13 Ağustor 1934 AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: (Jüzetta) ya Muradın prenses Mari buluştuğunu haber vermişlerdi. Vene: hizmetçisine sık sık soruyord İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 142 gizlice dilberi, - Hâlâ palamut bolluğu devam ediyor mu? Palamut bolluğu... — Millete hâlâ bu kokmuş pa- lamutları yediriyor musunuz? Dö- kün onları denize... Padişali o gün şehri gezmeğe çıkmıştı. Balıkhanenin e önünden geçerken burnuna fena bir koku geldi. O günlerde ortalıkta em- sali görülmemiş bir palamut bol- luğu vardı. Balıkhaneye getirilen balıkların hepsi satılamadığı için, bir kısmı kokuyor ve mavunalarla Marmaraya atılıyordu. O gün Balıkhanede kokmuş ba- Jiklar yığılmış Padişah o civardan geçerken ilk defa olarak Balıkhaneye uğ- Yamaıştı. Palamut balığınin bolluği tarafından du: Ne vakit palamut fazla çıkar- sa, kanlı muharebeler olur, Pal mut bolluğu hayır alâmeti deği dir. İkinci Beyazıda bunu anlattık- ları zaman: — Öyle ise balıkçılar palamut tutmasınlar Diye irade etmişti, O gündenberi Balıkhaneye pa- Tamut balığı gelmiyordu. Fakı palamut Marmaraya ve Üsküdar kıyılarına o kadar çok akmıştı ki, bazan kayıkların karşıdan karşi. ya geçmelerine bile mâni oluyordü, Sahil ekseriya müthiş bir palamut yığını ile örlülüyordu. İstanbul müftüsü. — Allahın hikmetinden sual olunmaz. Palamut bolluğundan harp manası istimzaç etmek doğ- ru değildir. Diyerek, halkın batıl itikatlara mamasını tavsiye ediyordu. Palamut bolluğu - müftü efen- dinin vaaz ve nasihatine rağmı günler geçtikçe halkın endişesini artlırıyordu. Fatih, Edirnekapı, Ayvansaray semtlerinde oturanlar gok yakında yeni bir harp başlı. yacağını ve bu harbin Türkler eleyhinde neticeleneceğini kı söylim yerek herkesi heyecana veriyor. ardı. Padişah bile bu. dedikodulara kendini kaptırmış ve kaptan pa- saya: — Tersanemiz geceli gündüzlü faaliyetine devam etsin. Halkım #shminleri belki de boş değildir. Diyerek donanmanın takviye- ii emretmişti. « Ahmet paşa bu irade üzerine Kemal ve Murat reisleri yanına davet ederek müzakereye baş ladı, Murat reisin idare ettiği (Mar. mara Kartalı) sisteminde beş gibiydi. Hükümet bu gemilere pek ziyade ehemmiyet veriyordu. Ar tık Vene sisteminde | yüksek köpeşteli kalyonlar, donanmanın üçüncü derecede ehemmiyeti ha- iz olan gemileri arasına atılmıştı, harbi fennine göre, her şeyden ziyade sürat ve metanet aranıyordu. (Marmara Kartalı) metin bir tek- heye malik değildi. Toplarını üş- tüste kullandığı zaman fazla sar- Yeni gemilerde, deniz lıyordu. Fakat, yeni yapılan ay- ni sistemdeki gemilerin tekneleri çok sağlamdı ve (Marmara Kar. talı) ndan çok dayanıklı idi. Top denemeleri yapıldığı zaman gemi hiç sarsılmamış ve müvazenesini kaybetmemişti. Kaptan paşa Murada: — Yeni bir harp olursa, bu fi Kaya sen kumanda edeceksi Diyordu. Murat bu tekli — Ben sıramı saydım, fstirali- te muhtacım. Diyememişti, Sadece gülerek: — Allah bize acisa da bu yili muharebesiz geçirsek. iye cevap vermişti. Murat Bey çok yorgundu. (düzetta) yı yatakta birakip nereye gidebilirdi? | Muradın