24 Teşrinievvel 1932 Cim Londos milyonermiş Serbes güreş dünya şampiyonu Yunanlı Cim Londos'u karilerimize tanıtmıştık. Bir zamanlar Türkiye baş pehlivanı Kara Ali ile karşı: laştırılması mevzubahs olan Yur nanlının ne kadar müthiş bir peh- livan olduğu gün geçtikçe anla şılıyor. Dünya üstünde son kalan yegâne tehlikeli rakibi Fransız Deglan'ı da geçende yenmeğe muvaffak olan bu Yunanlı bakkında eski rakiplerinden biri üzün bir makale yazmıştır. Yunanlınm eski rakibi maka- lesinde Cim Londos'u böyle anlar tayor : Bugün sırf güreş sayesinde iki milyonluk bir adam olan Cim Londos hakikaten dehşetli bir peblivandır. 95 kiloluk silleti, kısa denebilecek boyu ile bu adam dünyanın en eski usta pehlivan larından daha ustadır. Kendisile görüştüğüm zaman güreş esnasındaki harikulâde zekâ- sına hayret etmiştim. Tatbik etmek istediğim oyunları vaktinde anlı- yarak hemen mukabelesini yapan Cim Londosu daha uzun seneler yenecek bir pehlivan çıkmıyacak- tr. Bu şeytan adam o kadar çabuk güreşiyor ki, insan kargı” sında üç kişi var zannediyor. Kendisini 22 dakikada yenil diğim halde bunu şeref addedi- yordum. Doğrusu Landosa 22 dakika dayanmak bile bir iştir. Görülüyor ki Cim Londos bir zamanlar bizim koca tuttuğu şöhreti tutmuş bir adam- dır. Biz böyle dünyaya dehşet Salan pehlivanımızı acaba ne za- man çıkaracağız? Balkan güreş birincilikleri * Teşrinisaninin 3 üncü günü Maksimde yapılacak Balkan güreş birincilikleri hakkın- da yeni malümat Yugoslavya — federasyonu | bu mühim müsabakalara iştirak ede- cek olan güreşçilerin isimlerile aldıkları dereceleri bildirmiştir. Yugoslav: güreşçileri şunlardır ; Filiz sıklet Brankoviç Jove, En bafif sıklet Toth Dragülün, bafif sıklet Uzelac Vlada, yarı orta sıklet Markoviç Ivan, orta siklet Meter Juri yarı ağır sıklet Palkoviç Franjo, ağır sıklet Nagy Stevan. Bu güreşçilerin hepsi muhtelif Senelerin Yogoslavya birincileri” dir. Bunlardan ağır siklet müte- addit defalar şampiyon olmuştur. Yarım ağır 1928- 1939-1930 - 1931 ve 1932 seneleri şampiyo- mudur. Orta sikletteki Markoviç Ivan Arzensek'i yenmiştir. Yugoslav takımının kuvvetli bir takım ok duğunu takmin ediyoruz. Yugoslavlarla ancak bir defa, o da 928 olimpiyadında karşılaş aştık, Saim hasmını kolaylıkla yenmişti. Milli takımımız büyük bir gaye retle idmanlarına devam pi me yapılacaktır. Geçen cuma gözü Türkiye birincilikleri yapıl cen Çobanın güzel hir müsaba- kasım seyrettik. ileri: miz de derecede muvaffakiyetli neticeler aldılar. Ne tenis, ne atletizm ve ne de futbolda elde edemediğimiz Bal- kan birindiliğini güreşte kazana” cağımızı kuvvetle ümit ederiz. Bulgar millitakımı geliyor Futbol federasyonumuzun Bul- gar federasyonuna yaptığı mühim Bi geklfim kabul edildiğini Baher Bulgarlar tarafından kabul edilen bu teklife nazaran, Bulgar milli fakımı biri Istanbulda, biri de İzmirde olmak uzere iki maç yapmak için gelecek ay şehrimize gelecektir. ik maç 4 teşrinisanide Istan- bulda yapılacaktır. Izmirde olacak ikinci maç için İl teşrinisani tesbit olunmuştur. > Karilerimiz pek iyi hatırlarlar. Sofyada her sene yapılan "Balkar nyat müsabakalarına bizim milf takım da iştirak etmiş fakat bi- rinciliği alamamıştı. Balkan milletleri arasında ya- pılan bu futbol turnuvasında iki kere birincilik? almağa muvaffak olan Bulgarlar Balkan milletleri arasında en kuvvetli bir takıma malik olduklarını ispat etmişlerdir. Bu seler şehrimizde yapılacak bu temas dolayısiyle geçen sene iştirak ettiğimiz Balkanyati, oyun larından sonra futbolda ne kadar fark ettiğimiz belli olacaktır. Bu maçın ikinci bir faidesi de Şadur: Futbol federasyonumuz bu se- meki Balkanyat müsabakalarına tiral esas itibarile kabul et miştir. O