14 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

14 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Kânunusani 1937 ya 937 tavla şa AKŞAM için hazırlıklar başladı Tavlada gele atmak yüzünden ölen adam Zara küfür edip dişlerini gıcırdatanlar, tavlayı ateşe atanlar ene Beyoğlunda Ünyon Fran- Sezde bir tavla şampiyonası yapı ya “elli çiftten faz- i ş, birinciliği kazanmak İçin rakipler günlerce uğraşmışlardı. Bu senede böyle bir müsübaka ter- ibi için hazırlıklar yapıldığını işittik. ri 937 tavja şampi- için şimdiden idman ya- Yonu ölme! Piyorlar etle biraz da oyun mera vla, şatranç, domino, oyunlarına karşı ga- rardır, Bir kısmıbu viç yoktan para kazanmak nı mahvedenlere, me tan en derin sefalet uçu- Tumlarına yuvarlananlara sik sık te- Sadüf edilir, Fakat insanların diğer bir kısmı da bu oyunları sırf kendilerine usta de- dirtmek, karşılarmdakini mağlfp ede- Tek biran zekâlarının üstünlüğünü kabul ettirip galibiyetin ferah verici zevkile neşelenmek için oynarlar. Biz burada, bu ikinci nevi soyun- Cu: lardan bahsedeceğiz. Böyle bir meraklı oyuncu için ga- Wibiyet ne kadar zevkli ise mağlübi- yet te o derece, belki de ondan da- ha fazla bir azap olur. Ne kadar iyi uynanırsa oynansın bu oyunlar ni- hayet bir talih işi, bir tesadüf mese- lesi olduğu için arasıra mağlüp ol mak ta mukadderdir. Ahbapları ara- sında «altmışaltı; da üstad, tavlada Profesör, dominoda rakipsiz, iskam- bilde, meselâ kral ünvanını almış bir eski oyuncu bir gün kâğıtların düzgün gelmemesi, zarın ihaneti yüzünden en cahil bir oyuncuya mağlüp olu- verir, İşte bu bir oyun meraklısı için en tahammül edilmez bir âkibet, en yu- tulmaz bir hakarettir. Bu yüzden $inirleri bozulup ak- şam evinin huzurunu kaçıran, en sev- diği dostuna kin bağlayıp ayüakları- nın altında çiynemek istiyen, gözleri- ne kan hücum edip sokaklara fırlı- yan oyuncular pek çoktur. Bu nevi oyun meraklılarma ekseri- ya kahvelerde tesadüf edilir, Ayrı bir hürmet görürler. «Falan oyunlarda eşi yoktur» sözü onlar için dünyanın en büyük iltifatıdır. Âdeta bir oto- ritedirler, İtibarlarını kaybetmek kor- kusiledir ki yenilmek onlara çok ağır gelir. Bedros usta diye ihtiyar bir em- lâk sahibi tanıdım, Bu'cins adamlar- dandı. Tavla vadisinde klâsikler merte- besine yükselmişti, Çok nüktedan ve neşeli âdi, : Geçen seneki tavla şampiyonluğu müsabakasından bir görünüş Bir kahvede hararetli bir tavla partisi Herkesle tavla oynamıya tenezzü' et- mez, ahbapları ona başka kahveler- den şöhretli bir usta bulup getirir ler, o oynarken tavla masasının et” rafına büyük bir kalabalık toplanır- dı, Beüros ustayı yenmek çok müşkül dü. Tavlayı en girift bir cebir mua delesi halleder gibi bin bir dikkatle oynar, beş el sonra atacağı her han- gi bir zarı düşünürdü. Onun yenilmesi için zarın müthiş surette aksi gelmesi lâzımdı. Bedros usta yenildiği zaman hiç sesini çıkar- maz, bir kenara çekilip ağlardı. Zarın kötü gelmesi bir tavla me- raklısını çileden çıkarabilir. Benim yakından tanıdığım pek muhterem bir zat, bir gün yarım sa- at süren bir tavla partisi esnasında kendisine musırran kötü gelen zarlar karşısında köpürmüş, nihayet yeni- ince sandalyesinden fırlıyarak evin üst katına kadar koşa koşa çıkmış ve orada eline geçen bir keserle odaya dönerek zarları bütün kuvvetile döve, döve toz haline getirip ayağile € diklen sonra ancak sükünet bulabil- mişti. Bu, mütemadi bir ihanetin son in- tikamı idi! | Gene zarın kötü gelmesi yüzünden | tavlayı kaldırıp denize atanları, par- | çalıyanları, ocakta yakanları belki siz de duymuşsunuzdur. Tavla meraklılarını en çok sinir- lendiren şey gele almaktır. Sinirli bir tavla meraklısının çileden çıkma- sı için üç dört el arka arkaya gele alması kâfidir. Zar, sanki canlı bir mahlükmuş gibi hiddetienip küfreden, onu her türlü melünluklarla itham ederek | dişlerini gıcırtatan oyuncular pek çoktur. Tavla meraklılarından biri çok garip bir vaka anlattı: Bundan kırk elli sene evvel Şehza- debaşında çok iyi tavla oynamakla meşhur Osman bey isminde bir mü- tekait varmış. Bu adam gele atma- sile meşhurmuş, Gele attıkça ellerini ısırır adetâ aklını keybedermiş, ” Bir gün Beşiktaştaki “bir kahve- den gelen bir tavla üstasile yaptığı bir maçla yalnız şeş kapısı kapalı ve bütün diğer kapılar açık iken se- kiz el arka arkaya düşeş atmış ve do- kuzuncusunda gene düşe gelince kanı beynine siçriyarak düşüp Öl- müştür, Bunun üzerine İstanbuldaki bü- tün tavin mefakliları bir araya ge- lerek kendisine muazzam bir cöns- ze merasimi yapmışlardır, Mütekait Osman beyin mezarında- ki taşta: (Tavlada gele atmak yü- zünden ölmüştür.) cümlesi yazıyor- muş. İyi oyuncü olmak ihtirası zavallı Os- man beyi ölüme kadar götürmüş!. Oyun meraklıları yanlarında oyu- nunu seyrettikleri bir başka adamın bile yanlış oynamasına tahammül edemezler. Onu ister tanısinlar, is- ter tanımasınlar derhal müdahale ederek yanlış oynadığını ihtar edip tekdir ederler, Ellerinden zarları alıp yerlerine ken- dileri geçecek kadar ileri giderler. Yer yüzünde usta bir oyuncuyu yan- mpiyonunu seçmek ış oynamak kadar kızdıran bir şey | yoktur. . Bu oyun merakı pek gariptir, Bir zamanlar İstanbulda şampiyon Ol- muş bir bilârdo meraklısının hayatı çok şayan: dikkattir. Ayni zaman- da Beyoğlunda bir bilârdo salonunun sahibi olan “bu “adam. geceleri bilâr- Ğâo masasının üzerinde yalar, ve ge- ce yarısı aklına güç bir kolpo geldi mi derhal dön gömlekle yatağından fırlar, o kolpoyu yapmıya çalışır, ya- pamadıkça katiyen uyuyamazmış. Şatranç ta meraklı bir oyundur. Bir hamle yapmak için saatlerce, hattâ günlerce düşinenler, bu yüzden ye- mek yemeyi bile unutanlar vardır. Şâtrançta çok ileri gitmiş bir Fran- sız Hindistanda harikulâde şatranç oynıyan bir dam mevcut olduğunu işittiği zaman bütün huzurunu kay- betmiş, nihayet evini barkını satarak Hindistana kadar gitmiş ve fikibetin- den haber alınamamıştır. —Ş, E.R. Beşizler > İki seneden beri bütün dünya ga- geteleri Kanadanın küçük bir şehrin- de sefalet İçinde doğan ve bugün ehemmiyetli birer servet sahipleri bu- lunan bir batında doğan 5 kiz kar- deşten bir çok bahsetmişlerdir. Hu- susi surette ve büyük ihtimamla ba- kılan bu çocuklar beşiz oldukları halde yaşamışlardır. Bunlar, sefalet içinde doğdukları halde yalnız aile- lerine değil, doğdukları küçük şehre de refah temin etmişler ve evvelce kimsenin tanımadığı bu ufacık şehir bunların yüzünden bugün müstesna bir seyyah şehri olmuştur. Sabık İngiltere kralı ve bugünkü Dük dö Vindsor onları kendine mâ- nevi evlât yapmış ve bu süret- le Kanada ve İngilterenin mabudu olmuşlardır. Bu gidişe bakılırsa bü- tün dünyanın da perestişkârları olü- İ caklardır. Sahife 7 — mm ini VENEDİKLİ BAFFA “Safiye Sultan,, Yazan: Ahmed Refik Telrika No: 81 Zorbalar yemişçi Hasan paşanın katline dair fetva almışlardı. Fakat yemişçi boş durmadı, o da Mahmud paşanın katli için ferman çıkarttı Üçüncü Mehmed Bubüssandeden göründü. Kapının önüne kurulan tahta oturdu. Şeyhislâm Sun'ullah efendi, kaymakam Güzelce Mahmud paşa. kazaskerier, ulemadan müder- rislere varıncıya kadar hepsi orada idi. Sipahilerden üç kişi padişaha <bi- lâvasıta» derdlerini anlattılar: — Padişahım! Asker seferde iken, celâliler herkesin hanümanını yik- tılar. En değerli paşaları öldürdüler Erzurum Köse Sefer paşanın 1e- vendieri, Sivas Alacaatimın zorbala- yı, Karaman Deli Hasanın, Merzifon, Kastamonu ve Çankırı sancakları Tavil ile Kara Saldin elindedir. Ce- lâliler dünyayı tuttu. Beş altı defa serdar gönderildi. Hiç bir iş görüle medi. Devlet adamlarının ihmali ve saltanat esrarma mahrem olanların iğfali bu işe sebeptir, herbirinin ce- Zalandırılması gerektir, dediler. İstanbul kaymakamı iken, devlet işlerini kendi keyfine göre idare etti diye Saatçi Hasan paşayı Yedikule- den siyaset meydanına getirdiler, Sa- atçi her şeyi padişaha arzetliğine da- ir telhisleri ve hattı hümayunları gösterince, kellesini kurtardı. Sonra, dördüncü vezir Tırnakçı Hasan paşa siyaset meydanına geti- rildi. Onun da kabahati «müsteşarı saltanat» olması idi. Hatta boynu vu- rulmak için yere çökertilmişken, o da yeniçerilerin şefsatile kurtuldu. Sıra, Husrev paşayı himaye edip Anadoluda Deli Hasanım kuvvetlen- mesine sebep olan kapı ağası Gazan- fer ağa ile kızlar ağası Osman ağaya geldi. Bunlar yakalarını kurtarama- dılar, Biri siyah, biri beyaz iki kafa siyaset meydanına yuvarlandı. Üçüncü Mehmed hiç sesini çıkar- madı. Divan erkânmi selâmladı. Ha- Teme doğru İleriledi. Sipahiler gül- bank sadalarile kubbeler içmlattılar. Sonra hepsi birden dağılıp gittiler. Ne Serhaddeki Lüla Mehmed paşa- nın, as. Kırım hanı Gazi Girayın bu işlerden haberleri «vardı! . Mehmed paşa Belgradda zahire ve mühimmat | tedarikile meşguldü, Gazi Giray vak- tini edebiyat ile geğiriyor, Fuzulinin Niykü Bed manzumesine nazire yâzı- İ yordu. Yemişçi Hasan paşa Belgraddah Yagodinaya gelmişti. Tam orada İstanbuldan bir kapıcı başı geldi. Kendisine Sun'ullah efen- dinim tekrar müfti olduğunu habet verdi, Kapı kethüdası Yemenli Hüse- yin ağanın mektubunu eline Uzattı. Mektubun hulâsası şu idi: «Başın sana gerekse, alettacil gele- sin> 'Ya Sun'ullah efendinin tekrar müf- ti oluşu! Yemişçi Hasan paşa yerinde | duramadı. Hemen yola çıktı. Fakat kış, Morava suyu taşmaıştı. İri iri buz parçaları öyle hızlı akıp gidiyordu ki, geçmenin: imkânı yoktu, Nihâyet Moravayı dar bir yerinden büz üze rinde geçti, Nişe geldi. İstanbuldan tekrar mektupla adam geldi: Bura- da da Gazanfer ağa vakasını duydu. Artık hiç durmadı. Harmanlıya geldi. Bu sefer de karşısına iki kapıcı başı geldi. Bunlar Üçüncü Mehmedin hattı hümayunile Venedikli Baffa- nın mektubunu getirmişlerdi. Ana oğul paşayı İstanbula devet ediyor- lardı. İkisine de cevap yazdırdı. Kapıcı- larla gönderdi. Edirneye geldi. Ekmekçizadenin sa- rayında yattı. © zamanlar Edirne kadısı şair Yahya efendi idi. Nihayet Edirneden kalktı. Silivri ile Karıştıran arasında Yemenli Hü- seyin ağadan tekrar bir mektup aldı. Mektupta şu cümleler vardı: «Bu gece behemehal