7 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

7 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİYASI TCMAL —..— İspanya işinde yeni vaziyet İspanyanın Atlantik sahilinde, hükü- metin elinde bulunan yerler Alman do- nanmaâsı tarafından Jilen abloka ali» na alındı. Bir Alman vapurunun ha- vi ve İspanyalı bir yolcusu alıko- im karşı Alman dönânması ha- di iğ ğe İspanyol hükümetine! i “nr vapurları Alman harp gemi ri takip ve tevkif ediyor. Almanyanın” mühim olan bu müdahalesi Fransada İ n endişeler uyandırmıştır. Fakat, Mgilterede telâş gösterilmemektedir. e sevkülceyş vaziyetinin ve emniye- 'n Almanya tarafından değiştirilme- dei İngilterenin emin olmasıdır. | mahya ile siyasi meselelerde beraber-| £ yürmeği ve komünüstliğe karşı mü- ai mütlefikan hareketi kararlaş- w e italya, İspanyadakt arazi tir ku hüktülmrani vaziyetini değiş- emek için İngiltere ile anlaşmış ve ei yeme hususunda şüphesiz €v- a almiş bulunduğundan Almanya kikeee başına İspanyadaki arazi ve iije hükümrani vaziyetini değiştir- Gi “eğini İngiltere tabfi bulmakta- Bunun sebebi Cebelilttarık boğazın- | Almanyünit, da reyi ve muvafa- | de kendisine istikraz vermek ve mühim iktisadi müsaadeler göstermek muka- bilinde anlaşmak istediğinden bu mü- saadelere büyük ihtiğacı bulunan Al manyanın İspanya işlerinde İngiltere- nin menfaatlerine dokunmaktan çeki- neceği Londrada tahmin edilmektedir. İspanyada sol cenah hükümeti ile ge- neral Franko arasındaki milcadelenin vereceği netice ise İngiltereyi o kadar alâkadar etmemektedir. Fakat Fransa kendisinin müttehid bir cephede hareket eden büyük faşist devletlerle ihlilâja düşmemesi için 2a- hirde bilaraflık politikasının önünde yürüse de hakikatte İspanyada faşist- lerden ziyade solların nihai zaferi ka- zanmasını dilemekte e Almanların büyük mikyastaki gönüllü yürdımla- rma bir de donanma ile yaptıkları mü- zaharetin inztmam eylemesi ile Fransa- nın cenubunda Almanya ie müttefik ve bunun tarafından tensik ve teçhiz edilmiş askeri bir devletin peyda ola- cağından endişe etmekledir. Fakat Fransa İngilterenin hakiki ve müessir yardımını temin etmedikçe kendi ba- şına Almanyanın. müdahalesi önüne geçmek teşebbüsünde bulunacak değil- mapindan başka İngiltere Almanya ile | dir. > YÜZ HÜKÜMDARLI DİYAR olan ge yak, tam yedi yüz hükümdarı a, “yar Hindistandır. Bunu da İn- Yarı € Çıkan bir istatistikten öğreni- ya ğiltere kralı, Hindistan imparâto- 8en p, PAşka Hindistanda altı yüz sek- di hükümdar daha var. Bunlar- Yüz Yüzü Brahma dinine mensup, lan da müslümandır. Ha hükümdarlardan en nüfuzlusu Ydar Abat ei ettiği topraklar birçok Avrupa Vietlerinin mesahai sathiyesinden bü- Kabı ç nüfusu da fazladır. Buna mu- G e hududunda bir devlet var- Bu hi üfusu Yüz kişiyi geçmiyor. ilklmdarlar Delhi şehrine gel- $eretlerine top atılır. En ümdarı üç top ateşile selâm- dar-Abad Nizamı için yir- Patvala Öi gir ile Barodo Mahracalarının adr. 9 milyar İngiliz lirasından £: ” SIHHAT VE TEMİZLİK ir mil, ar amma, Fransayı telâş aldı, telâştalar, Çünkü Sir senede Amerikada adam başına Yasati 1 ATLI OTOBÜSLER milletin medeniyet seviyesini o | m temizliğile ölçmeğe başladılar, | Eski zamanlarda batıda, dört beş at koşulu otobüsler işlerdi. Bu sti otobüs- ler bügün kalmamış gibidir. Ancak Al- manyada henüz var. Modern Almanya bir tarafta otostradlar işletirken, bir tarafta da atlı otobüsler işletiyor. Bugün Almanyada 431 atlı otobüsle 1,0TS beygir vardır. Bu ötobüsler sene- de 10,000 kilometre yol alıyorlar... Fakat bu mesafe