11 Ağustos 1934 in AKŞAM Sahife 9 AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazani” “Müjde, beyim! Hanımın bir gö İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No: 140 açıldı..,, Murât bu haberi işidince, kasabın yanına gitti ve öküzün boynuzlarından yakaladı: “ Onu ben keseceğim! , Ben Fatih zamaninda böyle ihirbaz dolaplarına çok şahit ol- dum. Bir insanın yakasına ecel yapişirea onu ölümden biç kimse kurtaramaz. Mahmut ağa mütevekkilâne bir favırla — öyle amma, dedi, ben de bu yaşıma kadar neler gördüm.. Ne- İler işittim. Bir zamanlar Zeynep Sultanın kâhyası idim. Sultan, ko- casından ayrıldıktan sonra bir gönül haştalığına tutulmuştu. hayet yatağa düştü. ölüyordu.. Eğer bu adam Zeynep sultanın imdadına koşmasydı, zavallı kız- cağızın bugün mezarda kemikle rinden bile eser kalmıyacaktı. Murat birdenbire şaşaladı.. Hayretle sordu: — Zeynep sultan ölmedi mi? — Hayır. Allah bağışlasın. Yaşıyor... Şimdi bir şeyciği yok. — Tuhef şey..! Halbuki (Otranto) seferi zaman onu öldüğünü duymuş ve sok müteessir olmuştum. — O vakitler ölüm di Şatıyordu. Tıpkı senin karın gibi. Onu, Yani ölümden kurtardı Murat dudaklarını bükerek sor- dus — Onu bu yakınlarda gi — Her zaman görürüm. Bizim Paşanın haremile çok iyi Niçin sordun? — Eskiden tanırım da, Bekâr mı? Kocası öldükten sonra €y- İenmedi. Şimdi — Evlenmek istemiyor mu — Hayır.. Eskiden sevdiği erkek varmış. Onu unutamıyor. muş. Dul kalmayı evliliğe tercih ediyor. — Zeynep sultan eskiden bu kadar duygulu bir kadın değildi. Demek ilk sevdiği erkeğin aşkı onun kalbinde iyice yer Şimdi böyle kalbinin esiri olan kadınlara ender tesadüf ediliyor. — Doğru. Bizansın suyu ve ha- vası kadınların huyunu değiş tirdi. Biz Edimede iken böyle şeyler bilmezdik... Bir kadın ev- lendikten sonra gençliğinde yap- tığı ve gördüğü şeylerin hepsini unutur, kocasına dört elle ardı. — Yalnız kadınlar mi ya? Er- kekler de öyle değil Mahmut ağa güldü — Bu hususta si mek düşmez y. 1 Ne kadınlarının. yilaren koynunda yaşıyan bir erkek, karısı ölü şeğinde yatarken bile, bir başka- Sını peylemeğe çalışırsa, buna sa- dece şaşmak değil, biraz da acı- mak lâzım. # ,— Benden mi bahsediyorsun? Karının kurtul kaldırıp dua edeceğine, Zeynep sultanın dul ” — öyle ya ellerini mu, ya evli mi olduğunu düşü plyorsun! Dua et te karın iyileş- sin! Sana Zeynep sultandan ha- yir yok... O, yıllardanberi mekten usanmadığı erkeğin aşki- le ölecek. Bu sirada evin üst katındaki odanın penceresi açıldı ve uzun Mesala kıvırcık saçlı bir erkek başi uzan- dis i — Haydi. öküzlerin kanini akıtınız! Bu, sihirbaz (Yani) nin sesi idi. Kasap derhal bıçağına sarıldı. Ahmet paşanın kâhyası sevinç- e güldü: — Geçmiş olun oğul! Karin kurtuluyor..! Murat hayretler içinde soluna bakınıyordu: — Nereden anladın kurtulaca- ğini. — Yaninin ümüdi sağına olmasaydı, öküzlerin kanını akıtmazdı. — Demek Jüzetta kurtulacak, öyle mi? Murat çocuk gibi seviniyordu. Kasap, ayakları bağlı öküzler- den