27 Eylül 1934 Sigaralar Beyefendi sigara içmezdi am- Fakat uşağı Mehmedin, n faykeciti ikişer sizarları aşırdığ ve bunun önüne geçemiyeceğini anlayınca, bir gün elinde büyük bir kutu ile geldi, karısına: — Hanım, dedi, artık sigar iç- mekten vazgeçtim. Sizarı bırak- Hum, onun yerine bir kutu şeker al- dum. Şeker yiyeceğim. Ve sigarları bu kutuya sakladı. Bir hafta sonra, sabahleyin Mehmet kahvaltısını getirdi, bey | » Birde iyarlardan geker kutusunu istedi, aş ne görsün... Sakladığı sekiz tanesi eksik, Uşuk söze vakit bırakmadı — Beyefendi, dedi, görüyorsu- muz ya dayanamadınız, gene sizar içmişsiniz! Vermek — Bir mukavele yaptık. Ben ba- Basının mağazasına. elli bin lira sermaye koyuyorum, o da bana kı- Zinı veriyor. — Ayol sen buna vermek mi diyorsun? Erkek — Eğer böyle gülünç etekler giymesey- diniz beni yenerdiniz.. Kiz — Eğer böyle gülünç pantalon giymesey- diniz kazanırdınız. MANİLER Hayali kaltoerdi Sevdaya salıverdi. Kalbimi çalıverdi. irmeli kız, Bereyi yana eğmiş, Aman ne şeker şeymiş.. Bu gönül seni sevmiş, Saçını örmeli kızı, Sen ol aşkın çiçeği Ben de sevda böceği. Gel seninle geceyi, Sabah edelim ey hız... Rahmi Karaca Denizde — Eğer seni sevmiyorsamı, di yerin dibine geçeyim! Dargınlık büyük yüktür. Sıra artık sendedir, Yazmazsan küçüklüktür. Deme hayır olamaz. Kadınsın bilirim naz. Fakat erkek şudur ki, Her zaman kovalamaz. şim- Bulunsun Nikolaki Köflehor oğlu kilise- ye girdi. Elinde iki mum vardı. Duvar- 'daki resimlere göz attı, sonra İsa peygamberin, ayağı altında çiğne- diği boynuzlu bir adam tasviri önünde durdu. Mumun birini, İsanın önüne, öte- kini de, o boynuzlu adamın önüne dikti, Bunu gören papas yaklaştı: — Ne yapıyorsun dedi, mumum birini peygambere diktin, âlâ, fa- kat o boynuzlu adamın şeytan ol- duğunu bilmiyor musun?. Neye ona mum dikiyorsun? — Şeytan cehennemde değil — Elbette cehennemde. — Her yerde bir dostum bulum- Sun papas efendi! — Bir kadın nedir? — Bilmem efendim. — Bir kadın müfrettir. İki ka din nedir? — Bilmem efendim. — iki kadın cemidir. Oç kadın. nedir? — Dedikodudur! — Haydi kızım gidelim. — Biraz daha dur anne, babam güzel güzel oynuyor. Hep seni anarmıpım. Bir harmız marmışımı. Söylemişsin işittim, Yürekten yanarmışım, Ben kendimi emin ol, Uzakta sanıyorum. Günlümde me sen varıta, Ne içimi dert sarsın, Yürekten yamyormuş, Diye bana yanarsın. Sen aşk derdin bu işe, Aşk karılar bir fişe Salan basma kanatır, Sebep ne bu gidişe AŞK KIRILAN BİR ŞİŞE. seyretmek istiyor! — Küçük hanımlar, başka yere gider misiniz, kocam denizi İ Mirasçı H —— Ahmet bey; doktor falan beyin — Doktor bey; dedi; tedavini den dolayı size nasil teşekkür ede- i bilemiyorum... Size serve- fakat ömründe görmediği bu ad. anın yüzüne baktı, başını salla — Anliyamadım, dedi, sizi ben kedavi etmedim... , — Malüm doktor bey, beni de- Beriki güldü: iğ, merhum amcamı tedavi etmiş- MANİLER Çoban şu tepede dur. Pınar başında otur, İçindeki sevdayı, Kavalına var savar. Önünde Koca sürü, Dağlara açıl yü Şir dağların sevinci, Kavalından ötürü. Görür görmez deveyi Billür gibi dereyi. Biraz aziz dostlarım, Hatırlayın Zi.Veyi. ZiVe — Bu gece mühim işin var mi? — Daha beter, seni sinemaya götüreceğim. m MANİLER Üzülüp içten yanma. Sever sanıp aldanma. Seveni severim ben, Seversen sevmez sanma, Beyazın adı varmış. Esmerin tadı varmış, Soy güzeller insanı, Ta içinden yakarmış. Gel dedi bana çaya: Sonra çıkarız Konuşur, gezi, Bu gece doya, doya. ZiVe Otelde oturuyordu. i sabah ille vapurla Adaya rin, garsona sabahleyin saat beşle uyandırmasını tembih 1 dörtte uyan» dı. Daha vakti olduğunu düşün. dü, kalkmadı. Hem garson beşte uyandıracak değil miydi? Saat beş oldu, beş buçuk oldur... Söyleniyorduz — Garson uyandırmazsa vapu- ru kaçıracağım, Vapuru kaçırdı.