12 Temmuz 1932 Teirika No. 120 SEBA MELİKESİ BELİS , 12 Temmuz 1932 Yazan: ISKENDER FAHRETTİN “Mademki bir dağ yavrusunu yere devirdim.. Elbette, günün birinde, ben de bir köpek gibi gebertileceğim. Bu vicdan azabı beni yiyip bitirecek..!,, Mısır yolunda. Zahleden ayrılan dört kişilik bir kafile Mısır yolunu tutmuş, deve üstünde konuşarak gidiyordu. Yolda Süleymanın askerlerinden bir kişiye bile tesadüf etmemiş- lerdi. Ermi bu müthiş mücadeleden, en ufak bir yara bile almadan kurtulduğu için kendisini muzaffer addediyordu. Yavaş yavaş Flistinden bütün dünyaya yayılan Samın şöhreti Mısırlılarda da büyük bir merak uyandırmıştı. Firaun, sarayındaki cellâtlar arasında böyle cessur ve kuvvetli bir adamın bulunmadığına teessüf ediyordu. Sam'ın menakıbi ve bilhassa boğa güreşi hadisesi Firaun'un kulağına kadar gitmişti. Ermi Mısıra gidince, doğruca Firaun'un huzuruna çıkacak ve: — İşte o dev cüsseli adamı ben bir kılıç darbesile ikiye böldüm.. Diyecekti. Samın ölümü yalnız Flistinde ve Mısırda değil - Moapta da hayret ve sevinçle karşılanacak bir hadise idi. Moaplılar, Zaplonun başı kopa- rıldıktan sonra, (Sam)ı fevkalbe- ger bir mahlük olarak tanımışlar ve bu adam Süleymanın yanında kaldığı müddetçe Beni;lsrail hü- kümetine karşı ilânı harp etme- meğe karar vermişlerdi. Samın bu suretle kolayca or- tadan kaldırılması Mısırlılar gibi , Moaplıları da hayrete düşüre- cekti, Sam, Zaplon gibi iki müthiş adamın ebedi gaybubeti Süley- manı kimbilir ne kadar çok sar- sacaktı! Beni Isral (o hükümdarı debdebe ve saltanatının haleldar olmaması için kendilerini hükü- metin en büyük payelerine verdiği bu iki şahsiyet, Süleyman nez- dinde bir kaç orduya bedeldi. Sam ve Zaplonun başını koparıp getirdiği zaman, Süleymana daima isyan etmek istiyen Filistinin en namdar eşkıyaları bile birer birer hüküdara kılıçlarını göndermişler ve başlarıni aşağıya eğmişlerdi. En tehlikeli oeşkıyaları bile dairei itaate sevkeden Sam'ın mevcudiyeti ortadan kalkınca, Beni İsrail orduları hangi kuvvete mukavemet edebilecekti? Bu fırsattan ilk önce istifade etmeğe kalkışacaklar - hiç şüphe- siz ki Moaplılar olacaktı. Ermi yolda giderken Süleymanın vaziye- tini düşünüyordu. Üzümcünün kızı deveden ses- lendi: — Artık bir tehlike kalmadı, değil mi? Ermi cevap verdi: — Hiç merak etme.. Tehlikeyi atlattık. Bundan sonra Süleyman, Moaplılardan yakasını kurtarmağa çalışsın... Genç kız devesini yaklaştırdı: — Süleyman, Moaplılardan kor- kacak mı zannediyorsun? — Şüphesiz... Çünkü Moaplılar, Zaplonun intikamını almak için, artık, karşılarında Samın gölge- sini bile görmiyecekler... — Zavallı (Sam) ın bu kadar kolaylıkla öldürüleceğini kim tahmin ederdi? — Ne o... Acıyor musun? — Hayır... Fakat, neden bil- mem, içimde hâlâ bir korku var; o adamın öleceğine inanamıyorum. — Hakkın var, yavrum! Dağları yerinden koparmak, ve fırtınalarla boğuşmak isteyen öyle bir devin birden bire ufacık bir kılıç dar- besile yere serildiğine insan kolay kolay inanamıyor.., Ben bile hâlâ bir rüya gördüğüme kaniim, Bu rüyadan uyanmak istemiyorum. Halbuki; Sam ölürken, gözlerimiz açıktı. Onun, homurdanarak, yerde kıvrılıp