Yılbaşı gecesi saa lunan düdü edenberi bu yıl- dinledim, e unutuk 1 acı tahsil gör- 1 bilen genç. bir İlgenç kız çalışıyordu. İy (müş, ingilizceyi bir genç kız. Çok güzel 'wayıs sabahı gibi ışıklı, insana ümid veren yüzü, gözleri v Öğle ds zeki İki fabrikayı aşağı yukarı parmağın- İda çeviriyor... Gönül 'busişie... . BİZ İbu aşıklı yüzlü kıza âşık ölduk, abayı iyaklık. İ Dikkat ediyordum. O daşbana kar- şi hiç lâkayd değil.. Biran tereddüd 'ettim. Acaba param, iyliyaşayışım, iki otomobilim bu genç kızın başını mu döndürüyor? Lâkin o küdar temiz bakışları vardı ki Melâhalin para için kalb oyunlarına “kalkışacak sarraf Tuhlu bir kız olabileceğine ihtimal vermedim. fransızca, Benim çok sevdiğim bir yeğenim vardır: Macid... Uzun müddet Avru» .pada bulunmuş, haylaz, danstan, eğ- lenceden, zevkten başka pirişey dü- : delikanlı..© Ön işsiz i 8 fabrikanın ikin- “ei ir üdürlüğünü verdim. Yanma al- * dım ç Artık günden güre hayallerimi ge- hişletiyordum. Melâbatis” evlenece- İğim. Tıpkı onun ışıklı yüzü gibi gü- 5 heşli, apaydınlık, küçük bir köy / evinde oturacığım. İstahbul civa- 4 rındaki sayfiyelerden birinde. olomo- ” bilimizler sabahleyin beraber fabri- | kaya geleceğiz, beraber çıkacağız. ve * Kış geceleri - kalorifersiz köy evinde - sobada çıtır çılır yanan odunlarin © gölgelerini Melâhatin yüzünde seyre- ; deceğim... Buna benzer bir sürü şairane hu yalar kuruyordum. Nihayet senebaşı günü geldi. Ka- 4 yarımı vermiştim. O gece bütün fab- rika arkadaşlırımı evime davet ede- * cektim. Bir ziyafet çekecek, bu arada © Melâhatle de rişanlanacaktım. nenin son gününde bir mek- çocuğun ta mel yakı vardı. Pas öğrenmek için tâ Almanyaya gitmiş, orada uzun “uzun tahsil otmişti. oAhbablarımığ # söylediğine na: Şekib pastacılı- ğı âdeta sana en bir iş hali- ne getirmişti. Onu görür görmez: & - — Aman Şekib; dedim, bu gece be- yim hayatımın sımlı gecelerinden biri ola; yük bir pasta yapacaksın... Pasta büyük bir fabrikayı gösterecek. be- fabrikamı.. fabrikanın bâhçe- n bütün “nim &.. Bana gayet üstadane bü- | kanın önünde evvelâ be- »i yapacaksır fabrika- lâhat rşımda caman bir nişan yüzüğü bulunacak... Bunları bana doğru uzatacak... Ya- nımda bü mesud olarak yeğenim Mâ onu tanıyorsun dı rikaya ikinci müdür — Evet. tanırdım tı çocuk. — Öyle. sonra ihtiyar muhasebeci mi bilirsin... Ne kadar av merak- lısıdır, İkide bir ava gitmek için ben- den izin alır... Bu ihtiyar muhasebe- ciyi de fabrikanın bahçesinde, elin- de kocaman bir tüfekle nırken yapacaksın... Aman kapıçıyı unut- ma,.. Malüm.ya bizim fabrikarın kâ- pıcısı her zaman uyur. onu da pas- tada gene fabrikanın. önündeki kü- çük kulübesinde horul horul uyurken yapacaksın. Şekib: — Mükemmel. Jedi, Dana enfes bir pasta mevzuu verdin... Şimdi gidip pastanı yapacağım. Saat altıda ha- zır. Şekibden ayrıldım. Ziyafet için lâ- zım olanenson şeyleri def dim. Nihayet saat altı oldu. yaptığı