şia 28 Haziran 1293 AKŞAMDAN AKŞAMA Köpekler Istanbul'da köpeklerin mıktarı arttıkça arttı. Sokaklar, Cemil paşa devrinden evvelki zamana döndü. Her dönemeçte, sekiz on köpeklik bir kafilenin oynaşıp koklaşdığına rastlayorsunuz. “Köpek, insanların en eski arkadaşıdır.,, Diye basmakalıp bir söz vardır. Acabâ belediye bu sözü düşünüyor da bizim sadık arkadaşlarımızla aguş O beaguş yaşatmak lütfünü mü gösteriyor?.. Oyle ya, hatlâ: «Köpektir zevk alan sayyadı biinsafa hizmetten!» Sözile, köpek, edebiyata; “mes- leki kelbiye,,, “kelbiyun,, , “cy- nisme,, “cynigue,, tabirlerile de felsefeye geçmiştir. Buna rağmen, belediyeye hatır- latmak isteriz ki, “köpek |,, hitabı “köpekleşmek,, fiili küfürdür ve manaları araştırılınca görülür ki, edebiyat ve felsefeye yukarıki tarzda geçiş, köpeklerin koltuk- larını kapartacak neviden değildir. — Köpeği sever misiniz? Onu sevenler, bilhassa garplı kadınlar arasında, pek çoktur. Sevmeyenlerde az sayılamaz... Müslüman dini bu hayvanı pis addeder; hattâ şafiilerin köpekten ne derece tiksindikieri malüm! Fakat benim, köpek karşısında duyduğum en şiddetli his, sevgi veya nefret değildir de bayret hissidir. Hayır! Hayırl.. Şaştığım şey, köpeklerin dünya yüzünde bu derece cins cins olması değil... Gerçi, bir tazının bir bostan köpeğine, bir loulou'nun bir kurt köpeğine, bir pekinois'ın bir Saint Bernard'a, bir tüylü köpeğin ker- tenkele biçimli kısa bacaklı badibadi köpeğe hiç benzememesine rağ- men insanların, hepsine birden köpek diye isim koyuşu şaşılacak şeydir. Yekdiğerine bu kadar benzemiyen hayvanların topuna birden niçin köpek denildiğine gaşılsa sezadır. Fakat, benim şaştığım o değil. Benim şaştığım, belediyenin nasıl olup da bu asırda köpeklerin çoğal- ması, hattâ şehre kuduz tehlikesi getirmesile mücadele edemediği- dir. Avrupa belediyelerine “ evde tahta kurusu bulduk!,, diye telefon edince, derhal itfaiyeyi gönderi- yorlar; hususi evinizi bu mini mini başerattan temizletiyorlarmış da bizim belediye, sokaklardaki kos- koca köpekleri temizliyemiyor. Bu hale köpekler bile güler... Akşamcı) Iskenderiyede türk ticaret odası Iskenderiyede bir türk ticaret odası teşkil edilmiştir. Bu oda, Mısırla Türkiye arasında ticaret münasebatının inkişafına yardım edecektir. Bu münasebetle ticaret odasında türk mahsulât ve ma- mulâtını teşhir edecek daimi bir sergi de bulunacaktır. Şeker kralı Kavun karpuzdan hiç memnun değil Bir kaç gündenberi şehrimizde Belçika şeker kralı bulunmakta- dır. Bu zat evvelce yazıldığı gibi Türkiyeden eşya satın alıp, ye- rine şeker satmak niyetile buraya gelmiş değildir. oŞeker kralı, Istanbul piyasasında münasebettar olduğu şeker tacirlerile ibtilâfları halletmek, ve şeker sarfiyatını art- tırmak omaksadile bir tetkik seyahatine çıkmıştır. Şeker kralı Türkiyede, her sene bu mevsimde şeker sarfiyatının azalmasının sebeplerini araştır- maktadır. Bu mesele etrafında kendisine izahat veren tacirler, bu mevsimde halkın tatlı ihtiya- cını meyva yemek suretile tatmin ettiklerini o söylemişlerdir. Şeker kralı, meyvası bol olan memlekette (o şekerin komposto, reçel yapmak suretile daha çok sarfedileceğini beyan etmiştir. Bu bahisler üzerinde saatlerce görüşülmüş, kavun ve karpuz pek tatlı olduğu için bunların şeker sarfiyatını azalttığı anlaşılmıştır. Netice itibarile, şeker kralı, kavun ve karpuzun şekerin başlıca rakibi oldugunu öğrenmiştir. Otomobil kazası Dün sabah saat altı buçukta Tophaneden Karaköye gitmekte olan bir otomobil, Romanya ote- linin önünde, ihtiyar bir kadına çarparak başından ağır surette yaralamıştır. 135 bin lira Belediyeden zarar ve ziyan istiyenler Bir kaç sene evvel, Belediye Kanlıkavak suyunu Baltalimanında sahile indirmişti. Şimdi bazı kim- seler, suyun sahile indirilmesi sırasında belediyenin kendi ara- zilerine tecavüz ettiklerini iddia ederek omahkemeye (müracaat etmişler ve belediyeden yüz otuz beş bin lira zarar ve ziyan iste- mişlerdir. Belediye bu zarar ve ziyan iddi- asını çok yüksek görmekte ve bu para ile bu havalide bir çok erazi satın almak mümkün olduğunu iddia etmektedir. Cürmü meşhut halinde yakalanmış Haydar isminde birisi evvelki gece (o Arnavutköyünde kahveci Yorgi efendinin odasına girerek elbise ve bir çok kadın eşyası aşırmıştır. Haydar elinde eşya ile kapıdan çıkarken polis tarafından yaka- lanmıştır. Tahkikat devam etmek- tedir. Akşam ŞEHİR HABERLERİ Herşey tamam.. Yalnız ölüleri yakma fırınını tesis için para yok! Ölüleri yakma cemiyeti, henüz faaliyete başlamamıştır. Cemiyetin müessislerinden bir zat bu mesele hakkında şu izahatı vermiştir: — Cemiyet fırın açıldığı zaman faaliyete başlayacaktır. Bir fırın ancak 30 bin liraya yapılabilir, Almanyadaki ölülerin yakma ce- miyeti bu fikrin dünyada taam- mümü maksadile bize azami yar- dım gösterecektir. Hattâ Alman ölüleri yakma cemiyeti, bize bir fırın o verecektir. £ Büyükderede Mısırlı bir hanım, Mecidiye kö- yünde fırın için, cemiyete bir arsa hediye etmektedir. Netice itibarile, arsamız, fırını- mız, azamız her şeyimiz tamamdır. Fakat fırını tesis etmek için paramız yoktur, bu mesele hak- kında belediyeye müracaat ede- ceğiz. Belediye kanununda, ihrakı ecsat hakkında belediyelere terettüp eden vazife gayet sarihtir. Biz arsayı fırını bulmak suretile, be- lediyenin. vazifesini teshil etmiş olduk, belediye de bizim başla- dığımız bu işi ikmal etmelidir. İşsiz çocuklar Belediye bunlara iş bulmak istiyor Belediye, kimsesiz çocukların geceleri barınmaları için Ayasofya medresesini tahsis etmişti. Bu çocukların kısmı azamı gündüzleri küfecilik, lostracılık gibi küçük sanatlarla meşgul olarak hayat- larını kazandıkları halde bir kısmı da hayatlarını temin edememek- tedir. Belediye, işsiz olan bu çocuk- larla meşgul olmağa ve bunlara bir iş bulmağa karar vermiştir. Bunun için bir kısmı belediyenin inşaat ve tamirat işlerinde, yaşı daha küçük olanlarında gazete müvezzi- liği gibi işlerde bulunmaları mü- nasip görülmüştür. AKŞAM ABONE ücretleri Türkiye Ecnebi SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş GAYLIK 750 » 1450 » 3AYLIK 400 » 800 » 1AYLIK 150 » — may” Abone ücretleri - doğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Adres tebdili için yirmi beş ku ruşluk pul göndermek lâzımdır. Sefer 23 — Ruzuhızır: 54 S. İmsâk Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E, 6,25 8,46 4,32 8,33 12 2,3 Va, 2,11 4,31 12,17 16,18 19,45 21,48 ——————— 2 Idarehane: Babıâli civarı Acımüsluk sokağı No. 13 Vergiler Istanbulda bir temyiz heyeti teşkil edildi Vergi itiraz istidaları her vilâ- yette müteşekkil itiraz komis- yonlar: tarafından tetkik edildik- ten sonra bir karar verilir ve mükellefe tebliğ edilir. Mükellef bu kararı da temyiz etmek hak- kına malik olduğundan temyiz istidaları Ankarada müteşekkil temyiz komisyonunda tetkik edi- lirdi. Istanbuldan Ankaraya gelen verği itiraz evrakı mühim bir yeküna baliğ olduğundan bem ha- zinenin hukukunu daha süratle temin etmek, hem de mükellefleri uzun müddet bekletmemek üzere maliye vekâleti Istanbulda bir temyiz komisiyonu teşkil etmiştir. Komisyon riyasetine esbak İstan- bul defterdarı Hüseyin Avni bey tayin edilmiş ve şehrimize gel- miştir. Komisyon âzası henüz daha tayin edilmemişlerdir. Bugünlerde bunlar da tayin edilerek ko- misyon o faaliyete ( geçecektir. Ankaradaki temyiz komisyonuna gönderilen ve henüz tetkik ve intaç edilemiyen evrak da Istan- bula sevkedilmeğe başlanmıştır. Hüseyin Avni beyin riyasetin- deki bu komisyon, bina vergile- rinden başka, diğer vergilerin temyiz muamelesile meşgul ola- caktır. Azılı sabıkalı Madam Noranın çantasını nasıl çarptı? Kâzım isminde bir sabıkalının Beyoğlunda madam Nora isminde bir okadının çantasını (kapıp kaçarken (oyakalandığı (o yazıl mıştı. Bu hususta yapılan tahki- kata nazaran vaka şöyle olmuştur. Madam Nora gece yanında küçük çocuğu olduğu halde Bey- oğlu caddesinden evine giderken Kâzım arkasından takibe başla- mıştır. Kadın mektep sokağına sapınca Kâzım cebinden bir bıçak çıka- rarak birdenbire önüne dikilmiş ve ses çıkarmaması için tehdide başlamıştır. Kadın bu vaziyet karşısında sesini (oçıkaramamış ve Kâzım kadının elindeki çantayı alıp olanca hizile koşmaya başlamıştır. Bu sırada poilis devriyeleri tesadüf etmişler, oKâzımı elinde bıçakla koşmakta olduğunu görünce der- hal yakalamışlardır. Madam No- ranın çantası alınarak kendisine iade edilmiştir. Çantanın içinde fazla mıkdarda para ve saire bulunmaktadır. Kâzım bunların hiç birisini aşıramamıştır. Ikram Bizde “ikram,, denilen bir afet var. Öyle bir afet ki maazallah şerrine oğradınız mı ne mideniz kalır, ne bağırsaklarınız.. Faraza sabahtan beri bir kaç yere oğra- mışsınız, her gittiğiniz ahbapta bir kahve bir çay içmişsiniz. Mideniz kahve çay deposu haline gelmiş. Bir iş için uzaktan tanıdığınız bir zatın yazıhanesine giriyorsunuz.. Yazıhanenin önündeki 'geniş kol- tuğa oturur oturmaz ikram faslı: — Bir kahve emir buyurmaz mısınız?. — Teşekkür içlim. — Bir çay.. Limonlu. — Mersi.. Başım hoş değildir. — Bir ıhlamur, millidir. Nihayet soğuk bir gazoza sulh olursunuz.. Mideniz büsbütün şişer, üstelik lüzumundan fazla soğuk gazoz terli terli sizi berbat eder. Buğazınızda bir yanıklık sesinizde hafif bir kısılma... Fakat buna rağmen buradan çıktıktan sonra gene girdiğiniz ilk ahbap oda- sında -bu iktisadi buhrana rağmen ayni sualle karşılaşırsınız : — Çay mı?. Kahve mi?.. İster- sen soğuk bir şey iç.. Başınız ispirto ile hiç hoş değilse vakti kerahatte akşamcı dostlarınızdan birinin ziyaretine giderseniz yandınız.. Derhal sof- raya yeni bir kadeh getirtilip ağız ağıza doldurulur ve size doğru uzatılır : — Bir tek canım... — Vallahi şimdi yemek yedim, çok teşekkür ederim. Ikramı reddetmeniz kızdırır: — Bir tek a efendim.. O ka- darcık te hatırımız yokmu ? Almasanız olmaz. Gazetelerin zabıta sütünlarında (reddedilen bir kadeh rakı yüzünden ikram- cıların cinayet çıkardıklarını bir kaç kere okumuşsunuzdur. Çaresiz, kadehi boşaltırsınız. Bundan sonra arkadaşınızn arka- daşı bir tabak uzatır. İçinde sevmediğiniz bir nevi tuzlu balık: — ltifat buyurmaz mısınız beye- fe ederim, şimdi ikramcıyı Elinize bir de çatal sıkıştırıp emri vaki yaparlar ve sizi kıskıv- rak şaşırmış bir halde bırakırlar. Ispirtonun acısı boğazınızı cayır cayır yakarken bir de hiç sev- mediğiniz tuzlu balığı güç bal ile midenize yerleştirirsiniz.. Balıktan sonra bir tabak daha. Yeni tanıştığınız bir bey gümüş sigara tabakasını önünüze açar: — Buyursanıza efendim.. Ve arkasından bir kadeh daha; — Kerem edin canım, bu ölümlü dünya böyle geçer... Artık çilingir sofrası faslı bitince babacanlar birer nargile getirirler ve tabii size de bir tane.. Ikram efendim.. Işin garibi bundan iki taraf da memnun değildir. Bu buhran za- manında günde 20 kahve ısmar- lıyan yazıhane sahibi de, günde 8-9 hahve ile midesini altüst aden ziyaretçi de.. El birliğile artık şu “Çay mı?. Kahve mi?.,, âdetin- den vaz geçsek.. Hikmet Feridun a Amca Beye göre... — Benim gibi cesur bir adam var mı acaba Amca bey?.. .. Hiç korkmadan Ayasofya minaresinin tepesine çıktım... .. Karadeniz'de karanlık bir gecede sandalla gezdim... .. Balta girmemiş ormanlarda tek başıma dolaştım! Benim gibi bir kak raman daha varsa gösteri A. B. — Bizim Veli bey vari — Ne yapmış bakalım? A. B. — Daha dün, yanında hanımıys le bir moda mağazasının önünde gördüml mmm lg o