kaldığını (o gözlerimizle gördük... ". Biraz geriden gelen Erminin iki adamı, develerin üstünda ya- vaş yavaş konuşuyorlardı: — Sam, Süleymanın sarayında Rodit isminde bir kızla evlen- memiş miydi? — Evet.. Niçin sordun? — Erminin sevgilisini çalmağa gelişindeki manayi anlayamadım da.. — Hayvan..! Bu işin içyüzünü anlamayacak nevar?! Efendisine sadakat ve yararlık göstermek için, atma atlayınca Zahleye koşmuş.. — Ben çok müteessirim.. — Samı öldürdüğüne mi..?! — Tabii... — Sen onu öldürmeseydin, belki o bizi öldürecekti! — Zannetmem.. Samın hasmın- dan başka birine fenalığı dokun- maz. Kızı almağa geldi. Ermi mümaniat edince boynuna sarıl- mıştı. Ona demek..?! — Ben bu cinayeti bilmeyerek işledim. Allah beni affetsin. Büyük mabette gözümle okudum, Allah: “İnsan, hem cinsinden birini ök dürmenin cezasını, gene ölümle göreçektir!,, diyor. — İsteyerek öldürmedik | ya..i — Cürüm, cürümdür... Bir dağ yavrusunu yere devirdim. Elbette, günün birinde, ben de bir köpek gibi gebertileceğim... İçime müthiş bir korku girdi. Vicdan azabı beni günler geçtikçe yiyip bitire- cek. Fakat, bu cürümde sen de müştereksin ! Ikinci kılıcı varan sensin! — Hayır, budalalığn lâzumu yok. Darbelerin ikisinide sen indirdin. Bana meydan vermedin. — Yalan... Bu cinayette senin ellerin de kanlandıl sahiden © acıyorsun — Doğru.. Çünkü Samın cese- | dini sörükledik. Ellerim kanlandı. Fakat, kılıcım lekesizdir. — Çeker bakalım Arkadaşı kıhcım çekti : — şte., Bak! Saratmdan daha | temiz... (Arkası var) Baytarlar kongresi Türk baytarlar cemiyeti kâtibi | umumiliğnden: Cemiyetimizin se- nelik kongresi 14/7/932 tarihine | müsadif perşembe günü saat 15 te halk evinde içtima edeceğin- den muhterem âzalarımızın > 1 ! leri rica olumur, 16 Temmuz Hakimiyeti Milliye bay Türk Maarif Cemiyeti rozet tevzi günüdür. Agam Fare e hücumu ingilterede bir bir köye binlerce fare hücum etti Ingilterenin Bridlington şehri civarmda Cornaby köyüne binlerce iri fare musallat olarak bir çok piliçleri öldürmüşler ve yemişlerdir. Bir köylünün 100 pilicini yemiş- lerdir. Fare istilâsına karşı köy halkı seferberlik ilân etmiştir. Bir kaç gün içinde bin fare saçma ile öldürülmüş ve bir çoğu kapanla tutulmuştur. Fakat bu kadar farenin itlâfına rağmen bunların tahribatı devam ediyor. Bunun üzerine farelerin'yuvaları aranıp bulunmuştur. Yalnız bir yuvada 18 fare yavrusu öldürül- müştür. Fareler son Sam cüret- lerini arttırdıklarından güpegün- düz kümeslere hücum ediyorlar. Kuduz vakaları azalmağa başladı Bir kaç ay evvel Istanbulda tesadüf edilen kuduz vakaları son zamanlarda azalmağa başlamıştır. Bilhassa Çengelköy, » Beylerbeyi cihetlerinde görülen başı boş ve şüpheli köpeklerin büyük bir kısmı itlâf edildiğinden burası tehlikeli bir mıntaka halinden çıkmıştır. Darülkelp © hastanesinde gerek ayakta; gerek yatmak suretile tedavi altıne alınan hastalarm ekserisi taşralıdır. Pendik kahvelerinde tarçınlı meşrubat Istanbul kahvehanelerinde satılan meşrubat kahve; çay, lokum, gaz ve limonata ve ıhlamur olduğu halde Pendik kahvelesinde bun- lardan başka arzu edenlere tar- çın verilmektedir. Bunun sebebini tahkik ettik: Pendiğe