15 Eylül 1934 Sahife 9 AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: Venedikliler rahat durmuyorlardı. Sulh tarihindei bir sene bile geçmemişken, yine bir türk gemi: İSKENDER FAHREDDİN Tefrika No. 17 çevirmişler ve yolcularını soymuşlardı. Türkler bu sefer (Venedik) e kadar gideceklerdi. (Tripüs) kardeşlerin verdiği | yak yemekten de usanmadılar mı? malümat padişahın camını. sık inci Beyazıt Mısır seferinde muvaffak olamıyacaktı! Halbuki Beyazıdın bu seferki hazırlığının hedefi Mısırdan baş ka bir yer değil Ordunun levazımı ikmal edil miş, donanma mükemmel bir hale getirilmişti. Asker ve kumandanlar harpten ve ateşten yılmıyorlar, düşman üzerine atılmak için emir bekli- yorlardı. (Mısır) dan muzaffer olsrak dönmemek için, meydanda hiç bir sebep yoktu. dön- İkinci Bey müştü, Cafer ağa, padişahı meyus ve muzlarip görünce yanına sokuldu: — Niçin kederli görünüyorsu- nuz, şevketlim? Beyazıt, Yaniden işittiklerini anlatır — (Tripüs) ler her şeyi biliyor- lar, Cafer! Bana nasıl ve ne vakit öleceğimi, şehzade Selimin Mısır seferinde muzaffer olacağını bi- Halbuki ben Mısırı baştanbaşa zapt ve kendi memalikime- ilhak etmek istiyor. 'dum. Artık cesaretim kırıldı. Cafer ağa padişahı | hayretle dinliyordu. — Ozülmeyiniz, şevketlim! de- di, dili olan insanlar bile bazan it odasına ver birer anlattılar. hakikati olduğu gibi söyliyemiyor- lar. Dilsiz yıldızların size bu ka- dar mühim şeylerden bahsedebile- eklerini aklıma sığdıramıyorum. Bunlar (Yani) nin uydurmaları olmasın sakın. Beyazıt düşünmeğe başladı: — Hayır, Cafer, hayır... Yıldız- lar felâket ve saadetimizden de bahsettiler. Ben onlara manırım. İlmi nücumu inkâr mı edeceğim?! Sabahleyin erkenden (Yani) yi saraydan evine gönder mişlerdi, sihirbaz İkinci Beyazıt, o gün (Yani) nin — Bundan sonra hazırlığımı- zın hedefi Mısır değil, Venedik olacak. Dedi. Veziriazam padişahın bir gece de bu derece tahavvül ede- ceğini ve (Yani) nin tesiri altında kalacağını tahmin etmiyordu. Veziriazamı — Bu herif hâlâ gebermedi. Es- kiden kral Kostantini, sonra Fati bi, aldatmış; şimdi de zehirlemeğe çalışıyor. Beyazıdı Diye kendi kendine söylendi. Sonra padişaha dönerek: — Şevketlim, dedi, Venedikli ler Midilli önünde bir tüccar ge- mimizi çevirip soymuşlar, Gemi ve yolcuları bu sabah limana çır- <ıplak olarak geldiler. Beyazıt hiddetlendi: — Bu ne cüret, Bu ne cesa- 7et..71 Daha sulh muahedesindeki imzaları kurumadı, Bu herifler da- l ! Veziriazam yolcuları birer bi- Ter dinlediğini söyledi: — Venedikliler, geminin tayfa- larını bile soymuşlar. Yolcular arasındaki genç kadınların ale- nen namuslarına tecavüz etmiş Kucaklarındaki küçük çocukları denize atıp analarının gözleri önünde boğdurmuşlar. Padişahın tahammülü taştı: — Sihirbaz Yani, isabet fikrimden çevirdi. Mısırlılar hiç bir zaman bize karşı isyankâr bir vaziyet almadılar, Fakat bu maj beni Tur ve kindar herifler, mütemadi- yen bizden dayak yedikleri halde Vahşiyane uslanmıyorlar. teca vüzlerine de: zırlığımızın yorum: Venedi Hiz. Papanın fesat ocağını dağıt- mayınca, Türkler rahat ve sulh yüzü görmiyecekler. ... Türk donanmasının