müsabakalardan evvel Bak kanların en kuvvetli takımına malik olan Bulgarlarla temasımız Sofyadaki maçlarda ne yapabile- ceğimizi aşağı yukarı belli etmiş üne. şağı yı iş Temenni edelim ki, hu mühim temasa mani olacak bir hadise çıkmas Türk takımının Atina stadyomundakl muazzam resmi geçide iştirak etiği zaman alınmış fotoğraf Bu sefer kati maglübiyetimizle neticelenen Atinz olipiyatının şimdi bütün tafsilâtına vakıf bu- İunuyoruz.. Telgraf haberlerinden yalnız yeticelerini öğrendiğimiz mü: kalarm nasıl cereyan ettiğini ge- lenlerden öğrendik. Efkâr umumiyenin teessürle alâkadar olduğu Atina olimpi hakkında son bir hülâsa yapma; faydalı gördüğümüzden aym mev. zua bir daha avdet ediyoruz. Evvelâ umumi tasnifte aldığımız povanları gözden geçireceğiz. Sonuncu olduğumuz. umumi tasnifte türk takımının kazandığı sayı 21 dir. Buna mukabil birinci olan Yu- nanlılar 165 buvan kazanmışlardır. Aradaki farka bakarak yunan atle- ini ileri Müsabukalara gelince; Burada yalnız en meşhur şam- piyonlarımızın iştirak | ettikleri müsabakaları tetkik edeceğiz. Ismi gazetelerde çok geçen at- letlerimizden Semih, Mehmet All, Besim Sudi ve Haydar gibi şam- piyonlarımız. bir tanecik olsun oparmağa mu- Bu muvaffakiyetsizliklerin kaba- Batini atletlerime yüklemek bü- yük bir haksızlıktır. Onlar elle- rinden geldiği kadar çalıştılar. Elaman Barik diyecelei öz Atinada bir iki birincilik kaza nacak halde i Hata, beynelmilel bir müse- bakaya götürülecek atletlerin tam kıvamında gönderilmemeleridir. Atiletlerin en iyi formları hafta larca devam edemez. Bir atlet bünyesine nazaran mevsim İçinde bir kaç kerre formunun o yüksek (derecesini bulabilir. En yüksek derecesini bulmuş atlet muayyen bir zaman sonra yavaş yavaş dişer. Işte ihtisasa ve anirenörün No, 10 — — Büyük Muharriri: 5. Rükhamovski Antikacının kızı gayet sevimli kızdı. Nazarlarile, David'i cesa- retlendiriyordu. Bunun üzerine David, zengin irkdaşna mektubu yazdı. Hocası da ona bir tavsiye mektubu verdi. Bunları zenğin adama yolladı. Cevap bekliyor. Fakat, cevap gecikmekte... Bu esmada, Rusyadaki evine mektup. yazıyor : “Sevgili babacığım, anneciğim, kardeşlerim. Sizi o kadar göre“ ceğim geldi ki... Hepini ayrı bağrıma basarım. Allah cüm- lenisi sıhhate daim etsin. Beni biç merak etmeyin. Hocalarım ve arkadaşlarım bep iyi adamlar. Yemeklerimi | mükemmel | bir “gargis,, (1) yiyorum. Cumartesi- leri elimi asla işe sürmüyorum, baba Sabrediniz çok geçmeden ben de adam olacağım. Ortaya çıka- cağım,, Davidin mektup yazdığı meşhur yahudi. zengini Grimperelle, ba- şındaki siyah takkeyle Balzac'n (Balzağın) romanlarından fırlamış bir insana benzerdi. Yağlı suratlı, tombalak adamın biriydi. Insan, onun - biri siyah saçlı, öbürü kumral. iki kızını gördüğü vakit, böyle yamrı yumru bir babadan böyle sülün gibi kızlar nasıl çık diya hayrette kalırdı. Grimperelle, tam manasile, (Eski tabirile) mecma ezdat bir adamdı. Memurlarının ve amele sinin o maaşlarına (o cömertcesine zamlar yapmak istemediğini, bele bir pul bile avans verme görenler, kendisini müthiş bir hasis burua sanırlardı. Hal- buki, bu adam, amele ve memurları için mükemmel bir sanatoryom yaptırmıştı. Çocuklarını mektebe koyar, okuturdu. Evlerine kadar bütün hayatlarını. sıhbileştirmek için çalışırdı. Onu bufaaliyetinde görenler, sosyalist sanırlardı. Hulâsa, zengin yahudi, tefer- rünti içinde: çirkin, fakat, umum! manzarası içinde güzel ve iyi bir insandır. Daima: * — Benim yaşımda ve benim içtima mevkiimde bulunan bir insana dünya ver gelir!,, derdi. Yakasındaki © Zejyondonör (2) kurdelâsına gururla bakardı. Buna rağmen, nişanının kurdelâsını göze batacak şekilde koskocaman bir şeritten yapmamış, en