— âdetli yıldızlar | 28 Köni ERE Carole Lombard: “Tırnaklarımı yerken görürseniz tokatlayınız,, diye yalvarır Hollivut (Akşam) — Sahnede görüp güzellikleri ile beraber mükemmel ta» yırlarına hayran olduğunuz yıldızların birçok fenâ âdetleri vardır. Yıldızları, küçük çocuklara bile yakıştıramadığı- nız bu âdetlerden vaz geçirmek müm- Kün olamamıştır. Hattâ filim çekilir- ken bile bazılarının kendilerini unuta- Tak bu fena âdetlerini tatbike kalktık- ları, bu yüzden provanın yabana gitti- ği ve metrelerce kordelânın ziyan ol- duğu sık Sık tesadüf edilen vakalar- dandır. Meselâ Marlene Dietrichin herkesin içinde saçını taramak, âdeti vardır. Marlen ister tiyatroda, ister lokantada, ister bir ziyafette olsun kendini unu- tuveriyor ve dalma çantasında bulun- durduğu tarağını çıkararak saçlarını taramağa başlıyor. Hattâ yanında ta- rağı olmadığı zamanlar o kadar ken- dinden geçiyor ki, parmakları ile saç- Jarını düzeltmeye koyuluyor. Fakat güzel yıldız kendine gelir gelmez, ba- şını taramakta olduğunu farkeder et- mez görülüp görülmediğini anlamak için gizli, mahcup nazarlarla etrafa ba- kıyor ve şayed görenler gördüklerini saklayacak kadar ince bir nezaket sa» hibi değillerse Marlen kulaklarının dis bine kadar kızarıyor. Fakat Marlenin fena âdetlerinin lis- tesi burada bitmiyor. Yıldız birkaç ây evvel Hollivuttan muvakkaten ayrılıp İngiltereye filim çevirmiye gittiği va- kit buradaki stüdyonun idare Amirleri yıldızın odasını boyatmağa karar ver- diler. Geldiği zaman temiz ve yeni bul- sun diye! Yıldızın odasına giren boyacılar oda- rün duvarlarına yaklaşınca hayret için» de dura kaldılar, Marlen bütün duvar- ları resim ve çizgi içinde bırakmıştı. Tıpkı eline yeni kalem alan birilk mektep çocuğu gibi!, Barbara Stanvik'de de Barlene'in bu âdeti vardır. Barbara eline kalem geçirdiği gibi duvarları çizmekten ken: dini alamamaktadır. Hattâ annesi kı- zının bu huyunu bildiği için evin bü- tün duvarlarını koyu renge boyatmış- tır. Sinema artistlerinden Robert Taylor güzel Barbarayı ilk ziyarete gelişinde duvarları bu kadar koyu renkte görün» ce hayret içinde sormuştu: — Ne o mis, melankoliye mi tütul- dunuz?, Barbara kızarmış bir şey söyliyeme- miş, Bereket versin annesi kızının im- dadına yetişerek: — Benim gözlerim bozukta üçık renklere tahammül edemiyorum, - de- miştir. Ya Gary Cooper!.. Onun ziyanı sade kendisine değil, bütün lokantacılara- | dır; Garinin yıldız olmadan Los Ance- 10s gazetelerinden birinde ressamlık et- tiği malüm, Yıldız olduktan sonra da Gari ressamlığı bir türlü unutamamış. | Fakat eline fırça almağa pek vakit bu: | lamadığından sofra bezleri üzerine re- | sim yapmağı âdet edinmiş. Şimdi gerek evinde gerekse lokantada yemek bek- l€rken eline geçirdiği kalemle; kalem olmadığı takdirde bıçakla resim yapı- yor. Tabii sofra bezinin halini görmeyin. Fakat lokantacıların bundan pek çikâ- yelçi olduklarını zannetmeyin, Bilâkis! Amerika bul .Hatıra meraklıları sayısız. Gariye prestiş edenler de sayısız... Gari bir sofra bezine resim yaptı mı bu Tes- İ Mİ çabucak Gary Cooperin hatırası di- İ ye tutturabildiklerine satıyorlar, | “Carole Lambard'dan ne ümid eder- | siniz? Böyle güzel bir kadının olsa ol- sa .hirçın olacağını tahmin: edebiliriz. Halbuki Carole'un başka bir fena âde- ti vardır: Tıraklarını yemek, Bu âdet- ten vaz geçmiye çok çalışmış, fakat müvaffak olamamıştır. Artist arkadaş- Jarına: BE | Sağda yukardan aşağıya mi Marlene Dietrich, Carole Lombard, Gary Cooper, solda Georges Rarft ve Barbara Stanvik — Tırnaklarımı yerken beni görün- ce tokatlayınız, demiştir. Fakat kim cesaret eder! George Raftin halı meraklılarını en- Para yerine balık! Dünyanın her tarafında sinemaya para ile gidilmez. Bazı memleketlerde para yerine yiyecek