Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ 4 Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Te rika No, 333 Bismark: “Kongreyi Babıâlideki vükelâ meclisi mi zannettin,, dedi Protokollarda her mesele ve diplomatça yazılıyor, içtimalarda tekrar okünmüyordu. Bunun için pek çok defa muhte viyatça mühim tadiller icar edile- leti aliye murahhaslarını müşkü- Ista uğratmış, kendilerini kongre- nin tahrir heyeline müracaatle | şikâyete mecbur bırakmıştır. Tahrir heyeti Osmanlı murali- haslarının kongrede irat eyledik- leri sözlerin tashih ve ilâvesini memnuniyetle kabul ederdi, fa- kat sair murahhasların, hususile reisin irat eylediği natukların söy- lendiği gibi kalması için Osmanlı murahhaslari tarafından teklif edilen tashihleri yapmağa kolay- hikla muvafakat eylemezdi. Kongre müzakereleri kongre haricinde prens Bismarkın idare- si altında Rusya, İngiltere, Avus- turya devletleri murahhaslari ara- sinda verilmiş kararların tas resmi, mutantan bir surette kay: dına hizmet etmekten ibaret k: lıyordu. Bu bususi ve mahremane müzakerelerden devleti aliye mu- yahhasları tamamen hariç birakir yordu. Bismark (kongreye | mübahase etmek üzere gelinmez!) sözünü her fırsatla telerar ederdi. Kongre âzasından biri mübahasede de vam etmek isterse prensin sabri, tahammülü tükenirdi. Kongre: 'mütalealarını kendi anladığı gi hülâsa eder, itiraz sahibine isterse protesto edebileceğini söylerdi; bibi herkes protesto eylemek. ten iştinap eylerdi. Bismark: 4 Şarka müteallik bütün müş- külâtm hallini arzu edersek bu- munla yüz gene uğraşmağa mec- bur oluruz. Der, kongre müzakereleri sü- ratle devam etmedikçe kabahati devleti aliye murahhaslarında bu- lurdu! Hemen her meselede devleti aliye murahhasları prens Bismark tarafından şiddetli tevbihlere uğ- ruyorlardı;. bumun iin gayet ihti- yatlı mukavemetlerde bulunmağı münasip görüyorlardı. Başka su- zetle hareket etseler prensin miza- cındaki şiddet yüzünden daha fe- na muamelelere maruz kalmak ihtimalini düşünüyorlardı. Osmanlı murahbasları d: cü içtimadan sonra kongrenin kendilerine söz söylemeğe bile müsaade etmiyeceğinden kork mağa başladılar. Ayastafanos — muahedesinden doğan meseleler hakkında hükü- metin fikirlerini ihtiva eden bir mazbata hazırladılar. Prensin bu içtimadaki muamelesine benzer bir muameleye daha maruz kala- cak olurlarsa bu mazbatayı k grenin tahrir heyetine verme kendilerine söz söylemeğe müsa- ade edilmediği için tekliflerini böyle tabriren bildirmeğe mecbur kaldıklarını beyan ederek bahse- Bilen meseleler hakkında devleti aliyenin aları bilinmek ar zu ediliyorsa bu mazbataya mü- 2 Tacaat lâzım geleceğini söyleme ğe karar verdiler. Ancak bundan sonra bu derece şiddetli bir tavır ve muamele gö- rülmediği için bu yolda bir hare- kete de lüzum hissedilmedi. Babıâli Osmanlı murahhaslari- na Bosna, Hersek meselesinde muhalefet emrini vermişti, Onlar da derhal Salzboriye ve ikonefilde müracaat ettiler. Bikonsfild soğuk bir tavır — Babıâli pek az in kararı akıllı bir meclis kararıdır; başka | bir şey diyemem! Dedi. Salzbori de omuzlarini kaldırarak: küm. in politikası kendisinin