frika No. 55 " w ş v ” - ig dine A Mae Eğ | geri sa Annesi 9 ii TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR bir bikâye nn, 18,30 Almanca de 1850 CENGİZİN OĞLU | 2 zn eee ” İSKENDER FAHREDDİN Mei imei. el ile e b ai 3 San ke beder - ez E (Aksu) yarışı kazanacağı sırada, (Turakina) nın © araya ve bir fitne gür e Mersa oşuda birinci gelmişti | Yarışta gök m eyircilerin t inlerine ve ere sa, Aksunun bu ta birinci gelemizezeği anla- ıyordu. ır atlı binici epice seride kak i ii üstünden iki kerre siiri lerdi, Üçüncü atlayışta da am at i e gelirse, Mersa bahsı kazan: ta, iL. başlıyan hafif bir gürlemesi (1) Oktay başta üzere bütün Moğolları uştu. i ozal başlıyan azgın fır- nalardan kopup gelen sert'rüz- âr Oktayın yüzünü okşadık- Uğursuzluk başlıyor.. Aksu bahsı kaybedecek, Di iye söyleniyordu. ök gi Yurdumuza uğursuzluk ge- bu adamla, Aksu gibi toy çocuğun boy ren kalk- e olduğu halde, bu yarışta o herkes gibi, Aksunun geride na sinirlenmişti. — Neden elli küp şarabı ve w u sl Diz m? a nmesine yol açalım?. ye İ imaklen ee mey- da hep bir ağızdan yükselen | si ii .. Gayret. gay- tün gözler Aksuya çevrilmiş- kanlının atı sanki birden nip uçmağa başlamıştı. binici, en atlıyı çok e bırakmıştı dumana itırarak EE iv yın yüzü gülmeğe başladı. izin oğlu: buk.. bana bir tas şarap çok kendisine baktığınin a bile değildi. iy ZI . andırmak fırsatini kaçır. , y, aymaz ve dalgin bir v İğ: halde, gözlerini, karanlıkları ya- ran binicilerin gölgesine dikmiş bakarken, Turakina, yavaşça ha- nın dizini ais i görüyor musun? Ak- sunun bime görünce in kin, Oktay hanın mağlüp olma» ması için, elbette Aksunun kazan- m Oktayı şüpheye düşürmüştü. sunun güzelliği zaten bütün sarsan dilinde dolaşıyordu. Turakina n yü- reğinin kimini iç için rca gözü“ nüzle e ya?! iyerek önüne ba Bu vay bi eği ça çi- karmak içi Ok gibi davranarak, ateş yığınını at- lamak üzere olan Aksunun atınin önünde yere kapandı. atı birdenbire devrildi.. ve Aksu bir kaç adım öteye fırladı. .. kolu nun üstüne düştü.. can acısından bağırmağa başladı. irciler askere rak küfür ediyorlardı. Mersa bu sırada arkadan yeti- ik sıka- şerek ateş yığınını atlamış ve bah- k sı kazanmıştı, Meydanda toplanan halk: — Bunu saymayız.. Aksu yariş- ta 2 geliyordu. yirciler bu vuruluşun Miri değillerd — Şaraplara yep Aksunut er yok. Mersa kazanmiş sayıla eyer sezme gittikçe Zalıyordu. Mersa tamda in erek göğsünü kabarta kabarta hanın yanına gel. mişti, Oktay ayağa kalkfi.. Kaşlari çatıktı çö — Mersa kazandi. Diye bağırdı.. seslendi: — Haydi, yürüyün! Yariş bit- andi... sonra Karilarina imei e. ei vurgun M ersa ertesi gün yal dan ayrılacaktı, Mersanın Ankinde gözü kal ıştı. O, Ankini elde etmeyi düşünü- yor, Fars ilinde onsuz yaşayami- yacağını anlı, Mersanın çok becerikli bir şağı vardı, Mersa uşağına derdini açarak: — İçim yanıyor, dedi, Anki ne lum, Onsuz buradan ay- rılmak istemiyorum, Uinli — Neden kederleniyorsun? -di. ye cevap verdi- ben onu kolayca kaçırabilirim, — Sahi mi söylüyorsun, can?, : (Arkası var) yurdlarma © uğursu: «Moğollar, eldiğini, gök slime Md bir adamın 4 Birdenbire, karşıdan gelen bir kadın ii endi kendisine: «Lâman!» dedi «Evet ta kendi- sil Kadın, kimseye bakmadan, ile- zayi devam ediyordu. Ne- loğru biraz ileriler gibi — Yağ m dedi.. « az geri çekilerek ken- disine ide teklifsizce hitap eden ai zalim, dedi. Ben Necip değil miyim? Gerçek mi? (Bunu söyler- sdudaklarikl, bir tebessüm parıldıyordu) Necipsiniz ha!. — Şi : Kumlar üzerinde, karşı karşi- biribirlerine bakı» yorlardi. K ad dud yeri mütereddid bir tebessüm sağma ciddi idi, kaşlarını emip tı. Kırk yaşında olmasına rağmen Sadin taravetli, genç bir çehre- si vardı, Gözleri parlaktı ve gülü- ZA — Size burada tesadüf edece- andır ii erim Gi — Yirmi sene! Az bir şey de- gil, Fakat size baktıkça İlayillin artı — Neden?, — Gözlerime İnanamiyorum. Karşı karşıya e hal- de, Lâman değil bu di ın neşe ile e verdi; — Hiç merak etmeyiniz, eski Lâmanım, — Bir tarafa oturalım da biraz hep okunan gözlerle onu epice