Sahife 6 11 Ağustos 1934 Sıcaklarda Istanbul “Ne fevka güzelliğine lâde kadın.. bir bak.. Kapkara! Şu cildin » “Birader.. Bakır renkli insaların arasında bu yanmamış vücudumla dolaşmağa utanıyorum!,, — Birader.. Tunç renkli vücut ların işinde bu yanmamış sırtım, yanmamış göğsüm, yanmamış ba- caklarımla gezmeğe utanıyorum. — Evet... Ben de öyle... Tıpkı elbisesiz sokağa çıkmışız da Bey- oğlu caddesinde dolaşıyormuşuz gibi değil mi? Herkesin, tekmil kızıl derilile- rin bize nasıl dik dik, hor hor bak- tıklarını iyor musun? — Görmez olur muyum? Hakikaten yanmamış vücutla nmızdan sıkıla sıkıla bir takım esmer, kara insanlar arasından. geçtik. Bir yaz günü plâjda yan- mamış, beyaz bir vücutla gezmek, kirli, çamurlu, yırtık, pıllam pıllım dökülen bir elbise ile gezmekten gok daha beter. Giydiği balo elbitesinden * hiç memnun olmiyan bir kadın na- sıl balo salonunun bir köşesine çe- kilir, neşesiz, somurtkan oturur, dansa, eğlenceye iştirak etmezse bizim de yanmamış vücudumuzla yapacağımız şey bu i İkimiz birer tarafa uzandık. Uzun müddet yattık. Önümden geçenlerin, sağımda solumda ya- | tanların konuştuklarını sadık bir gramofon plâğı gibi zaptettim. Ar- kası arkasına birer birer vazıyo- rum: — Ne fevkalâde kadın!., Şu cilde bak... Kapkara... Ne güzel lik Yarabbi!. Ne yanık ten. Dün- yanın en beyaz, en şeffaf tenine bunu değişmem. Eski zaman şairlerinin kulakla- nı çınlasın. Onlar şiirlerini yazar- larken hiç te böyle bakır renkli anların kapkara cililerini hatır» larına getirmemişlerdi. Her hal de şair Nedim bugünkü delikanlı. ların kapkara sevgililerini görse korkar kaçardı. Neyse biz işittiklerimizi not edelim: — Felâket... Felâket Muazzez. Ne oldu biliyor musun?. Meğer plâja devam edelidenberi hep avuçlarımı — kapalı tulmuşum. Avuçlarımın içi hiç yanmamı Gördün mü rezaleti, Arapların ellerini bilir misin? Üstü koyudur ve içi çok açıktır. İşte tıpki öyle <1 olmuş... Ne yapayım şimdi? — Üzüldüğün şeye bak... Tıp- kı benim de öyle olmuştu. Şimdi avuçlarımın içini güneşe karşı açık tutuyorum. Yanıyor., Sen de öyle yap... Sağımızda bir çorap ve çorap- Sızlık bahsidir gidiyor: — Biliyor musun Nazan... Çe Tapsızlığa o kadar alıştım, o ka- dar alıştım ki kış gelirse nasıl ço- rap giyeceğim bilmem. — Kışın da giymezsin. — Aman pek şık bir şey olur. Çorapsız baloya gitmek!, — Amanan!., Ne iptidai adam. Şuraya bak, cildi bembeyaz. cudu hiç temi güneş görmemiş bilmem ki... Zavallıcık bütün bir m ilk defa denize geliyor gali- Arkadaşımla ben biribirimize bakıştık. Acaba bu iltifat bize mi idi? Bu esnada önümüzdeki kumlar gıtırdadı. Derin bir nefes aldık. Sıcaklarda Tıpkı bizim gibi hiç yanmamış vücutlu bir zat kırıta kırıta ileri- bir oh çektik. De- de bizim gibi yan- mamış vücutlu vahşi insanlar var- miş! Bu sırada plâj sahibi sırtında geldi. Epey pijaması yanımıza hoş beşten sonra: — Gelecek hafta nişana bek- lerim! dedi. Hayretle duraladık: — Neredeki nişana? Hayretimizi manasız. bulmuş Nerede olacak? Burada... İngiliz ailesi gelecek hafta burada nişan yapacakmış... Eğer bu plâjda nişanlar, deniz- de düğünler, dalgalar arasında kı- na geceleri İstanbulda tasmmüm. ederse hoş olur. Bundan sonra nişan elbisesi ye- rine, düğün elbisesi yerine mayo lâzım olacak gali — Bey... Bana yeni bir mayo Düğüne davetliyim... Yarın deceğim — Hanım şu mayoyu versene. Bugün arkadaşlardan birinin şanı v Gibi sahnelere rasgeleceğiz! Bu sefer plâjda en hoşuma gi- den manzara şu oldu. Bunu © ka- dar beğendik, o derece hoşumu- za gitti ki karşısına geçip uzun bir inse lanbul plajlarından biri uzun seyretmekten kendimizi ala- madı Hattâ münkün olsa bir fotoğra- fını çekip size de göstermek is- terdik.. Genç, güzel hanımın biri tama- mile kuma gömüldü. Yalnız başi, yüzü dışarıda.. Kuma gömülme- sine rağmen dudakta kıpkızıl bo- ya, gözlerde siyahi sürmeler, kir. pikler rimel koca koca büyü- tülmüş. Hanimin beyi yanında. Bir aralık elleri de kumun içinde olan genç hanımefendi: — Kuzum.. dedi... Ağzıma bir sigara iliştirsene. Bey hanımefendinin kızıl du- 'dakları arasına sigarayi iliştirdi Tabii kolları kumun altında olani sigara yakamaz... — Sigarami yak... Bey yaktı. Hanım bir nefes çekti. — Ağzımda al. Bey sigarayi ağzindan aldı — Sigarayi ağzıma getir, Bey sigarayi hanımin ağzına soktu, Ve sigara bitinciye kadar bu böyle devam etti, Ellerini kumun altına sokan hamimefendi sigara içmek içini beyin ellerini - sani babasının öz malı imiş gibi - mü- kemmel surette kullandı, durdu. Bundan sonra beye kitap okuttu. Hikmet Feridun Diyarbekir Halkevi Diyarbekir 4 (Hus Halkevi Dağkapı hı Yeni bina çok güzeldir. Bi bir de sahne bulunacaktır. i) — Diyarıbekir Halkevi çok iyi çalışıyor. inde nafıadan devredilen binaya taşınmıştır. ia lâzım gelen tadilât Binaya 1500 kişi alabilecek bir salon ilâve edilecektir. yapılmaktadır. Salonda büüyülelüktedir. Dikili (Umumi den) — Buraya ilk defa olarak geliyorum. Altınovadan Dikiliye 28 kilometrelik bir yol vardır. Bu yol tabii zeminden ibarettir. Ba- zan sahili takip eder, bazan da sahilden uzaklaşır. yi Bir zamanlar kâmilen rumlar ile meskün bir kasaba imiş. 93 senesinde gerek buraya ve gerekse İsmailler köyüne elli hane Bulgar ve Romanya muha- cirleri iskân olunmuştur. İsmail ler köyü iden eskidir, Umu- mi harpten evvel bir kısım rum- lar Yunanistana gitmişler, geride kalanlar da sonradan mübadele- ye tâbi tutulmuşlardır. (Dikili) ismi rumca (bel) ma- nasına olan (Dikelyo) dan kal- mıştır. Buralar bomboş iken ru- mun birisi gelerek bel ziraat yapmış ve para kazanmış, sonra gene bu tarafa gelmek üzere yo- la çıkınca «nereye?» diye sor- muşlar, o da, Dikelyoya demis. Bir rivayete göre de buranın sırtlarında şimdi harap bir hal. de bulunan yeldeğirmeni kulele- rinin mevcudiyetinden ve diğer bir rivayete göre de balıkçılar ta. rafından üstüste bir kulübe yapi- larak yüksekçe bir kule vücuda getirilmesinden dolayı uzaklar- 'dan geçen gemilerin bu kuleyi işaret makamında kullanmaların- dan böyle bir isim kalmıs, Kazanın hali Burası Bergamaya bağlı bir İ nahiye iken bundan beş sene ev- vel kazaya çevirilmiştir. Nüfusu az ve köyleri fakirdir. Yalnız Ba- demli köyü Kazanın ta- lihsizliğinden olarak beş sene denbieri buraya gelen kaymakam- lar bir iki ay sonra askere alın- mıştır. Burası ötedenberi nahiye müdürleri tarafından vekâleten idare olunmaktadır. Ve şimdi de Çandarlı nahiyesi müdürü kaza- nın işlerine bakmaktadır. Bura- da doktor yokken bu sıralarda bir vekil doktor gönderilmistir. Belediyenin hususi muhasebeye