6 Kisan 1935 Tetrika No. 172 (BA Yazan: : İskender Fahreddin OS | Kanuni Süleyman, Kızılelmanın kesik başı önünde ağlıyordu: Senin gibi bir meleğe kıyan âdemoğlunu canavarların ağzında parçalatmak gerekl,, —. “Tez vurun Hamzanın başını..l,, İbrahim paşa, Süleymanın ya- nına girdiği zaman, padişah kesik ekinerek yürüdü.. Tanı- idde- istihzaya kim cesaret Bu başı bana göndermenin mâna- sı nedir?. İbrahim xe pi ete pa- dişahın yüzüne bakıy . Diz- lerinin bağı ç çözülmü ak buyu: bütmli padişahı kisin çalışıyordu. Kanuni en uammayı sen de mi hilledemodin, a İbrahim?. Diye bağırdı. İbrahim. paşa padişahın beni kuşçı den ve kimin amk idin geldikle. rini söylemiyorlar, Her şeyi in- kâr ediyorlar. Kanuni Süleyman hiddetle ba- ğırdı: — Tez getirin o herifleri bura- a... İzzet bey padişahın odasından çıktı... Bahçe kapısına koştu. İki leyen, saray nöbetçilerile kuşatıl- aşti Yet bey leventlere: aydi, yürüyün! dedi, padi- ayı üren adamları pa- dişahın odasına götürdükleri za- man, cellâd yel Halil de oda kapısında bekliyo Levendler kara Halil kapıda gö- rünce biribirlerine bakışarak tit- rediler, Padişah: — Bohçayi siz getirmişsiniz... Neden inkâr ediyorsunuz? Bunu size kim verdi? Buraya kim gön- derdi?, Diye sordu Levendler önlerine bakıyorlardı. aşa kapıda d .. İçeriye gel!. a Halil içeriye girince le- “eileeli yelkenleri suya inmiş- meyiz, Bize bu bohçayı reis verdi. Mir çiflik kaymağı olduğ di. : Gi yere el ve padi- ayaklarına kapanarak yal. apa varmağa başladılar: — Bizi e izin bir suç işlemedik. Ne e delim? Reisimiz iri dedi, tirdik. Verilen emanete nasıl 2 sürebilirdik? Seri im paşanın yü- züne b reis donanmanın ile- ri ae biridir. Bu kadın başını bana gön yi ne demek istemiş acaba?.. brahim paşa bir müddet dü- gülümsemeğe nder- n Ki sonra, bi şladı: — Pİ rm kulunuz her şe- eşfettim. oArzedeyim, dedi, em Yedikule mesiresine git tiği zaman orada sağa amza reisle (Kızılelma) ya raslamış. Padişah gözlerini ili sor- du: — Kızılelmaya mı raslamış?. — Evet padişahım! Hattâ on- ları bizim Elmas ağa bile görmüş. Ben Altındala inanmamıştım. Fa- kat, Elmasdan hakikati Oöğren- dim ibi brali im paşa bu sözleri eöyler- üzerindeki iri siyah beni görün- ce bağırmağa başlad şladı: — Kızılelma... Kızılelma... Ta kendisi. en paşa bu iğrenç cina- n iç yüzünü meydana çıkardı- üiden memnundu, Fakat, Süley- pek ziyade müteessir ol- duğunu görünce: — Bu adamlara yol veriniz de e arzedeyim!. Padişah kesik başı nünde diz çöküp oturmuştu. Kuş- çu başıya: — Halvet olsun... Mi seslendi. Odadakiler bi- yl dışarıya çıktılar. Vezi- riâzam — Sevki dedi. Yaptığım tahkikata e Hamza, Kızılel- maya gi li vermiş. Akdoğanın İspanyollara esir düştüğü haberi ğü gelince, Hamza bu kadına musal- lat olmuş. Halbuki Kızılelma çok namuslu bir kızdı.. Akdoğanı çok sevdiğini herkes biliyordu. Ham- dönmüş olacak ki, kızcağızdan öç almak için, başını eke ayırmış. Buna başka türlü vekile- mez. Ferman