hedefi Padişah, kaptan paşaya donan- manın bir an evvel yola çıkması için, bütün hazırlıkların nihayet on gün içinde bitmesini irade et mişti, Ahmet paşa donanma noksan- larının ikmalile meşguldü. Bu a da Karamanlılar elinde esir olup nasılsa firara muvaffak olarak İs- tanbula gelen Hamza bey de do- nanmaya alınmıştı. Ahmet paşa Murat ve Kemal re- islerle Hamza beyden mürekkep üç büyük kumandana donanma- nın sevk ve idaresini tevdi etmi. Türk donanması Akdenize üç kıs- ma ayrılarak çıkacaktı, Hükümet birinci donanma fır. kasına Kemal reisi memur etmiş Bundan sonra hareket edecek do- anmayı da Murat reis idare ede- cekti, Onun arkasından da Ham- za bey hareket edecek ve bu üçi cü kısımda donanmanın bütün ağırlığı ve levazımı bulunacaktı. Şimdiye kadar ne Avrupada, ne de başka memleketlerde bu de rece muntazam ve mükemmel bir donanma hazırlanmamıştı, Padişah bu donanma ile Vene- diklileri ortadan kaldırdıktan son- ra bir Hindistan seferi yapmayı bile tasavvur ediyordu. Donanma Istanbuldan ayrıldı tan sonra, Ahmet ve Rüstem pa- şalar da Çanakkaleye gidecekler ve oradan donanmaya iltihak ede- ceklerdi. Beyazıt altmış bin kişilik bir kara ordusu hazırlamıştı, Bu ordu ile Preveze sahillerine kadar gi- decek, oradan, o günlerde tekrar Venediklilerin eline düşen | (Na- varin) kalesinin zaptı için dona, maya karadan asker yetiştirecek» ti O sahilleri baştanbaşa işgal edecekler ve buralardaki lima lar Türk donanmasına Çüssülha- reke) olacaktı. Donanmanın hafif seyirli kolu Venedik kadar gi sını köki sahillerine cek, düşman donanma den imhaya. çalışacaktı, (Arkası var) f Her akşam | bir bikâye 22 yaşında iriyari, güçlü kuv- vetli, yakışıklı bir delikanlı idi. On senedenberi köşkte idi. Ev halkından hiç kimse Ali Rızadan kaçmıyordu. Çünkü © ellerinde büyümüştü. | Şimdi Ali Rıza köşkü parmağın. | Bütün hizmetçi- | lere, uşaklara o nezaret ediyordu. | Çarşıya, pazara, küçük hanımla- | rin satın alınacak öte berisine ba- | kan da o idi. Küçük hanımlar Ali Rızadan biç çekinmezlerdi. Hattâ ekseri- ya kendileri kısacık ipekli bir da çeviriyordu. gömlekle yatak odasında bulun- dukları zamanlar bile ince, sesler diye onu çağırırlardı. Çıplak ayaklarındaki kıpkırmızı ponponlu terliklerile bacaklarını biribirinin. üstüne atarak Ali Ri Za ile saatlerce konuşurlardı. Bu esnada küçük hanımların aklına çıplak kolları, pek lara kadar açık olen çıplak gö lerini, etekleri pek yukarıya kalk- tığı için açıkta kalan çıplak ba- caklarını örtmek hiç gelmezdi. Ali Rıza onlarla konuşurken muhakkak başka bir tarafa baz kardı. Ya duvarlardaki levhalara, ya tavandaki abajurlara, ya pen- cereden görünen dışarıdaki man- zaraya... Ali Rızanın böyle gözleri baş- ka tarafta konuştuğunu gören kü- gük hanımlar bayağı sinirlenir. erdi — Ali Rıza... Sana söylüyoruz.. Buraya baksana... Bana bak gözlerime bak... Yüzüme bak ba- kayım... Diye wrar ederlerdi. O zaman AL: Rıza korka korka gözlerini küçük hanımlara, güzel çıpak kol- lara, çıplak ayaklara çevirirdi. Bundan sonra odada çok dur- mazdı. Bir bahane bulup hemen kendisini dışarı atardı, Delikanlı dışarıya çıkinca