karısi gözlerini yeni açmış ve ölümün pençesinden kurtulmuştu. Fakat, bu hastalık onu o kadar çok sarsmış, o dere- ce kuvvetten düşürmüştü ki. (üzetta) halâ yatakta ye yordu. Bir ızlırabı yoktu. Yalnız gok zayıftı. Hergün süt ve tere- Yağı yiyor, soluk rengi bir türlü düzelmiyordu. Murat karısının başindan ay- Tılmıyordu. (Jüzetta) çok sevimli bir ka dındı. Hastalıktan sonra çok za- yıflamışsa da, bu zayıflık ona hazin bir güzellik vermiş ve eski cazibesini bir kat daha artırmıştı. Murat karısının yüzüne baktı- Bı zaman yüreği çarpmağa ba; yor ve tıkanmamak için mütema- diyen yutkunuyordu. (üzetta) nın uzun kirpikleri vardı. Murat bu kirpiklerin, ba- zan bir harp nizamında vaziyet ve nişan alan muhariplerin okları gibi, harekete gelerek kalbine sap- landığını hissediyordu, (Jüzetta) nın arasıra manidar bakışları Muradı ezmeğe kâfidi. Murat karısının karşısında dai ma bir suçlu gibi boynu bükük duruyor ve gözünün içine baka- mıyordu. (Jüzelta) mın hakki vardi. Onun yerinde başka bir kadın ol. sa, Muradın yüzüne bile bakmaz- dı. (üzette) ya gizlice Muradı prenses Mari ile bir kaç defa bu- luştuğunu haber vermişlerdi. (düzetta) ölüm döşeğinde ya- tarken, Muradın başka kadınların koynunda gecelemesini hangi din ve hangi vicdan affederdi? (üzetta) çok sabırlı bir kadı dı. Her şeyi yarına saklıyordı — Hele biraz canlanayım, yordu, ben ondan intikam alma- sanı bilirim. Ve mütemadiyen hizmetçisine soruyorduz — Hâlâ palamut bolluğu de- vam ediyor mu? üzetta) nın hizmetçisi müs bet cevap verdikçe genç kadın kendi kendine gülerek yordu: — Allah, hiç şüphe yok ki, be- ni Murada iyi bir dera vermek için (Arkası var) söyleni- öldürme İs AKŞAM Her akşam bir bikâye bize) w Kadıköy vapurunun üst güver- tesinde en arkada, bayrak direği nin yanındaki iskemleye otur. muşlardı. Biribirlerine iyice 80- kulmuşlar yavaş, gayet yavaş ko- Buşuyorlardı. Genç kadın erk fısıldıyorduz kulağına gezinlisi ae ük Kadıköy seyahati bana dünyanın en büyük zevkini veriyor. En lüks trans atlantiğin en lüks kamarasında en güzel seyahat bana bu nejeyi veremez. İstiyorum ki bu yol bit- mesin. Ve mütemadiyen böyle gi- delim... Vapur hiç hiç Kadıki ne varamasın... Şeytan diyor kiz | «Yolu uzatmak için vapurun ma- kinelerini boz». Erkek dalgın dalgın denizi sey- rediyordu: — Bugün bana her şey güzel görünüyor Feriha... Her şey... Denizin bu derece güzel olduğu- hu farketmemiştim, Haydarpaşa istasyonu bile uzaktan gözüme bir hülya sarayı gibi geliyor. Ka- dıköy vapurunun bu kadar güzel bir vapur olduğunu hiç tahmin et- , Hava, güneş, insanlar, bile bana lor. Senin yanında her şeyin rengi, manzarası değişi- yor Feriha... Genç kadın acı ile haykırdı: — Ah ne çabuk geldin... Bak Haydarpaşaya yaklaşıyoruz, Hal- Sar basmaz biribirimizden ayrıla- cağız ve kim bilir bir daha ne za- man görüşebileceğiz Mecdi. Ne çabuk geldiğimize hayret ediyo- Tum. Yalnız olduğum zamanlar bu Kadıköy yolu bana ne uzun ge- Tirdi — Sana bir tekli darpaşada vapurdan inel Yolu daha ziyade uzatmış oluruz. Beş on dakika daha beraber ka- İriz, Genç kadın razı