süz- dü. Kadın neşe ile: — Sizi gördüğüme çok sevin. im, Necip, dedi. Her zaman si- zi hatırladım. Hattâ geçen gün bile düşünüyordum, ecip kadının bacaklari eski inceliğini ve zerafetini muhafaza ettiğini görüyordu, Bunlara dal. miş, cevap vermiyordu. sordu: — an zannede- rim, değil mi?. — Hayır, evlenmedim, yö &iz7, Lâman gülerek cevap verdi: — Hâlâ koca arıyorum. Artık Metres gitti, öyle münasebetsiz şeyler bişbeira İhtiyarlık nerde siz nerde! Bak a... Bana bir rü. ya gibi geliyor. — Ben de bir daha görüşece- gimizi hiç aklıma e £ ettik, deyim, iri, aradan üç hizmetine aim mazdı. Gö Gillerken göğe bakana bile elim vermezlerdi.3 yahud muahaza ifadesi yoktu. Yalnız merak okunuyordu, ilâve etti: — e e bir zaman anlı» yamadım — Söyliyeyim, Lâman, Size iza- hat e fırsatı çıktığına çok memnunum, Şu ve ” kt kendimden ne kadar işi e nasıl ll bir bilset sem Yirmi sene evvel, Necip yirmi altı, Lâman yirmi yaşında iken, i komşu sev- > ikisi de ayni mahallede, oturuyorlardı, lm p ” 0 ada süsünü için geçikirken kayın annasile o- turur, lâf atardı, Yavaş yavaş, Necip içinde bir üzüntü hissetmeğe başladı. Bu üzüntü gittikçe çoğalmıştı, âde- ta bir azap teşkil etti, Zihninde burgu gibi bir sual onu her da- kika rahatsız ediyordu: İnsan Şiş- man bir kadın ile nasıl yaşıyabi- lir? diyordu, Lâman günün birin- de küp gibi bir kadın olacak. Vakıa sıska kadınları hiç sevmem, tombullardan hoşlanırım amma küp gibi bir kadina da nasıl ta- hammül edilir?. Kaynanasının manzarası ona bu endişeyi vermişti. Artık bu dü- şünce gece gündüz ona musallât olmuş bir kâbus idi. Salonda oturup da Lâmanı beklerken göz- leri hep kaynanasına (dikiliyor, «şimdi annesi nasılsa sonrada Lâman öyle olacak!» diye düşü- nüyordu. Onun için, günün birinde, hiç man, dedi. Ben saadetimi kendi elimle mahvettim., Bir saat kadar, karşı karşıya oturdular, mazinin hatıralarından bahsettiler, Nihayet Necip kara- rını verdi: —Lâman dedi, budala gibi zi- yan ettiğimiz bu uzun senelerden a müşfikane baktı, Başını ilidir — Saadet elimizde idi, fakat o tali kuşunu uçurduk, Necip, Ba- na tekrar evlenmekten bahsetme- nize teşekkür ederim. Fakat dün- ya değişiyor, zaman değişiyor, on- larla beraber biz de değişiyoruz. — Lâman, biz biribirimiz için m Kabahat benim- dir. Afi kim mahzun le m salladı, r red © Nesip. onu firin. den caydırmak için yoruldu, yak vardı, fakat hiç bir şey fayda et- medi, Dostane bir veda ile ayrıl. dılar, ves Necip Yeşilköyde otelde idi. Flor- yadan onunla gelinceye kadar hep maziyi, elinden kaçan saadeti dü- şünüyordu. Içinde büyük bir ha- raret vardı, B. a kuş ş gi- bi yanıyordu. Dışarıda, kezilak da garsonların konuştuklarını işi- 22, 10 Muhtelif plâk n Elim. 13,55 Konser, 14,35 Konser, 18 Plâk, 19,15 Plâk, 20,20 Plâk ile muhtelif ulusların dans- bebe 21,15 Radyo senfonik orkes- si, 22,15 Konser, 23,20 Müzik (Rö- Varşova, 20,30 Piyano ile Leh mi 20,56 Sözler, 21,10 Rahmanine. Kuartet konse- Budapeşte, 20 Plâk, 21,30 Puccini- nin <Tosca> operası, 23,10 Çigan mü- ziği Breslav, Almanları için ya- yım, 2I, is era a 22, Ve Ke- man müziği, 23 ik halk müziği ve ai eş, 13-15 Gündüz plâk yayımı ve duyumlar, 18 Hafif orkestra müziği, 9 Çift e eman ve pi- ve 45 ari Sail santöz tara” yl ar 20, a e Dd 21, müzik dönümünden ötürü monik bakımın müziği. eserle#hden filhar- konseri, 22,20 Balet Budapeşte, 20 Opera orkestrası, 20, 45 Dış duyumları, 21,05 Karı: 2 V Eği oi “nüzik, 2 Ulusal rkılar, 21,45 nine 23 Tnjedik | bir piyes, 23,30 Dans müziği. kuruştur. Için yirmi beş kuruşluk eye göndermek lâzımdır. Ekle. 8 — Hıdırellez 66 İkindi Yatı Akgam z 67 “asl 4 836 12 200 | Va 220 437 12191619 19483143 İdarehane: Babiâli civarı Acımusluk Sok. 13 No. diyordu. Birisi soruyordu: — Nere; se e Niko? — 22 numaradaki Migo yüzlü su istedi, onu #etirmeğe gidiyo. m, yari soyunmuştu. Arka. sonun bi işidince, bir- denbire gözleri aynayı itti, Kendisi i o gün, arkadan n ve an- dokundu. Altından bir iki 804 şesile içeri girdiği vakit hâlâ dal- gın dalgın aynada kendisini sey rediyordu. Hikâyeci