| İ EB ül ülün Setliği | dilinin belâsıdır | Bayan Cemile barışma teklifini kabul etmediğine yandı Bayan Cemilenin kocası bir kütüp- hanede memurmuş. Geçen gün ak- şam üzeri bir iş için Kocası sokağa çıkarken bayan Cemileyi kendi yerine bırakmış ve biraz sonra kütüphaneyi Kapatıp eve gitmesini tenbih etmiş. Akşam üzeri bayan Cemile kütüpha- neyi kapatmak istemiş ve içeride otu- ran Mehmed adında bir gence: — Artık kütüphane kapanacak, dı- şarıya çık.. Demiş. Mehmed henüz vakit erken olduğunu söyliyerek kütüphaneden ile Mehmed biribirlerini bir hayli döğmüşler, ikisinin de yüzleri, gözle- ri kanı revan içinde kalmış, nihayet işe polis el koymuş. Bayan Cemilenin ağzı kanamış, fakat o da boş durma- mış. Can acısile Mehmede öyle bir yümruk indirmiş ki, delikanlının sol kaşının üzerinden derilerini soymuş, kanlara katmış. Vakanın cereyan şekline göre İkisi de suçlu. Lâkin bayan Cemile suçu hiç üzerine almıyor, Mehmed aleyhin- de davacı olduğunu söylüyor. Mehmedle bayan yanyana sulh ce- ga hâkiminin karşısına çıktılar. Ev- rak okunduktan sonra bayan Cemile vakayı anlatlı ve Mehmedden davacı olduğunu söyledi. Buna karşı Mehmed de durur mu ya?. Kaşının üzerindeki yarayı ve doklor raporunu göstererek: — Asıl davacı benim, İşte yaram.. Dedi. reis bayan Cemileye sordu: — Bayan, sen davacıyım, diyorsun amma, bak sen de Mehmedi yarala ş' mışsın. Buna ne dersin?. — Katiyen kabul edemem, Ben kim- seyi yaralamadım. Zaten bende onu yaralıyacak kadar takat ne gezer. Allah için şu halime bakmız. Serçe kadar canım var, Böyle şeyler yapa- mam ben, Şahid olarak iki kadın dinlendi. Kavgada bulunmadıklarını, ancak kü- tüphanenin kapısı önünde Cemile ile Mehmedi yüzleri, gözleri kan için- de biribirlerine bağırışırlarken gör“ düklerini" söylediler, Reis tekrar bayan Cemileye döndü: — Bayan, bak şahidlerin ifadele- rinden bu işte senin de suçlu oldu- ğun anlaşılıyor, İkiniz de biribirinizi döğmüşsünüz, Geliniz sizi barıştıra- yım da bu iş kapansın. Kadın hiddetle yerinden kaiktı: — Olamaz bay hâkim. Dünyada her şey olur da işte bu olamaz. Bu işte yalnız ben değil, benim erkeğimin de şerefi var, Yerler, gökler bir ara- Nazilli Pl inşaat çok ileriledi Fabrika ikinci teşrinde çalışmağa başlıyacak Fakat şimdiden kasabada büyük faâliyet var AKŞAM Nazillide fabrika inşaatından bir görünüş İzmir (Akşam) — Nazillide inşa edilmekte olan dokuma kombinasının Sovyet Rusyada tahsil gören ve Kayseri kombinasnda stajlarını ik- mal eden teknisyenlerimizden bir kıs- mı Nazilliye gelerek, makinelerin montaj işlerile meşgul olmağa başla- mışlardır. Bir kısım memurlar da gel- dikleri ve apartımanlara yerleştikleri için Nazillide bir gece hayatı başla- mıştır. Kombina inşaalı ilerilerken, diğer taraftan da Nazillide yeni binalar yük» selmektedir, İki ay evvelki Nazilli ile şimdiki Nazilli arasında imar bakı- mından çok fark vardır. Belediye, Nazilli istasyonundan kombinaya kadar büyük bir cadde açmıştır. (Bayar caddesi) adı veri- len bu caddenin iki tarafına zarif ağaçlar dikilmiştir. Kombina inşaatının ilerilemesi, me- mur ve ustaların gelmesi, Nazilli ekonomik durumunda bir inkişaf ya» Tatmıştır. Evlerin kiraları yüksel- bu adamın terbiyesini vermelidir.. Mehmed barışmağa taraftardı. Fa- kat bayan Cemile bir türlü yanaş- madı, Bu vaziyet karşısında Mehmed de ondan davacı olduğunu tekrarladı, Rels muhakemenin bittiğini bildirdi. Mahkemenin