en sarih, en bedihi menfaatlerini tanımamaktan ibarettir! iyerek çekildi | Bosna, Herseğin Avusturyac& | işgaline Osmanlı murahhaslarının | muhalefeti Avusturya murahhas- ları kadar hemen İngiliz murah- haslarını da kızdırıverdi. Bikons- fild: | — Devleti aliyenin kongreye | gönderdiği murahhaslar işin ve- | hamelini tamamile takdir eyleme- Ti iler! Diyordu. Kıbrisi elde eden İn- | gilizlerin Avusturyanın Bosna ve Herseğe el atmasını terviç ede cekleri tabii idi. Kongrece bu ki- talarm Avusturyaca işgaline mur vafakat edi Bugünkü Aleksandr müzakere sonunda Kara Todori ve Sa- konu” surken Fransa başmurahhası hari- siye nazırı M. Vadington yanlari-. niz var. Size acırım. Fakat ne ca- re ki hakkmızda bir sey yapmak | elimden gelmez. Şu yanımda otu. ran zat - prens Bismarle - size vak- tile bizim murahhaslarımıza elti $i muameleyi ediyor. Hüküm ga- libindir kanununa boyun eğmeğe mecbursunuz. Tahammül ediniz Çünkü ihtiyar olunacak başka yol yoktur. Bosna ve Hersek elden gitti; menedemedik. Avusturya- lardan nasıl olursa olsun bir menfaat istihsaline gayret edini muktedir olabilirseniz. para al Bız; devletiniz için bazı haklar | muhafaza eyleyiniz. Fakat daha ileriye gitmek beyhude zahmet ihtiyar etmekti Dedi. * Prens Bişmarka kalsa Arnavut- luğu da taviz olarak İtalyaya ver. mekten çekinmiyecekti Kongre içtimalarının birinde Ivranyanın Sırbistana bırakılması prens Bismarkın kati ifadesile ka- rarlaştırılmakta iken Aleksandr. paşa buna muhalefet ve rey ver- mekten içtinap etti, Bismark gi: detli bir nazarla paşaya bakarak bir şey demedi. Biraz sonra paşa mükâleme mazbatalarının müta- Ieasile meşgul iken Bismark gek di; arkasından dürttü: — Sen demincik Ivranya mad- 'desine muhalefetle rey vermedin. Kongreyi Babıülideki vükelâ mec- His mi zanmediyorsun? Verilen — Ben bir şey yapamam. Hü. | İ | muhalefet gösterdi i | | karara müşkülât ika edemezsiniz. | Bunu kabul ve tastike mecbur sunuz! Diyerek karari imza ettir Bosna ve Hersekte padişahın İ hükümranlık hukukunun mahfuz kalacağı işgalin muvakkat olacağı hakkında devleti aliye ve Avur turya murahhasları arasında da- | ha müzakereler cereyan ederken prens Bismarkın israrile Berlin İ muahedesinin kongrece | kabul edilen şekilde tabı tesri olumu yordu. Bu muahedeyi bir hafta içinde | aktettirmek ümidinde bulunduğu rivayet edilen Bismark işin uza- masından sıkıldığı için bütün ma- nialara galebeye şiddetle çalıştı. Israrı üzerine muahede maddeleri süratle gözden geçirildi; muahe- de'el yazısile yazılmıyarak Bis- markın rey ve tensibile tabettirik di; gece ve gündüz fasılasız çah- şılarak temmuzun on üçüncü gü- nü matbu ve mücellet olarak kon- greye konuldu. Bu halde cüzi de olsa bazı mad- delere tadilât ithalini istemek prens Bismarka meydan okumak demek: olurdu. İşi sekteye uğrat- | maktan çıkabilecek neticeler ise Bütün Ayrupa devleti gücenmiş vaziyette bulunuyordu! Osmanlı mürahhasları kongreyi terkederlerse bu devletlerin hepsi aliyeye devleti aliyeyi Avrupada iğtişaş uyandırmak istemekle ithamda bir kat daha ileri gideceklerdi. Prens Bismark devleti aliye mu- ahedeyi imzadan istinkâf