Yanya mübadillerinden mühim bir kısmı iskân edilmişti. Yanyada kahve ve çay gibi tarçın da mebzulen kullanıldığı için tirya- kilerini memnun etmek maksadile Pendik kahveleri tarçın pişirmeğe başlamışlardır. Esasen Yanyalı olmayan ve tarçın içmeğe alışma- yanlar da bu yeni içkiye alışmağa başlamışlardır . Tarçın merakınm yavaş yavaş Istanbulun diğer semtlerine de sirayet edeceği tahmin ediliyor. Zükür hastanesi tevsi edildi Beyoğlu (o hastanesi (o şimdiye kadar yalnız yaralıların tedavisi- ne hasredilmiş bir müessese idi. Son zamanlarda hastanenin bazı kısımları tevsi edilmiş ve bastane yeniden tanzim ve ıslah edilmiş- tir. Hastanenin diğer şehir has- taneleri dercesine ifragından son- ra yalnız yaralılar değil, diğer hastaların da kabul edilmesine başlanmıştır. EMLÂK SAHİPLERİ! Emlâkiniz Şi. e Emilâkinizin "tali edetimek Emlâkinizin “irem. temin husasatında mutehassısla- Emlâk rm tecrübesmden istifade edebilmek içim ENLİK İMRES müessesesine MURACAAT EDİNİZİ Adresi: Bahçekapı, Taş Telef n No,20-21-22 20307 | de geldin. Her akşam bir hikâye Zehra, ağlıyor. Am, nasıl ağlamak?.. Şıpır şıpır ağlıyor... Hüngür hüngür ağlıyor... Nisan yağmuru gibi, bardak bardak boşanan sağnak gibi ağlıyor. Bunun sebebi, kocası Atif be- yin kendisine 7aielleur (2 tayyör) yaptırmadığıdır. o Daha (başka sebepler de var: Kocası, Renard argente (—rönar arjante) (1) vad ettiydi; almadı. Zümrüt küpe vadetti; almadı. Eskiyen otomo- bili yeni bir markayle değiştirmeği geçen sene söylemişti. Bu sene, bilâkis, ikisini de elden çıkarmak mecburiyetinde kaldı. Aman Al- lah! Aman Allah... Daha neler yapmadı şu Atıf bey, daha neler yapmadı ?.. Bu sene, Zehra'cığı Adaya bile götürmedi.. Onun için, hamımefendi, gözü iki çeşme ağlıyor. Atıf bey de bundan bizar.. iki Ne yapsıı ?.. Karısına bir türlü meram anla- tamayor. Buhran filân kadma vizgeliyor | Halbuki, Atıf beyin hali, buh- ran yüzünden hakikaten berbattır. Amcadan mevrus fabrika işlemi- yor. Babadan intikal eden apar- tımanlar bomboş; kira alınmıyor. Anneden kalma vapur, limanda demir atmış duruyor. Bunlardan para gelmek şöyle dursun; hepsi merhun; hepsi para yiyor. Nerede kalmış Zehra'ya mücevherat alı- nacak?... Nerede kâlmiş Ada'da ev' tutulacak?..: Nerede kalmış renard argentğ?... Mümkün olsa, Atıf bey, Zehra'nın "evvelce alın- mış mücevheratını bile rehine koyacak...' Bütün bu halleri karısma anlat- mak için çırpmıyor. Lâkin, ne “mümasabet?.. Genç kadın sözlerini yarıda kesiyor: — Anladım, anladım.. Fazla tafsilâta lüzum yok.. Işi meydanda sen beni sevmiyorsun! — Hayır, oyavrucuğum, ben seni sevmemek değil, müşteriler artık beni sevmiyorlar. Bak dinle.. Amerikada zuhur eden buhranın temevvüçatını, biz... — Sus... Hüngür, hüngür, bün- gür... Zehra hüngür, hüngür ağla- ve o gün, ie Ri in bahane ederek ağladı, durdu. Güzel gözlerinden ihtimal ki yarım bardak yaş aklı. Atıf beyin yüreği (o dayanmıyor. Hem de, karısının - bu yaşlar aktığı nis- bette - gözünden düşmekten kar- kuyer... Acaba, Zehra, onun hakkında ne düşünüyordu? Bunu anlamak istedi. Bunu anlamak istediği içindir ki, o güm, sokağa çıkmadı. Salonun (oyanmdaki (kütüphane