ESTİĞİ GİBİ: Ben de mi yarü ağyare karşı gülünç vaziyete düşeydim ! | | nin Nev-Yorkta Vines ile yaptığı ilk Sevgili okuyucularının belki tuhaf- larma gidecek amma, şimdiye Kadar saklı tuttuğum acaip bir sırı bugün artık İfşa edeceğim: Ben mühim maç- ları, bir defa oynandıkları halde iki de- fa seyrederim!. Evvelâ maçı stadın şu veya bu tribü- nünde zevk ve heyecan duymak için ve güzel, asli bir spor olarak seyrederim. Sonra da halk fe birlikte stadyomdan çıkar, klübüme gelir, maç hakkında tikirler teati eder, sonra kalkar, mese- lâ sinemaya gider, Danielle Darleux'yi ve o meyanda bir Paris-Belgrad futbol maçını görür, gene daha sonra çıkar, herhangi bir pastahanede sütlü kahve- miiçer, evime gelir, uyur, ertesi sabah kalkar ve işte o zaman öğleye doğru- dur &i, bir gün evvelki maçı, fakat bu sefer Ömer Besimin iki gazete sütunu arasına kurulmuş bir karagöz perdesi- ni andıran hayal sahnesinde, katıla ka-. tıla gülmek ve bayıla bayıla eğlenmek | için İkinci defa seyrederim, Bir bukundan, bu ikinci seyrediş bi- rincisi kadar heyecanlı olmasa bile hakka ki ondan daha eğlencelidir. Di- ğer bir bakımdan, içtimai sıhhat bakı- yalnız kendisince malüm bir ölçüye vu- rularak «vasat takım» olduğunu öğre- nir, hayretlere düşerim ve bir adamın karikatürü aslma ne kadar benzerse hakikate o kadar yakın olan bu fikre gülerim, gülerim, gülerim. Fakat tam kahkahayı bastığım sırada hatırıma #1 mağlübiyet gelir, birdenbire ağlı- yacak gibi olurum ve bü sefer şairin: «Güleriz ağlanacak halimize!» musra- ını hatırlarım ve kıssadan hisse, çıka- rarak şöyle düşünürüm: — Eğer bu Rumen takımı vasat bir takım ise ona 4-1 yenilen takımı tah- tessifirin neresine yerleştirmeliyiz?, Sonra gene bu zattan öğreniyoruz ki «Uzun zamandanberi hafızamızdan bi- le silinmiş olan bu karışık takımlar 0- yunu tahmin ettiğimiz gibi ne şu klü- bü, ne bu klübü tatmin edememiştir.» 'Bu fikrin de tıpkı daha evvelki gibi hakikatin gülünç bir karikatürü oldu- ğunu söylemeğe ne lüzum var?. Her ka rikatür gibi hakikatin kendisi olabii- mek için, bu fikirde, küçük, küçücük bir tashihe muhtaçtır: Yani «Şu klübü tatmin edemedi, fakat bu klübü tatmin etti!» şekline sokulmalıdır. Evet, şu klü-! bü tatmin edemedi, çünkü Beşiktaş - | Galatasaray &-1 yenildi, fakat bu klübü tatmin etti, çünkü o muhtelitin büyük | bir farkla yenildiği bir takımı ikinci mruhtelt az kaldı yenecekti ve C. F.R. canımı beraberlikle zor kurtarbildi! Mu- vaffakıyet veya muvafakıyetsizlikleri mubtelit takımlarda değil, muhtelit ta- kımları yapmak hünerinde aramak lâ- zım gelir. Meselâ karşımda bir Fener- li oturuyor. Ben Güneşliyim. Biz ikimiz, Fenerli ve Güneşl! olarak, bilhassa 4-1 gibi br mağlübiyetten sonra aldığımız beraberlik neticesini hiç de fena bul- mazken Ömer Besimin yazısından bi- zim namımıza memnun kalmadığını öğrenertk bu hale gülmiyelim de ne edelim?. Gene bizim eski zamanların atleti buyuruyor ki: «Güneşe karşı çıkacak Galatasaray takımını on muhtelif 5€- kilde tanzim eden Sadun Galip niha- yet Melihi merkez muhacim, Esadı sağ iç, İbrahimi sol müdafi oynatacak ka- dar hesaplı takim yapmış!» hakikate