Sahife 6 AKŞAM 23 Haziran 1934 © Tepebaşı bahçesinde geceler “A benim canım efendim, şu manzarali dilfiribe karşı bira da mı içilmez?,, Adalar revüsünde Behzat bey karaya boyanıp Jozefin Baker göni ilm Dünyada ne oldum dememeli, «ne olacağım?» demeli, Mesel şehir tiyatrosunun kapısındaki ilân lâvhasına bir kere bakınız. Ne idi? Ne oldu zavallı, Şimdi ben bu talisiz lâvhayı düşmüş eski kibarlara benzeti- yorum, Eskiden bu lâvhada beynelmilel şaheserlerini meşhur. tiyatro beynelmilel meşhur tiyatro dâl lerinin — isimlerini — okurdunuz. Hamlet, Aktör kin, Pergün, Otek le gibi piyes isimlerini, İbsenleri, Şekispirleri, ve daha bir çok dâhi isimlerini bu kara tahtanın üze rinde okurduk. Halbuki şimdi bü- tün bu-isimilerin yerine bakınız neler yazıyor: Çay 10 kuruş, kah- ve 10 kuruş. dondurma 15, ga- 702 15, limonata 15, şurup 15, lo- kum 10. Hey gidi bey Diyorum ya, kibar düşkünü siyah tahta, Neyse Felsefeyi kı pıda bırakalım da içeriye girelim. Açılalı pek az zaman olduğu hal: de Tepebaşı bahçesi geceleri bir âlem. Bütün masalar hıncahınç. Bir tarafta bando, bir tarafta cazbant, bando susunca cazbant başi yor, cağbant susunca ban- do,.. Her tarafta renk renk yanan işsenler, Şekispirler gecedenberi tıpkı mektebe devam eder gibi muntazaman her gtce gelenler, Şehir tiyatrosundan Lüküs Ha- yatın Memişi Muammer, gene ar- üstlerden Behzat bey, bi ileride grup halinde ö Uzakta üstü kapalı yerde belediye özalarını başına toplayıp tatlı tatlı bir şeyler anlatan Adalı Avni bey. Hemen her gece ayni masada cazbandın. gerisinde oturan g: yet kalabalık bir musevi Ve daha bunlar gibi her gece - hiç kaçırmadan - bahçeye gelenler. Vakı& henüz bahçede şehir ti- yatrosu artistleri tarafından nu- maraler yapılmasına başlanılmaz) dı. Fakat Muammer © husus #urette numara yapıyor. Cazbant başlar başlamaz dans yerine fır- layıp maharetini adamakıllı gös- eriyor, «Kanbersiz düğün olmaz» der. ler ya, Muammer de buranın Kai: beri halinde... Hemen her masa- dan: — Muammer buraya gel!. diye) çağırıyorlar, oturur oturmaz sa- bik Memiş garsonu çağırıyor: — Bana bir dondurm Geçen akşam saydım, Ta- mam 11 dondurma yedi. Eğer yaz| sonuna kadar her akşam buraya gelecek olsn muhakkak Lüküş Hayatın Memişi mide fe, tutulacaktır. Sordum: — Konsomasyon yaptırıyorum. Fena mı?, diyor Mademki bahçe artistler kooperatifinin, eş dost hesabına ne kadar dondurma ye- da dolaşan Ertuğrul Muhsin beye: |. — A benim canım efendim Bari şu bahçeye içkilerin en ha- fifi olan birayı koysamız. Artık şu manzarai dilferibe karşı bira da lmez?, diye dert yanıyor. ER klişe Z daha) rtist- | beyle Vasfi beyin isimleri aHa- w Tepebaşı bahçesinin öğle vakti bir manzar: Önündeki enfes buzlu suyu bir ilâç alır gibi tiksine tiksine yur dum yudum içiyor. Muammer arada bir yüksek sesle kıymetli artist Behzat be ye takılıyor: — Yahu filimden 3000 li alıyormuşsun... Allah versin... Gözümüz yok, evin var, barkın var, seksen güvercinin, çeşit çe- şit köpeklerin var. Bu kadar pa- rayı ne yapacaksın... Apartıman mi?, Her sanatkârın bir zayıf tarafı vardır. Meğer Behzat bey de kazanıyorsun!» d ince dehşetli kızarmış, Bu söz- leri işidince Musmmeri masaların | arasında kovalıyor. Şehir tiyatrosu artistleri biri- birlerine yeni isimler koymuşlar. Hepsi bir ada ismi almış. Hazım, yırsız. odalar!» daha doğrusu Hazım hey Yassı ada. Vasfi bey, Sivri ada... Feriha Tevfik hanım Büyükada, Semiha hanım Hey- beli... Bunlardan başka «Kımali ada», «Burgaz ada», «Safa adasi» de alan var. Biribirleri" Tağllrod2 büyü kotra yanşlhı > başlamıştı iştirak eden kotralardan bir kısmını gösteriyor. Mai ni hep böyle çağırıyorla, ist bir ada oluyor, bir ediyormuş, Yalnız Muammeri «Zirzop bey!» diye çağırıyorlar. Onun da revüde ismi böyle imiş. En parlağı Behzat beyin ismi: Jozefin Baker... Behzat bey revüde yüzünü gözünü karaya bo- yayıp, kadın kıyafetine girerek Jozefin Baker olacak, Halbuki sa- patkâr «Bataklı damın kızın fik minde gayet hisli bir rol oynuyor. Bursalı bir âşık, Sevgilisi için mütemadiyen göz yaşları dö ken bir adam. Cazbant başladı... Dansa