birinin boynunu çarçakuk uçurmuştu. Kapının önünden ufacık bir kan deresi akıyordu. Boynu kesi- len öküzün homurtusu ve debre: mesi Muradın sinirlerini germi Kasap derhal öteki öküzün ba- şına gitti. Bu hayvan ötekinden azgınca idi. Bacaklarını boynu kesilmeden sallamağa ve insan gibi inlemeğe başlamıştı. ; Murat: — Ben bu manzaraya dayana- mıyacağım. İçeriye giriyorum. Diye söylenirken, paşanın ağası Muadın kolundan tuttu: — Buradan ayrılmamalısın, Murat bey! Bu kadar kanlı mu- harebelerde bulundun. o Deniz de binlerce yüzdüğünü gözünle gördün. Ka- Tının ölümden kurtulması için, ka- nı akıtılan iki öküzün boynu vu- rulurken kaçılır mı? Murat kapının duvarına insan leşinin da- si gibi şen ve mesut yat Evin ikinci katından ayni ba$.. Ne duruyorsun? Öteki öküzün kanını neden akıt- mıyorsun? Kasap bölü öküzü yere devir- meğe çalışıyordu. Mahmut ağa: — Ben de yardım edeyim... Diyerek kasabın yanına koşt Bu sırada sokak kapısında yünen Muradın hizmetçisi yavaş- ça efendisinin yanına geldi: — Müjde, beyim! Hanımın bir gözü açıldı de yardım edin de, şu ikinci öküzü kolayca yere devirsinler. Sihirbaz: «iki öl birden kesilecekti. Hastanın gözü birden açılacaktı!» diye ba- ğiriyor. Murat hiç itiraz etmedi.. Yas landığı duvardan ayrılarak kasa eğildi Öküzün boynuzlarından yakaladı: bın yanına gitti ve yere — Onu ben keseceğim. (Arkası var) Manisa üzümleri Ziraat bankasının Manisa şu- besi müdürlüğü, bu sene Manisa mıntakasından mühim miktarda üzüm mübayaa edecektir. Bunun için hazırlıklara başlanmıştır. Tophanı levazım âmirliği satın alma komisyonu ilânları İstanbul Levazım ( âmirliğine bağlı kıtaat için 35 bin kilo be- yaz peynirin kapalı zarfında ve- pilen fiat pahalı görüldüğünden pazarlığı 12/8/934 Pazar günü saat 15 te yapılacaktır. Taliple- rin Tophanede Komisyona gel meleri, (185) (4589) Harbiye mektel kilo be, için on bin x peynirin Fiati pahalı inden 13-8-934 pazartesi Günü saat 14 te paazrlıkla alına- caktır. Taliplerin Tophanede ko- misyona gelmeleri. «178» «4496» * Tophane fırınında teraküm eden 2400 kilo ekmek kırıntısı 13/8/934 pazartesi günü saat 10da pazar- lıkla satılacaktır. Taliplerin bel Saatte Tophanede satınalma ko- misyonuna gelmeleri, (179) (4556) in yüz onuncu yıl dönümünün münasebetile 30 ağustos bayramında sarf olunmak üzere 3400 limonata 3400 dondur- ma 500 pasta 50 kilo pöti bör, sandal ve bütün büfe edevahı müteahhide ait olmak şar- ile 13/8/934 pazartesi günü saat 414.30 da pazarlığı yapılacaktır. Taliplerin Tophanede satınalma komisyonuna gelmeleri. (182) 4S51) * İstanbul Levazım Eşya ve Teç- bizat Anbarı için alınacak Dokuz kalem bakır takımına verilen fiat pahalı görüldüğünden tekrar pa- zarlığı 12/8/934 pazar günü saat 14,15 te yapılacaktır. Taliplerin Tophanede Komisyona gelmeleri. “187, “4619, N | Harp Akademisi için 2000 kilo | Karpuzun pazarlığna talip çık- madığından 12/8/934 Pazar günü saat 1430da tekrar pazari cakır. Taliplerin Tophanede