oldu, Hay- darpaşaya çıktılar. İstasyondan sonra bir müddet ağaçlı ve göl geli olarak uzanan yolda dolaş tılar, tatlı bir rüyaya dalmışlar Gibi idi. Bu gölgeli yol onlara bil. medlikleri esrarlı bir saadet cen- İ metine gidiyormuş gibi geldi. Dön- düler, bir daha döndüler. Sonra Mecdi: — Dünyada en büyük emelim nedir biliyor musun Feriha? Genç kadın susarak erke, gözlerinin içine baktı. — Seninle bütün bir gece ge- şirmek... Bütün bir gece... Ta şafak sökünciye kadar.. Gün dişa- rda perde perde açılıncıya ka: dar senin dizinde yatmak... On- dan sonra ölsem de gam yemem. Bu büyük saadet için hayatımda vermiyeceğim hiç bir şey yoktur. Bütün bir gecel.. Sabaha ka Evet genç kadın da böyle şünüyordu. Bu, onun da en tatlı rüyası idi. Bütün bir gece bera- ? ber... Balkondan onunla yanya- na etrafın ağarması seyretmek. Şafak atıncıya kadar yanyana. kayığa atladılar, Bu onların daima konuştukları hül. yaları idi. Onların tekmil bir ge- en büyük, fakat en imkâ ce beraber geçirmeleri kabil de- İ gildi. Hayatta bir çok bağları vardı. Fakat bazan kendilerini haya- le kaptırırlardı. — Böyle bir imkân olsa ne ya- İ Pam KN EA RL Bütün bir gece | aldı. sama nan pardık?.. diye biribirlerine sö rarlardı. — Ne mi yapardık?, Ben daha akşamdan koca koca barbunya İsr alırdım. Sen onlari kendi elin- le pişirirdin. Beraber çiçekli bir sofra kurardık. Sanki tıpkı senin- le evli imişiz gibi hizmet ederdik. Sofrayi istersen balkonda kurar. dık, Biralari buzun içinde soğu- turduk. Seninle karşılıklı yemek yerdik. Ve sanki hep beraber ka İacakmişiz, ertesi, daha ertesi gün- ler hiç ayrılmıyacakmışız. gibi hareket ederdik. Sabah olunca | resi günün bizi biribirimizden | ayıracağını hiç aklımıza bile ge- | tirmezdik. Sonra karanlıkta elektrikleri ki- sar, seninle balkondan dışarıdaki şıkları seyrederdik. Şafak atın- caya kadar senin dizinde yatardık. Ah yalnız bir gece. Bu hayatlarında elde edemiye- cekleri aşk gecesi bazan erkeğin Tüyasına girerdi. Bu gece rüyada Erkeğin rüyasında bu aşk ge- cesinin Tur, gece tün saatlerin yelkovanlarını tutar, akreplerini geri çevirirdi. Sabaha karşı bitmek üzere bulunan bu Aşk gecesini geri çekmek için rü- yada kanter içinde aklırdı. Yalnız kaldıkları zaman kur- dukları en büyük hayal bu bera- ber geçirecekleri aşk gecesi Acaba bütün ömürlerinde böyle bir saadete kavuşabilecekler mi idi emesi için çırpınır du- ileriletmemek için bü- Aradan yıllar geçti. Ve bekle- dikleri caklardı. Senelerdenberi bu gece- Yi bekliyorlardı. Senelerdenberi gördükleri rüya hakikat olacaktı. Bir türül saadetlerine inanamı- yorlardı. Vakıa bir çok yıllar sonra ok muştu, bu saadete kavuşmak için çok uzun zamanlar beklemişler- di. Saçları ağarmıştı. Fakat ne de olsa işte © saadet gelip çat muşta. Ne zamandanberi yaptıkları Program yarın gece tatbik edile- cekti, Erkek büyük barbunya ba: lıkları alacaktı. Buz içinde bira soğutacaklardı. Mecdi heyecan- dan fenalıklar geçiriyordu. Nihayet bekledikleri gün de gel- di çattı, Feriha evinin her tara- fını kendi elile düzeltmiş, en zel elbiselerini giymiş, sofraya çi- çekler