kararında, kavgada Meh- medin Cemileyi, Cemilenin de Meh- medi döğdüğü sabit olduğundan bu” suçlardan her ikisinin de yirmi beşer lira ağır para cezasına vevikişer lira da mahkeme masrafı ödemeğe mah- SEVENLER YOLU Edebi Roman Doktor Demirhan bir esrar kaynağı idi. Az söyliyen, hüviyetini bile belli et- miyen, hislerini idare etmekte o ka- dar kuvvet gösteren bu adamin kafa- sındaki düşünceleri, ruhunda kayni- yan heyecanları anlamak ne güçtü, Genç kadın bugün dans ederken ara- lamda (geçen sözleri düşündü. De- mirhanın son arzusunu kabul edişi- ni hatırladı. Doktora bundan sonra geçecek hayatlarında kendisinden kaç- mıyacağını vadetmişti. Ve gözlerile kuvvetlendirdiği bu sözden sonra idi ki genç adam birdenbire başkalaş- mış, canlanmış ve gözlerindeki o ka- ln sis dağılmıştı, Ve muhakkaktı ki şu dakikada genç kızla berâber babasını da hayrete düşüren şu taç yarım saat evvel gelmiş değildi. Doktor Demir- han bu aileye olan bağlarını ancak kendisinden göreceği alâkaya göre kuvvetlendiriyordu. Şu canlı saadetin tılsımı kendisi idi. Ve anlıyordu ki aralarındaki o ifa- de edilmez davadan ferağat ettiği gün Bürhan Cahid MORKAYA » Tefrika No: 81 bu saadet çözülüverecektir. Doktor Demirhan mukavemet et miş, beklemiş ve nihayet düşündüğü- nü gene yapmıştı. Bu mücadelede ısrar etmek imkânı yoktu. Aile münasebeti o Kadar kuv- vetlenmişti ki artık uzaklaşmak, giz- lenmek te faydasız ve hattâ tehlikeli olacaktı, Genç kadın bunları düşünürken et- rafında gittikçe artan ve canlanan sevinç hareketleri arasında yapyalnız kaldığını hissetti. Paylaştıkları bu saadet kendi eseri olduğu halde onun arasında talihinin garip ve aksi cil- vesi İle ezildiğini belli etmemek vazi- fesi de gene kendine düşüyordu. Elinden düşmek üzere olan kıymetli hediyeyi yavaşça genç kızın başına koydu. — Bunu sen de yetiştirdiğin kızı: nın başına koyacaksın Şermin, dedi. Genç kız bir çocuk heyecam ile çır- pimıyordu. Koştu. Kapının yanmda- ki yuvarlak aynanın önünde durdu. Kendini seyrediyordu. Üçü birden gülüştüler, amana ya gelse gene barışmam. Mahkeme miş, bazı gıda maddelerinin #iatleri artmıştır. Pamuk tüccarları, pamukların t€- mizlenmeden satışa çıkarılması yü- zünden piyasadan pamuk almamağa başlamışlardı. Bunun iyi tesirleri gö- rülmüş, müstahsiller piyasaya iyi ve temiz pamuk çıkarmağa başlamış ol- duklarından pamuk satışları gene ha- rarellenmiştir. 928 olimpiyadına iştirâk etmiş olan sporcularımızdan B. Şevki, Nazillide- ki sporcu gençleri çalıştırmağa baş- lamıştır. Yeni bir spor klübü daha tesis edilmiş ve spor klüplerinin mik- dan üçe çıkarılmıştır. Yapılan spor temaslarından iyi neticeler almmak- tadır. Nazillide, her sahada hakikaten bir kalkınma ve ilerileme yardır. Bu kak 'kınma ve ilerileme yalnız Nazilli mer- kezinde değil, nahiye ve köylerinde de vardır. Önümüzdeki ikinei teşrin ayında kombina inşaatı bitecek ve makine- ler dokuma faaliyetine geçeceklerdir. Nazilli, çok güzel ve mühim bir sâ- nayi şehri olmak yolunu tutmuştur. küm edildiklerini bildirdi. Bayan Cemile hiç ummadığı bu karar kar- şısında sarardı, kızardı, mütevekki- lâne boynunu bükerek mâsanın üze- rinden çantasını aldı. Dinleyiciler arasından çıkarken söy- leniyordu: — Bülbülün çektiği dilinin belâsı- dır, diye tevekkeli söylememişler, Hâ- kim barışırma teklif edince keşki razı olaydım. Büyük sözü dinlemiye- nin hali budur işte. bakalım akşam