gene uymamakla beraber haydi diye- lim ki, o takımı ben yaptım, onları © yerlerde ben oynattım, fakat sorarım: Fena mı'yaptım?.. Acaba Ömer Besim gibi kenarlardaki yan hakemlerini alıp kalelere koyaydım ve 4-1 mağlübiyeti çuva! gibi sırtıma alarak stadyomdan ikaydım ve ertesi günü de mizrağı ar- kamdaki çuvala çalışaydım. daha mı iyi yapardım?!.. Yoksa Roman- ya cenup liği reisinin «dünya futbol ta- rihinde görülmemiş hâdise> olarak tav- 8if ettiği böyle bir hareketle ben de mi yar ve ağyara karşı gülüçn vaziyete düşeydim?!.. Gene bizim emekliye ayrıkrış atlet, oyunun birçok teferrüatını ihmal et- tiği halde kalecinin bir hareketini ne güzel hikâye ediyor: «Hüsameddn bir aralık kafa, kol ve bacak kapmak suretile bize birkaç sa- niye serbes güreş seyrettirdi.» Birkaç saniyelik hareketi bu kadar iyi kavrayan ve bu kadar iyi anlatan Ömer Besim, bir gün evvelki maçta gör- düğümüz bir buçuk saatlik heyecanlı pankrası kimbilir ne eğlenceli anatır- dı! Beni, hattâ hepimizi, bundan mah- rum bırakmasını, bilemem, nasıl affet- meli!, Sadun Galip On âğır siklet Fransada yapılan bir tasnife göre dünyanın başta gelen on ağır Sıklet boksörü sırasile şunlardır: 1 Schmeling 2 Joe Louis 3 Braddock 41. Haynes 5 Barlund 6 Trammel T Lenglet 8 Neusel 9 Pastor 10 Ben Foord a a a Uludağda DIŞARDA SPOR: Perry Vines'ı gene yendi Profesiyonelliğe geçen tenisçi Perry”- maçı bütün tafsilâtile dün-yazmış ve bu yazımızda bu iki profesiyonel tenis- çinin aralarında daha böyle 42 büyük maç yapacağını da haber vermiştik. Nev-Yorktan ilk maçtan sonru Lenis- çiler hemen Cleveland'a gitmişler ve 0- rada da karşılasmışlardır. Perry bu sefer de Vines'i mağlüp et- miştir. Perry İlk iki seti 11-13, 3-6 ka- zandıktan sonra hasta görühen Vines maça devam edememiştir. Perry Nev- 'Yorkta olduğu gibi Cleveland'da da çok iyi bir tesir yapmıştır. İki rakip arasında daha yapılacak 41 maç vardır. İNGİLTERE - ALMANYA MEKTEP- LİLERİ İngiltere ve Almanya üniversitelile- ri arasında yapılan ilk futbol maçı Lon- drada üç bin seyirci önünde oynanmış- tır. Maç çok güzel ve temiz olmuştur. “Alman muhacimleri kombine bir oyun göstermekle beraber kale önünde dai- ma tesirsiz kalmışlardır. Buna müku- bil Alman kalecisi, çok güzel kurtarış» larls İngiliz muhacimlerinin birçök sa» yılarına mâni olmuştur. İngiliz muhacimlerden Collins ilk devrenin bitmesine iki dakika kala oyu- nun yegâne sayısını kaydetmiştir. İkinci devre başlar başlamaz Alman kaleci sakatlanmış, fakat çok geçme- den tekrar oyuna girmiştir. l Bu devrede iki taraf da sayı yapama- mış ve maç 1-0 İngiliz üniversitelileri lehine bitmiştir. CESARET DOĞRUSU! Bu zamanda İspanyaya gidip, hele 'Madridde maç yapmak kimin aklına gelir? Halbuki Macar futbol feğerasyo- nu İspanyada bir türne yapmak için İspanyaya müracaat etmiştir. Macar federasyonu hiç bir cevap almamasına rağmen, son günlerde Valence ve Mad- ride üst üsle müstacel mektuplar gön- dererek İspanya milli takımile maç yapmak istemektedir. C.P.R. KAYBOLMUŞ!.. Bir Fransız gazetesinde, Bükreşten gönderilmiş şu telgrafı okuduk: «18 kânunuevvelde Suriye ve Filis- tinde tümeye