiklerini far- ketmeden düşündü. On bir vapuru iskelede! bekliyordu. Genç kadın ayni zihin dolgunluğu ile kalabalık arasına dalıp biletini aldı. O kadar dalgındı ki etrafında kendisine yol veren, derin bir hayran- lıkla takib eden, hatta dayanamıya- rak fena bir alışkanlıkla içinden ge- çenleri dudaklarile ifşa eden erkekle- ri görmüyör ve seslerini içilmiyordu. Fokat alt salona girmek için acele ederken, omuz başında pek te yaban- cı olmıyan bir ses işitti; — Nefiş monşer, Babar müjdesi ve- ren çiçeklenmiş badem g'bi. Bu ses genç kadının hafızasını ha- rekete getirdi. Ayni sesi aylarca evvel kış bahçesinde son defa işitmişti. Bu sesin verdiği o acı haberi unutma- muştı. Otuzunu geçmiş kadınlar hak- kında o zalimane hakem vene be. 17 unusani 1937 KADIN KÖŞESİ Siyah Fötr Şapka Siyah iötrden etrafı yüksek, arka ya giyilen şapka: Açık renk kadifeden iki buje burularak etrafına konmuş ve yanda Li la Tahlisiye ii e Beş senelik ikinci bir program hazırlanacak Tahlisiye umum müdürlüğünün yeni sene bütçesi hazırlıklarına yakın- da başlanacaktı” Bu münasebetle genel direktör B. Necmeddinin iktisat vekâletile temaslarda bulunmak üze- re bu hafta içinde Ankaraya gide- cektir, ç Yeni sene bütçesile sahillerimize yeniden bir çok tahlisiye âletleri ko- nacaktır. Esasen bu hususla hazır lanmış beş senelik bir faaliyet prog- ramı mevcuttur. Bu programın üç senelik kısmı tamamen ikmal edil miştir, Geri kalan iki senelik faaliyet hakında B. Necmeddin yekâletir te- maslar yapacaktır. Yeni sene bütçesile programda gös- terilen işlerin ne kadarı yapılabilece- Ğİ bu temaslardan sonra belli old- caktır. Bu programın tatbiki sahilerimizin tahlisiye âletlerile tamamen techizine kifayet etmiyeceğinden ikinci bir beş yılık program daha hazırlanacaktır. 'Tahlisiye umum müdürlüğü memle- ketimz sahillerinde mevcudiyetine )ü- zum hissedilen tahlisiye âlâtı mikda- rını tesbit edecektir. Bu hususta ya- pılacak tedkikat yeni beş senelik ra- porun hazırlanmasına esas teşkil ede- cektir, Yeniden konacak tahlisiye âletlerinin başlıcalarını fener ve sis dü- dükleri teşkil etmektedir. sesti, Birdenbire başını arkaya çevirdi ve eski aile dostları Nâzım Cemalle göz göze geldi. Yanında mühendis Ra- gıb da vardı, Nâzım Cemal bahar müjdesi veren güzel kadının Nermin hanımefendi olduğunu görünce kulaklarına Kadar kızardı. O kadar şaşırmıştı ki bir şey- Jer söylemek için ağzı açıldığı halde dudakları hareket edemiyordu. Yanındaki mühendis Galib daha gayretli göründü ve hemen şapkasını çıkânıp iğilerek genç kadını selâmla- dı: — Hoş geldiniz hanımefendi. Afi- yeitesiniz inşallah, Nâzım Cemal kırdığı potun fecaa- tinden kendini toplıyamıyordu. Arka- daşınm çenebazlığı olmasaydı orada, ayni vaziyette taş gibi donup Kalacak- tı. Bereket versin mühendis Râgıb 18- kırdımın arkasını bırakmıyordu. Neden sonra Nâzım Cemal elini şap kasına götürdü ve bir sokak çapkını gibi iltifat ettiği Nermin hanmefen- diyi hürmetle selâmladı. Genç kadın başile ona mukabele ederken dudaklarında canlanan zalim bir tebessümle ilâve etti: — Görmiyeli ne kadar değişmişsi- niz Nâzım beyefendi. Saçlarınız bem- beyaz olmuş! (Arkası var) .