genç kızlar kahkahadan kırılırlardı: — Fena utandı. — Eski zaman kızları kadar mahçup... Acaba evlense ne yapacak. — Şaka değil amma şununla evlenmek epey hoş olacak. Ali Rıza küçük hanımlardan yalnız birile çok meşguldü. Mak- büle hanımla... Makbule hanım iki sene evvel kocasından ayrılmıştı. Küçük ha- nımların en güzeli idi. Genç du- erkek per- vaneler gibi dönüyorlardı, Makbule her cihetten dünya, en ciddi bir erkeğini 20 daki içinde çıldırtabilecek, deli diva- ne edecek bir kadındı, Gözleri işinde binbir mana uçuşuyordu. Ali Rızaya takılanların en başını da da o vardı. Zaman zaman: — Ali Rıza... Sana varsam be ni alır mısın?., diye şaka ederdi. O zaman Ali Rıza kulaklarına kadar kıpkırmızı kesilir, cevap vermezdi. Makbule ona büsbütün | sokulur, omuzuna dayanır güzel | kokusunu delikanlıya iyice kokla» taraki — Cevap versenz... Beni alır mı idin?. diye sorardı. Hattâ baz zan şakadan Ali Rızanın boynu: na sarıldığı olurdu. O zaman Ali Rıza sanki iki elile bilmem kaç voltluk bir elektrik kablosunu ya kalamış gibi titrer titrerdi. lun etrafında bi Son zamanlarda Makbule ga- rip bir âdet çıkarmı | En güzel, en açık ipekli gömleği Yaldızlı sigara İ mında nişanlısı ile sicak öğle üstleri yatağının zerine uzanıyordu. Bundan son- | Fa sesleniyordi —Al... Ali Ali içeriye girdiği zaman onu ipekli yatağının üzerinde koli açık, uzun kirpikli derin gözleri tavana dikilmiş, güzel göğsü ak çalıp kabarirken © buluyordu. Kıpkırmızı dudakları arasında da ucu yaldızlı bir sigara... Yavaş, sanki bir aşk gecesinde, mehtaplı bir balkonda fısıldanıyormuş gibi yavaş ve tatlı bir ses: — AH, — Efendim. — Yaklaşı... ike epi belek bal de yaklaşıyordu: — Daha yaklaş Delikanlının kalbi duracakmiş çarparken küçük hanıma doğru ileriliyordu. Makbule güya sinirlenmiş gibi — Canım yatağa yaklaşsana... — Yaklaştım küçük hanı — Şu sigara mı yak!., Ali derhal cebinden kibritini gikarıyor ve küçük hanımın nar | giçeği rengindeki dudakları ara- | sında duran ucu yaldızlı sigarayı yakıyordu. Bu sırada küçük ha- Bim hiç kımıldamadığından Ali sigarayı yakmak için Makbulenin üzerine doğru eğilmeğe mecbur | oluyordu. Ali üzerine iğilmiş vaziyette iken Makbule sigarasının ilk du- manını delikanlının yüzüne üflü- | yor, sonra sanki küçük ayakları" nın altından gıdıklanmış gibi fı kır fıkır gülüyordu. Ah bu sigara | dumanları... Ah bu küçük hane mın ağzından çıkarak Ali Ri- | zanın genzine, burnuna dolan si cak dumanlar... İşte bunlar d kanlıyı kudurtuyordu. Makbulenin büyük salondan bir kaç fotoğrafını çalmıştı. Bunlar yatağının altında saklı idi, Gece herkes yattıktan, el ayak tamami- le çekildikten sonra © şiltesini kaldırır, fotoğrafları çıkarırdı. Uzun saatler bu cennetteki er. kek melekleri bile çileden çıka- rabilecek şeytan bakışlı bakar, bakardı, Ali Rıza da son zamanlarda tu- haf âdetler çıkarmıştı. Meselâ Makbulenin içip bıraktığı sigara- larını hemen alıp bahçeye koşar dı. Bu ucunda hâlâ Makbulenin kırmızı dudak boyasını ta yaldızlı sigaraları kendi soktuğu zaman en derin heyecan hissederdi.. Sanki dudaklarının arasında kücük hanımın sigarası değil de, Makbulenin