verilir. Bu memle- ketler dünyanın en şimal veya en ce- nubunda olan yerlerdir. Avustralyada, cenubi Amerikada birçok yerlerde sine- malara patates, yumurta, hattâ can- hı tavuk mukabilinde girilir. Bu'mem- leketlerde her sinemanın bir ambar! vardır. Getirilen yiyecek maddeleri bu- raya yığılır, tavuklar kümese konur, müşteriye bilet verilir. Dünyanın şimalinde ise para yerine balık verilir, Groenland'da, Alaskada birçok yerlerde balik para yerine geçer. Groenland'da oturan Eskimolar sine- maya bayılırlar. Aylarca süren kış ge- celerinde yegâne eğlence #inemadır. Halbuki Eskimoların parası yoktur. dişeye düşüren bir âdeti vardır. Sigara küllerini hep yere savurur, Onun için Holliyutta hizmetçiler Rafta pek kızar- lar. Bunun için duhuliye ücreti olarak ba- lık verirler. Bazı mevsimlerde taze bahk bulmak güçtür. Bunun için tuzlu veya duman- da kurutulmuş balık verilir, Bu balık- lar sinemanın deposunda saklanır. Her taraf buz olduğu için bunların bozulma» sına ihtimal yoktur. Balık kâfi mik- tarda toplanımca başka yere sevkedilir, Sinemaya giden her Eskimonun ce- | binde bir balık vardır. Mevki balığın boyuna göredir; Küçük balıklar için daha fena yer, büyük balıklar için de birinci mevki bilet verilir. Sinema sahipleri bu alış verişten memnundur, Çünkü bu suretle hem da- ha fazla müşteri çekmekte, hem ba- klar satarken ayrıca kâr etmektedir- ler. ASKERLİK BAHSİ: Ispanya harbi: Iki tarafta taşla Askeri muharririmizden: rin in İspanyada biri şi- i cenupta olmak üzere iki de bulunan âsiler için mu- in en kestirme yolu Madri- kırıdan'geçen bir hât üzeri kti. Bu suretle payıtaht da şark sahillerindi yet itibarile Madrid hh larını biliyorlardı. arasında üs etmemişti. Ge- Bundan başka generaller henüz birlik de tee: neral Mola şimalde 135,000 tahmin edi- len kuvvetile Madride ve Katalonyaya karşı bir müdat. »hesi almış ve elin- de tuttuğu diğer kuvvetlerle Allânlik Okyanusu sahilindeki belli başlı şehir- leri düşürmekle meşguldü. Çünkü bu sahilde yalnız Bilbao şehrinin 250,600 nüfusundan general Mola kıtalarını arkadan tehdid edecek bir kuvvet çı- karmak kabildi. Bunun için Mola ce- nuba-gelip diğer kuvvetlerle birleşm ten daha evvel şimalde ve gerisinde bu- lunan bu tehlikeleri bertâraf etmeğe uğraştı. Blbao, Ovida,-İrun ve Sanse- bastiyeni düşürdü. Filhakika bu şehir- ler hayli ilerilemiş sınai merkezler ol- dukları için amele ve komünistlerin ye- kânu epey miktara baliğ oluyordı kümetçilerin buralarda vaktile teşkil, yapıp karşı koyamiamaları bir bederik- sizlikten başka birşey değildir, Cenup- taki ordunun kumandanı general Güci- pa de Llana ise elindeki 35,000 kişilik kuvvetile taarruzi vaziyete geçmekten ve şimal İle birleşmeğe çalışmak imkâ- rından uzaktı, Çünkübu Sıralarda Madrid hükümeti elindeki bütün kur. vetile cenuptaki iskeleleri ve bilhassa Kadiksi ele geçirerek Fas ile asilerin ir- tibatını kesmek istiyordu. Bu sebepten de Llana'nın kuvvetleri'de bu cepheye tahsis olunmuş ve müdafaa vaziye de kalmıştı. İki grupun birleştirilmesi için teşeb- büs hareketinin gene general Franko tarafından yapılması lâzım geldi ve bu da yukarıda zikredilen sebepler dola- yısile Madridin şarkından geçen bir hat üzerinde değil, asilere müzahir 0- lan Portekiz hududundan şimale doğ- ru bir haerketle Merida'yı zapletmesi | F icap etti. Franko emrindeki 20,000 kuy- vetle bu işi başardı. Bu suretle de 13/8/936'da cenuptan gelen ilk öncü kıtalar Burgos'a ulaşarak iki grupun irtibatını temin etmiş bulunuyorlardı. Burada çok karakteristik olan nok- ta şudur: Molanın emrinde 185,000, de Llana'nın emrinde 35,000 Kişilik kuv- vet bulunmasına rağmen asıl hareketi yapan ve muvaffakıyeti kazanan dal- ma Frankonun 20,000 kişisi olmuştu Çünkü bunlar Faslılar ve yabancı lij yonerlerinden ibarettir, İspanyol değil- dir.Bu da asi tarafın bütün orduya ve hiç değilse generallerin hemen hepsine sa- hip olmasına rağmen şimdiye kadar İspanyayı istilâ edemeyişinin sebeple- Tini izaha yetişir. Pranko bu cüretli ve çabuk hareke- tinin mükâfatını gördü. 