CENGİZİ Fakat Mog süratiyle ilerliyordu *m öd Viladimir ağa mecbü büdder yollarda tutamaz 1. (Üç Sesler) e, ileride yapılacak bir alaşmaya kadar Moğollarla dost Malarını ve ordusunu sınırlarını rdusunu uzün ol kendi ESİE a m başka birşey gönderme- İ yi bendi memleke- mdır. Başını- ve benden ma, diğeri de Razan bah | İmişti va, öollar R Razanı muhasara edi P.. Yedi günde ele çirdiler. “ens ii X makama kl yara- "P ölmi ti, enkü sini dan, prens Rom NX kapandığı Kolomna İli ü tine yürüdü, m iladimir Grandükü, (Razan) iv a Moğollar eline gesi ha- en, oğlu (V. Kiş a bir Moğol okile tam kalbi- ti üstünden yaralanarak ölmüş- Grandükün oğlu bunu yakın- N b haber aldı ve kendisi de böy- ir tehlikeye uğramamak i için, civarından Ve heyecana düşürmüş! Vlüdim imir halkı: inişe eğ dirilmiş.. dünyayı bie lede prensi Menkü- e anmaktan bile korku- yük memle! leketlerin böy- ri iste- da Ki- Re ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR N OĞLU İSKENDER FAHREDDİN en halkı (Menkü) den İş elerkeni (Cen yle işi) diyorlardı. Mogol ükalığı sınırlarını aşınca, ollarla anlaşmak istemiyordu Menkü, şimalde, yıldırım orduları ( Viâdimir 5 enkei telâşa düştü. an (kardeşi istedi. vetlerle birleşmiş çok daha kalabalık bir halde ola- rak, Moskova başlamıştı, Şurasını da ilâve edelim ki, Oktay, Cengiz hanın istilâ prog- ramına dahil olan bütün şimal memleketleri arasında Vilâdimir Grandükaliğile kalmayı düşürmül beb ve zaruretle olursa ordularının başında ame lenkünün Vilâdimire ve kadâr © uzanmasını oş görmüyecekti. e izm en ufak bir meka t bile görmeyen Moğol NU o sırada Grandi m aley- hinde buluduklarını da üzerine yürümeğe Meköliğe vemi llar - sezerek tü. Cengizin yasasındaki maddeleri, yabancı memleketlerin idaresine dair olan türeleri derhal tatbike başlamışlardı. Moskovanın Gran- sadık olan valisi: halka yiyecek vermiyor, erzak anbarla- rını yalnız asılzadelere açık bu- lunduruyordu. Menkü enince, bütün erzak anbarlarını açtırdı, halka yiyecek ağıttı ve zindanlarda bacaklarına zincir vurulmuş suç- suz mahkümları serbes bıraktı, Miami yanındaki kumandan. bunu öğri han bana, gittiğin ma, H Siz de benim gibi hareket edi- nizi» Diyerek öğüt vi Moğolların elsi zabtın- dan sonra, eskisinden daha çok telâşa düşen Grandük, diğer oğul- ları (Vezolof) ve (Mestislaf) 1 payitahtı müdafaaya memür bı- rakarak yerı ai Gong sunun bat rek Mol ir. mağına dağa ilerledi Ge le lük Jorj, Mologa ırmağı ayaklarından biri olan (Stin) su- yu kenarında ordusunu kurmuş, kardeşlerinden istediği iği oimdadı bekliyordu. (2) Kiyef prensi, Grandüke ya: cı bir kuvvet göndermişti. Di- beş bin kişilik bir kuvvet gönder- diği haberi gelmişti. Bu ies kuvvetler (o vâktinde (yetişir: Grandük geniş bir nefes alabiler ceğini umuyordu. uki Moğollar, daha önce- den, Vilâdimir önlerinde görün- © Halbı (Arkası var) k, ordularına Eememden tayin etmiş ve kü- Her akşam bir