her yıl azalmakta dır. Birkaç sene zarfında Almanyada da atlı otobüs kalmıyacak, ANASININ ŞAHİDİ Bugün meşhur olan sinema yıldızı Şirley kadar birzamanlar meşhur bir çocuk daha vardı: Caki Kugan, Caki Kugan sessiz sinema devrinde en çok beğenilen sinema artistlerinden güzel, sevimli, zeki, ateş gibi bir çocuk- tu. Bu çocuk bugün büyüdü, aslan gi- bir genç oldu ve göçen hafta da Holli- vut civarında evlenen annesinin nikâ- hında üvey babası olacak zatın şahidi oldu. Caki Kuganın annesi, bir zamanlar oğlunun menajerliğini etmiş olan bay Artür Bemiştayn ile evlendi. | İ bin ton zahire ve dört bin ton da pala- AMERİKADA YILBAŞI Amerikada hiç bir gün yılbaşı kadar gürültülü kutlahmaz. Yılbaşı gecesi, h 1 buçuk kilo sabun kullanıldı. | her taraftan çanlar ve çıngıraklar çalı Ede 9 buçuk kilo sabun küllâni yör- ki, abuki Pranszlar daha henüz 8 yag anyada adam başına 5, Roman- ğin kilo, Polonyada ise 900 gram 88- ia be email tese olmuyorlar, İngilterede bir kişi se- | nır. Net-Yorkta eski 'Trinite kilisesi tai saat on ikide çanlarını çalarak yeni yı- la girildiğini haber verir. Ondan 80n- birer çan ve çıngırak alıp durup din- lenmeden çalarlar. Bu gürültü eplos devam eder. di Türk - Italyan ticaret anlaşması İki memleket arasında münasebat gen işletilecek Türkofis relsi Burkan Zihni bir iki güne kadar Ankaraya gidecektir. Tür- kiye - İtalya ticaret “anlaşması hak- kında bir muharririmiz kendisinden izahat istemiştir. B. Burhan Zihni an- laşmanın âna hatlarıhı şu suretle İzah etmektedir!. ? — Husüsi takas muamelesi kaldırıl- mıştır. Yeni anlaşma, hububat ve be- lik, yumurta tâcirlerimizi çok alâka- dar etmektedir. Diğer taraftan İtalyan tüccarı da bizde olmayan pamuklu do- kumaları için Türkiyede iyi mahreçler bulacaktır. Yeni anlaşma her İki taraf ticaretini inkişaf ettirecek bir şekilde tanzim edilmiştir.» Türkiye - İtalya arasında yeni anlaş- ma yapılırken müzakerat biraz uzun sürmüştü. İtalyan hükümeti, dış tice- reti tahdid öden usuller tatbik etti- ginden yeni bir anlaşma yapmak çe- tin bir mevzudu. Fakat her iki murah- haslarının gösterdikleri hüsnüniyet- ler sayesinde her iki memleket arasın» da ticari tevazün temin etmek kabil ols muşlur. İtalya için, Türkiyede sakıla- Cak malların başında dokuma madde- leri bulunmaktadır, Türkiye, birkaç 86- nedenberi pamuklu dokuma endüstrisi» ni kurduğu için dışarıdan pamuklu do-, kuma ithalâtını tehdid etmek mecbu- riyetindeydi, yeni yapılan anlaşmada, Türkiye fabrikaları tarafından yapıla- Puyan ve yahud mahdud miktarda yâr pılan ve kalite itibarile yüksek olan do- kuma nevileri girebilecektir. Bu şeralt altında İtalyanın bü;nevi dokumaları satmak suretile Türkiyede birkaç sene evvelki ticaretini tekrar temin edece- gine şüphe yoktur. Izmirde de vapur buhranı var Ihracat eşyasını sevk husuşuada güçlük i çekiliyor İzmir (Akşam) — İstanbulda oldu- ğu gibi İzmirde de Ihracat mahsulleri- mizi dış memleketlere sevk ve İhraç ede- cek vapur bulunamamakta, bazı tacir- lerin ihraç edilmek üzere hazırlanmış olan malları, şatlarda beklemektedir. İkinci kânun ayında ihracı lâzım gelen, ve satılmiş olan mühim miktarda za- hire ve palamut için nakil vasıtası bu» lunamamıştır. Bu malların miktarı mü- bim bir yeküne baliğ olmaktadır. Sekiz mut satıldığı halde ihraç edilememiş- tir. Vapur beklemektedirler, İzmir ihra- catçıları, içinde bulundukları müşkül vaziyeti İzmir Türkofisine bildirerek İk- tisad vekâletinin nazarı dikkatini cel- betmişlerdir. İktsad vekâleti, İzmirden ihraç edil- mek üzere