ederse pek te kaydetmiyeceğini devleti aliye murahhaslarile diğer mu- rahhaslara bir kaç defa söyle- Devleti aliye Avrupa devletle- rinin arzularına açıktan açığa gün kın tehditlerini filen meydana ge- #irmekten çekinmemesi pek muh- temeldi. Bunun için Osmanlı murahhas ları yeni musibetlere sebep ve alet olmak mesuliyetini deruhte et mekten adeta titriyorlardı. Bu mülâhaza ve saikler ile Ber. imza elyemek mesuliyetini kabul ettiler, (13 temmuz 1878). (Arkası var) AKŞAM Abone Ücretleri SENELİK 1400 kuruş 2700 İuraş SAYLIK 750 » 1450 > 3 AYLIK 400 > 800 » VAYLIK 150 » Fosla itiihadina zabil olmayanı Jekatlur: Seneliği 3600, allı aylığı 1900, üç aylığı 1069 kuruştur. lin muahedesini, Eenebi E 756 vr Ve A S6 A 1G İdarolana; Eabili diyarı Acırmusluk 13 Ne, | yüne bir rekabet — Bürhan edemedim. zannederim mister. Biz kör İavasi gütmür yoruz. Hele ecnebi sermayesine düşmanlık fikri hatırımızdan geç- mez, İst tinin ve Türk topraklarınm tün kabiliyetlerinden istifade et- mektir. Bütün bu hareketlerin s0- nu falan ve falan memleketin ih- Tacat mallarına boykot etmek irk topraklarında ımız sanayi hayatı ile halka yeni yeni çalışma ve kazan- açmaktır. Bu arada bir takım yeni yeni ihtiyaçları 71 memlekette temin edebileceğiz. Dün bir kaç şeker fabrikası aç- tık, yarın bir kâğıt fabrikası, bir cam fabrikası, bir dokuma fabri- kası açabiliriz. Her açtığımız fabrika bir çok vatandaşları iş bar gina getirecek ve bu zamana ka- dar başka memleketlerden geleni bazı malları memleketimizde ha- zırlıyacaktır. m e Muz. Halı, dünya piyasasında harcı âlem bir mata değildir. Oto- mobil gibi, radyo gibi, gramofon gibi ihtiyaçla süs arasında yeri olan bir maldır. Biz halılarımız. için çalışmayı tabii buluruz. Ve düne nazaran bugün bu kıymetli Türk mataı boyası, dokunuşu ve çeşidi ile çok yükselmiştir. Fakat bu memlekette ihtiyaç olan bir çak maddelerden çok sonra- der. Halı öyle bir şeydir ki biz onu ihraç etmekle meselâ yerine rad- | yo alıyoruz, Otomobil alıyoruz. Fakat gümrük hesaplarına baka- cak olursamız bir yıl içinde güm- yükten geçen otomobil kıymeti ile manifatura eşyası kıymetleri ara- | sındaki müthiş farkı derhal anlar simi Suat Rahmi masanın üzerinde- ki Manchesterden yeni gelmiş karteli. yığmlarını. gösterip de vam etti: — On altı milyon Türk bu çe- şitler üzerime parasını elden çıka- rıyor. Harmanımı. bitiren Türk köylüsünün dokuz ay beklediği mahsulünün parasım alınca ilk işi en yakın manifaturacıya koşmak oluyor. Çünkü çamaşırından elbi- | sesine kadar orada bulacaktır ve en geri Anadolu kasabasındaki ufacık bir manifaturacı dükkâmi (Prağ), (Manchester) ve yahut (Milân) fabrikalarının birer şu- besi sayılır. Anadolu köylüsünü ma yolları yakından tanımazsınız. Onu giydiren yahu- | di bazirgânlardır. Tavuğunu, yur | muratsmı, bağını, bulursa parası ni alır ve ona Amerikalı amele nin eski ceketini, İspanyalı boğa güreşçisinin kırmızı — şalvarını, Gaskonyalı Fransız. balıkçısının gömleğini, hattâ daha gı Filâdelifyalı yahudinin melon şap-| kasını satar, Bu vaziyet karşısinda kuracağı- miz bir iki mensucat fabrikası ile köylümüzü giydirmek, onu