iie dal Ham- zayı yakalayıp getirsinler.. Bu- nun mânasını kendisinden öğre- nelim!, özü Süleyman: — Tez ie yakalayıp ge- e EN aza giri a ord — Zavai ie Sen nm böyle mi görecektim? Ya- nımda kaldı; müddetce seni ir de le incitmemiştim i koklamağa kıyamazdım! Hamza haini bu güzel başını o mis ko- kulu pembe beyaz vücudünden nasıl ayırdı?. Ve gözlerinin Ki silerek ve- ziriâzama döndi — samey ti Bu vet Hamza koparmışsa, un başını da koj ae göüerin, As dalet yerini bulsun! ibrahim paşa çıktıktan sonra, Süleyman Mar yüzünü iyice sildi.. Saçlarına yapışan kan pıhtıla- rını attı ve uzun saçlarını okşi- yarak: — Ne talisiz başın varmış yav- rum! dedi. Ben senin sırma telli cuğum! Se- nin kiv gün pencereden, bahçede AKŞAM Her akşam bir hikâye & Aldatış j Cazband başlar başlamaz ye- rinden fırladı, Bayan Yıldızın ö- nüne dikildi. Yıldız etrafı siyah uzun güzel gözlerini kaldırdı. Gü- lümseyerek Nadir tı, Bir şey ylemeden dansa kalktı. Nadir kolunu genc kadının güzel beli- ne doladı. Barın yan localarından birin- den aşağı tutulan mavi projektö- rün mavi ışığı altında, sanki ma- vi bir rüya içinde imiş gibi dön- meğe başladılar. Yıldız maviler giyinmişti. Mavilikler içindeki bu mavili kadın Nadirin günlerden ri, ayi rin derin ii rim genc kadmın kulağına eğildi: masmavi ışığın vi sizinle böyle ömrümün kadar dönsem Sezal lcağmi Genc kadın göğsü fıkırdıya- 'kmayın... Çabuk yoru sanki — Sizin yanınızda bila ütün gencleşiyorum. Sustular... Mavi ışık o kadar ici idi ki, bu tatlı rüya daki larını konuşmadan geçiriyorlar- Cazband susunca el çırptılar. Valsi — kere daha tekrarlatıiar. Şimdi projektörün önündeki ca- mi değiştirmişlerdi. Bu sefer tu- runcu bir ışık etrafı yarı aydın- ordu... Nadir: böyle içimden bir iki kelime ile a Yem ne büyük bir sa- adet. um, SİZE çok Sole yel isterim ki.. ei gene fıkırdadı: n boş muyum EA an dolu. Nadir genc Kadinin gözlerinin içine baktı: — Sahi doku mu?.. sanki... — Hem dı Projektörcü arma ışığı tam onların üzerine tutuyordu. Daha kili daha loş ir ta dön- meğe başladılar, Nadire: — Bu sözünüz... Halbuki benim size Beni öyle şa- sözünüzle bütün salar ber- bad ettiniz. Yıldız ayi şeytanca gülüşile: — Niçin?... dedi. Kalbimin ki- minle dolu olduğumu neden 80r- muyorsunuz?... — Neye e Bu bana ne temin eder ki... — Belki sizinle dolu... Genc ka bunu söyledikten sonra utanmış gibi başın! m öteki tarafa iie “Nadir 'asına bir şey üş gibi kre do! çektiğini gi verdiğini sezmiştim. aydan çıka bilir nerde? Senin gibi bir mele- ğe kıyan ad. oğlunu, ri arar parçalatmak ge- (Arkası var) mişti. Tam bu anda vals bit ti, İl projektör söndü. Bü- ışıklar dı. Yıldız yerine doğru ilerlemeğe başladı. Nadir: Sahi mi Möylüy ersin Çildracağım.. lerinize ina- namıyacağım... Diyerek arkasın- dan geliyor Yıldız: — Yarın sabah.. . dedi, erken- enceremin eş geliniz. vebnll imiz değil mi? Bahçe e Bahçeye at- Bane tırmanırsınz... Jülyete gelen