odasma, gizlendi. Zebranın arka- daşı Halide hanımla konuşmasını dinledi: lahi seni çok göreceğim geldi. Kocam da evde yek. Hemen İ senin önünden çıktı.. Zaten sinir- liydim.. Canım sıkılıyordu. İyi ettin Fakat dur bakayım. Ammada güzelleşmişsin.. Gözle- | rine başka 'bir mana, başka bir İ | ifade gelmiş.. Ne oldu böyle sana, | kız?.. Halide, güldü. — Halimde /bir değişiklik oldu- (J Kırçıl tilki, ki, en siyah olup İ üzerinde kar yağmış gibi beyaz killar bulunursa, moür Âleminde pek mak- buldür. Yüzlerle lira fiatindedir. — Ah, Halie'ciğimi Bir aydır |İ İgörünmeyorsum?.. Neredesin?.. Vak- gunu sen i far aiiki değil mi?.. Elbette güzefleşirim.. İnsanı güzel- leştiren gözdür, Gözü güzelleşti- ren de kirpiktir. Gözlerime takma kirpik taktırdım... Şimdi, bu, son moda ... Sinema artistlerinden ahaliye de sirayet eiti. — Cidden nefis... Nereden ak dın?... Nerede taktırdın? — Berber Mezahat harumın dükkânında... Yeni açıldı. Türk kadın berberi... Bu takma kirpik- ler, i insana hiç. eziyet vermiyor... Aynı kirpik üç hafta kadar sürü. yor... Lâkin “bir müşkülâtı var: Islatmamak! Şayet rslamrsa düşü- yor. Sen de taktır... Biraz pahalı amma, zarar yok... — Pahalıysa ne münasebeti!.. Dünyada takıramam.. Atif, son günlerde 2 hiç para vermiyor. Bi sözleri bie Atıf, gayet sevindi. Yerinden fırladı. Rahat rabat işine gitti. İşinden brerbe Nezahat hamıma telefon ederek karısının geleceğini, İsendisine ne masraf yapılacaksa, faturasının bir şırakla yazihaneye gönderi mesini :sö Sonra, telifonu açkı: — Zehra... Benim yavrum... Affedersin, bir terpiyesizlik yapıp senin Halide Hanımla şmuhavereni dinledim... Fakat 'bu muhavereyi dinlmemden de sen kârlı çıktın... Haydi, yavrum... Berber Nezahat hanma git... Kendime takma kirpik taldtırt..: liye üstü 2 — Aman maşaallah karıcığım... Ne güzel, ne şamama olmuşsun..; Adeta bir içim susun... Yeşil gözlerine, kirgükller, yep yeni bir mana vermiş... - diye Atıf bey, Zehraya iltifat etti. Genç kadım, kirpikler cidden açmıştı. O geceyi hoşca geçirdiler. Ertesi gün, widk bir 'kavga çikti. — Yazlık iki hafif elbise yap- tıracağım.. Ellişerden yüz lira. Versene Atif. — Veremem, karıcığım. — Elli Birelik elkise giymeğe razı oluyorum; onu bile buma vermiyorsuğ.. (OHüngür hüngür hüngür. — Aman sus, ağlama.. Kiypik- lerin ıslanmıyacak, unuttun mu ?.. Islanırsa düşer... Kadın, sosmeğa mecbur «oldu. Atik, ağlama nöbeilerinin önüne geçilmişti. Af, buhranı, parasız- lığı, bütün #ecsatile, bütün tafsi- lâtile 'karısıma anlattı. Zehra, çat- laı, patladı. Ağlıyamadı... Takma kirpik usulünü, ağlamış kadınların (&kpcalanna (tavsiye ederim. 'Nakili: (Hatice Süreyya) Aylık abone 150 kuruş İĞ Muhterem ikarilerimize kolaylık 3 Karilerimüzüen arzu edenler | 150 kuruş mukabilinde gaze- & temize bir “ay üçin abone olabileceklerdir. “Gazetemüze ibirsaylık dbone kaydedilecek »muftterem oku- yucularımızdun riuzmız: 150 'kuruştan “İbaret wlan öbane ücretini müdüetlerinin Titanmdan evvel ve vakti “zamanmüa iidaremize göndermek. “Aksi tukdirdo gazete irsalitmda ( itemlihur “wükubulur ki Gi bunu mulioyem kgo'ülefimizin “de arzu etmiyeoskim'inden eminiz. SIROP DES