Sabife 6 74 Teşrinievvel 1932. Istanbulu haraca kesen dolan- dırıcılardan biri idi. Geçenlerde onuncu defa olarak gene yakayı ele verdi. Altı aya mahküm oldu. Mahpusluk zamanını bitirip çı kacağı gün gardiyani Kusura bakma, dedi, seni ün fazla yatırmışız. Adam omuz silketiz — Ebemmiyeti yok, sefer mahsup edersiniz! Evet Hanımefendi, ahçısı ile beraber yemek pişiriyordu. Bir aralık dedi ki: — Kız, galiba tuz koymasını unuttuk, Ahçı sarıttır — Evet hanımefendi, ne buda- ayızl gelecek Randevu Bey paltosumu giydi. Karsı sordu; — Nereye? — Randevura vari — Kiminle? — Terzimle, — Nerede? — Burada, biraz sonra gelip para isteyecek! Güzel Bazen cidden zarif sözler vardı Bir tanesini kulaklarımla işittim. İşte: — Bu sene Adada beni kızım zannettiler, — Bukadar ihiyar kızınız var mı? Eürdan Lokantada bir müşteri, masa nın üstünde duran bir kürdani aldı. Diğer bir müşteri itiraz etli, “Affedersiniz, o kürdan be- Bimdi — Merak etmeyin, iade ede- edeceğim! Yarısı Dün İzzet yanıma geldi: — Baba, dedi, sana kurtla kuzu manzumesini okuyayım. — Amma, dedim, yarısını bil miyorsun. — Öyleyse yalnız kuzuyu oku- ram! Bilmece — Sizbir arabacının bir çocuğa pe zaman benzediğini bilirmi siniz? — Hayır — Eline gırbaç aldığı zaman! — Gitmedi ya, çok altı ay geçti, balâ se — Roman hoşuna gitmedi galiba?.. nasız şey, sevişip evlendiler, BU MEVSİM Eğer çobon gamlıysa sünü gütmesin, Sonbahardır, yapraklar kak bini ürkütmesin; Bir gizli korku duyup sakın kaçma evine! Biz çoktan alışığız yaprağın alevine... Sonbahardır, uyanan koncada ateş vardır, Sevipte unulanlar nekadar bahtiyardır. Penbe renkli lâleler rüzgâr- larda üşürse, Dallarda küçük kuşlar bir daha öpüşürsel Çok görme ey güzel kiz, bu mevsim sonbahardır!.. Beykoz Kimde vardır güzelim s nazan dökülüş? Ah o manalı hıraman, o edalı Bükülüş; Süzülürken kadehin elde çiçek- ler arasında Can Bırakmaz o dudaklarda Hülyalı gülüş! l | ŞARKILAR | Bir tesadüfle gönül dalmıştı mavi gözlere Gönlümü kaptırdım allahım semavi gözlere; LÜMe el i yiei Gök yüzünden tatlı, deryalar kadar engin derin — Kayinpedetin “yeğeni öldu?. İğ xeyir olmaz ako .— insan bunun İçin siyahı mar a Hüseyin Rifat — Amma elbise onundu... kalabilecek misin? — Kalırım efendim, tam 15 pushanede kaldım!.. — Bilmem her gün 12 saat işinin başında YAN eş — Sigaralarımı içiyorsun. — Sizden müsaade aldım. — Amma benim sigaralarımı içmek için deği sene mah- endi. sigaralarımı içmek için sizden ne diye müsaade alayım! Huvardalardandır. Onu daima şık görürsünüz. Kı- şın Tokatlıyanda, yazın Büyül Yat klüpte oturur, Zengin midir? deyeceksi Bilmem; parasının menbanı bi- len de yoktur., Bu Sene ona ne Beyoğlunda tesadüf ettim, ne de Adada, Eş dest biribirlerine soruyor- ardı: —Yahu, Mehmedi gören var mı? Mehmedi gören yoktu. Dün ben gördüm. Üstünde bir bahriyeli elbisesi., — Mehmet bey, dedim, bu ne bu? Bahriyeli mi oldunuz? Mehmet bey güldü: — Hayır, dedi, dalgalı borçlar rm varda. Sarhoşlar Karanlık bir gece, Iki kafadar, kafaları iyice tüs- Büledikten sonra sokağa çıktılar. Tenha bir köşede üzerlerine hırsızlar hücum etti.. Hayli boğuş- tuktan sonra kendilerini bir elek- trik fenerinin altında buldular: — Yaku, herife öyle asılmışım ki kravatı elimde kalmış. — Ver bakayım. Baktıklan sonra: — AL, Benim kravatıml Azap — Neden bu zatın para cüz danımı çaldın ? Maznun ayağa kalktı, bir sesle cevap verdi : — Efendim, sarhoştum, ne yap- yordum, ertesi gün ayıldığın balde, neden paraları meyhanede sarfettin ?| — Yaplığımdan utandım, aza” bini. irmek için içip sarhoş olmak istedim | Dalgın Fevkalâde çalışkan, fakat âypı zamanda da fevkalâde dalgındı. İngilizce tahsil etmeğe başladı. Beş sene, göz açmadan okudu, çalıştı. Beş sene sonra i Mümeyyizlerden biri — To be or not to be, ond. — Pardon monsieurl Beş sene, ingilizce çalışıyorum. diye, dalgınlıkla fransızça çal acıklı — Oğlum fil avcısıdır. — Afrikada mı? — Hayır burada, Fakat civarda fil olmadığından çok müteessir! “ Amerikalı; Iekleri © havalandırmak için ük vantilatör kullanıyorsunuz. Borç Aylardan beri iş arıyordu. İş bulmak kolay mı? O'da bulamıyordu. Dün, klüpte zengin bir fabrikatöre tak- dim edildi. Iş istedi. Fabrikatör sordi — Ne yapabili niz? Yapacağı geyleri anlattı. o Fabrikatör dedi ki — Şimdi yapama- dıklarınızı > söyle yin, onları da ben yaparım. — Borçlarımı öde- | Radyo Hatice hanım, ni- ganlısı ile kanepede yanyana oturuyordu... Hatice hanımın kar- deşi radyonun yanın- dan ayrılmıyordu. Radyonun yanından ayrılmayınca, nişanle- ların — yanından da ayrılmıyordu. Bir aralık dedi ki — Bu radyonun bir iylliği var, düğmeyi çevirdin mi yere gidiyorum. Eyvah o yumuk gözdeki hül- Haticenin nişanlısı yaya tutuştumi İŞ| atıldı Hüseyin Rifat —Aman, Çine git a lil ŞARKILAR Eyle ey biçare gönlüm bi yarda Mese Döktüğüm göz. yaşlarından görmedim hi uç bir eser; İnledim vaslet deminde, sız- ladım hicran günü sevmek, — sevilmek çektiğim artık yeter! İstemem Azuşuma aldım o gece neşeli koştam, Bir kerrecik ömrümde ümi dimle buluştam; “Bakalım kt Kaparimis 'o güsel gözlerin eyoah, İl ni | KG ke ii — Benim aylığım yarıya indi, sen yeni elbise diktiriyorsun... — Amma yanı