hikâye |) v i Biraz yalan My çok severim. Onun Başına e felâket gelmiş olmasından ko: — N o hayır ola? Eğ Bir kavgamı? — Keşki öyle ildem a Bazu- larını göstererek)” o zaman ben karşımı akinin. gözünü Sane yüzünü gözünü muna çevirir- dim! Halbuk a bütün bun- lar benim başıma geldi. Keşfet bakayım, kim yaptı bana bu işi? — Bir türlü tahmin edemiyor- dum. Karım! Karim! Hayretle haykırdım: — Karın m Sen onu u bana ei en iyi huylu, en ince tatlı kadını diye anlatıyordun iyahzin mahzun başını Ben > öyle zannediyor-- dumiHer halde karı kocanın tatlı tatlı geçinmeleri ahlâklarının bi- ribirine uyma: m Mübeccel ile bildiğin gibi; gayet i iyi anlaşıyor- duk, gayet iyi yaşıyorduk. Fakat doğru sözlü olmak işte başıma bu hali getirdi. Yüzüm gözüm tırmık içinde kaldı. Hilminin ğin merakla ba- kıyordum. O beni üzmeden, ba- şına gelenleri anlatmağa başladı: — Sana hikâye edeyim de ku- lağında küpe olsun. Günün birin- ra ve adres defteri duruyordu, Mü- m öy- | / etmişti. | ne bir iş bulmak için müracaat işe. — Ne işi? — Kâtiplik falan — Nasıl kadındı, e mu- sun? — Genç, seyiyaki ii kadın. — Mi âlâ Karım yüzüme o eri ki tim. O sualle — Nasıl oldu d ar mânalı kızardığımı hisset- erine devam etti: bu güzel ka- mışsın. Şüphesiz kendisini kale- me yerleştirdin, değil mi? Hayır. Zaten işaret koyu- ünkü bir kaç | kere geldi. Bizim Hayri beyden - l ir de tavsiye getirdi. Ben de kendisile meşgül ul olacağımı ona östermek için | müzik plâkları, 20,45 Kansik konser, R . 4 Eylül Çarşamb İstanbul, 18,30 Fransizca 18, ans e ,10. Menoloğ, in I Halide, 20,10 Konferans, 20,30 reği, 20 Piyano a şarl m Koni 22.45 22,05 Radyo or 23,15 Yabancı dillerle" Konser. 50 Kabare numaraları; yalar 22,45 Süel müzik, 24,10 Caz ln kli 20, 50 Rapor, 21 Piyano konseri, 23 K”* r, 24,05 Dans Roma - Napoli - Bari, 21,15 Karısık Rumca yayım, 21,15 rafından sö sı 21 21,45 - iy iş Bükre vi 15 plâk ve m mlar, “Oo! Demek “birkaç kere. se geldi gördü? — Kıskaniyor musun ayakk; — Hayır. Yalnız işi anlamak * hoşuma gidiyor. — Anlaşı y bir şey yok, ser, 20, 20 BR e 45 öi Yy plâk ile ? iyi a 23 Roma - dyo salon Mn 19,15: kon Puccininin € utterfiyş “ope- e hafif xE. apeşte: di yz ei es i la li Bari 214 nin «Manon Yer operası, mi duyumlar, yavrum. Hayri beyin tavsiyesi üzerine ben de Kendisini bir ban- ka müdürüne tavsiye ettim. Bir iş buldular kadına, Orada çalışı- yor... Artık için rahat etti ya? Yoksa sözlerime inanmıyor mu- sun? — İnanıyorum amma... Bu ka- dını sana Hayri beyin tavsiye et- tiğini ben nereden bileyim? — Kolayı var, yavrum, Şimdi telefonu açarım, Hayri beye işi söylerim. Sen de öteki ahizeyi ku- lağına tutar, vereceği cevabı din- lersin. Karım büyük bir sevinçle boy- numa sarıldı. Beni öptü. — İşte ben de böyle bir cevap beccel her zamanki gibi mi çöllere İstemem, kimseye ma Ski ense 7: bini; sormağa e kt tü, y 1 Dedi. di. Kendi elile yaptığı birde | ti diye ben