bekleyen muhtelif mahsulle- re vapur bulmak vazifesini İstanbul rumızda bekleyen mahsullerimizi ala- rak satıldıkları memleketlere göndere- cektir. Yalnız bunun için şimdikine na- zaran daha yüksek navlun ücreti ver. mek lâzım gelecektir, Bu mahsüllerden çoğu Almanyaya satılmıştır. Bilhassa zahire ve palamut- lar, tamamen Almanyaya satilmış bu- lunmaktadır. Son ay içinde Almanya- dan çok mühim zahire siparişleri gel- miştir, Vapur bulunmaması yüzünden “ihracatçılarımız, bu siparişlerden mü- him bir kısmını Yöddetmek mecburiye- tinde kalmışlardır. İhracat mevsimi geçtiği halde İzmir piyasasında görülen canlı işler, satışlar tüccar ve müstahsillerimizi çok sevin- dirmiştir. Maarif müfettişleri bir tasarruf sandığı kuruyorlar z vk E “ Maarif müfettiş ve memurları ken- e Deniz hastanesine apandisit ameliyatı için gelen Hüseyin | di aralarında bir tasarruf sandığı kalbini, m heferi doktorlar tarafndan musyene © edildiği zaman | kurmağa karar vermişlerdir. Bu san- İnsanlardakinin tersine olarak sağ tarafta bulunduğu hay. | dığa girecek olanlar birer lira kaydi. ve öreimğk Hüseyinin sağ tarâfta bulunması lâzım gelen ye vereceklerdir. Yo kadar sol de sağdadır. Kalbin sağda olduğunu şimdi. Bar i here kendisi de ferketmömiştir. Doktorlar dünyada “eşine pek yar ai almşlardır, “asa DU gerip vaka üzerine Hüseyini tibbi müşahade ali şek say! ve Teksayt Eksi sizi hap kalbi sağda “bulunan Hüseyinin resmini görü- tehlikeden koruyor. 1, 3, 6 ve 12 Hik ambalajlarda eczanelerde bulunur.) Edebiyat gecesi çok rağbet gördü Eski kıyafetlerle sahneye çıkan halk Geçen akşam edebiyat fakültesi talebeleri tarafından Fransız tiyatro- sunda bir edebiyet gecesi tertip edil. mişti. İstanbulda (lk defa olarak has zırlanan bu gecs ediplerle -edebiyal meraklılarınm ilk defa olarak ayni sırada, yanyana oturdukları, karis lerle muharrirlerin, genç nesille es- ki neslin bir salonda buluştuğu ede- bi bir hadise oldu. Edebiyatçılar ve edebiyat merak- ları daha erkenden Fransız tiyat- rosuna gelmeğe başlamışlardı. Şunu haber verelim ki İstanbulda edebi- yat meraklıları Fransız tiyatrosunu dolduracak kadar mebzüldür. Bütün salon, localar ve balkon hıncahınç dolmuş. Bu dehşetli ka- labalık içinde genç ihtiyar şöhretli cdipler göze çarpıyor. İşte Hüseyin Cahid.. çekingen bir tavırla koridorlarda biriken gençler arasından locasına doğru İlerlemeye çalışıyor. Sağa sola çarpıp genç nesli zedelememek için âzami bir itina sarfettiği beli. Gençler Hüseyin Ca- hide, şair. Fazıl Ahmedie beraber bir 1oca ayırmışlar. Üstadlar «Tanin: de de böyle beraberdiler, İki eski dost gözlerini şöyle bir gençler üzerinde dolaştırdıktan sonra mütebessim bir çehre ile selâmlaştılar. Fakat Abdülhak Hârnid, Halid 2 ya, Hüseyin Rahmi ve diğer ihtiyar üstadlar görünürde yok. Bu geceye daha ziyade gençler heves etmiş. Peyami Safa bir locada kadınlar arasında oturuyor. Reşad Nuri, Hü- seyin Cahidin locasına girdi. Felse- fecilerden Mustafa Şekip, Hilmi Zi- ya başlıbaşlarına bir loca işgal et- mişler. Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Salih Ze- ki alt salondaki müthiş kalabalık âraşına $ıkışmışlar, Gayet nazik ve gençlere sevimli görünmeğe gayret eder vir tavırla localara bakıyorlar. Gelmiş, geçmiş bütün edebi mek- teplere derhal iltihak ederek ilk nü- muneler veren Halid Fahri, hani şu genç şairlere bir kaç ay evvel fena halde ateş püsküren Halid Fahri de burada, Çocuk şsirlerin arasına bü- zülmüş, vücudundan kimseyi haber- dar ettirmemöye çalışarak münzevi bir halde oturuyor. Bu gece Fransız tiyatrosunda top- lananlar yalnız edipler değildir. Ba- kın; yüksek tedrisat umum müdürü B, Cevad da gelmiş, Fakat vazife halinde... Edebiyat falkültesi baş kâ- tibi şair Sıdkı Çubukçudan falkülte işleri hakkında izahat alıyor Oda muhite uymuş olmak için bu resmi izahâtı bir şair külipten almayı mü- nasip bulmuş. Gazetecilerin piri üstad Muharrem Feyzi ikinci kat Jocalardan birine heybötle, küruluş, © edebiyatçları sahki dünya siyaseline kuşbakışı ba- kıyörmüş, edebi icmal yazıyormuş gi- bi süzüyor. Paradi iğne atsanız .yere düşmi- yecek kadar kalabalık, Ağzı süt ko- kan edebiyat meraklıları atasında sakallı ihtiyarlar, yetmişlik nineler de var. Her halde bunlar ya bir genç şairi elinden tutup edebiyat. gece- sine getirmiş olacaklar ve yahut edebiyati cedidö deyrinin karileri- dirler. Uzun bir bekleme sabırsızlığı te- zahüratındân sonra nihayet profe- sör Köprülü Zade Fuad sahneye ge- lerek bu gecenin nihayelini ve bu mü- şairleri çok alkışlandılar Evvelki geceki müsamerede eski kıyafetlerle sahneye çıkanlar nasebetle divan edebiyatının kıyme- tini, yüksekliğini anlatan çok güzel bir konuşma yaptı: «Divan edebiyatının yöbancı bir edebiyatla hiç bir alâkası yoktur, Biz gerçi vaktile bunu iddia ettik, Fakat bu, lisanı sadeleştirmek yö lunda açtığımız mücadele içindi. Yolge sa Dede Korkud ne kadar Türkse divan edebiyatının en büyük şairle- ri olan Fuzuli, Baki, Nefi de o kadag Türktür.» dedi ve gençlerin halk Şâirlerinden başlıyarak divan ve tan zimat şairlerinin zamanlarındaki ki« yafetlerine bürünerek onların ağar dan şiirler okuyacaklarını haber verdi, İşte edebiyet gecesi şimdi başlıyor, Konferanslardan gonra perde açılsa dı, Meşhur Dede Korkud elinde asa“ sı ve kafasında uzun külâhı olduğu halde sahneye serilmiş bir postekf üzerine bağdaş kurarak ölüme isyan eden Dell Dungulun Azrallle çekiş” mesini lasvir eden bir masal an lattı. Dede Korkudun masalı epi alâ“ ka uyandırdı, ' Dede Korkud -masalını söyledikten sonra çekilip gilli, Arkasından meş“ hur halk şairi Yunus Emre yeşil hur- kasile sahneye geldi, şiirlerini okudu. Yunus Emreyi biz pek ağır başlı, aşkı/ilâhi ile başı yanmış, her yer- de yalnız onu arayan muztarip ve derin bir şair, bir filozof zanneder- dik, değil mi? Hayır! İşte Yunus Emre karşımızda! Bu adam, sevgilisi tarafından ge ce yarısı evden defedilip bu yüzden dağlara düşerek sefil olan kendi ha- Jinde bir devvişlir. Halk kendisini çok tuttu Ben Yunusu biçareyim Aşk elinden âvüâreyim Baştan aşağı yâreyim Gel gör beni aşk neyledi Kıtasını okuduğu zaman edebiyat meraklıları kahkahadan Kırılıyor, çıl- gınca el çırpıyorlar, Bis diye fer. yatlar kopararak tekrarını istiyorlar, Çok sevimli bi: adırı bu Yunus! Hay Allah iylliğini “versin, Bürhan Toprak! Şu Yunus Emre için üç cilt eser yazdın. ömür tükettin. Fakat şu Edebiyat fakültesi talebesi Kadar bize hakiki Yunusu tanıtmaya mu- vaffak olamadın. Yunus Emre alkışlar arasinda güç- lükle sahneden çekildi. Fakat halk - şsirleri de kulis arasında sıra bek- liyorlar. Yunus gitti, Köroğlu geldi: Tüfek icad edildi mertlik bozuldu Eğri kılıç kında paslanmalıdır. Dedi. Hey koç yiğit hey! Köroğlundan sonra hemen Pir Sultan Aplal, arkasından Karacaoğ- lan geldiler. Alkışlarla karşılandı- Jar. Sevda çekmekten bir deri bir kemik kalmış, avurtları dışarı fırla- | .mış olan Karacaoğlan elinde sazile bitkin bir halde dağ başındaki bir taşa yaslanmış; Kalmadı dizimde kudretim dağlart (Devamı 13 üncü sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: