4 Kânunuevvel 1934 AKŞAM Tefrika No. 56 BARBAROS Doğan reis (Göksu) İskender Fahreddin deresinde yaşmaklı zall ararken, bir ses işitti: “Yarın cenge gideceğiz!,, Doğan reis, (Göksu) mesiresinde neler Doğan kayıkçıdan çok daha iyi kürek çekiyordu. Göksuya umdukları saatten ön- ce varmışlardı. renin ağzı her zamanki gibi, zamankinden de . Uzun burunlu > Konak piyadeleri ve ee maf kayıkları gittikçe artıyordu. Beyaz gömlekler ve kırmızı donlu hamlacıların göze çarpan bir ahenk ve inti kürek çe- kişleri Doğanın hoşuna Oo, içre kadirgala rında cakları zencirli esirleri ör İmre bir müddet dalgın “e etrafına YADE son- ra, kayıkçıya sor: — Bu kürekçiler efendilerinin esirleri midir? — Hayır ağam.. İstanbulda hu- «usi konak k a çi kü- rekçi yoktur. 0 gördüği ln hepsi de aylıklı sz azm Doğan kendi kendi ine: gitmişti, kürek — Bu ne zengin memleket..! Diye mırıldandı. Derenin ağzındaki kayıkların arasına karıştılar. Derenin ii boyunu sekçılar kaplamıştı: — Taze simit., Kıtır kıtır... — ke kebap... ze koz helvan. Epey pidem nca li e — Yandan çarklı Az şekerli zârif olsun... Doğan, satıcıların dilinden ya- sağına soluna bakmıyordu. Kü. anım acaba hangi ka- ta? Doğanın yüreği çarpmağa baş- lamıştı. - bir kadın için - Doğan, duyduğu üzüntüyü içi: yacak kadar sabırsızlanıyor ve her gördüğü yaşmaklı kadına dik- katle Öle, —oOd Diye ayliiçoni. sarı bir sandal. Harem ağası ona böyle tarif etmişti: «— Sandalın içinde beraber ziyade harem ağasını araştırı- yordu. aksi gibi, bütün konak Me alarmda birer Arab vardı. Doğum Bu acet ağaları da Dele ER ne kadar çok benziyor Diyerek kendi kendine ak ğe a e. sarı bir sanda- Ta hey e göz attı.. İçinde otu- gördüğü harem ağasına benziyen ir Arab vardı. Acaba onlar mı?! Kayıkçıya: — Biraz ea sokulalım... De hay Doğanın yüreği kopacak gibi çarpıyor: da. İki kayık biribirine rampa et- miş gibiydi. Fakat, Doğan birdenbire, düş- e iye rem gibi sar- sıldı.. Şaşal Kayıktaki Arab bızlı hızlı era? — Utanmaz herif.. Bizi batıra- mısın? Yammıza bu kadar fazla sokulmakta ne mana var?! Harem ağası köpürmüştü.. Doğanın ai hem de iri dudaklarını şişire şişire bağırı- ordu. Doğan reis yanlış Şe çaldığı- nı anlamıştı.. Harem ağasının yü- üne dikkatl. tı, — Hayır. değil. Benim gör- düğüm Arabın çok sevimli bir su- ratı vardı. Ve kayıkçıya seslendi: — Derenin kıyısından gidelim.. Ortası arab saçına dönmüş. Ka- yıklar neredeyse biribirinin üze- rine bindirece! sö. Ben bu kadar si- ün sarılamıyordu. Akıntıya kapılmışlardı. ğanın fikri sahile çı «Sarı kayık» hâlâ sileyim yoktu. Acaba harem ağası onun- la ee etmi i? Doğ; ece Todorinin Ci- balideki emini rakı ii yi bir külhanbeyinin söylediği: Kamera kızları, , dire yıldızlar türküsünü b hetiriimii, İşte bir türkü daha.. Kamkalibir dölkanli; halının üzerine uzanmış. Eli şa- kağında., Bağırıyordu: çekti beni. divana; leymanal» «Bir kız için vana çek- öpmeden Süley- yla mek ki Tu türküyü düzel mamak ise başka türlü ri .. Sevgilisini padişaha Si ış! Doğan bu iki mısraın ifade et- tiği mana ile o dev- rin im m Kiya e la kalkarlarsa.. Beni de divana, sorguya çekerlerse..? Ben de bu türküyü düzen > sevgili. mi SERE. mı sal inürke; iii toj Mr be serial hep bir ağız- dan: #Yarın cenge gideceğiz, Düşman başı ezeceğiz! Li ortasında, açıp ge: > Diye bağlan Hiç De. ŞE — ize i çeken şu aslanların yanma git- | sem, acaba beni sofralarına kabul ederler mi? (Arkası var) İLK MEKTEP KİTAPLARINI AKŞAM Kitaphanesinde Bulabilirsiniz 121, Ankara caddesi ii ii > Balmumundan kadın j un kö; en İstanbula gel ba Be del liken Il lga: zünde bir parçacık olsun mai mıştı, hiç ın onun gözle bir kad nin derizliğine bakarak gülme- mişti. Memleketlileri onu büyük elbi- mağazalarından birine bekçi aları Dak yerleştirdiler ilk defa bu ucunu aktı, Da çi- çok güzel, W diği bir tarzda, ne ılık, ne tatlı, ne güzel, ne candan gülüyor, ba- kıyordu. kadın Dursunun ha- yatına giren — san &. Artık her geceyi iple ül He Mn sonra balmı eşimi karşısında geçirdiği uzun aşk se kadar tatlı şey yoktu. Sabahleyin dükkânın ke- Pei açtıktan sonra balmu- an mm önüne iskemle- e? atıyor, sigarasını keyifli ke- yifli tellendiriyor. Artık mesuttu, onun da - bal yo: namıyordu, Dursun da onun kar- Er öyle bitkin bitkin bakı- aron bir ses işitti: — Canım öyle mankenlere ap- tal aptal ne bakıyorsun?.. Yoksa canlı mı sandın tacaktı, Erimez. sym dük- 'kânı nklerini o açacaktı.. sy bunları lsd amma onun kulağına bile girmi- hep içerideki güzel gü- Tüylü, a bakışlı kadını düşünü- yordu. tiein me tlisi o güzel kıza mi sandın» demişti?. Canlı değil mi idi ki sanki?, Dayanamadı, sordu! — O gördüğüm kadın canlı de- — Mank Manken mi taş hepi © o. e 5 mumu.. Balmumundan e Balmumundan okadın!, Hiç işitmemişti.. O kadınları hep et- ten, kemikten i ibaret ime Va da mi Tevekkeli rm e. rdu. oynamıyordu.. O gün bir bahane bulub bir iki da ayni güzel gülüş. Güzel kadı- a bakarken &deta başı dönü- yordu. o iple çekti, hile saat hu. Bütün satıcı tıcı ie, eğil ii şanlar gittiler. Mağazad. lnız kalı a ei içinde va bakışlı, bal- undan kadınla yapayalnız ilerledi. . Artık doya undan kadına baka: 'akat ona bakmağa doya- muyordu. Yere çömeldi. Saatlarca seyretti, Balmumundan kadın ona şim- diye kadar hiç bir kadının kendi- sine bakmadığı, kendisine gülme- ii AŞİ e al vinç xn b abii boyla, uzun n simsiyah özlü bir b d bile - bir sevgilisi Mia aş bi ee Mi #i biz kaç tü. Dursun düşmemek için bir ye- rai kadın daha görmüştü re dayandı. ömründe böyle güzel a İeni di sevgilisi bunların kadın süreli Köydeki muh- güzeldi. Onun güzelli- tarın kızı kendisine bir | ğini mağaza sahi hipleri bile 2 Radyo 4 Birinci kânun kânun S İstanbul : 18-18,3 18,30-18,50 Jimnastik: 18,50-19,30 plâk neşriyatı: Sı Berlin (357 m.) — 19,30 yeni ope« Tet parçaları, 20,40 İaberlr 2 10 mo- ye lin başka, güzel vira giydiriyorlardı Artık kış gebiliği Bir gün Dur. sun bir de baktı, balmumu sevgi- lisinin üstünde güzel bir kürk manto.. Hayranlığı büsbütün art- tı. Kürk manto haspaya amma da