30 Ağustos 1932 Tefrika No. 19 AŞK DİLENCİLERİ Nakleden: ISKENDER FAHRE! e ——— —— Akşam 30 Ağustos 1932 . İN Cim'i kömürlüğe atmışlardı. Geminin ikinci kaptanı, sevgilisile başbaşa kalmak fırsatını bulmuştu. Mühendis Kayt'e gelince.. Mis Barney gözünün ucile kap- tana baktı: — Mukadderatım onun elinde- dir... Ne yapayım?! — Ona yazdığınız mektuptan dolayı mı...? Barney önüne bakıyordu. Kaptan cebinden mahut mek- tubu çıkardı: — Bu mektubu size bugün de göstermiştim amma.. Siz galiba inanmadınız. İşte kendi imzanız! Barney geniş bir nefes alarak | gülümsedi: — Ah... Bu mektubu nereden buldunuz? — Cimin eşyası arasından.. — Eşyasını mı araştırdınızdı? — Tabii.. Bir kaçakçı gemisine giren çıkan her şeyi bilmemiz lâzımdır. — Bu mektubu bana iade etmenizi rica edebilirmiyim ? — Hay hay.. Fakat, bu gece değil, — Söz veriyorsunuz değil mi? — Sözüme itimat ediniz.. Bir kaç gün sonra gözünüzün önünde yırtacağım | — Şimdi yırtsanız... — O vakit yüzüme bakmaz ve bana iltifat etmezsiniz | Mis Barney dudağını büktü: — Bütün erkekler, sevdikleri kadının bir zayıf tarafını yakala- mak istiyorlar. Siz de öylesiniz demek..?! — Ne yapayım?! Erkeklerin böyle hareket etmesine kadınlar sebebiyet veriyorlar. Benim ne kabahatım var?! Sizi gördüm, - sevdim. Fakat... — Görmek ve sevmekten sizi kim mennediyor? Bunu söylerken, İ o mubatabınızın en ufacık bir hak İ o sahibi olmasına neden tahammül edemiyorsunuz? — Ne gibi..? — Meselâ, sevmek ve sevme- mek te bir kadının hakkı degilmi? | Kaptan, Barneyin yanında ayakta | duruyordu: | — Sizden böyle menfi cevap alacağımı bilseydim, sizi görme- mek için gözlerimi oymağa çalı- şırdım, dedi. Barney genç kaptanın caketinin ucundan çekti: İ — Bahriye elbisesile sizi daha | Obaşin görmüştüm. Şimdi bir az | daba sakin ve mutedil görüyorum. | Keşke elbisenizi değiştirmesey- diniz! | Ikinci kaptan bir şey anlıya- | madı: — Oelbise ile haşin göründü- ğümü söylediniz! O halde sivil "y kıyafetimle beni daha fazla beğe- niyorsunuz demek..! | Barney kahkaha ile güldü: — Oh.. Siz de beni anlıyama- | o dınızl Zaten erkekler, kadınların | şuhlarından ziyade yüzleri' tuva- | letleri, ziynetlerile meşgul olurlar. | Sizde o erkeklerdensiniz, değil mi? : Ikinci kapten, genç kadının sözlerinden müteessir oldu: — Hayır, dedi, ben çok hassas bir gencim. Ve kalbim, sizin gibi | Ogüzel bir kadını ebediyen seve- > cek kadar nezihtir. O halde, maruf batakhanelere benziyen böyle tehlikeli bir ka- "çakçı gemisinde ne işiniz var? Genç kaptan vaziyetini kurtar- mak için güzel bir fırsat bulmuştu. — Aynı suali bende size sora- bilirmiyim? - dedi » Büyük Trans- Mi si atlantikler dururken, böyle bir kaçakçı gemisile neden seyahat ediyorsunuz? Mis Barneyin gözleri sulandı. — Ben çok masum ve biğünah bir kadınım, kapiten tomas! Beri, bir tesadüf bu derkeye düşürdü. Ben kolonel Allisonun katili de- gilim. Onu öldüren Cimdir. —Sahimi söyliyorsunuz? Fakat, ben, zaten bunu keşfetmiştim. Şizin böyle bir mektupla daima tehdit edildiğinizi tahmin ediyordum. Barney herşeyi itiraf etmişti. — Bir gece beni sarhoş etti.. ve itidalimi kaybettiğim zaman benden böyle bir mektup aldığını söyledi.. — Bu cürmü size atfetmekteki maksadi nedir? — Beni çoktan beri seviyormuş.. — Ya sız..? — Ben öyle