borçlu olmasindan dispanser içini gelen (100) lira oraya yatırılmış ve dispanser felce uğratılmıştır! Maarif İşleri Merkezle beraber bütün kaza- da beş mektep vardır. Kazanın 27 köyünden beşinde mektep bu- lunması pek az ise de gelecek s€- ne başında ve ortasında 8 mektep daha açılacakmış. Merkezdeki mekteple Bademli ve Çandarlı- daki mektepler beşer sınıflıdır. Bu mekteplerde 650 talebe ve 14 muallim mevcuttur, Önümüzdeki sene içinde tahsil çağında olup ta mektebe devam edemiyen hiç bir köylü çocuk kalmıyacakmış. Bunun için de her mektebin bulunduğu köylerde pratik olarak küme mektepler açılacak, bunlar bir haftalık er- zaklarile gelip köy anineleri ta- rafmdani yemekleri hafta başlari tekrar kö dip gene erzaklarile beraber dö- neceklermiş! Belediyenin hall Bura belediye işleri geri Belediyenin varidatı 18 bi senelik bir tari- Anadoluda Akşam Dikilide bu sene mahsul çok iyidir Belediye ve maarif işleri, gençler birliğinin faaliyeti muhabirimiz. | Yangın için adi bir tulumba- dan başka vasıta yoktur. İki se- ne evvel burada elektrik yapıl. miş ise de kilovatı (30) kuruş olduğundan halkın bundan isti- fadesi pek azdır. Belediye, bu tesisata 4500 lira ile iştirak et miştir. İçilecek su uzaklardan getiril mektedir. Kabakum köyü civa- rındaki çay tastığından bataklık hasıl olmaktadır. Burmaçeşme ve Çamtepede iyi sular varsa da belediye bunları kasabaya getirememiştir. Bele diye 2500 lira sarfile kasabanın hali hazır haritasile müstakbel plânını yaptırmış ise de tatbikat sahasında faaliyet yoktur. Nüfus kazada 11,954 ve kasa- inde de 3000 nüfus vardı Kasaba bir köy büyüklüğünde dir. (360) kadar ev sayılmıştır. Hamam olmadığı gibi dispanseri de muattaldır. Ebe istifa etmiş tir. Dikilinin Çandarlı adında bir si, üç oteli ve 18 kahvesi mevcutur. Gençler birliği Burada göze çarpan, gayet fe- rah ve çok şık bir bina vardır. Bu- rası geneler bi salonudur. mını dör düncü günü teşkil edilmiştir. ve vardır. Birliğin temsil, kılâp, spor şubeleri vardır. e eyledikleri bina fırka namına is- timlâk edilmek üzeredir. Birli) te bir okuma odası, güzel bir sah- ne ve 300 cilt kitap vardır. Bun- lardan 100 cilt kitap maarif me- muru Halil bey tarafından teda- rik olunmuş ve birlik reisi Ha di bey de 50 kitap hediye etmiş- vir. Ziraat ve mahsulât Kazanın ziraat memuru Nâzım bey Balıkesir ziraat mektebin den yetişmiş ateşin bir gençtir. Gerek ahlâk ve gerek malümatı vilâyetçe şayanı takdir görülmüş olduğundan zeytincilik öğrenmek için vilâyet tarafından İtalyaya gönderileceğini işittim. Kazanın senelik zeytin hasılatı 34 zeytinyağı 1, palamut 243, bakla 2, buğday ve arpa 5, tü tün 1 milyon, kilodur. Bu sene mahsulât pek iyi ol. muştur. Buradan zeytin, bilhassa #ütün, palamut ve kismen de hu- bubat, bakla ve hayvan ihraç olu- nur. Tütünleri gayet nefis oldu- Zundan Amerika kumpanyaları daima müşteridirler. Kilosu 35 den yelmiş beş kuruşa kadar sa tılmaktadır. Ragıp Kemal Sabrı HAYVANLAR ALEMI Büyük kıtada 280 sahife - 350 resim 4 renkli Jâvha « B metin harlel tabla Bu merak, eğlenceli kitabı okudunuz mu? Fiyati y “Taşra için posta, Heryerde 180 deni Enruştur. mi Tevzi ve satış merkezi yalın: AKŞAM KITAPHANESİ 121, Ankara caddesi, Tara yerine yota pal gönderebiieini İstanbul da