pasta geldi. Hakiketen oğlan müthiş bir sanatkârmış. Pasta bir şaheser olmuştu. Tıpkı tarif ettiğim gibi... Ortada be: fabrikanın pas- tadan küçük bir modeli. - Şekib be- nim odamın yeşili perdelerine kadar hiç bir şeyi ihmal etmemişti: Fabri- kanın bahçesinde ben ayakta duru- yordum. Yanımda 'Mucid.. karşımız- da Melâhat.; genç kız bir elindeki kü- çük kırmızı kalble, öteki elindeki bü- yük nişan yüzüğünü bana uzatıyor. ortada bizim ihtiyar muhasebeci fab ılkanın bahçesinde kocaman bir 0$- Jana nişan alıyor. muhesebeci avcı kıynfetinde... Fabrikanın: önünde de bizim emektar - kapıcı horul - horul uyuyor. Ağzından - horultusunu gös- termek'için » çikolatadan notalar çi- karıyor.. Şekib hepimizi öyle benzetmişti ki bir heykeltraş bile onun kadar mu- vaffak olamazdı. Bu koca pasta bütün bir sofrayı baştan aşağı kapliyordu. Misafirlerim büyük bir neşe içinde geldiler. Melâhatin yüzü bu gece bi- na büsbütün ışıklı, büsbütün güneş- Ji geldi. İhtiyar muhasebecimiz bile ava gidiyormuş kadar neşeli idi. He- Je benim neşeme hiç diyecek yoktu. Pastayı görünce hepsi birer kahkaha kopardı. — Ay ne kadar benzemişiz. — Hele muhasebeci he kadar ben- bulunacak., Tani fab- aptım. yakı KEMAL REİSİN İSFANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ — Acele etme! İlkönce onların “ memleket aleyhinde neler konuşaca- © ğını, nölere karar vereceğini dinliye- © Tim. Ondan sonra işe başlarız. Bu, Ahmed Selimin ağzından çi © £an son söz oldu. Bir daha ağzını W açıp bir tek kelime söylemek imkâ- nını bulamadı. sağdan, Soldan bir çök bıçaklar uzanarak, zavallı müca- © hidi.bir anda yete devirmişlerdi. © , Ahmed Selim hazin bir inilti içinde, “ Ç sindiği duvarın dibine yuyarlanırken, © etraftan yetişen bir meşale, karanlık» lat çinde oynanan bu kanli facianın kahramanlarını çarçabuk meydana çi- karmıştı. Seyid Haşim ve kara sakallı papazın elindeki hançerlerin ucundan kanlar akıyordu. Ayrıca Haşimin iki uşağı da Maika müdafik Ahmed Selimi omuzla- rından yaralamışlardı. - Bu sırada Molinanın hirçim sesi işi- — çtildi.. Ispanyol rakkasesi papaza bağın- yordu — İşle.. istediğiniz kahramanı aya- İ © Gınıza kadar getirdim. Benden daha © başka yardım bekliyor musunuz?, No 67 İspanyol papazi, Molinanın alnını okşadı: — İspanyanın şerefini, ayaklar ak tından çiğnenmekten kurtaran büyük kadın! Seni kral ve kraliçe hazretleri namına selâmlar ve tebrik ederim. Molina artık kendinde değildi. Selimin kanlar içinde yerde yattığı” nı görünce, yaptığı kahbeliğin çirgin- liğini anlıyarak bayılmıştı. Gizli yolun ağzında duran papaz, ye- re bıraktığı biçağını tekrar eline aldı. Selimin yanına sokuldu: — Senin başını krala götürmeğe mecburum. Artık Malka Kalesine İs- panyol ordusunun girmesine hiç bir mani kalmadı. : Diyerek, gözü kararmış bir cellâd gi- bi, bıçağını Selimin boynuna uzattı. bir hamlede delikanlının başını kese. rek, delikten içeriye