serseri ruhlu insan- ları sevemem, kaptan Tomas! Ben asil bir ailenin kızı idim.. Pederim ve valdem bir kaç sene evvel bir şimendüfer kazasında öldüler. Ben fartı teessürümden kendimi havailiğe verdim. Sefa- hate atıldım... Aile dostlarım beni bardan bara, balodan baloya götürdüler . Beni Ooavutmağa çalıştılar. — Şimdi..? — Her unutulan iztirap gibi, onları da unuttum. Ve nihayet bir gün hayatta yapyalnız kaldım. Karşıma bu adam çıktı. — Sizden ne istedi? — Kalbimi.. — Madamki yalnız kalmıştınız.. Niçin vermediniz? — Sevememiştim. Çünki ben bir erkeği kolay kolay sevemem.. — Beni de sevmediniz mi? — Itiraf ederim ki, hayır.. Çünki ben aşktan, sevgiden çok bahse- den erkeklerden hiç hoşlanmam. — O halde aşkı inkâr ediyor- sunuz, öyle mi? — Bilakis.. Aşkın ne mukave- met edilmez bir kuvvet olduğunu öğrendim. Fakat, ben bunun, bir çift arasında, bahsedilmeden doğ- masını istiyorum. Tabiat bu ya! Meselâ benim aç kaldığım zaman bir dostum bana: “Senin karnını doyurayım mı?,, Derse, ona: “Hacet yok!,, diyerek reddederim. Lâkin bu teklifi şu suretle yapar- sa, yanı: “Haydi yavrum, seninle bu akşam beraber yemek yiyelim!,, Derse, derhal kabul ederim. Mizaç ve maksadımı bilmem ki anlata- bildim mi? Kaptan Tomas, hayatında ilk defa bu kadar ince ve hassas bir kadınla karşılaştığının farkında değildi. — Haydi canım, dedi, hayatta bu kadar da incelmek divanelik- tir: Benim beraber yaşayacağım kadın, bana açıkça : “karnım aç.. Haydi bana yemek bul!, demeli. Çünki, erkeklerin vazifesi, dişi- lerini doyurmaktır. Barney kendi dandı : — İşte, biraz evvel bana hasa- siyetinden, esaletinden bahseden bu centilmen de aynı fikirde... Diğer tanıdığım erkekler gibi düşünüyor. Allahım, benim nasi- bim, her gün bir inkisarı hayale uğramak mıdır ?... Genç kaptan, Barneyin kendi- sine naz ve cilve yaptığını zan- nederek, birdenbire ayağa kalkti ve boynuna sarıld: (Arkası var) kendine mırıl- | KARİ MEKTUPLARI Bir kaç sual Kadıköy su şirketinden cevap isteniyor Ben Kadıköy su kumpanyasının 3826 numarali abonesiyim. Beş ay evvel şirket memurları “saatiniz bozuk !,, diyerek su saatini alıp götürdüler. Bir müddet sonra şirket ailemden - saat olmadığı halde - su parası, saat kirası, saat tamiratı namile 300 kuruş para almıştır. Aradan iki ay geçti. Gene saatim olmadığı halde benden saat kirası ve saat tamiratı namile para istediler. Saatim olmadığı için bu parayı veremiyeceğimi söyledim ve şirketler komiserliğine 1149 numaralı arzuhal ile müra- caat ettim. Müracaatimden bir netice hasıl olmadı. Bu sefer şirket ikinci bir ihbarla bana (o parayı vermem için 3 gün mühlet verdi. Ben usulsüz olan bu parayı vermeyince suyumu kestiler. Şimdi 3 sualim var: 1 — Saatim olmadığı halde benim su sarfiyatım nasıl tesbit edilecektir? 2 — Saatlerin kirası 3 ay için 90 kuruştur." Halbuki benden 2 ay içinde 90 kuruş istenilmiştir. Niçin? 