Sahife 8 —1 mmm “e Masal olanlar: O zamanın idmancılıkları Trapez, barfiks, paralel, gülle, kılıç kalkan, tulumba kaldırmak... Futboluri adı olmadığı gibi tenis raketini gören Sırası düştükçe kaç kere söyle- dik, O vakitler spor lâfı hemen hemen ortada yoktu. Sportmen xe sporçu kelimeleri, bir iki kişi Lariç, kimsenin ağzından işitik mezdi. Idmancılığın alafrangası ve ala- turkası vardı. Alafrangasina cimnastik, ala- turkasına canbazlık denilir ve bunların mütemmimleri de bulu- nurdu. Birinci kısımda: Bisiklet, eskrim, yüzme, ikincide: Güreş, kılıç kal- kan, kulaç atma, tulumba kaldırma, avcılık gibi pardı. Kuleli, Harbiye, Babriye, tale- beleri içinde cimnastikçiler müte- addit olduğu gibi siviller arasında, Galatasaray talebesi rakipsizdi ve kaliyorun en üstünde gelirdi. Yazılarımızda bu bahsa dair epice söz sarfettik. Şimdi bura- da, tamamile modası geçerek ta- rihe karışmış ve masal olmuş olan alafranga ve alaturka idman çeşitlerini ve şekillerini naklede- ceğiz. Evvelâ cimnastikten başlayarak söylediğimiz mekteplerden birinin cimnastikhanesine girelim. Karşımıza çıkan âletler şunlardı: Trapez, halkalar, ip, ip merdiven, tahta merdiven, sırık. Bir tarafta barfiks, öte tarafta paralel; yerde boy boy gülleler (coplar. Bunların hepisinde, az çok aynı derecede mabir olanlar bulunduğu gibi yalnız âletlerde veya perende ve sıçramada ve yahut güllede yekta ve biimtisal bulunanlara tesadüf edilirdi. Akranlarından üstün olanlara, mükemmel cimnastik yapar deni- lir, kuzu ziyafeti, mektep gezintisi gibi tenezzühlerde, onlar daima en öne sürülürdü. Trapez, barfiksin bir nevi mü- teharriki demekti. Ip, merdiven, sırık, çevikliği ve çâlâkliği meydana korsada en başlıca kabiliyet, halkalarda ve barfikste nümayan olurdu. Halkalarda, arka planş hayli zor, ön planş ondan müşkül, salip durmak her babayiğitin kârı değil, tek el ile kendini çekmek ise deveye hendek atlatmak ka- bilindendi. Barfiks, boyu uzatmaz amma göğsü ve omuz başlarını demire çevirir, vücudu kuş misali eder kanaaji mevcuttu. Barfikste, o etablisman yapan- lara, yani demiri tutup mum gibi dururken, hop diyince şıppadak kendini oOüstünde (bulanlara el çırpılır, gene ön ve arka planş vaziyetini alabilenler alkışlanır, Bazıları halkalara rağbet etmeyip tek elile kendini burada çekerdi. En son merhaleyi teşkil eden mihver dönmek (muvaffakıyeti ise ancak bir iki delikanlıya nasip ve müyesserdi, Paralelde, O dirseğe kakarak sallan kâfi, Yarı belin- den yukarısı çelik, güğsün ve kolların sırım oldu, gitti. Planşları, hoplamaları, sıçrama- ları paralelde tatbik caizdi. Kol, omuz ve göğüsteki adale- teferrüat göze çar“ dayanıp leri, durduğun yerde, katmer katmer yapmak için cop danilen şişevari tahtalarla işe girişilir, müteakiben, güllelerde dama de- nirdi, w Kılıç kalkan oyunu (sağdaki Eski gülle maharetlerinin i bir daniskası Üç ve beş kiloluk halter talim- lerine bir iki ay dayan; arkasından kilolarla top gibi oyna. Tek kolla kırk, elli çiftile yüz bu kadarını boca edenler kesirdi. Geçen sene, eski bisiklistlerden uzun boylu bahsettik. Eskrim ve kılıç, askeri mektep- lerdeki bazı talebeye talim ettiri- lirse de bu kârın hariçte rağbet- kârı tektüktü. Idman maksadı güderek yüzü- cülüğe merakı olanlar da, cimnastik müptelâsı beş on gençten ileri geçmezdi. Futbolun adı sanı olmadığı gibi tenis raketini gören yelpaze zan- nederdi. (lik futbolcuları da geçen sene bir nebze saydık.) Gelelim idmancılığın yerli kıs- mına. Bu sahaya dahil olup ta cimnas- tikte ve bazu işlerinde ibrazı maharet eyleyenlere canbaz deni- lirdi ve bunlarınkisi panayır can- bazlığı demekti. Canbaz, iyi' kötü, bütün hare- ketlerin üstesinden