girdi... Seyid Haşim papazın arkasından ba- Zırıyordu: — Yol açıktır.. artık İspanyol asker- leri gelebilir. Yarın sizi bekliyorum, sinyor!. , Beyld Haşim, Malka gibi büyük bir Ay bakıniz avlıyor. abrikamtı “bi inde. — kap gördünüz mü? i pastada bile uyuyor. Melâhatle evlen- öyliyecektim. ilk nda mek ist ni Sant 12 oldu. Elektrikler söndü Düdükler çaldı. Heyetan içinde ka- ranlıkla bekliyordum. lektrikler tekrar yanınta gözüm, nasıl oldu bilmiyorum; pastaya ilişti; Salon biraz fazla sıcak olmuş, çikola- tadan yaplan fabrikanın bahçesin- deki küçük insanlardân bazıları eri- mişti. Messlâ Melâhatin çikolatadan mini mini heykeli erimiş, yeğenim Macidin heykelinin * kucağına düş- müştü. Melâhatüa “elindeki “şekerden kırmızi küçük kalb Macidin' bir eli- nin üstüne konmuştu; Gene Melâ- hâtin elindeki sarı nişan yüzüğü 'de Macidin “çikolata heykelinin : boynu na geçmişti. Benim çikolatadan hey- kelim ise * tântamile yere -yüvarlan- muşlı, BU göfib tesadüf üdelâ ca mi sikti. Herkez sıcaktan eriyen çi- kolatadan İnsanlara kahkahalarla alık Melâhate bak- bahat üstünde yaka- lanmış gibi gözlerini yere indirmişti Melâhat .sofrada benimle, Macidin ina olurtmuştu ve'içimizde yegâ- ne kadın o idi. Bu sefer farkında ok mıyarak gözlerimi M e çevirmi- | şim.. bir deme göreyim.. - Melâhatin tarafınd. da kocaman bir ruj izi boyadan iki dudak | vesmi Melâhatin sofrada lek bir kadın olmasına tiâzaran demek tam saat 12 de ele er sönünce Pastada eriyip biribirinin. kucağı- na düşen, kalblerini biribirinin eline veren, nişan yüzüklerini biribirine takan insanların bakkı vardı. Niha- yet ikisi de gençtiler.. sofrada doğ- ruldum: Bu mesud gecede dedim, size ha- yırlı bir haber vereceğim, Ben yeğe- nim Macidin babası sayılırım. Bayan Melâhati çok severim. Şu önümüzde» ki pastalar da gösteriyor ki onlar bi- rini vermişlerdir. ne içiyorum. k kucaklaştılar. Ben ii Heykelime uzan- Şimdilik, dedim; ben kendimi kaldırıyorum. yok ediyo- zavallı çikolatadan ortadan rum, diy Lâkin hor yılbaşı gecesi bu düdük- ler yok mu? Bütün derdimi İazeli- yor, o yarı erimiş pastayı gözlerimin. önüne getiriyor. (Bir yıldız) müslüman şehrinin bir gün sonra İş- panyol çizmesile çiğneneceğinden hiç de müteessir değildi, Yukarıya çıkar çıkmaz, o güne kadar ağzına bir dam- la şarap koymayan Seyid Haşim, evin üst katında neşeli bir sesle söyleniyor. du: — Bundan sonra Endülüs devletinin değil, kral Ferdinand hazretlerinin te- beası olatak, refah ve saadel içinde ya- şayacağız.. haydi, Molina!, Bu gece s& ninle şarap içelim!... Yarın gelecek İs- panyol ordularını sevinç ve neşe İle kar gayalım... AHMED SELİMİN BAŞI KESİLDİKTEN SONRA.. Ertesi sabah.. düşman donanmasın- da büşük bir sevinç ve telâş eseri gö- rüldü. Surların dibinde bir izbe köşeye bü- yük bir İspanyol mavnası yanaşmıştı. Bu köşeye çıkan İspanyol askerleri bi- ref birer duvarın içine dalarcasına eği- lerek ortadan kayboluyordu. Belliydi ki, burası Seyid Haşimin evi- ne giden gizli yolun giriş noktasıydı. Malka müdafii -Ahmed Selimin başı- nın kesildiği ve şehrin bir iki gün için- de ele geçirileceği bütün donanmaya ve orduya ilân edilmişti. l Ahmed Selimin başı amiral gemisi- nin sancak direğinde sallanıyordu. 