3 — Benim şirkette depozito param olduğu halde taksitim teehhür etti diye niçin suyum kesilmiştir? Gerek şirketten ve gerek şir- ketler komiserliğinden bu sual- lerimin cevabını isterim. Üsküdarda Hacı Hasna hatun caddesinde, büyük yokuşta 13 numarada Hilmi Kadıköyde pazar ihtiyacı Öteden beri nefsi Istanbul ile bilâdı selâsedeki bir çok semtle- rin haftalık pazarları sayesinde insafsız dükkâncıların ihtikârdan mümkün mertebe menedildiği ve merkezi hükümetimiz olan Anka- rada da ahiren açılan pazarlar- dan halkın pek memnun ve mü- teşekkir olduğu malümdur, Kadıköy bugün artık bir mühim kasabadır. Burada ki (hal) in önün- de ki sahada her perşenbe günü pazar kurulursa - iktisada mec- bur olanlar Üsküdar pazarına dek gitmek zahmetinden kurtula- cağı gibi - fakir ve gani herkes şimdikinden pek ucuzca levazımını tedarik edebileceğinden kat kat müstefit ve müteşekkir olacağına şüphe olmadığından hemen böyle bir pazar ihdası hususu için kay- makam ve belediye müdürü muh- teremi İhsan beyin nazarı dikka- tini celbetmenizi rica ederim. Karilerinizden Söylemez oğlu Necmeddin EMLÂK SAHİPLERİ! Kira kontratları tecdit zamanı yaklaşıyor ! münakaşa ve vakit müşkil Kiracılarla pazarlık her ise de bu sene ahval dolayı- sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz EMLÂKiNiZiN iDARESİNİ Bahçekapı Taşhan No. 20 - 21 - 22 de mukim UMUM EMLÂK ACENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON 20307 Her akşam bir hikâye Geceleyin evde oturuyorduk. Açık pencereden içeriye Kurân sesi geldi. Meğer komşulardan birinde ölü varmış. Devri hatim yaptırıyorlarmış. Zevcim, birdenbire: — Gördün mü, Azize?... - diye elimi tuttu. Sana kaç gündür söy- liyordum. Köpek uluyordu. Tec- rübem' var: Ne zaman köpek ulusa, baktığı) evin istikametinde ulurdu. Babam öldü. Ondan evvel de her köpek ulumasında bir felâket zuhur ettiğine nişan koy- dum. Geçenlerde, sizin Akşam'da bir hikâye okumuştum. Hayvan- larda altıncı bir his olduğundan bahsediyordu. Mutlaka köpekler- de, Azrail'in yaklaşdığını duyan bir kudret var... Ben de bir hatıramı anlattım: — Köpekleri bilmem amma, baykuşun uğursuzluğunu ben de: tecrübe etmişimdir. Ne zaman evimizin damında baykuş öttüyse mutlaka bir damımızın altından bir cenaze çıkmıştır. Baykuşlarda da bir Azrail'in yaklaştığını sez- mek “ altıncı his, si var... Ayni his, atlarda da mevcut.. Selânikte babam memurken bir arabamız vardı. Püpina ismindeki al atımız bu arabaya tek olarak koşulurdu. Babam, annem, ben, bu arabayla, bir gün, nümune çiftliği denilen çifliğe Ogitmeğe karar verdik. Selâniğin takriben bir saat öte- sinde bulunan bu yere daima giderdik. Fakat, her gün yumuşak başlı olan Püpina, o gün âdeta katır gibi inat etti. Arabacımız o kadar kamçıladığı halde, bir türlü ileri gitmek istemiyor. Hen- dekli yolun bir sağına, bir soluna baş vuruyor. Geri dönmeğe amade; amma, imkânı yok, ilerle- miyor. Annem, hayvanın halinden ürktü. Babamın istihzasına, benim gezmeye gitmiyorum diye ağla- mama rağmen, arabayı geri dön- dürdü. O ana kadar, sema, tamamile bulutsuzdu. Birdenbire Nümune çiftliği üzerinden, araba körüğü biçiminde, simsiyah bir bulut gök yüzünü kapladı. Bu bulut, ilerledi, ilerledi tam bizim eve gideceğimiz esnada, bir fırtına, bir hortum koptu.. Evlerin dam- ları uçtu. Hele Nümune çiftliğinde hasarat müthiş.. Her halde, şayet Püpine haber vermeseydi de ileri gitseydik, o bizim de (başımıza bir felâket gelecekti. Hayvanlarda, diye cidden “altıncı his, bir his var... Kayın valide: — Kedilerde de... - dedi. - Bir gün, efendi ile bahçede geziyor- duk. Bir kedi peşimize düştü. “Pstl,, dedik, kovduk, gitmedi. “Pst!,, dedik