kendi kır- mızı dudakları varmış zanneder- di. Bu sizaranm verdiği lezzeti dün- yada ona hiç bir şey temin ede- mezdi, Fakat müthiş bir haber Ali Re | zayı allak bullak etti. Makbule hanım evleniyordu. Gayet zen- gin bir talip çıkmıştı. Artık Ali Rızaya dünya zindan olmuştu. Makbulenin. ziyafet verildi, Makbule o akşam, her zamankinden çok daha gü- zeldi, Gene sigara içiyordu. Ya- mi Küçük hanım. kadına duruyordu. ka bir adamdı. Ali Rıza arkasında idi. Birden. | bire başını niçinde bir fikir par ladı. Makbulenin “sigarasını al mak... Onu gene etkisi gibi derin bire başının içinde bir fikir par birdenbire Makbule sigarasinı fır. atıp attı. Güz: Sigara biraz endamile yürüdü. erideki kayalıkla- Radyo 15 Eylül cumartesi İatanbul 5 18,30 fransizca der, 19 pllk neşriyatı, 19,30 Türk rnvsiki meş ve tango orkestrası. Varşova (1345 m.) — 1945 ve portaj, 20 casbant (tarannili), 20,20 20,30 keman musiki (plak), 0 spor haberleri, | Ziy 2145 haber ler, 21,55 müsahabe, 22 piyano musiki 8, 2245 umumi harp hatıraları, 23 konserli reklâmlar, 23:15 dane mus kisi, 24 mi plâkları, | Budapeşte (550,5 m) — 19,35 Macar sarkıla, 20.50 üç perdelik <Froska> isimli radyo tiyatıosı, 22,35. zktap bebeleri, 2235 piyano kente Prağ (470 m) — 2145 Misin ovoskı taktınının konseri, 22 haberler, 22,30 dans plâklan, 23 mürahabe, haz e 2315 plik, 2330 Hermann Sehrammel tarafından karışık mus Viyana (316 m) — 20 Viyan opetasından naklen, Massenetnin Manon operas, 23 haberler, 23,20 Hofzer yo, orkestrası, 24,45 dans musiki Abone ücretleri yerim © se SENELİK 1400 İruraş 2700 kuruş Zena G AYLIK 750 > 1450 » 3 AYLIK 400 > 800 > LAYLIK 150 iilibadına dahil olmayan ni memleketler üren tebdili için yirmi Beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. “öemaziyelâkir 6 — Ruzıhızır 199 5 nak Güneş ğe İkindi Akşam Ya 939 10 SR S2 AR van 149 0 zl sa Bina ve aydınlık istatistikleri Belediye istatistik müdüriyeti, yakında İstanbul şehrine ait bina istatistiği çıkaracaktır. Belediye tarafından bundan evvel neşredi- len istatistik 932 senesi inşaat faaliyetini gösteriyordu. Bundan başka bir de aydınlık şi çıkarılacaktır. Buna ait malümat ta elektrik şirketi tara- fından verilmektedir Aydınlık is- de, elektrik tenviratını icinde senelere göre artışı grafiklerle, tablolarla gösterilen cektir. 7 rma a Fak. HAYVANLAR ALEMI yük kıtada 280 sabi - 350 resim Esnkli lâvha - metin harici tabla Bu meraklı, plencel kitabı okudunuz mu? Yiyeti Taşra için posta Heryerde 150 z çikan ereti alınmaz, Tevsi ve satış merkezi yalnız: AKŞAM KITAPHANESİ 121, Ankara caddesi, İstanbul Tara yerine yosta pulu da glerebilirsiniz. Tın üzerinde ışıldıyordu. Ali Rıza dünyanın en büyük servetini kay- betmiş gibi idi, Herkes içeriye Balkonda yalnızdı. He- men parmaklıktan aşağı süzüldü. Karşıki kayaya sigara kül olma- dan gitmek istiyordu. Birdenbire ayağı yosunlardan kaydı. Bir saat sonra delikanlının cesedini sahile çıkardılar, Herkesin meşesi kaç- mişt Makbule hanım yeni bir siz gara yakarkens ı — İyi çocuktu amma biraz safı 1... İlâhi Ali Rıza o kayalıklarda ne arıyordun?, diyordu. Bir yıldız