bu karnaval kıyafetinden kurtarmak bilmem ki çok görülür mü? Mister Grevsin sivri kafasi eğil- di, mister (Didis) in kırmızı bur. mu düşer gibi oldu. Suat Rahmi ağır ağır devam etti — Maksadımız biraz canlan- mak, daha iyi yaşamak vasıtala- Tini aramaktır. Dünya buhran ge- giriyor. Eski iktisat bilgileri yıki- > ei ” AKŞAM : 11 Ağustos 1934 - — ZAkşam. ın edebi tefrikası: 59 e PALERON Cahit lıyor. Evvelce kitaplarda ve ka- falarda yerleşen sosyalizm, ko- münizm, kellektivizm zariyeler tecrübe ediliyor. yandan bunlara tamamile zıt mil. li ve iktisadi akideler kuruluyor ve tatbik ediliyor. Velhasıl bütün kazanç dünyası birbirinden çok uzak, çok farklı sistemler içinde bocalıyor. Büyük sermayeler teh- like geçiriyor, küçükler mahvolup gidiyor. İhtiyar, beynelmilel tica- ri münasebetler kıymetlerini kay- bediyor. İstihsal ve istihlâk arasındaki ölçüsüzlükler para müvazenesini muhafaza ediyor. Sonra © da bu sukuta, bu karışıklığa ta- hammül edemiyor, dünyanın en kuvvetli paraları, kıymetlerini kaybediyor. Bu müvazenesizlik, bu sallanış dünya buhranını kö- rüklüyor, istikrar olamıyor, vel. hasıl emniyetsizlik ümitsizliğe doğru gidiyor. Bugünün tatbik edilen sistem- lerinde bir bozukluk olduğu mu- hakkak. Fakat havayı bulandıran, aliş veriş âlemini durgunlaştıra, buhran için yeni ve müsbet bir çare de bulunamıyor. Büyük harbi âdeta bir mektep bakkalı bi tezgâhını kurup mütemadiyen mal satarak geçiren ve bu sayede Avrupanın en zengin milletlerini kendisine borçlu eden Amerika- mın doları harp sonunda cihan fa- tihi olmuştu. Bugün kilise kapılar zında istiğrak geciren alil insanlar gibi boynu bükük, istikbalini bek- iyor. Ne oldu, niçin bu bale geldi? Bunu yanında daima yarım dü- Züne maliye mütehassısı taşıyan mister Roosevelt bile henüz keş- fedemedi. Şimdi bütün diplemat- lar ve âlimler hadireleri karşıla” mağa çabalıyorlar. Dünya tıpkı kazaya uğramış ve her dakika bir köşesi kopup giden tekneye ben- zedi. Kaptanlar pusulayı şaşırdı lar. Rotayı kaybettiler. Bir gün bir civata kopup gidiyor, he men iğreti üstünkörü bir çare, bir gün bir samur fırlayıp gidi- yor, hemen bir konferans, gene iğreti, pamuk ipliğinden bir ça- re... Bir gün bir vida gevşeyip üşüyor. Hemen bir kongre, bir rapor, bir kaç proje... Gene kâğıt üstünde bir çare... Böyle böyle iş nereye vara- cak bilinemiyar. Derler ki buzü nün hadiselerindeki sebepleri de aramalıdır. Buna şüphe yek. Fakat zaferin ganimetlerini elle- rinde tutanlar dünya haritasının. dünkü manzarasına bakmak is- temedikleri gibi harbin küçük si- yasi teşekküller üzerinde yaptığı uyandırıcı tesiri de anlamak i temiyorlar. Her büyük felâketin affettirici bir fazileti vardır der ler, Büyük harbin de bazı millet- ler üzerinde böyle şefkatli hayırli Bir tesiri olmuştur. Bu milletler kaybettikleri kanın diyetini ha- diselerden aldıkları derslerle ka- zanmışlardır. Harp bazı milli varlıklara siya- si haklarımı kazandırdı. Meselâ otuz milyonluk Lehistan hayata yeniden doğdu. Avusturya gibi bazı isimden ibaret teşekküller de ecnebi uzviyetlerden ayrıldı, Vel hasıl Avrupanın siyasi haritasi karıştı. (Arkasi var)