alma Komisyonuna gelme- leri, (184) 4587) * Fen tatbikat mektebi emrinde bulunan güvercinlerin uçuşları yapılacak nakliyat 12/8/934 pazar günü saat 14 te pazarlıkla yapıla- caktır. Taliplerin Tophanede ko- misyona gelmeleri. (181) (4559) | İ * Istanbul Levazım âi bağlı kıtaat için müteahhit namı hesabına 66,000kilo patates, 29,000 kilo soğan, 37,000 kilo kabak, 86,500 adet limonun pazarlığı verilen fiat pahalı görüldüğünden tekrar pazarlığı 1448/934 salı günü saat 14,15 de yapılacaktır. Taliplerin Taphanede komisyona ında gelmeleri. — “189, “4626, * stanbul Levazım — #nirliğine bağlı kıtaat için müteahbit namı hesabına on alti bin kilo domates, 1000 kilo ince büber, dört bin kile dolmalık büberin pazarlığın- da talip çıkmadığından tekrar pazarlığı 14/8/934 salı yünü saat 14 de yapılacaktı, Taliplerin Tophanede komisyona gelmeleri, “188, “4620, AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi hisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf evazımı ve modellerini temin eder. Merk dn telefon Şuba Maarlt vekâleti karşısın 8877 Samanpazarında beri görmemiştim. Köprüde karşi- laşınca koluma yapışmıştır — Nereye böyle? — Kadıköyüne, — Ben de. Vapurda beraberdik, Nacinini gözlerinde tuhaf bir pırıltı vardı. Sordum, gülümsedi! — Aşıkım!.. dedi. — Yana... Uğurlu kademli ol- Kadıköyüne çıktıktan sonra israr etti, beni evine götürdü. 'Naci bu zamanda nesli tüken- iş mahlükları andıran eski ve hararetli. âşıklardandı. Sevgili nin gözlerini birer şiir gibi an- attı. Burnu ayrı bir şaheserdi. Dudakları hiç bir meyvanın lez- zetini veremiyeceği kadar tatlı ve nefisti. Birdenbire gözlerindeki parlak- hik büsbütün arttı: — Sana hatıralarımı yim... dedi, Önümde bir s açtı, Hiç te böyle hatıra görme- miştim. İçinde neler, neler de yok- tu ki... Herkesin minimini, kü çük, zarif bir hatıra defteri olur, bizim Nacinin koskocaman bir hatıra sandığı vardı. Sandıkta her hatıranın üzeri- ne bir mukavva yapıştırılmıştı. Bu mukavvada hatıranın ne olduğu yazılı idi. Elime bir kibrit kutusu geçti. ının bir kenarı kırılmıştı. izahat verdi: — Bu kibrit kutusu ile Macide- nin sigarasını yakmıştım. Kibrit kutusu masamın üzerinde duruyor- du. O bunun kapağını kendi elile kırmıştı. İşle şu kutunun kapağın- da gördüğün kırık... Bundan gü- zel hatıra mi olur Gözüme bir ipliğe bağlanmış üç tane kürdan ilişti: — Ya bunlar ne Naci? Bunlar mı?, Gayet mühim- Bir gün onunla Tepebaşında tenha bir lokantada yemek ye- miştik, Hatlâ hiç unutmam seb- ze çorbası içtik, barbunya ızga- rası, piliç yedik, karpuz da ye- miştik... İşte o sofranın üstünden aldığım kürdanlar... Bunlara baktıkça o tenha lokanta ve kar. yemekler şı karşıya yediğimiz aklıma gelir. Bir kenarda iki yeşil bilet gör- gitmiş, havuzun biraz ileri ucu kırık yeşil sıraya oturmuş, uzun uzun konuşmuştuk. İşte © gün behçeye girmek için aldığım biletler... Bu sandığın içinde Macideye ait her sey, her şey vardı. Bir tu- tam saç, Macidenin saçları, bir