de sevindim. Nöşeli karamel varmış o akşam bunu | bir yemek yedik. Fakat yemek- müjdeledi. ürarindi ei seve- | ten sonra, geldi kucağıma otur- rim. hu. Mahçup ve şımarık bir ço- Elimdeki işi bırakamadım. İki üç dakika sabretmesini rica et- tm. Ben kâğıdları okumağa de- vam ederken o da odanın içinde sessizce dolaşıyordu. Bir aralık gözü küçük muhtıra defterine ilişmiş olacak ki onu eline aldı, karıştırmağa başladı. Biraz son- ra, yanıma sokularak defteri ba- a uzattı: — in yanına neden böy- le zaid işareti koydun? diye “De baktım. Şu adresi gör- mi Nazlı, Asmalı sokak, numara 45.» kurşun kalemle bir de zaid işareti vardı üstün Fatma Nazlı? Bu ismi hatırlamı- yordum bile. Başımı kaldırdım, gözlerim dalğın, ei müddet dü- şündüm. Karım büyük rakla yüzüme bakıyordu. Niha- yet: — Ha, anladım! dedim. e anladın? — Bu ismin kime ait olduğu- nu... Bu genç bir kadın. Kendisi- cuk gibi: — Haydi, dedi, Hayri beye te- lefon et! — Ah bu kadınlar! diye mırıl- dandım. b ei aldım, Hayri beyi buldum — İki gözüm, seni tuhaf bir şey 'için rahatsız ediyorum. Hani sen bana Fatma Nazlı isminde bir genç kadın * tavsiye etmiştin. Bu hanımı senin bana tavsiye et- vE karim ağzından işitmek is- “Telek fonda bir konuşma, hid- detli hiddetli sesler e gibi ol- Hayri beyin i tereddüd Nihayet Bee bir suret- ie — Kimden bahsetiğinizi anlıya- AKŞAM Abonelerine kıymet'i kitaplar hediye ediyor Bu fırsatı eyyam sanız hem Türkiye- nin en mütekâmil bir gazetesini oku- SİNİZ. ağustos eğik 30 eylül ta- iye iş ile dil lerine e 1 senelik abonelere: 300 kuruşluk bedava kitap aylık abonelere: 125 kuruşluk e kitap, 3 aylık aboneler: 50 kurusluk bedava kita; Ağustos ve eylül zarfında zl temize abone yazılacak veya 1 cud e uzatacak ze hal AKŞAM. Neşriyatının bir lut si gönderilecek ve abonelerinin müd- “| olan miktar ki- tapları “s © “ bildirmeleri kendilerinden rica. edilecektir. ai dikleri Mimi > ücreti idaremi tarafından Ye rine gönderi pe AKŞAM gazetesi- nin ikramiyeli abone müddetinden istifade ediniz ! mıyorum. Ben size hiç bir kadın yollamadım, dedi, — Telefonda bir tokat sesine benzer bir şaklama oldu. a- bere kesildi. Bunun ne olabilece- ğini düşünmeğe vakit kalmadan V Alçak! tanma- Gi bl yalan söylüyorsun! üçk kardeşi ni ri , e kendisi- ne yardımcı ola - Menkü, Ha; tiyan lele çek çalışmışlardı F. 121 ii e - Muraja - (Menkü- nün Vilkdimis dükalğını istila” fazl) , kırmızı tırnak- ei yüzüme barlrıykal Ertesi sabah, Hayri bey gelid. — Deli misiniz? diyordu. Böyle şey insana telefon edilir mi? Ka- her şeyin farkına vardı. Şim- di boşanmağa kalktı. Yaptığımız işi beğendiniz mi? Bizimki boşanmağa kalkmadı. Kendisine nihayet hakikatı anlat- mağa muvaffak oldum amma her halde bana eski emniyeti kal- madı ve ağzımızın tadı bozuldu vesselâm! Gülerek: — Anlaşılıyor ki, dedim, doğ- ruyu söylemek her zaman fay. ka bir parça yalan atmalı! Hihâyeci EN. İĞ a NE meal