Sahife 6 İ Çok şükür Bir zatı şerif doktora gitti. Elleri titriyor, dizleri tutmuyordu. — Benim nem var doktor? — Zannederim biraz fazla içi- yorsunuz? — Çok içmem, bir kadeh öğle yemeğinden, iki kadeh akşam yemeğinden evvel, — Şarap kullanır mısınız? — Katiyen. Yemek arasında içerim. — Şampanya? — Hayır. Haftada dört beş defa. . Geceyarısından sonra, üç | beş kadeh.. — İşte görüyorsunuz ya, hasta- lığınızın sebebi bunlar. Adam derin bir nefes aldı: — Çok şükür, dedi, sabahları içtiğim elli dirhem konyak deoku- nuyor zannetmiştim!. Koku Müşteri yemeği bitirince garson koştu: — Hesap istiyor musunuz? — Evet. — Ne yediniz, bir çorba?. — Evet. — Sonra, biftek mi, pırzola mı? — Ne bileyim ben, yediğim ' şeylerin ne lezzeti vardı ne ko-! kusu. — Şu halde pırzola yemişsiniz. — Neden? — Biftek gaz kokuyor da.. Sevgi Kız sordu: — Benim en çok ne mi beğe- Diyorsunuz? — Safiyetinizi. — Teessüf ederim, bense yeni elbisemi beğeniyorsunuz zannedi- yordum!. Avcı Dostum avcı idi. Bir sabah evden çıkarken bak- tım iki tane boks eldiveni almış. — Hayrola? dedim. — Kirpi avına çıkıyorum! dedi. — Sizinle pek çabuk dost olduk, birbirimizle uyuştuk. Şimdi bir ricam var. Bu akşamki balo için bana elbiselerinizden birini verir misiniz ?.. ASİL YAR Geçer ömrüm asıl yare, Vurma tabip neşteri, Sinemdedir asıl yare. Her kıza gönül verme, Ver gönlün asil yarel YÜZ YAR Öter bülbül yüz yâra, Optümse ısırmadım, Neden oldu yüz yara; Yosma senin bir kılın, Değiştirmem yüz yâral FARK YOK Arkadaşları- mızdan bir res- sam, Cemal Nadir değil, Ya- kacığın gerile- rinde ooturmuş resim yapıyordu. Yanına iki köylü kız yak- laştı. Bir müd. det resme bak- tılar sonra şaş- tılar: — Böyle uğra 'g şacağınıza kart- ” postal alsanızal Çocuk Yemekte misafir vardı. Etten sonra ortaya zeytinyağlı fasulya geldi. Çocuk annesine dedi ki: .— Ben fasulya yemiyeceğim. — Neden? — Evvelki gün pişti, dün kok- masın diye kaynattılar amma geçe gene karnımı ağrıttıl — Ya batarsak, boğulursam ?.: — Rica ederim felâketten bahs- etme, elbisemi daha yeni diktirtip” giydim | an —Size nazaran kadınlar erkek- lerden daha mı güzeldir ? — Tabii. — Hayır, sahte! Uzun yollarda meşe, Bayıldım inci, dişel Anan neye darılmış, Başından geçmiş işe? * .. Karşıda kara meşe, Göğsün açmış güneşe, Beni yardan ayıran, Umulmuz derde düşel 'Zeni zengin Bir punduna getirip dalaveralı bir işten yüzbinlerce lira vurmuştu. Hilâf olmasın amma, Pera palas kadar bir konakta oturu- yordu. Geçenlerde evinde o mükellef bir ziyafet verdi. Davetliler o konağa o hayran oldular. — Böyle bir evde oturmak, aşağı yukarı cennette oturmakla müsavi olsa gerek.. Konak sahibi omuz silkti: — Aldanıyorsunuz. Ben çok mütevazi bir hayat sürmek ister- “dim. Söyle bir kulübem olsun, sekiz on hizmetçim, iki üç oto- mobilim bulunsun kâfiydi. Koku Oteldeki odasına girdi, potin- lerini, boyasınlar diye kapının dış tarafına bıraktı. Ertesi sabah boyanmamış oldu- ğunu görünce garsonu çağırdı: — Ben bu potinleri ne diye dışarı bıraktım? — Kokusundan rabatsız olma- mak için efendim! — Kocama bir hediye almak sistiyorum, ne alayım dersin ? — Bilmem, cebinde kaç parası var biliyor musun ?., 22 Ağustos 1932 Yanlış hesap Günahı boynuna, Ferda hanım hakkında hayli dedikodu yaparlar. Geçen gün de anlattılar: “ Ferda hanım, Anadoludan şehrimizi ziyarete gelen kesesi hayli dolgun bir tüccarı ele ge- çizmiş. “Üç gün sonra, Beyoğlunda gezerken, hanımefendi bir ku- yumcu dükkânının önünde dur- muş. Camekândaki saat bileziği göstermiş: “ — Ne olur, bu saati bana alsana... Yediyüz liraya verir. ©“ — Alırım. “ — Şimdi al. “ — Yanımda para yok, akşa- ma alır getiririm. “Ferda hanım, zengin dostun- dan ayrıldıktan sonra doğru ku- yumcuya gitmiş. “ — Bu saat bilezik kaça? “ — Sekiz yüz lira. “— Şu yüz lirayı alın. Akşama esmer, tıknaz, kır saçlı bir bey gelecek, ona yedi yüz lira dersiniz. “— Peki efendim. “Akşam oldu, gece oldu. Sabah oldu. Ferda hanımın zengin dostu görünmedi. “Ferda hanım derhal kuyum- cuya koştu. “— Ne oldu saat bilezik? “—Tarif ettiğiniz bey gelip aldı. “Karım kim bilir ne sevinecek. Doğrusu yedi yüz liraya da ucuz, “dedi. Tamam Beyfendi sofraya oturdu. Hizmetçisi önüne beyaz peynirle kavun koydu. — Kız başka yemek yok mu? — Yok efendim. — Neden? — Pirzolalar yandı, patatesler ateşe düştü, söndüreyim derken fasulye tabağını devirdim! — Ben ne kadar güneşte dur- sam nafile : Yanmıyorum. — Siz yakmak için yaradılmış- ınız. ESMER Gel geç gönül dayana, Yoruldum, yolda kaldım, Al beni arabana! Beyazdan arzum aldım, Bir esmer ara banal YABANA Gel geç gönül yabana, Felek vurdu sillesini, Attı beni yabana. Düştüm bir zalim yara, Geçti ömrüm yabana!