yakışmıştı ha!,. Zaten o ne giyse yakışmazdı ki... O gece onu saatlarca seyretti. bary öteki ye aşka dair bazı şeyler öğren- miş, Arkadaşlar yaraklar aldı, Gül ret kürk eş e a genc kadının bileğine bu mavi boncuk- ları taktı. Lâkin DİY ia bon- cukları sevgilisinin bileğinden çi karıyordu. O! a sahibi Jarı görünce kızabilirdi.. Fakat bir gün Mağaza sahibi: — Bu ne rezalet. Bu şık tuva- letli mankenin koluna bu mavi cam boncukları kim taktı?. diye İleleie Külli; Derin: aylığı pıdan fırlatıp sokağa attı Lâkin bir gün Dursun ln hak de kıskandı. Mağazaya gayet ya- kışıklı bir erkek mankeni men > İrem saçları, göz! md bi binli gi tl nlar birime çek e ikisini karşılıklı hım! dedi. Yeni erke! ilen kene Ke şan kendi sevgilisi ai Onları kar- arı koca imiş gibi - gibi - bir de küçük ni koydular. ilmi ai camın m ir mesut bir aile yaşıyordu. Dursun buna tahammül a du. ş Gece olunca iki mankeni biri- birinden ayırdı. Balmumundan yakışıklı delikanlıyı mağazanın bir köşesine fırlattı. Sabahleyi mağaza sahibi gelince kıyametler koptu. Adam: — Bu münasebetsizliği yapan at ertesi gece Dur- sun v onları bi: ii vi yüzden herg zada — mağaza müdürü kayin çağırıyor, bir türlü nkenlerin niçin yer değiştirdiğini "anlıyamı yordu. u işten artık ümidi Dur: kalmamıştı. Sevgilisi elinden git- noloğ, 21,40 lü 23.20 konser, yi dans a : 18. 18,30 Fransızca ders; 18,30 - 19 Jimnastik - Selim Sirn, 19 - 19,30 Plâk neşriyatı: Dans rnusikisi, 19,30. 19,40 Dünya haberleri, 19.40 in 0 Balalaj e ve 1 ve koro hes etimiz i, 20,40 21.13 Plak beri Eki lela x beraber neşeli ens, 21,15 > 21,30) Bükreş (364 m.) — 13 plâk, 13,45 orsa - plâk, 15 haberler, 4,4 plâk (hafif musiki), 18 (Petru Rares), operası, 19 haberler, 19,15 radyo or- m 20,24 iz (şarkılar), 21) eserli iyano konseriş 21, 05 5 çarklar 22. 05 radyo salon or« kest 23 haberler, 23,25 konserin dail 7 m.) — 19,30 senfonik konser, (0 ev musikisi, (yaylı saz- ar mm a haberler, 21,45) milis senfonik. ki ER 10 haberler 3 30 plâk konseri. mn Fi Mağaza a bir kere on- ları evlendirmişi bahlai Sal rı mağazayı temizliyen- ler arasında kıvrak bir genc kız vardı: Ayşe... Ayşe ser çok fingirdeyordu. Dursun iri yarı kır. mızı yüzlü bir delikanlı a Ayşe yerleri eger bilhassa bali bacakla: öğsünü Dursuna ; teriyol eklinde sevgiliden ümidini kesen Durun r en için tuğu işinde cilveleşiyorlardı. Dur- ünden güne yek unutu yordu. Şimdiki etten ve kemikte; ehe ona daha sıcak Fear at Ayşe yavaş ve ka Vi Biraz sonra m raktı, Çalışmadığı halde Hee MN ni giyiniyordu. Bir müdde onun şoför- Eğ eden gümrük kol« cularından dosi dez tuttuğunu öğ“ rendi. artık kadınlar- dan iie Etli ve kemikli sevgililer vefasız şeylerdi. T. r eski m balmus wgilisine döndü. Mağ a“ d dan eski sevgili Dursuna e ilk günlerdeki gibi ılık ılık Esi alli tatlı gülüyordu. / un gene balmumu sevgilisin yecanla kapıyor. Gen dan ka ML Kari uzun tatlı saatlar geçiriyordu, Balmumu sev- gili, et ve kemikten sevgili, Ayşe- ge çok daha vefalı idi.. (Bir Yaldız) |