gelir, alelekser çizmeden yukarıya çıkar, koparmak, at nalı kırmak, g; taş parçalamak - gibi türlü türlü marifetlerle de göz boyardı. Ipe çıkıp hora tepmek nalınla yürümek, kurban kesmek te cabası. Bunların gülle oyunlarının da daniskası var. Meselâ, resimde görüldüğü üzere, oadamcağazın dişlerinde gülle, kollarında gülle, omuzunda koskoca bir adam ve onun ellerinde gene gülle. kiloyu, havaya yelpaze zannederdi! inik 5 e O alâmetler yekpare demir olsa, dev bile apışarak yere çö- merhum udi Ekrem beydir.) küp kalırya, ne ise e kadar kılı kirk yarmıyalım... Az çok okumuş, mürekkep yalamış gençler arasında, güreşe merak sarıp, mayoyu veya kis- beti giyip ortaya çıkanlar hiç hatırıma gelmiyor. Her nesnenin muhakkak bir müstesnası vardır ya. Binaenaleyh bu nokta da mev- cut. O da topçu zabitlerinden Pire Mehmet bey kisbeti takıp mey- dana atılınca deme pehlivana bo- yunu kaptırmazmış. Kılıç kalkanın en belli başlı rağıpları, akkâmlardı. Bir alay dünbelek, nara, küdüm patırtıları arasında, cakalı cakalı oynarlardı. Ehibbadan udi Ekrem bey merhum, delikanlılığında bu oyuna canla başla kapılıp meşk ve talim etmiş, adam akıllı ustalar sırasına girmişti. Balık gibi yüzme ve kulaç atma, kayık yarışlarındaki yağlı direk müsabakalarında yapılır, (ayak takımı iştirak ederdi. O devrin de halis muhlis sokak koşusu var: Tulumba kaldırmak. Sırttan elbiseyi atıp, şıpıtıkları da fırlatıp dizliği çektin mi, ver elini yangın yerine, 100 metre, 200 metre, metre, mukavemet, hepsi içine dahildi. Icadiye tepesinden, derinden derine gürgür, yedi adet yangın topu atılır atılmaz, kulelere sepetler veya fenerler çekilir, derhal: mahallenin ( delikanlıları sandığın etrafına üşüşürdü. Takım kaldırılır, o kurtdingili tutturulur , toz toprak, balçık çamur denilmeyip yalın ayak, başı kabak Mevlevihane kapısından Beşiktaşa, Tophaneden Samatyaya bir solükta giderlerdi. Köşlünün naresini duyar duy- maz, önündeki kâğıtları, dosyaları bırakıp şipşak tulumbaya koşan kalem ketebeleri, hattâ kıranta amirler bile mevcuttu. Hâlâ hevesi kursağında kalmış olan saçlı sakallılar bile, tulumba seyri için caddelere, meydanlara dökülürlerdi. 800 Sermet Muhtar Dilenciler mahkemeye veriliyorlar Zabıta sokaklarda dilenenler hakkında takibata devam ediyor. Son yapilan takibat neticesinde muhtelif semtlerde dilenen 11 kişi daha yakalanarak sulh omahke- melerine verilmişlerdir. Mahkeme- ler bunlar hakkında muhtelif müddetlerle belediye hizmetlerinde çalışma kararı vermiştir. Tefrika No 83 Nakıli : Babası (O Naibi hükümet ise, âlelâde bir insandı. Ejderin tah- tını muhafaza ve siyanet kabiliyeti kendisinde mevcut değildi. Hal- buki vaziyet pek çapraşıktı. Sara- yın sinesinde entirikalar doğmağa ve kaynaşmağa başlamıştı. Her eyalette yeni yeni isyan ve inkılâp hareketleri baş gösterdi. Üç sene sonra, 1911 senesinin teşrinievvelinde, müthiş isyanlar koptu. Bu isyanlar, eskisi gibi, gelisi güzel summettedarik patlak veren cahilâne hareketler değildi. Bilâ- kis, Outchang gibi Han - Keon gibi merkezlerde, fransız büyük inkilâbı tarihini tetkik eden tale- belerin çıkardıkları inkılâp ve isyan hareketleriydi. Prens Tchouen derhal, alelacele Youan-Chı-Kai'yı, eski rakibini çağırdı. Bu eski bir rakip, yeni düşmanlardan, her hâlde, pek daha tehlikesizdi, Inkilâp hareketi Pekin'de de patlak vermeğe baş- lamıştı. Youan-Chi-Kai, Naibi hükümet- ten nefret etmekle beraber Ye- Ho'nun büyük eseri olan Impara- torluğun harabiye sürüklenmesini istemiyordu. o Binaenaleyh, eski husumetlerini unuttu. Petchili'de gayet muntazam olarak teşkil ettiği ordunun başına geçti. Evvelemirde Honkeou şehrine, oradaki asileri bastırmağa koştu. Bu suretle, diğer yerlerdeki asile- re de bir ders verecek, ortalığı dehşete salacaktı. Lâkin, mareşal, kendi muvaffa- kiyetinden naibi hükümetin müs- tefit olmasını istemiyordu. Büyük bir ustalık ve bir Çin siyaseti (o gösterdi: Maglublarla müzakereye girişti. Onlarla anla- şarak garip bir cumhuriyet teşkil etti. Bu cumhuriyetin reisi olarak kendini ilin eyledi. Meşhur propagandacı Lun-Yat- Len de onunla ayni zamanda bu unvan aldı, Oda, kendini, bir kaç dostu tarafından Nankinde seçtirdi. Lâkin bu komedi, ancak ecnebi gazetelerinde makes oldu. Zira, ecnebi memleketlerindeki çinli talebe, bu vakalar hakkında, lüzumundan fazla gürültü çıkar- dılar; Hakikatte, Youan - Ehi - Kai, vaziyete (yegâne hâkim olan adamdı. Gayet nazikâne, hanedan âzasını, siyaset sahnesinesinden çekilmeğe davet etti, Onlara şeref ve şan dairesinde bir itikâf vadeyledi. Ayni zamanda da, her birine yüksek maaşlar verdi. Pon - Yi'yi, hanedanın son imparatoru olarak muhafaza edi- yordu. Bir kaç sene zarfında, Youan - 12 Temmuz 1932 12 Temmuz 1932 “BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve “macera romani (Va-No) yeniden ihya etmek niyetindeydi. Ye - Honun mevkiine az daha çıkıyordu. Fakat bir sui kasta kurban gitti. Dördüncü karısı, rivayete nazaran, Japonlar tarafından teş- vik edilerek, ona zehirli bir fincan Ooçay içirdi. o Mareşal reisicumhur oldu. Japonlar, bu- runlarının dibinde kuvvetli bir imparatorluğun belirmesini kati- yen istemiyorlardı. Youan - Chi - Kai'yin ölümü hercümercin başlaması için bir işaret mesabesine geçti. Hiç kimse Obütün iktidarı eline geçirebilecek kabiliyette değildi. Çok geçmeden, bütün ayaletlerde merkezi hükümete karşı isyanlar başgösterdi. Birçok reisicumhur namzetleri Youan-Chi - Kai'yin yerini tutmak istedi. Lâkin, onunkine müşabih bir nüfuz tesisine muvaffak olu- namadı. Ne idüğü belirsiz parlamentolar toplandı. Bunlar, arasında rekabete girişti. Artık, Çinde devlet mev- cut değildi. Onun için, mebusla- rın ne şekilde seçildikleri malüm olamıyordu. Çin'in büsbütün parçalanıp mahv olmamasına, ecnebilerin arasında- ki rekabet sebeb oluyordu. Lâkin münevvet kitlesi, başına geçerek onu idare etmek iktidarını gös- termeyorladı. a cumhuriyete rağmen, Memnu Belde dahilinde bir garip imparator olmak sıfatını muhafaza ediyordu. Halkın en aşağı tabakalarından yüzlerce maceraperestler zuhur eyliyordu. (Bunlar, kendilerine, sahte askeri rütbeler veriyorlardı. Ayaletleri soymak için teşkilât yapıyorlardı. Hakikaten vaziyet müşküldü. Beşyüz milyon nüfuslu bir memle- kette vahdet kurmak, devlet teşkil etmek güç bir işti. Eçnebiler karşı giden başka müşterek anane- leri olmayan bu insanlar, bir türlü birleşmiyorlardı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Münazaa (halinde bulunan bu insanları bir araya getirmek için, ancak, Ye - Ho” nunkine müşabih bir irade lâzımdı. Lâkin hanği siyaset adamı bu kadınin zekâ ve kiyasetini göste- rebilecek, hangi ceneral onun vakur cesaretini canlandırabile- cekti? Zekâ, cesaret, malümat, milli harsa vukuf, klasik güzel lik... Hülâsa, çok eski temel lere istinat eden devletin vahdetini muhafaza edebilecek unsurlar, Ye - Ho'da bulunabilirdi. O evlendikten sonra Çin'de Chi - Kai, muhtelif siyasi fırkalar işte, bugünkü acınacak haline arasında, epice mahirane idarei düştü. maslahat etti. 1916 senesinde, gi mukaddes İmparatorluğu âdeta — Son — e Bursada kız sanat enstitüsü sergisi Bursa 11 (Hususi) — Geçende açılıp pek ziyade rağbet ve alâka uyandırdığını yazdığım Necati bey kız sanat enstitüsünün sergisi kapanmıştır. Sergiyi 6142 kişi ziyaret etmiştir. Resmimiz sergiden bir köşeyi gösteriyor. i i | li İ eriği