koymuştu. O Mecdiye de- Zil, Mecdi ona gelecekti, Apartman merdivenlerinde her ayak sesi işitildikçe heyecanla ku- lak kabartıyordu. Fakat Mecdi | epey gecikmişti. Şim | nerede kalabilirdi. Sante baktı: | 7... Halbuki 6 da gelecekti. Saatler geçtikçe heyecan artı- yordu. Çiçekli fakat boş sofranın önünde bütün bir gece merak, te- lâş, heyecan, ıztırap, ümitsizlikle bekledi, bekledi. Halbuki o sene- lerdenberi beklediği bu geceyi na- | sıl geçireceğini tahmin etmişti, Güneşin ilk ışıkları pencereden girince sofra başında kadını âdeta bir gece içinde ihtiyarlamış gökmüş buldular. Kapı çalındı. Gazeteci gelmişti. Feriha istemiye istemiye gazete; Masanın üstüne attı Pence- re açıktı, Rüzgârdan gazetenin 1 lnb 180 müs Are bez tarafının kople TO ae Kl am mi, evin Gerdek Şe bin beyler ve Vecihe hana), 2 aura bb a orkestra. Varşova (1444 m.) — 1840 ser, 19,13 19,45 mmühteli be ler, 2050 haberler, 2012. orkes 21,50 Babetler, 22,12 senfonik ko 23,15 dans mus i Bülereş (3645 m) — 1905 ke konsâr, 20,15. orkestra konseri, ZİL oda müsikid, 22 teganni, 22,30 tapa ni, 23 haberler, 23,30 kahvehane ke Peyle (550.5 m) — 21/05 ne monoloğ, 22 Salzburetan makl ser, 23,0 caz takımı, 24,30 çi ik Viyana (506.8 m.) — 20,30 pi orketişası, 22.15 Salzburetan ork kotsari, 23.30 son haberler, 23,50 sam könseri, 1 plak, 14 Ağustos salı İstanbul ; 18,30 plâk neşriyatı, Mesut Cemil bey tarafından çer masal, 19,30 Türk musiki neşri (Stüdyo saz heyeti ve Rifat bey, ma, Mehlika hanımlar), 21,20 ve balsa haberleri, 21,30 Cemal R Lasiniki, İzzet Nezih, Mesut Cemil Ter tarafında oda musi Varşova (1414 m.) — 21,15 viyğ lonsel konseri, 20.40 plâk ve spor berleri, 21.12 operet, 23.15 çocuk kumu, 23,30 dans imüsiki Bülereş (3645 m) — 19 he poru, 19,05 kanmk konser, 20, yersile radyosu, 21,15 senfonik ko 22,15 sentanik konser, 23 haber 23/30 plik a Peşte (550,5 m) — 20,20 tapa 21 Tragedie de hemme isimli tem Viyana (506,8 m) — 2030 mantik opera musikisi, 23,10 habeil 23,50 gece konseri 1k HAYVANLAR ALEN Byk kılara 280 cahifi - 350 4 renkli lâvba - 8 metin harici tal Bu merak, eğlenceli kitabı okudunuz. yeti 5 ayr içim Heryerde 180 ye lm eri alınmaz Tevzi ve salış merkezi yalm: AKŞAM KITAPHANE 321, Ankara caddesi, Tatanbul | Tara yerine posta pulu da gönderebilirim. Ilik incir mahsulü Izmir ticaret odasi reisi Aydına giderek hakkında bazı tetkikat icra eyli yecekti $ Hakkı bey incirin Izmir piyat geliş gününü de tesbit Haber © aldığımız ğusledun 17 günü piyasaya getirilecektir. DAKA b Abone Ücretleri SENELİK 1400 krup 2700 kuruş, SG AYLIK 750 > 1480 > Ecnebi SAYLIK 400 > 800 > AYLIK 150 > Tosta, Mali olmayan ecnebi memilekotisr: Seneliği 3600, allı aylığı 100, üç aylığı 1000 kuruştur. e e A ürü pal gönümrmik za a aa 20, Ri e AN Acımusluk Sk, 13X0. gözleri bir havadise saplandı, «Kıymetli — avukatlarımızdan Mecdi bey dün akşam Balıkpazı rında barbunya balığı alırken bir kalp sektesinden vefat etmiştir, Kendisinin yapılan muayenesinde Mecdi beyin büyük bir heyecan geçirdiği anlaşılmıştır.» Bir yıldız sahifeleri açıldı. Ferihanın dalgın.