torba kum, Macidenin Suadiye plâjında banyodan sonra üzerine yattığı kumluktan alınıp saklan- mış, bir sinema bileti, beraber seyrettikleri bir sinemanın hatı- rası... Hatıra meraklısı dostum Maci- de ile beraber geçirdiği her aşk gününe ait bir şey saklamıştı. Ve bunları tıka basa bir san- diğa doldurmuştu. Bütün bu ha yana elele uzün saatler geçirme-! ler, plâjda dalgaların arasında ni kalaşmalar, daha neler de neler. Bu sandıkta her hatıra dostuma güzel bir günü hatırlatıyordu. */ Aradan aylar geçti. Belki dö seneler... Çünkü zamanını hesap; etmemiştim. Gene bir gün dostum- la Kadıköy iskelesinde karşılaş-! tık, Hemen sordum: — Naci... Macide hanım ne . Gene hatıralar toplu” « Fa kat gene ona dair hatıralarım var." Gel eve de göstereyim. Eve gelince bu sefer beni bü yük bir odaya soktu. Eski sandı-. Zin yanında, mavi büyük bir san- dık daha vardı. Eski sandığın üzerinde ceski ünlerin hatıraları» yazıl nisinde «izdivacımıza ait hatıran. lar diye bir cümle. Bir daha göstermeğe lüzum yok. Sana yenisini göstereyim. Ha ev- | velce şunu da söyliyeyim ki kav- ga ettik ve karım bir hafta evvel annesinin evine giti. Sandığı açtı. Gözüme ilk çar pan şey koskocaman bir oklava oldu. zi — Hayrola Naci., Bu da ne? — Üzerindeki hatıra kartın ilk dayağı yediğim oklava, Sonra bir topuklu terlik gör- düm. Hemen alıp hatırasına bir göz attım: «24 mayıs 1934 akşamı eve biraz sarhoş geldiğimden dolayı Macide tarafından alnımın orta- sına indirilen ve vurulduğu yerde topuğu kırılan o meşhur topuklu terlik...» Kırık bir tabak. İki kırık par- ça biribirine bağlanmış. Üzerin- de hatıra mukavvası: «Komşunun kızı taraçada ça maşır asarken pencereden baklı- #ımdan maşi tepemde kırılan por, selen tabaktır.» Hatıra meraklısı arkadaşım hiç bir şeyi ihmal etme: narda bir tencere gözüme ilişti. — Bu ne Naci? — Son günü başıma geçir: İşte bu kavgadan son- in evine tencere... palım. Bizde de bu hatıra mera- ka bir illet birader!... Bir yıldız stanbul 5 18,30 fransızca ders, 19 plâk meşriyanı, 19,30 Türk musiki veşe yiyan: (Fahire hanım ve Refik, Fikret beyler), 21 Eşref Şefik bey tarafından konferana, 21,30 stüdyo, tango ve caz orkestrası Bükreş (364.5 wn.) — 19,03 Romen 2043 plâk, 21,15 balet mu 22 posta kutum, 22.30 karık konsür. 23 haberler, 23,30 Kontinan- tal lokantasından konser. Varşova (1414 m.) — 21 Chepinin eserlerinden konser, 21,30 müsahabe, 21,40 Tenor muganni tarafından şar: kalar, 22,02 habesler, 22,12 hafif mu 3.10 dana siki konseri, 23 aktümlite, plüklam, 24.05 dans mask tıralara bakarken onların ne gü- van p Budapeşte (5505 m), — ISA zel günler geçirdiklerini düşünü- | yin 21 Mikele sehimden naklen, yerden İ 2240 haber e çiğan musikisi ve Karşılıklı tatlı ili yemek ye. | hik sarkan 24 opera ve orkestrası ç Viyana, 60,88 me) — 2020 man kenarlarında oturmalar, bir sine- | simli bir komedi. 23.30 haberler, 2350 'ma salonunun karanlığında yan- kuürtet konseri, 24,50 gece konseri, e ER Rİ ER