7 Kânunusani 937 perşembe Öğle neşriyatı: 12,30 P Türk musikisi. 1250 Havadis, 18,5 Plâ hafif müzik, a telif-plâk neşriyatı; Akşam 18,30 Plâkla'd bul Hz dan kitap yay 18, 20 Rifat ve k must tiye ve ar- ağları tarafın Türk musikisi ve Halk şarkıları, 21 Saat ayarı: Or- kestra. 22 Ajans ve borsa haberleri ve inün programı, 22,30 Plâk sololar. 23. SON; Be 8 Kânumusalli 937 Cuma İstanbul — Öğle 'n ati: 12,30; Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, | 13,05: Plâkla hafif müzik, 13,26-14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 17 İnkılâp dersleri; Üniversiteden naklen, Recep Peker ta- rafından, 18,50 Plâkla dans musikisi, 19,30 Spor müsahabeleri Eşref Şefik tarafından, 20 Vedia Riza ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Cemal Kâmil ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve balk şarkıları, 21 Saat ayarı: Orkestra 22 Ajans ve borsâ Naberleri ve ertesi günün programi, 2230 Plâkla sololar, 23 Son. Ru akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Kurtuluş caddesinde Nec- det, Taksim: Nizameddin, Beyoğ- lu: Kanzuk, Yenişehirde Baronak yan, Bostanbaşında İtimad, Ga- lata: İsmet, Kasımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Asco, Eminönü: Mehmed Kâzım, Heybeliada: Tomadis, Bü- yilkada' Merkez, Falih: Şehzade- başında Asaf, Karagümrük; Meh- med Arif, Bakırköy: Merkez, Sari- yer: Nuri, Tarabya, Yeniköy, E- mirgân, Rumelihisarındaki ecza- neler, Aksaray: Ziğa Nüri, Beşik- taş: Nail, Kadıköy: Pazaryolün- da Merkez, Modada Faik İsken- der, Üsküdar: > Selimiye, Pener: Defterdarda Arif, Beyand: Yeni Lâleli, Küçükpazar: Hikmet Ce- mil, Samatya: Çula, Alemdar: Ankarü cüdâdesinde Eşref Neşet, Şehremini: Ahmed Hamdi. 15,000 liraya satılık apartıman Kurtuluş tra rinde ve durak odalı üç ve üçer odalı üç yanl al- vay caddesi üze- yerinde altışar tı daireyi ve altında bir dükkânı muhleri güneşli, havadar iyi bir apartıman on beş bin liraya satı- lıktır. (Akşam) ilân memurluğu- na müracaat. Telefon 24240 Amiral Don Hanrikes o sabah bütün kaptanlara şu emri vermişti: «Ahmed Selimin başı Molina adında bir İspanyol rakkasesi yardımile ke- silmiştir. Bu kadının şerefine yirmi dört|. saat şenlikler yapılacak ve adı, bir azi- ze gibi hürmetle anılacak!» Molina o günden itibaren İspanya- ran milli kahramanları sırasına geçmiş- ti. Ahmed Selimin başını kesen papaz da Cizvitler arasında (Büyük İgnas) diye anılıyordu. Kral Ferdinand karada ordu karar- gâhında yatarken, bu müjdeyi kendi» “ine sabahleyin erkenden yetiştirdiler. Kralın amcusı olan amiral Don Han-| rTikes krala