evde bizimkine nasıl meram anlata- cağım?.. Mey hazinenin yerini düzelliyor- an seslendi: — Sakın düşüreyim deme! Unulma kl bu bir aile yadigândır Şermin! Genç kadin, yengesinin fikrini doğ- ru bulmadı. Fakat yalnız onun işite- ceği bir sesle; — Ne çıkar yenge, dedi. Şermin bu- nun gibi bin bir aile yadigârından kıymetlidir. ... İstanbula dönmek için hazırlanıyor- lar. Genç kadının onlarla beraber git memek için bulduğu bahaneleri ka- bul etmediler. Vaziyet o kadar değişmişti ki ısrar edemiyordu. Leylâ hanım, kızının İstanbulda yalnız bir şey yapamıyacağını iddia ediyor, dayısı da genç evlilerin artık kendisine ait olduğunu söylüyordu. Haklı idiler, Üy Zaten ilk karar da böyle idi, Beraber döneceklerdi. Bir haftadanberi Demirhan'hemen / | “IŞark vilâyetlerinde| Sıhhi muayene ve teftişlere devam ediliyor Diyenbekir (Akşam) — Birinci umumi müfettişlik sıhhat İşlerine çok ehemmiyet veriyor. Müfettişlik bö gesinde faaliyete geçilerek Van, Muş, Siiri ve Bitlis vilâyetleri merkez ve mülhakatındaki ilk ve orta okulların sıhhi teftişleri yapılmış, ıslaha muh- taç görülen noktalar için vilâyetlere tebliğat icra kılınmıştır. Öteki vilâ- yetlerin teftişi de derdesttir. 'Hapishanelerin sıhhi vaziyetleri normaldir. Diyarbekir hapishanesi- nin on yataklı bir reviri vardır. Altı yüzü mütecaviz mevcudu bulunan bu umumi hapishanede hasta olan mah- pusların muayeneleri hükümet tabi- bi B, Mahmud tarafından yapılmak- ta ve muhtacı tedavi olanlar Nümu- ne hastanesinde tedavi edilmektedir. Bu yıl Van, Muş, Slirt ve Bitlis vi- lâyet ve kaza merkezlerile geçen yıl merkez belediyesinin sıhhi ve içti- mai hizmetleri teftiş edilerek tatbi- kattaki eksikler hakkında iktiza eden direktifler verilmiştir. Diğer vilâyet belediyelerinin bu hususata müteal- lik işleri takip olunmaktadır. Diyaribekir belediye doktoru B, Kâ- mil muayenelerine devam etmektedir. Şehirdeki bütün berberler, muayene- den geçirilmiş, gözlerinde trahom bu- lunanlar tedavi olunarak iyi olunca- ya kadar sanat icrasından menedil- mişlerdir. Kâhvehane, olel, gazino ve sair bü- tün umumi yerler muayeneden ge çirlimekte ve temiz bulundurulma- larına, yenecek, içilecek şeylerin açık- ta satılmamasına itina edilmektedir. Bütün esnafa muayene vesikaları ve- rilerek sıhhi vaziyetleri yazılmıştır. Ayda bir tekrar edilecek olan bu mu- ayenelerde bütün esnaf, garson, otel- ci ve saire bu vesikaları beraber getir- meğe mecbur tutulmuştur. Bir sahtekârlık dâvâsı Gçenlerde ölen Sava adında zen- gin bir adam namına sahte sened- ler tanziminden ve bu senedleri kul lanarak varislere ait bir çok para- ları almaktan suçlu Meleti, noter kâ- tibi Şefik, Ali Haydar, Mahmud Lüt- fi, Nazmi ve Rıfatın mevkufen mu- hakemlerine dün ağır ceza mahke- mesinde bakılmıştır. Dünkü celsede suçlular kendileri- ne isnad olunan suçların asılsız ok duğunu İleri sürmüşler ve bunlardan Meleti, Ali Haydar, Nazmi ve Mah- mudLütfi haklarında gayri mevkuf olarak muhakemenin devamına ka- rar verilerek kendilerinin serbes bira- kılmalarını istemişlerdir. Mahkeme müzakere neticesinde bu tahliye taleplerini reddetmiştir. Muha- keme başka güne bıralalmıştır. Gözlerinde derin bir emniyet var- dı. Aralarındaki hissi bağları tahrik edecek hiç bir harekette bulunmu- yordu. Fırtına dinmişti. Genç kadın bundan da cesaret ala- rak onlardan evvel gene Karpatlara kaçmak fikrinde ısrar etmedi, Doktor Demirhan neşeli görünüyor ve! bilhassa karısına karşı çok samimi davranıyordu. Bu sakin ve mesud günlerin en büyük üzüntüsünü şimdi yalnız ka- lacak ana ve baba hissediyorlardı. Yolcular bagaja bir çok eşya gön- derip kendileri de Kompartimanları- na girdikleri zaman Leylâ hanım bir hayli ağladı, Fakat hep lâtife ve neşe ie mukabele gören bu göz yaşları da çok sürmedi. Gene gülerek ayrık dılar. Doktor Demirhanın yüzünden ek- #ik olmıyan karanlık tamamlle sıyrıl- mıştı. Düğün gününe kadar gözleri- nin içini doldüran ağır düşünceler da- ğalmıştı Onu bu kadar açık ve neşeli görmi- yen Şermin bu balayı seyahatinin bütün ömrünce devam etmesi için kak binin en masum hislerile dua edi- yordu. ... Genç kadın hareketlerinden çok evvel vekili avukat Şevket Fazıla yaz- 'Tepeye ve enseye doğru toplanan I bukleli son moda saç mi. Profesörlerle başbaşa (Baş tarafı 5 inci sahifede) — Bazıları yemekte gayet az ek- mek yenmesini ileri sürerler.? — Hiç doğru değildir. Ekmek do- layısile bir nevi sebze sayılır. Nebatf gıdadır. Bu itibarla makul mikdar- da yenilmesi çok iyl bir gıda tara- — Su? — Biz yediğimiz bir çok şeylerden zaten kâfi mikdarda su alıyoruz. Bu- nun için aynca bardak bardak sü içmek tabii zararlıdır. i — Hususi hayatınızdan bahseği- yorduk. Mesleğinizin haricinde ne gi- bi eserler okursunuz? — Eskiden edebiyatla (o bayılırdım. Fuzuliyi, Nefiyi, Bakiyi, Nedimi, Na- mık Kemali, Şinasiyi, muallim Na yi, Tevfik Fikreti, Halid Ziyayı, Ce- nab Şehabeddini çok okudum. Bir edebiyat eseri çıkınca hemen koşar alırdım. Fukat şimdi okuyacak edebi bir eser bulamıyorum. Arka- daşlarıma: v — Yahu.. güzel, edebi kıymeti olan bir eser tavsiye ediniz okuyayım.. di- yorum, onlan da tavsiye edemiyor- Jar. Acaba edebi eser çıkmıyor mu? Bilmiyorum. Şimdi mesleğimin haricinde daha ziyade tarihi eserler okuyorum. — Eğlence?. — Hayatımızda eğlence yok gibi bir şey.. bilhassa kısın... Eğlence na- mına yalnız bir sinema var, Yazın da kırlar,.. İşte bu kadar... — H.F. !Kumbaradan para çıkarmak isterken ko'unu yaraladı Kantarcılar civarında bir medrese- de oturan Mehmed adında biri dün kumbarasından para çıkarmak istemiş ve bıçakla kumbarayı zorlamağa baş- Jamıştır, Mehmed bütün kuvvetile uğraşırken elindeki bıçak kaymış ve sol koluna sap“ lanarak ağır yaralanmıştır. Yaratı Meh- med hastaneye kaldırılmıştır. dığı mektupla lüzum gördüğü talimatı vermişti. İstanbula gidince Serminin vaziye- tini öğreneceği muhakkatı, Bunu mümkün olduğu kadar idare etmeyi, Ahmed Melihi yeni bir İzmir seya- hatine inandırmayı düşünüyordu. Zaten Viyanada iken dayısına da bundan bahsetmişti. İstanbula gidince Feneryolura ine- ceklerdi. Yeni gelin güvey biç ok mazsa ön beş yirmi gün kendi âlem- lerinde yaşamaliydiler. Kendisi de onları yalnız bırakmıyacaktı. Mevsim bahar başlangıcı idi. Feneryolundaki büyük köşkün de nize yakın bir selâmlık dairesi var- dı ki genç karı koca için burası bu- lunmaj - bir yuva -olacaktı. Kalın gövdeli ıhlamurların dalları arasına sıkışan bu Üç odah daire babasının kütüphanesi idi. Vekiline verdiği tâ limatla burasını onlara hazırlıyacak- lardı, : Viyanadan İstanbula kadar geçen yolculuk - genç kadının mütemadiyen düşünmesi, Şerminin de mülemadi- yen gülmesi ile nihayet buldu. Doktor Demirhan ikisinin arasında, huysuzluğu bırakmış ribi sakin gö- rünüyordu. Onları avukat Şevket Fazıldan baş- ka karşılıyan olmadı. (Arkası var)