ince bir kırmızı şeridi yakasına takmıştı. Güzel sanatları sevmekle, onu korumakla. öğünürdü. Artistleri himaye ederdi. Ölünce, arkasında bir müze bırakmağı ve namını ebedileştirmeği isterdi. Onun için, tablo tacirlerini daima dolaşır, kıymettar bulduğu eserleri piya sadan toplar; kendi kolleksiyo- nuna idhal ederdi. Merakı, büyük itinala tamamlanmış tablolarda 0) Yahudi lokantası, 12) Fransızların maruf nişanı mana mam aynıyacağı rol burada başlar. Bir atleti tedrici bir tarzda beynelmilel müsabakaya en yüksek formunda getirmek bilğinin yezâne eseridir. Bizim atletlerin Balkan olimpi- yadında kendi derecelerinden epi düşük derecelerle geri kalmalar rının sebebini bunoktada arama- yiz. Atina olümpiyatlarından evvel burada birbirini takiben tertip edilen müsabakaların cins ve ehemmiyetleri atletlerimizi zama- mından evvel forumlarının en yüksek 24 Teşrinlevval 1932 — Bir Yahudi Çocuğunun Hayatı hikâye — Mütercimi: (Va. Na) değildi. Bilâkis, ebawehe denilen ve ressamın her hangi bir sebeple (inmalle, vabitsizlik neticesi, yas hut maksadı mabsusla) bitirme" liği cessurane çizgili ve renkli eserleri, iddin ile tamamlanmışlara tereih ederdi. “ Asıl orinallik onlardadır ; derdi, Zengin yahudi güzelliğini bur. nuna takarak bir tablonun önüne yaklaşdı dar — işte bu iyil -dediği vakit, tablo taciri, o eseri paket edebi- Tirdi. Eserin fiati kaç para olursa ol sun, onu behemehal Grimperelle satın alacaktır. Modern sanatlar- dan hoşlanmazdı. İmpressionistler faturist'ler paintillist'ler, ona saç- magörünürdü. Eski tarz resimden hoşlanırdı, Kendisine bazan sahte imzalı tablolar yutturduklarıda olurdu. Fakat, topladığı kıymetteki tablolar, ekso- riyeti teşkil ederlerdi. Zengin yahudinin karsı, aslen Naney'li Franle isminde bu ailenin kızıydı, Müessesenin bütün mi- mar ve İşçileri. ondan tiril tril titrerlerdi, Pek az sürer sürüştü- rür; erkek gibi yüksek yakalik, boyunbağı caket giyer, saçlarımı da erkek gibi keserdi. Faaliyet hususunda, kocasile. aşık atardı. Her yerde arzıcadam ederdi. Şimdi ayakkabı dairesinde, şimdi şemsiye kısmında, şimdi kasadarın yanında görünürdü. Kendisini gören memur ve müstahdemini paça- ları sıvayarak harıl harıl faaliyet sarfetmeğe sevkederdi. Fakat memur ve işçi kızlarının en ziyade içerledikleri patronun karın değil, kızlarıydi.. Dudale larına kap: kırmızı çığırtkan rene ler sürerek, kokular içinde yüze yek ve kırıtarak mağazaya gelen bu genç kızlara, memureler pek içerlerlerdi. Kızların ikisi de son derece iyi yapılı kızlard. Toplu veya şişmanlığın hududunm varmışlar; fakat şişmanlaşmamışlar, toplulaşe | mamışlardı. O bududun gerisinde duruyorlardı. Güzellik, genci, sıhhat içinde, enfes mablüklardı. En büyüğünün adı İrene'ydi. Nisbeten geniş bir yözü, canlı gözleri ve kemerlice bir burnu vardı. Dudaklarında kelimelerinin azıp — büzülüşünü / seyretmek insana zevk veriyordu. Saçları çök ve siyahtı. Hemşiresininki- erse, kırçıl gibiydi. ve kıvırcık, i süzgün, ve mahrumdu. bakanlara hülyaperver tesirini. verirdi. Habukl hakikatte, bu fani dünyamın manevi cihetleri, bu genç kıza wz gelmekteydi. Aklı filri, maddi cihetlerdeydi. Annesi, ona, güzel ve besleyici yemekleri göstererek: — Kızım, niçin yemiyorsun? « diyo sorardı. Kız: (Arkası var) derecesine | çıkarmağa o mecbur etmiştir. Şampiyonlarımız buradan bare- ketlerimde yavaş yavaş en yüksek kabiliyetlerini kaybetmeğe başla" muşlardı. Orada koştukları zaman da an form şemasının tepesini dön- meğe başlamışlardı. Amerikalılar atletizmde en büyük maharelin bir atleti asıl koşu günü tam for muna getirmek olduğunu söy” erler. İşte biz zannederimki, bu işl beceremediğimizdem kati mağlü- biyete uöredile, A dn çi EE