çıkmış olan Bükreşin C. F.R. takımından hiç bir haber yok- tur, Bu futbol tkaımının mahalli mak- suduna vardığı, maçlarını oynadığı, | yahud da bu takımı götüren vapurun | battığı malüm değildir. Fakat Raman- yada hiç bir şeye hayret edilmediği için, bu haber yoksuzluğu idarecilerin ihma- line atfedilmektedir.» C.T. R. İstanbulda idi ve ilâve ede- Jim ki, vapuru kaçırdığı için Bükreşe hareket edemedi. Romanyalılar, çok iyi yaptıkları gibi, gene merak etmeme, ğe devam etsinler! MAÇ MI, MUHAREBE Mİ? Bocnes-Ayreste Arjantin ve Paragu- ay milli futbol takımları arasında ya- pılan maçta birçok hâdiseler olmuştur. Maçı 4-2 Paraguay kazanmıştır. Para- guay galip vaziyete geçince ahali bir- kaç kere sahaya hücum etmiş ve silâh- lar atılmıştır. Oyuncular tokat, tekme Fakat iş bu kadarla tan sonra bir arbede kopmuş, polis mü- dahale etmiş, çok şiddetli hareket eden ve polise karşı gelen iki Arjantinli tev- Eeee götürülmüş- diy Botnos-Ayres- ten çektiği bu telgraf herhalde bir fut- bol maçını değil, bir meydan muharo- besini anlatmaktadır, İNGİLTERE - FİNLANDİYA İngiltere - Finlândiya mili takım- ları arasında ilk futbol teması 20 mâ- yısta Helsinki'de yapılacaktır. Bu maç İngiltere futbol federasyonunun yıldö- nümü çerefine yapılacaktır. 13 Künunusani 1931 Sofya mektupları 9 aylık Bulgar sar ihracatı | 3,600,000,000 leva İhracatın yüzde onunu taze meyva ve sebzeler teşkil ediyor Sofya (Akşam) — İhracat istatistiği direktörlüğünün bültenlerine göre, Bul- garistan, 1936 senesinde kânunusani ayı buşından 10 teşrinievvele kadar şu ihracatı yapmıştır: Bu sene üzüm istihsalâtı için mevsi- min fena gitmesine rağmen 189,663,000) leva kıymetinde 23,036,000 kilogram yaş üzüm ihraç edilmiştir. (1935 te ise üzüm ihracatı 33,995,576 kilograma çıkmış ve 248,455,743 leva tutmuştu.) 1936 da elma ihracatı 4,276,000 kilo- dur. Bu yekün da 36,126,000 leva tut- muştur. (1935 de ise ihraç edilen el- malar 4,885,615 kilogram ve kıymeti de 32,051,089 Teva idi.) Bulgar elmalı rının bu seneki vasati fiati geçen sene- kinden daha yüksektir. Ceviz ihracatı devam ediyor. 1936 senesi teşrinlevvelinin onuna kadar 28,953,000 leva kıymetinde 2,441,000 ki-; logram ceviz ihraç edilmiştir. (1935 de kânunuevvelin 31 ine kadar ihraç edilen 3,050,663 kilogram ceviz, 29,382,655 le- va getirmişti). Gene bu sene 1,385,000 leva kıymetinde 45,000 kilogram ceviz içi ihraç edilmiştir. Bu sene 10,083,000 leva kıymetinde 3,208,000 taze erik ihraç edilmiştir. (1935 de 5,565,127 leva eden erik ihra- catı 1,844,440 kilograma çıkmıştı.) Domates ihracatı ise bu sene çoğal- mıştır. 20811,000 leva kıymetinde 4201,000 kilograma çıkmıştır. (1935 de domates ihracatı 2.645.259 kilogramdı. Bu yekün 10,495,799 leva getirmişti.) Domates salçası bu sene ilk defa ola- rak ihraç edilmiştir. Teşrinlevvelin onu na kadar ihraç edilen 49,000 kiloluk do- mates salçası 489,000 leva getirmiştir. (Kilosu vasati olarak 10 levaya satıl mıştır.) Bu sene taze biber ihracatı 116,000 kilogramdır. Bu kıymeti 3,754,000 leva- dır. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Maçka, Taksim: İstiklâl caddesinde A. Galapılo, Beyoğlu: Galatasaray, Posta sokağında Ga- rih, Galata; Topçular caddesinde Hidayet, Kasımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Aseo, Eminönü: Mehmed Kâzım, Heybeliada: Halk, Büyük- ada: Halk, Fatih: Veznecilerde Ü- niversite, Karagümrük: Mehmed Fuad, Bakırköy: Merkez, Sarıyer! Nuri, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Ak- saray: Yenikapıda Sarım, Beşik- taş: Nail, Kadıköy: İskele cağ- desinde Sotiryadis, Yeldeğirmenin de Üçler, Üsküdar: Selimiye, Ve- ner; Balatta Merkez, Beyazıd: Ce- mil, Küçükpazar: Yorgi, Samatya: Çula, Alemdar: Ali Riza, Şehremi- ni: Ahmed Hamdi, Çağırma Eminönü yabancı As. Ş. Baş. dan: 333 Dö. lıların ilk yoklamalarına baş- lanmış olduğundan Eminönü, Fatik ve Bakırköy muntakalarında ikamet eden taşra şubelerine mensup 333 doğum- Yu erlerin 15/1/937 perşembe günün- den itibaren her gün Sultanahmedde Dikilitaş karşısındaki yabancı Eminönü askerlik şubesine nüfus cüzdanlarile gel- meleri ilân olunur. Profesör *Nissen bugün Türk Tıb encümenine bir tebliğ yapacak Türkiye Tıp neümeninden : Encü- menimiz 13 ikinci kânun çarşamba gü- nü saat on sekiz buçukta Cağaloğlu Etbba Odasında toplanacaktır. Arzu eden hekimler iştirâk edebilirler. Prof. Nissen tarafından göğüs içeri- sinde kan cevelânı üzerinde mihaniki tesirleri kliniği ve delâleti hakkında tebliğ yapılacaktır. 1936 da 9 ay içinde 3,600,000,000 Te- Yayı bulan umüm ihracatın, yüzde onür nu taze üzüm, teze meyva ve taze seb- ze ihracatı teşkil'eder, Teşrinievvelin onuna kadar ihraç €- dilen taze meyva Ve Sebzelerin kıymeti 291,269,000 levâya baliğ olmuştur. Bun: da çilek ihracatı da dahildir. Bu sene çilek ihracatı da 1978,000 kilograma baliğ olmuştur. Bulgar çileklerinin baş hca müşterisi İngilteredir. Bu sebeple Bulgar çilökleri gn ziyade Londra pa- zarlarında 821 İsviçre hükümeti, kânunuevvel ayı- nın başından itibaren memleketine 100 bin kiloğramlık Bulgar soğanın girme- sine müsaade etmiştir. Bu kontenjan müddeli bittiği zaman tekrar yönisi açılacaktır. İtalyada için kontenjan vermiştir. Üç ay İtalyaya 430,000 Tiret kıymetinde inderilecektir, Ecnebi pazar temini maksağdile yap- tığı seyahatten dönen gi giraat pr ialsei ni ü vasat! 130 kilo- Bulgaristan- hususunda büyük bir gayret sarfedi- Yazan: Aziz Hüdai Akdemir. Piyes üç perde Aziz Hüdai Akğemirin yeni bir pi- yes kitabı intişar etti, «Aşkın mâna- 8i» ismini taşıyan bu hissi piyes İs- tiklât harbinde Ankarada geçmiş bir aşk macerasıdır, Piyes Aziz Hüdai Akdemirin kuv- yetli kelemile gayst mahirane yazıl. mıştır. Kocası harpte ölen bedbaht bir kadının derin-aşkı çok kuvvetle canlandırılmıştar. İstikiti harbinin 'kahramanlıklarla dolu sahneleri Su- adin ağzından heyecanla anlatılmak- Aziz Hüdainin bu kuvvetli eserini 'karilerimize tavsiye ederiz. Eminönü Halkevinde konferanslar Eminönü Halkevi 29 nisana kadar sürecek ve bu ayın 14 üncü perşem- be günü T perşembe saat 17,30 da halk konferans- ları serisi s1 14 İkincikânun per günü saat 18,30d Bay Hafız Tevfik taralından Edebiyat hakkında bir kon- ferans verilecektir. Âza ve dostlarımızın “bu toplantıya şerefkatmalarını dileriz.