ULUS 13 SONKÂNUN 1937 ÇARŞAMRA — zlr Ki nn BN ICI SAYFADA —— ON YEDINCİ YIL. NO: 5554 ADIMIZ, ANDIMIZDIR HER YERDE 5 KURUŞ Sancakta Kanlı Bir Reyhaniye vakasında dört türk öldürüldü! Tabancalarla türklere saldırdılar - Başbetke CENEVREYE DOĞRU Falih Rıfklı ATAY Türkiye ile Fransa'nımn isteği üzerine, Milletler Cemiyeti kon- sey toplantısı ikinci kânunun 21 ine brrakılmıştır. Bundan mak- sad, uzlaşma imkânları araştır- mak üzere daha üç gün vakit ka- Kamutay Parti Grupu toplan- tısına aid tebliğlerden öğrendiği- Mmiz üzere, son günlerde Fransa Dış Bakanlığı, Başvekil Müösyö Leon Blum'un bizzat bir anlaşma zemini aramak hususundaki vâ- 'dini tekrar etmiş ve tekliflerimizi tesbit ederek, Paris'e yollamaklı- 'gımızı bizden istemiştir. Konsey' toplantısına iki gün kala, fransız ve türk delegeleri Cenevre'de ra- portörle birleşeceklerdir. Eğer iki taraf arasında bir anlaşma olmuş- sa, raportör, bunu kaydedecek, eğer olmamışsa, tezleri yaklaştır- imak üzere son bir teşebbüste bu- lunacaktır. Konseye müracaatı- mız paktmm 11 inci maddesine is- tinad etmekte olduğundan, bir ka rara varılmak için, Fransa ile Türkiye dahi iştirak etmek şartı | ile, konsey azâsı reylerinin ittifa- kı esastır. Bu o demektir ki, kon- seyde, iki taraftan birinin redde - deceği her hangi bir karar verile- mez. Olsa olsa, raportörün tavsi- yelerinden istifade ederek, kon - sey, yeni bir anlaşma mühleti bı- rakmak arzusunda — bulunabilir. Formaliteler bunlardır. Fakat, hakikat odur ki bu me- sele ayın 21 inde halledilmemiş olmak demek, Milletler Cemiyeti imkânları içinde halledilmek talii iflâs etmek demektir. Milli bir 'haık ve şeref davasında, doğrudan ’doğruya ve derinden derine bu davaya alâka bağlamış - olanların sabrı ise uzun süremez. - Sancak anlaşmazlığının iki hakikati üzerinde Israr edelim: biri, meselenin sürüncemeye ta- hammülü olmamak: ikincisi, San- cak türklüğüne tam bir hayat em- niyeti vermek esası bulunmadık- ça, ikinci derece tavizlerin hiç bir değeri olmamak! 1936 ya kadar tatbik olunan idarenin neticesi, Sancak sınır- İarından bize — doğru, sağa sola se- yahat edildikçe, bütün faciası ile görülür: her tarafta Sancak göç- imenlerine rast gelirsiniz. Milleti- nin talii ile uğraşabilecek münev- Xerler, Türkiye merkezlerine sı - gınmak zorunda kalmışlardır. Dı- şarıya doğru daimi bir dağılma ve :'çerıde_daımi bir ezilme! Sanca- ği Suriyeleştirmek için, Türksüzleştirmek lözmmdı. Bugün dahi Sancak — nüfusu hakkında- ki telkinlere dikkat ediniz: bu telkinler şimdi yanlış olsalar da, eğer yerli idarenin tasavvuru de .- vâam etseydi, bugün hakikat ola. caklardı. Hattâ, birgün, “ — Lüt- fen geliniz, Sancağı dolaşınız, (Sonu 3 üncü sayfada) evvelâ kadınlar da iştirâk etmişlerdir. Türklerden üç kişi öldü. Haleb, 12 (Hususi) — Kânunusani- nin 10 uncu günü öğleden sonra bitaraf müşahitler heyeti ansızın Reyhaniyeye gelmiştir. Heyetin geleceğini ancak 10 dakika evel haber alan türk halkı tara- fe*dan istikbal olunmuşlardır. Heyetin Reyhaniyeye geleceği hükümet tarafın- dan bilindiği halde türkler bundan- ha- berdar edilmemişler, buna mukabil ma- hu- da 300 kadar arab toplanarak Reyhani- yeye sevkolunmuştur. Ellerinde sopa ve tabanca bulunan arablar Reyhaniye so- kaklarında: “Yaşasın Suriye hükümeti” diye bağırarak nümayiş — yapmışlardır. (Sonu 2. inci sayfada) an Paris büyük elçimiz Vionet ile konuştu Paris, 12 (A.A.) — Dış İşleri Bakanı B. İvon Delbos Sovyet Büyük Elçisini kabul etmiş ve B. Vionet'de Tür- kiye Büyük Elçisi ile uzun bir görüşme yapmıştır. Birkaç gündenberi Sals- kür'de ıstirahat etmekte o- lan B. Blum perşembe saba- hı Paris'e dönmüştür. Sancağa boyuna arab getiriyorlar Görmenler Beylanda Şam, 12 (Hususi) — Kânunusaninin doku- zunda Reyhaniye'de türkler tarafından büyük te- zahürat yapılırken Amuk köylerinde türkler sü- rekli bir heyecan yaşamışlar ve bınlerce türk saat- İerce devam eden