24/9/936 da Salamanko'da bütün kumadanların iş- tirakile yapılan konferansta Franko, ordu, donanma ve hava kuvvetlerinin. baş kumandanı ilân edildi. Halbuki Franko henüz 44 yaşındadır, yani ge- nerallerin en kıdemsizidir ve emri al- tında da yalnız müstemleke kıtaların- dan ve diğer generallere nazaran pek az kuvvet bulunmaktadır. Buna rağmen enerjik hareketin Franko tarafından gelmesi onu baş yaptırdı. Bu.-yeni başkumandanlığın asileri çok takviye ettiği muhakkaktır, Çünkü bu zamana kadar asilerin ne bir hükü- meti ne de müttehid hareketini temin eden bir kumandanlığı yoktu. Yeni ku- mandanlık ilk iş olarak Madride kar- şi müttehid bir cephe alınmasına ve he- rekâlın birlikte yapılmasına karar ver- di. Madridin sıkışması da asıl bundan sonra başladı, ndaki in r, 4/9/9360 tee Bu esn kişaf rihine İn n lebilmiştir. 4/9 olmuş, o Zahana kadar metlerin arkasında durarak | idare eder yaşına geçmiştir. ilk işi birkaç sınıfı Sİ âltına almak oldu. ikümet ise daha eti şındakiler başvekilin nve ter aftan da cey bulunan «sivil muhafızların» teşkilâğ ve disiplin altına alınmasına çalışıldı. Madrid müdafassı ve İspanyada hüküs sark sahillerindeki hâkimi yeti ancak bu tarihten sonraki teşkilâz tın bir neticesidir. Mamaafih bilhass& Madrid müdafaası meselesinde dünyâ* nın her tarafından koşup gelen ve tah minen 20,000 mevcutlu bir «Beynelmi- kil eden Komünistlerin t€- yamak lâzımdır. Bu İğ vel disiplin temin ed lâ fırka mücadelesi yapalı yerli muhfaızlar yanında, en intizamii bir kıla halinde birleşerek ötekilerin İ8 kiline şoldu. de illa“ İ nun büyük kıst savaşın başlamasından bir hayli zaman sonra T tarafına geçmiş bulunmasıdır. filo bidayette olduğu gibi hükü- met elinde kalmış olsaydı asilerin t€- dibi şimdiye kadar belki mümkün ola“ bilirdi. Ağusles ortasında filo asi- İerin'eline geçmiş olan «Algecirasyi bombardıman etti ve Kadikse d yanaştı. Fükat bu esiinda hükümet elindeki en büyük zırhlı «Jaime Isin 281 jt eler tarafından hareketten k&- lacak kadar tahrip edilmesi ve tamir olunacak limanların asiler elinde bü- Iumması hem #iloyu zayıflaftı, hem de hükümet filosundan ayrılmak İsteyen bazı gemilerin mürettebatına cesaret verdi. Bundan sonra birer birer asiler tarafına firarlar başladı. Bunun'en ei rinden birisi de Ka ! dayetten itibaren 2 aslı dolayısile, denizcilerin (zabit ve nefer) ailelerinin asiler tarafında kalmış bü- Tunmasıydı. Bu geçiş onlara daha mü- m göründü, Bugün gördüğünüz gi- bi filonun ekseriyeti asiler eline geçe- rek gerilerinin kesilmesi tehlikesi orta dan kalktı. Hoş bu olmamış olsaydı bile İtalyan ve Alman denizaltı gemilerinin. bu işi.temin etmiyeceğini kim söyliye- İ bilir? İ Madrid muhasara ve muharebesin- den başka bir yazımızda balısedece- ğiz | M. Şevki Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangeltıda Nargileciyen, Taksim: . Limonciyan, o Beyoğlu: Karaköyde Hüseyin Hüsnü, Ka- sımpaşa: Vasıf, Hasköy: Hakcıoğ- lunda Barbut, Eminönü: Beşir Kemal, Heybeliada: Tömadis, Bü- yükada; Merkez, Fatih: Şehzade- başında Asaj, Karagümrük: Al Kemal, Baktrköy: Hill, Sarıyer; Osman, Tarabya, Yeniköy, Emir- gön, Rumelihisarındaki eczaneler, Aksaray: Cerrahpaşada Şeref, Be- şiktaş; Süleyman Recep, Kadiköy: Söğüdlüçeşmede Hulüsi Osman, İskele caddesinde Saadet, Üskü- dar; İmrahor, Fener; Balatta Hü- sameddin, Beyazıd: Asadoryan, Küçükpazar: Necati, Samatya: Kocamustajapaşada Ridvan, A lemdar; Ankara caddesinde Eşref. Neşet, Şehremini: Topkapıda Nâ- zam, Katalonyads ©