kovduk, gitmedi. Efendi, böyle şeylerden tevehhüm eder. “Kediyi aman ortamızdan geçirmeyelim!,, demeğe kalmadı. Hayvan bir sıçradı, aramızdan geçti. Bunun üzerine, senesi olmadı, beni boşadı, on sekiz yaşında bir kız aldı. Bilhassa, kediler üzerinde mü- bahasa uzadıkça uzadı. Misafirlerden biri, şöyle bir kedi macerası anlattı : Şam'a memur gitmiştim. Zev- cemle yalnız olmamıza rağmen, kocaman bir ev tuttuk. Bize ihtar ettiler. — Aman, dikkat edin. etrafta bırsız, eşkıya çoktur. Sakın, ol- maya ki, pek o kadar seyranlara gezmelere giderseniz.. Alimallah soyarlar, bilhassa, hanım efendi- nin gayet güzel mücevherat, sizin de kemerinizde epice birikmiş paranız var diye ortalıkta bir te- vatür dolaşıyor. Bu ibtara ehemmiyet vermedim. Zira, hiç bir yere gezmeğe filan gittiğim yoktu, daireden eve, evden daireye.. Hem de arabayle gündüzün, Şamda sokaklar kala- balık olur. Civarda istedigi kadar eşkıya olsun, beni kim soyabilir? Geceleri gerçi ortalık tenha ama biz de evden çıkmıyoruz. Eve, hırsız filân giremez.. Sira, pence- relerde kalın demirler. Hele sokak kapımız kale kapısından farksız.. o derece sağlam ve demirden. Hülâsa hırsızdan zerrece kor- kumuz yoktu. lâkin, bir korkumuz vardı: Karımın cinden, periden ödü patlardı. j Bir, gece yatağa girecektik ki, sokak kapısının dışında bir mi- yavlama duyduk... Amma ne mıyavlama!... Bir kedi kapıyı tırmalıyor ha, tırmalıyor, ille içeri girmek istiyor. — Pssst! - dedik kaçmadı z — Pssst! Zzzzzt | - dedik kaç- madı. Bilakis, o mıyavlamasını, tırmalamasını arttırdı. Bizi bir türlü uyutmayacak... Hanım: — Aman efendil- dedi.- Kapıyı açda şu kediyi koy, kuzum! Elimde kocaman: bir sopa, ka- pıyı açtım. Fakat açmamla, beş altı dane zebani gibi ve yüzleri maskeli eşkiya ile karşılaşmamız bir oldu. Doğru drüst çalsalar, kapıyı açtıramıyacaklarını anlaya- rak bu kedi hilesine tevessül etmişler... — Eller yukarı!- diye üzerime yürüdüler... Bizi mükemmel soydular. Ne karımın mücevheratı kaldı; ne de benim kemerimdeki altınlar.. Ertesi günü, o kadar tahkikat, taharriyat, çete bulunamadı. Fakat, karımı bir türlü ikna edemedim! Hâlâ: — Onlar, eşkıya değil, cinlerdi!- diyor.- Cinler, kedi suretine bürü- nürlermiş. Bu hikâyeyi anlatan zatın karısı da meclisimizdeydi. — Vallahi de, Billahi de oköy, cinleri! - diye iddia etti.- Eşkıya- nın aklına öyle hile gelir mi?.. Cinler, evvelâ kedi suretine büründü, sonra, eşkiya şemailinde karşımıza çıktı. kapu Insanlar, bazen, en basit badi- seleri ne dolambaçlı surette izah etmek yolunu tutuyorlar. Belki bana esrarengiz görünen Selânik- teki Püpina hadisesi de, haddı zatında bukadar basittir; amma, ben, onu, kedi ve eşkıya hadisesini fevkattabiilikle izaha kalkışıyorum. (Hatice Sü Bir sopa vurunca zavallıyı öldürdü Eskişehir 27 — Mahmudiyenin atik mahallesinde oturan Çerkes Üzeyir köye yarım saat mesafe- deki Sarısuda hayvanlarını sula- makta iken aynı mahalleden çer- kes Harun ile kavga etmiş, Harun Üzeyirin başına bir sopa indir- miştir. Bu darbe ile yuvarlanan Üzeyir bulunduğu yerde vefat etmiş katil derdest olunmuştur. Dagland vapuru kurtuldu Bundan altı gün evvel Çanak- kale boğazında Akbaş mevkiinde kayalar üzerine oturmuş olan Norveç bandıralı 8200 ton benzin ve parafin yüklü Dagland vapuru kurtarılmıştır.