tezahüratta bulunmuşlardır. Nü- mayişçiler “Yaşasın Atatürk, yaşasın Hatay, yaşa- sın istiklâl,, diye bağırmışlardır. Bu nümayişlere pışma Dün Basın Birliği projesi etrafında konuşmak üzere şehrimize gelen ecnebi gazetecileri Dış Bakanımızla konuşurlarken Sancak işi hâ'â vuzuhsuz olmakta devam ediyor İspanya'ya dair Hitlerin teminatı memnuniyetle karşılandı B. Hitlerin, elçiler heyetini kabul ettiği esnade fransız elçisine Almanya- nın —İspanyanın ne — topraklarında ne sömürgelerinde — asla gözü — ol- mâdığma dair verdiği teminat her taraf- ta bilhassa İngilterede büyük bir mem- nuniyet uyandırmıştır. Bütün ecnebi gazeteleri bu beyana- tı büyük sevinçle tefsir etmektedirler. Bu husuta gelen haberle 3. üncü say- famızdadır. Nuri Conkerin cenazesi bugün büyük bir törenle kaldırılıyor Nuri Conkerin Bingazide Atatürkle beraber alınmış bir resmi. ISoldan ikinci Atatürk, sağdan ikinci Nuri Conker'dir.)| (Yazısı 6. ıncı sayfada) Fransanın Berlin büyük elçisi François Poncet, İngilterenin Berlin büyük el- çisi Sir Eric Phipps'le konuşuyor KAMUTAY GRUPUNDA Dış bakanımız siyasi vaziyeti izah etti : C. H. P. Kamutay Grupu bugün (12-1-937) Antalya Saylavı Dr. Cemal 'Tunca'nın başkanlığında toplandı. 1 — Yozgat saylavı Emin Draman, Kamüutay Parti Gurupu başkanlığına verdiği bir sual takririnde: Yozgat vi- lâyeti ilk okul öğretmenlerinden bir kısmının mahalli idarece hizmetlerine nihayet verildiği ve bu yüzden bazı mekteblerde tedrisatın durduğu ve bu öğretmenlerin haksızlığa uğradıkları ifadesiyle vâki şikâyetleri üzerine Kül- tür Bakanlığının yaptırdığını işittikles râ tehkikatın ne netice verdiği ve bu u- sulsüz hareket vaki ise müsebbipleri hakkında ne muamele yapıldığı ve bun- dan sonra bu gibi hallerin vukua gel- memesi için bakanlığın ne gibi tedbir T. R. Aras dün 'gelen yabancı gazetecilere Kamutay grupunda söylediği gibi Sancak işinde müsbet veya menfi bir değişiklik olmadığını tekrarladı Türkiye Basın Birliği projesi etra- fiında görüşmek ve bu şekilde elde ede- ceği bütün vasıtalardan istifade etmek hususlarını görüşmek üzere şehrimize davet edilmiş olan İstanbuldaki ajans ve yabancı g l ü illeri, g miz İstanbul mümessili Bay Neşet Halil (Sonu 5. inci sayfada) (Sonu 5. inci sayfada) Fıkra: 1000 Bu rakamı görünce, belki de, İsmet İnönünün 1000 kombinasından bahse- deceğimi zannetmişsinizdir. Hayır, bir İstanbul telgrafının haberini tekrar et- mek istiyorum: İstanbulda endüstriyi teşvik kanunundan istifade eden kü- çük büyük fabrikaların sayısı 1000 i bulmuştur. Endüstriyi teşvik kanunu! Fakat bunun ne manâsı var? Asıl tesbit edi- lecek nokta şudur: eğer kapitülasyon- lar devam etseydi, İstanbul şehrinde 1000 değil, 1 fabrikanın yaşamasına im- kân yoktu. Çünkü emperyalistler tara- fından, endüstri saadetleri, imetropol yığınlarına ayrılmıştır. İstanbul ise, bütün öbür şöhretlerini bir tarafa bı- rakınız, hakikatte bir yarı-sömürge pa- zarı idi. , İstanbul artık, sıra İle iki maaş ve- rilmemekle, bütün geçim imkânları buhran geçiren bir şehir olmaktan çık-s tı. Eskiden, orası, bilhassa türkler İ« çin, sadece bir memur şehri idi. Büd« ceye bağlı bir şehir, yani bir çocuk ba- şı, boynu ve göğsü altında bir dev kare nı! Şimdi o boy atıyor; başı, ve onun- la bütün azâsının nisbetleri normal bir eb'ad kazanıyor. Gerçi eski Bâbıâli sı» nıfı, orada, tanıdıklarının azaldığını görüyorsa da, hayat kaynaklarını daha tabit şartlarla tesis eden yeni bir cemi- yet kabuk tutmağa başlamıştır. Her türlü hürriyetleri müdafaa et- mek kudretinde bulunan bu devlet, merkez değişmekle en çok kaybettiği zannolunan sevgili şehre dahi, kabili. yetlerinin bütün inkişaf imkânlarını temin etmiştir. Hükümet gişesinden aldğını, Avs rupa endüstrisinin satış şubeleri olan, Galata, Beyoğlu, Eminönü ve Çakmak- çılar dükkân ve mağazalarına ödeyen haraçgüzar İstanbul, artık, alnının teri ile geçinmeğe başladı, » Fatay