Romeo gibi... Masaya yaklaşmışlardı. Nadir fazla soramadı. Hep kol ii Erken kalktılar. İki mobile taksim oldular. Şişli- en öteye yeni yapılan bahçeli menim doğru yollandılar. r hâlâ mavi rüya » ğa idi mani güzel kadınla ei yor gibi Kam tatlı bir sesin akis- leri kal ma aran al kı yaly ii. KARLA ütün gece yle neler kurmadı. Dİ se yaşıya- dı. Beraber günleri ne gü- zel Mi hiç, kia par eki ei rarak yataktan fırladı. traş oldu. Yıkandı, giyindi. Yi konun bi Yıldız e şık bir ev eke sile balkonda göründü. a Nadir Romeo gibi tırman- Balkona çıktı, Yıldız kahka- a gülüyordu: — Buraya sizi niçin çağırdım biliyor musunuz?... ,B . Nisan 1.. ii .. Şevketi e si ni: nl Nadir eğer balkonun kenarına tutunmasaydı, aşağı düşecekti: — Teşekkür ederim bayan Yıl dız... dedi. Geldiği gibi aşağı kaydı... sss O kadar mevmid olmuştu ki, Yıldızı unutmak için hemen seya- hate çıktı. YL genc kadını bir türlü unutmak kabil rem du. Senelerce dünyayı dolaştık- tan sonra köşke geldi... Kapının önünde bir sürü mektub duruyor- du. Bunları aldı. Arasında hemen Yıldızın yazısını tanıdı, Zarfı yırttı. «Bay Nadir, Size bir nisan balığı ıskarası yapayım dedim. Şevketl isan- ndığımı söyledi Tabii bu un için bu nisan balığı sallarayina Radyo 6 Nisan Cumarte; İstanbul, 17, vi İnkilâb dersi: Üni- versiteden nakil Yl saylavı met, 18,30 Jimnasi arcan, 18,50 Kl Piar 19,30 r türkçe sözlü radyo caz ve tango orkes- raları. m. 19 Çocuk prog- 2 ih musikisi, 24,20 Caz takı. mi, 1,05, Son duyumlar, iyana, m. 19,15 Halk şarkılar rkek korosu tarafından sen şarkıla ar, 20445 Film. sözler, 21,10 22,15 Büyük eni e musikisi, 724,30 Dâns musikisi, 7 Nisan P. İstanbul, i 17,30 Ünen nakil- he dersi - Manisa saylavı Hikmet Türkçe sözlü şan şadırcı adya caz Sizi ale rum. Mektubun alani tarihe ba- kın... 4 nisandır.. Bunu da puva- son da) sanmayın. Çabuk bekliyorum.» kendisini sevmediği değil, ketle nişanlandığı idi ha.. Fa- at mektub tamam dört sene ev- vwelki tarihi taşıyordu. Nadir deli gibi dişariya fırladı. Ke sokaklarda, Yıldızın ei önün: de serseri “serseri dolasi dönüyordi du. Nadirin kalbi duracak gibi oldu. Bu kadın Yıldızdı... Biribir- tanıdılar: lerini daha uzaktan — Yıldız — iy. “ — Seyahatte idim. Yıldız. Mektubunu daha bu Ne kudum., Acaba geç kaldım mı?.. — Hem de pek çok Nadir... Baksana AN — Evlendin m — Dört sene a Çocuğum tam 3 yaşında... Şimdi ke- camla gene burada oturuyoruz... a Sen pir misin,. ğ Birbirlerinden ayrıldılar... e tün hayatı bir nisan balığı y den Ke Eve döndü. enli mak için içmeğe bere .. Tele | fon çaldı. Yıldızın s — Allo dız... Sana gen me "Nadir... Üzü filân değilim... O iie in BİM nisan değil mi?. di Yarın görüşelim olur mu Nadir... Hem de uzun uzun.. Nadirin sevinçten iiriieleri bo- zulmuştu: — Bu da bir nisan balığı olma- sın Yıldız... 3 — Yok katiyen Nadri... Artık sana hiç hiç nisan balığı yapmı yacağım... Ömrümün sonuna kaz dar seni Mimi ecağ (Bir yaldız) di