kak kan kalkana... Yalnız Muammer bu sefer kalkmadı. Yanıma yak- laşarak rip bi — Müjde, dedi, bi dar bir çocuk babasi daha olu- yorum. Artık çifte kavrulmuş ba- ba. Bu sefer oğlan olsun istiyo- rum, Oğlan olursa ismini Tunç koyacağım. Kız olursa Tunc Şimdiki kızımın ismi de Tuma yı Denk oleun!.. Hikmet Feridun Retmimiz yatışa Anadoluda Akşam Şirin bir kaza merkezi: - Edremit Zeytinyağı fiatleri bugünkü vaziyeti muhafaza ederse Edremitte buhrandan eser kalmıyacak Edremltten bir manzi Hep beraber iske- le başında toplandık. Küçükkuyu” lular beni vapura götürüp uğurl dılar. Vapur mürettebatı beni tax nıyorlardı. Çantamı alıp kamara salonuna götürdüler. Orada sessiz ve sakin yemek yiyen yolcular vardı. Onlarla tanıştık. Bana ufa- cık bir şikâyette bulundular ve «bakıniz muharrir bey! Şu güzel anlonda öksüzler gibi yemek yiyo- ruz. Şurada bir piyano, bir radyo ve hiç olmazsa bir gramofon bu- lunsa ne kadar zevkli bir yemek yerdik» dediler. ilhakika yolculuklarda garip- iyen insanların üzüntülerini ve | aile ayrılıklarını ya unutturmak ve yahut ta daha ziyade kalbe do: kundurarak tatlı veya acı zevkler- 'dürü beyin bu vapura bir piyano veya radyo lütfeylemesini yolcu- larla beraber biz desrica ederiz. Akçay iskelesinde Geceyi vapurda ( geçirdikten sonra sabaha karşı Akçayda vinç- lerin gürültüsile uyandım ve bekliyen İsmail ağanın kayı dışarıya çıktım. Edremite gitmek için henüz bir vasıta; olmadığın dan trenin gelmesine int ledim. Üç saat sabahın serinliğini kana kana vücüduma sindirerek oralarda dolaştım. “Akçaydari Edremite işliyen bir demiryolu vardır. Bu hat ılıcadani palamutluğa kadar devam eder. İhtimal ki burada bir trenin işle- liğini bilmiyenler vardır. Bu hat Balya - Kara Aydın madenlerini sahile nakil için yapılmıştır. Ayni Zamanda insan ve esya da naklet- mektedir. Kazanin alışverişinde ve kalkin seyahatinde pek çok fay- 'dasi olmaktadır. İşte ben bu trene fntizaren iskelede bir müddet oya: Yandim. Ve sonra düdük sesini işi- terek istasyona koştum. Tren, sık bir zeytin ağaci or 'nindan geçiyor. Kilometrelerce si yen Bu ormanlari zevkle temaş dan sonra Edremite geldim ve doğ- Yuca postahaneye gittim. sapa bir yerinde ve bi- ir set üzerinde harap ve 'bina posta merkezi ya- pılmiştir! Bunun t#miratına sar- İ folumacak paraya yazıktır! Hükü- /abıtan yurdu maetin şerefine uymıyan bu bina- 'dan vazgeçmelidir. Postahane bi- Yerlerinde ol- Hastane Senelerden ve hattâ ezeldenbe- ri hastanesiz kalmış olan Edremit te bele çok şükür bir hastane ku- rulmağa başlanmıştır. Şimdiki bi- idir. Burası baş hekim ve operatör Nedim be- yin kıymetli nezaretile mükemmel surette tamir ve tadil olunmak- tadır. Ben bu mektubu yaz belki de açılma remi yapılmı: Burada iki senedenberi bir or- İn mektep vardır. Bu mektebin masrafını Edremit ahalisi ödemiş | ve bilâhare Maarif Vekâletinin Tütfile resmi bütçeden idare olum mağa karar vet Bu sene (19) mektebin kaldırılacağı ha- ıda bunun da bulundu- e herkes fena hal beri ara: hamı üzerine ipka olunmuştur. Edremitliler 35 bin sarfile 'kârgir ve son sistem bir orta mek- tep binası da kurmuşlardır. Gele- cek sene eski binalar terkedilerek buraya göç edilecektir, Yağmursuzluk Yağmursuzluktan endişeye düs- müş' olan halk bugün sevi İki gecedir yağmur yağıyor ve ge- ne de yağmak istidadı vardır. Eğer 'bir kaç gün daha kuraklık devam etseydi bu sene kıtlık muhakkak idi. Fakat bu yağmur vaziyeti kur tarmıştır! Bu sene verim senesi olduğun- dan ve ağaçlar pek yüklü bulun- duğundan zeytinyağları şu fiati muhafaza edecek olurlarsa bu valide artık buhranın nam ve ni- şanı kalmıyacağını iyük bir sevinç ile dirler. Geçen sene havalar müsait git de olmuş ve fiatler yükselmi duğundan herkesin yü tür, Bu sene de ayni vaziyet yüzde Hükümet zeytincilere çek yar- 'dim etmekte ve bankalar da mu- avenetlerini esirgememektedirler. Şimdiki halde amele yevmiyesi de (50) kuruştur. Zeytin tarlaları. nin vergileri de yüzde kırk indi- rilmiştir! Halk hükümetimizin bu yüksek lütfundan son dereceler- de memnundurlar ve dualar et- mektedirler,. -Rasıp Kemal