gönderdiği bir mektubu şu sözlerle bitiriyordü: «.. Ahmed Selim, dünyanın en çetin kalelerinden daha metin bir adamdı, “Onun başın: uçurmakla, Endüldisün $a- hil kısmını Kolaylıkla ele geçirmiş ola- cağız. Yarın Malkaya girecek olan de- niz öskerimiz, sizi ve kraliçeyi kaleden selâmlayacaktır!.» - Ferdinand bü mektubu alınca şaşır- dı. Gerçi Malkadâ Seyid Haşim'adl bir müslümanla gizliden gizliye konuşmüa- lar yapıldığını krala da söylemişlerdi. Fakat, böyle birkaç gün içiride, bü ko- nuşmalar heniz müsbet bir netice ver- eden, Ahmed Selim gibi meşhur bir müslüman mücahidinin kafasının ke- Allahın yarattığı çocuk gıdaları tabii v Pirinç, yulaf, mercimek, buğday, irmik, patates, mısır, arpa, çav- dar, türlü, badim. HASAN Özlü Unlarile çocuklarınızı besleyiniz ve büyü- tünüz, Vitamini ve kâlorisi bol olan bu özlü unlardan -istedik- lerini ve sevdiklerini bıktırmıya- rak değiştire değiştire yediriniz. Çabuk büyürler, çabuk diş çıka- yırlar, Hasan markasına dikkat, Baş ka marka verirlerse almayınız ve aldanmayınız. Bütün eczane lerde ve bakkallarda (o bulunur. Hasan deposu, İstanbul, Ankara, Beyoğlu, Beşiktaş, Eskişehir. Emniyet Sandığı Müdürlüğünden: Beşiktaş © Kılıçali Mesçit Sok. No. 30 da bayan Zekiyeye 22/4/936 tari- hinde Sandığımıza bıraktığı para verilen 19477 numarali bonoyu kaybet- yletaiştir. Yenisi verileceğinden öskisinin hükmü olmuyacağı ilân olunur. YENİ NEŞRİYAT: TİCARET. ODASI MECMUASI İstanbul ticaret ve sanayi odası ay» ık mecmuasının teştinievvel sayısı dün çıkmıştır. Bu nüshada küçük sanatlar, döviz kontrolü, piyasa ve ihtaç vaziyeti ve daha birçok ticari ve iktisadi ba- diseler hakkında yazılar vardır. Satılık kıymetli kütüphane iktisadi ve mali en esaslı ve mühim eserlerden ve mec mua kolleksiyonlarından mürekkep kiymetli bir kütüphane satılıktır. Alâkadarlarin (Akşam) silân me murluğuna müracaatları. Telefon: 24240. Fransızca silmesi, kralı birdenbire hayret ve şüp- heye düşürmüştü. Kral Ferdinand,'bu haberi getiren zabite; — Sen Ahmed Selimi tanır mısın?, Diye sordu. Amiraidan mektup getiren zabit; — Hayır, dedi, ben tanımam. Fakat, donanmada onu çok yakından tanıyan gemiciler vardır. amiral hazretleri bun- Jarı çağırttı. Gemiciler hep bir ağızdan; (Ahmed Selim) diye bağırdılar. Zaten bu işi yapan rahip İgnas'da ömründe bir kere bile yalan söylemiş bir adam değildir. Kral sevincinden çıldıracaktı. Kra- Hiçe İzabel" Kıştaleden henüz dönme- mişti. İzabel bu haberi duyarsa, kimbi. lir nekadar sevinecekti. Ferdinand: — İşte şimdi kızım 'Maryana iyi ola» cak, Endülüsün en meşhür kahrama- nın kânı bir İspanyöl rahibi tarâfın- dan akıtıldı. Diyerek, cepheden karısı İzabele ha- berler gönderdi. Bunu hazırlayan Mo- linanın âzizeler sırasına geçirilmesi için kiliselerde âyinler yapılmasını em- retti, Kral Ferdinand “için” Malkanın ele geçmesi Garnatanın sukutundan daha mühim bir hâdise idi; (Arkası var)