Amerikada, cumuriyetleri ayıran sınırlar gözle görünmez. Birçoğu G manevidir. öze görünmiyen bir çizgidir. Resmimizde Peruyü Bolivyadan ayıran iki kocaman kaya görüyorsunuz. Hoş vakıt geçirin Bayan sabahleyin kalktı, elini I yüzünü yıkadı, giyindi. Kahvaltı masasına oturdu. © Oh!... Karnı da acıkmıştı, Ra- fadan yumurtalarını yiyecekti. Bir tanesini kırdı. | Çok pişmişti. Hemen hizmetçisine seslendi: Kız! — Efendim? — Bu yumurtalar çok pişmiş. Kaç dakika kaynattın. tı dakika, dememiş miydim? — Demiştiniz amma iki yumur- ta vardı. Üçer dakikadan altı da- ika kaynattım!... yap Çocukları koruma Unun tartıları var. Çeyreği atıyorzu- nuz, kaç kilo geldiğinize dair bir mukavva parçası çıkıyor, Geçenlerde bir arkadaş, Şirke- tihayriye iskelesinde makineye çiktı, çeyreği attı. Makine işledi, mukavva düştü, Bir çeyrek daha attı. Bir mukavva daha düştü, Bir daha tartıldı, makine gerie işledi. ; Bunun üzerine memurlardan bi- rine sokuldu. — Baş memuru görmek istiyo- | sun diye talebeler bedava okutu- Mayor ve okullular, bakaloryalari- nı almak için Paristeki liselere | vuruyorlar, Amma nasıl? Kalkip | Parise gelmiyorlar, Hayır, tayya- bre ile bakalorya sualleri kendile-. rine gönderiliyor ve cevaptur da Ben sana üç dakika Kaynat | — Ne yapacaksınız? — Lâzım. — Biraz bekleyiniz, işi var... On dakika sonra baş memurun 7 İsim: Çözümü: — ———— — Tarih — 6 Temmuz 1936 Bu atın binicisini görüyorsunuz amma, sahibini görmüyorsunuz. Acaba sahibi nerede? İİ ve Bilmecemizi doğru çözenlerden birinciye: Büyük bir elektrik fe- neri, ikinciye: Güzel bir mürek- kepli kalem, Üçüncüye: Asyadan bir güneş doğuyor eseri, ayrıca 200 okuyucumuza da başka başka armağanlar verilecektir. Kedi köpek gibi derler. bir zaman. Bugün artı, k kedi ile köpek demek, barı Bu deyim gaçimsizliğe işaretti, amma arış demektir. Şa resme Bakınız, koca bir Buldok köpeğinin yanında tekir kedi yor. ne de güzel duru Meşhur muziplerdendi. Bir gün otobüsle Edirneye gidiyordu. Ker- şısında oturanlara ne yapayım diye düşünürken, kadının kocası 1sma: odasına girdi, Üc def reği attım... Baş memur sordu: — İşlemedi mi? — Bilâkis mükemmel işledi. — Öyleyse ne istiyorsunuz? er zaman sizi işlemiyor di- ediyorlar, bir kere na- sılsa işlediği için sizi tebrike gel- meği muvafık buldum!... Ve soğuk kanlılıkla çıkıp gitti, se Çok cimriydi. Bir gün bir re- sim çıkartması lâzım geldi, Hem de ayakta bir resim, Pantolonu- na baktı, çok buruşuk. Bir ütücü- ye gitti, Sordu: — Pantalonu kaça ütülersiniz? — Yarım liraya, — Öyleyse size yirmi beş kuruş vereyim de yalnız bir bacağını ütüleyin, Ve ilâve etti; — Yan durup bir resim çıkar. tacağım. sez — Ben birini tanırım, şarap İçiyorum sansın diye suyunu kır. mızı bardakla içer. — Bu bir şey değil, ben birini taniyorum, yelkuv iğne eski- mesin diye saatleri işletmiyor. > — Sizin söyledikleriniz bir şey i, irini tanıyorum gözlük- leri eskimesin diye gazete oku- muyor! Nuhtan kalma sokaklarında Bu resim Batı külere pek az benziyorlar değil mi? — H g- gimiz otelin karşısında birini asa- caklar, dedi. — Ben o otelde kalmam öyley- se.. Bunu duyan muzip hemen atıl- &3 — Benim yerimde olsaydınız aldırış etmezdiniz. — Neden? Çünkü ben cellâdım, İpini ben çekeceğim... Hattâ bazan gü- nahsızları da asarım. — Aman demeyin!... Uzun zaman cinayet işleyip idama mahküm olan bulunmaz- sun Meselâ yarın asılacak adam da suçsuzdur. Misi... Karı koca, Edirneden evvel in- diler ve arkadan gelecek baş- ka bir otobüsü beklediler! Bay Abdülvahap boğazına çok düşkün arkadaşlardandır. İyi yer, çok yer ve yerken insana iştaha verir. Dört döner, sekiz patlı- can dolması, yiyip on iki hoşaf iç- tiğini gö r vardır... Kendisi de yüz yirmi kiloluktur. Bir gün bir dostu: Vahap dedi, bir — lo keşfettim. Bir yemek yeniyor, bir tayyare ile alınıyor. Boa yılanı bazan altı yedi metre boyunda oluyor. Bu hepsinin en güzelidir. Boa yılanı dokuz metre uzunluğundadır. Bu kadar uzunu pek ender görülmüştür. Bir nesinde teşhir olunuyor. Ağırlanması güç bir misafir ni / Resimde gördüğünüz at cambazha- | | Gölgede okuyun İ yemek yeniyor, bu kadar derim sai na... Bunları söylerken bir taraftan da parmaklarını yi Vahap merakla sordu: — Nerede bu lonkata? Arkadaşı adres verdi ve etresi günü o lokantada buluşmak üze- re sözleştiler. a 4 Nİ, Bay Vahap geldi, camekândan baktı. Arkadaşı oturmuş, yeme- ğe başlamak üzereydi. Bay Vahap telâşla kapıya da- yandı. girebilirsen gir!... Kapı dardı, Bay Vahabın göbeği sığ- mıyordu. Arkadaşı seslendi: — Çabuk ol, bundan fazla bek- liyemem!... Bay Vahap bir iki daha zorla- dı, nafile... Sığmıyordu. Lokan- tadakiler gülmeğe başlayınca bay Vahap seslendi: — Bana yandaki kahveye liste gönderiniz! Ve vede oturup karnını do- yurdu. pa — Sizi temin ederim, ki buda- lalık babadan oğula intikal eder. Babası akıllı olanın kendisi de akıllıdır. — İyi amma ben babanızı tanı- rım, çok akıllı adamdı! Değişen isimler ir değiştiriliyor . o, £JMX Norveçte Kris- | yi 4 landiyada Helsingfor Helsinki ol. da. Mesele bu kadarla da kalma- dı. Finlandiyalılar vatanlarına aile isim değiştirmiş, öz Suomi isimler almışlardır.