saraya dahil olmanız lâzım gelmiştir. Eğer yarıma tehir olunursa, sipah zorba gönderip sizi defederler. Tarafı saltanattan Si- Mvri kapıcılarına tenbih olunmuştur» Yemişçi ne yapacağını şaşırdı. Ara- badan indi, bir Çapkona bindi. Soğuk bir şubat gecesi Silivri kapısından geçti. Saraya girdi. Üçüncü Mehme- de geldiğini haber verdi. <Hoş geldin. Kudumun mübarek ola.» diye içeri- den cevap çıktı. O gete, İstanbul kaymakam Gü- zelce Mahmud paşa da veziri azamn geldiğini haber &ldı. Huzuruna gel- di. Paşa ile'mülâkat etti, Arkasından kazaskerler de geldiler. Paşa ile ko- nuştular, Gidecekleri zaman, kendi- derine şu sözleri söyledi: — Efendiler! “Bundan “giderken $eyhislâma varüp bizden selâm ve dua isal edin. Diyesiz ki, bu mahâlle nüzul eylemeden, .yoldan doğru snn- âsthanelerine varup mülâkat edecek idik, Geç vakit olmağla huzurlarına mani çlmıyalım deyu sabaha tehir Glundu, Yarın ne vakit müsaade Olur- sa istilâm ve bu canibe ilâm edesiz, dedi, Yemişçi, Sunullah efendiden yih- yor, ve başıma açabağı felâketi biji- yordu. Halbuki Sun'ullah elendi ya- pacağımı çoktan yapmıştı. Sabah oldu. Müft efendiden hiç | bir cevap gsimedi. Yemişçi telâsa | düstü, Halbuki zorba basılar müftü | efendiye gitmişler, «Serhad uumurn- da vaki olan taksiri sebebile âdavı din, İ müslirhine galib ve şevketi islâmı si- Hib» olduğu için katline fetva slmis- lardı. Fetva, kaymakam Güzelce Mah- mud paşada idi, Zaten Mahmud paşa da yemisçinin ortadan kalkmasını istiyordu. Derhal Kazaskerleri çağırttı. Fetvanın da- ha kuvvetli olması için onların da reylerini almak istedi. Fatvayı elleri- ne verdi: — Bu fetva meşru mudur? Diye sordu. Onlarda şeyhislâma taraftardılar; — Meşrudur, dediler, Mahmud paşa: — Öyle ise, siz de yazın, dedi. Yazmamak hadleri mi? Zorbalar başlarında durmuşlar, bekliyorlardı. Fetvanın meşruiyetini onlar da yaz- dılar, ve imza ettiler, Güzelee Mahmud paşa içeriye bir telhis yazdı. 'Telhisinde, zorbaların fetva mucibince Hasan paşayı Katlet- mek istedikleri, eğer müsaade olun- azsa azim fesada sebep olacağını anlattı, Kazaskerlerin de imzaladık- Jarı fetvayı telhisin icine koyup Üçün- cü Mehmede gönderdi. “Yemişçi Hasan paşa meseleyi der- hal haber aldı. O da Üçüncü Mehme- de bir tezkere yazdırdı, N Yemişçi, Güzelce Mahmud paşaya aklına gelen İftirayı atıyordu: «Mahmud paşa bu getezi fasid ie rasiçün Zorba eşkiyasına otuz bin flori vermeğe taahhüd eyledi. Ve eğer müsaade buyurulur ise bir kaç güne. den lisana gelmeyicek azami fesada- ta ikdamları mukarrerdir.» Venedikli Baffa, bu kadar cerayi- mine rağmen, damadını korumak is- tedi.. Oğluna şu cevabı yazdırdı: «Veziri azamdan südur eyliyen umur, cümle benim marifetimledir. Cürmü zuhur ederse, ben hakkından gelebilirim. Benimle 'vezirim ara- sına kul niçin müdahale eder. Karış- tıklarına rızayı hümayunum yök- tar» | "Yemişçi bu cevapla da kanaat et- medi. İçeriye tekrar bir teskere yol- tadı: «Kapıcılar kethüdası küllarma he- men fermanı hümayun sadir olmak gerektir ki, bu gece varup derhal Mahmud paşanın hakkından gelip def'i fitne eyliye, Eğer bu denlü sipah ile mukabele nice mümkündür deyu sual buyurulur ise, yeniçeri taifesini bu bendeleri kendüme tahvil eylemi- şimdir» Üçüncü Mehmed tezkereyi Okudu. Kapıcılar kethüdası Kasım oğüyı çâ- ört: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: