31 Mayıs 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

31 Mayıs 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Akşam 31 Mayıs 1932 — —— “Şu sıcaklarda erkekler de entari, kısa < İE “Bir ayran!.. Bir tarunç şerbeti..,, kollu dekolte elbiseler giyseler bari..,, “Gazoz patlattıranlar, ayran doldurtanlar, Bp Sucu dükkânları ve kadınlı erkekli su, şerbet, gazoz, ayran içenler — Bir ayran... Amma bardağı “ iyi çalkala... — Bana bir demirhindi daha ver... — Turunç var mı? Turunç şerbeti... — Su buzlu mu?.. — Bir limonata... — Bir portakal şerbeti... Bu sıcaklarda günün en mühim yeri, sucu ve şerbetçi dükkânları... İnsan Sirkeciden Eminönüne gi- dinciye kadar bu dükkânların önünde bir çok bağrı yanıklara tesadüf ediyor.. Artık gazoz pat- lattıranlar, ayran doldurtanlar, demirhindiyi bir yudumda mideye indirenler, buzlu turunç şerbeti fasılalarla, dinlene dinlene içenler.. Hele Köprü civarında, Galatada, Eminönündeki o sucular öğle zamanı görülecek bir hale geli- yorlar.. Dereceye bakmadım.. Fakat - ensemin barometrosundan anlı- yorum ki sıcak müthiş.. Gözüme ilişen : “Turunç şerbeti 5 kuruş!,, Levhası bana en güzel şiirin, en güzel mısraı gibi geldi. Hemen boynuma görünmeyen bir kement dolandı.. Bu kement beni “turunç şerbeti! ,, Levhasına doğru çekti. Fakat tezgâhın yanına yaklaşmak için epi sıra beklemek lâzım.. Yalnız uzaktan gıcır gıcır yıkan- mış büyük şişelerin içinde şiraları, demir hindileri, turunç şerbetlerini, portakal şerbetlerini, limonataları, çilekleri, kayısıları, gazozları gö- rüyorum,. Ne cazip bakışları var.. Insana: “Ne güzel, ne şirin bakışın var.,, “Ruhuma su gibi akışın var:, Şarkısını hatırlatıyor.. Büyük şişelerle, gazoz şişeleri küçük fıçıların içinde iri buz parçalarının arasında yan gelmişler.. Ben, mayıs, haziran, temmuz, ağustos aylarında meselâ bir şişe turunç şerbeti, bir şişe limonata, bir şişe ayran, bir şişe portakal şerbeti olmaktan büyük saadet tasavvur edemiyorum.. (Herkes güneşin altında gemi ateşçileri gibi boram boram terlerken siz ince, tertemiz, pırıl pırıl bir şişeye boşaltılacak- sınız.. Biraz sonra şişe ile beraber “Cooopl,, serin bir suyun içine.. Etrafınzda buz parçaları. Adeta şimal buz denizinde banyo yapı- yor gibisiniz. Bütün bir yaz plâja gidemiyen- ler için bir şişe demir hindi olup bu buzlu suya dalmak tatlı bir hayaldir... Hele zaman zaman su- dan çıkartılıp, temiz bir bardağa boşaltılmak... oBardakla beraber, kırmızı boyalı, mini mini dudaklı bir ağza yaklaşmak... Bu hararet- ten kavrulan küçük dudakların arasından, bembeyaz dişlere sü- rüne sürtüne ilerlemek az zevk mı?.. Fakat bazen bu ağız kay- nana ağzıda olabilir... Ne yapalım taliinize küsün... Sonra siz soğuktan ve buzdan şişenizi (Obuğulatmış bir halde dururken etraftan geçenlerin has- retli bakışları üzerinizde takılıp kalacak.. Herkes sizi bir yudumda içmek için can atacak, tezgâhın önünde sıra gelecek... — Ver bir duble ayran... Bu kalın ses düşüncelerime nihayet verdi. Şimdi sucu, şerbetçi dükkânlarında duble bira bardak- ları moda olmuş.. Tezgâhın önün- dekilerine bakıyorum. Hepsinin de göğsü bağrı açık.. Buram buram terliyenler mendilini enselerine, göğüslerine sokarak uzun uzun kurulananlar Ove mütemadiyen “Ooooooof lıyanlar,, “Poooooof!,, lıyanlar. Sıcaktan şikâyet : — Birader mayıs böyle yaparsa sonu ne olur ? — Mayısın son günü azizim... Ne kadar yapsa hakkıdır... Zamanı... — Bırak Allahını seversen.. — Sen de sıcakları büsbütün şımartacaksın.. Dur bakalım daha eski mayısın çıkmasına 13 gün var yahu.. — Fakat biliyormusun daha karpuz çıkmadı. Karpuz kabuğu denize düşmedi amma deniz za- manı geldi gibi... Hakikaten denizi düşünmek bile bu fıkır fıkır yanan öğle sıcağına insanın içine bir ferahlık veriyor.. soğuk dalgaların hayalibir ân için size buzlu şerbet içiiyor musunuz gibi yalancı bir his veriyor.. Ar- tık tezgâha iyice yaklaşmıştım.. Sucunun kıyafetide hattı üstü- vadan Oo geçerken (o Transatlan- tiklerde giyilen bsyaz smokinleri hatırlatıyor. Beyaz keten ceket beyaz önlük. Başta beyaz bone.. Beyaz önlüğün önünde meşhur bir su ismi yazılı.. Turunç şerbeti dolarken yanımda (O konuşanları işidiyorum. oPantalondan, erkek kıyafetinden şikâyat ediyorlar. — Bu sıcakta pantalon vahşet doğrusu... sırtına Düşün şimdi teninin üstüne bol bir patiska entari. Ayaklar çırıl çıplak.. Ya- hat şıpıtık terlik.. Geniş bir mer- mer taşlık.. Hani eski zaman ko- naklarının taşlıkları olur.. İşte öyle.. Taşlığın ortasında bir sah- rınç, yahut bir fiskiye, Taşlar bol suile yıkanmış ve henüz ıslak. Bir köşede bir sırlı küp.. Soğuktan terlemiş.. Bakır saplı maşrapa pırıl pırıl kalaylı,, Maşrapayı küpe daldırıp buz gibi suyu entarinin açık önünden göğsüne akıta akıta taze taze içiyorsun.. Kuyuda soğu- muş karpuzu bir tepsi icine önüne getiriyorlar.. Kesip serin se- rin yiyorsun. İşte yaz böyle geçerse, (ozevkine doyum ol- maz... Yoksa pantalon bacakta, öğlenin sıcağında kan ter içinde, köprüden geçmek!. Nafile azizim. — Sahi bir zamanlar yazın erkeklerin de entari, eteklik, kısa kollu elbise giyecekleri söyleniyordu. — Olsada bir rahat etsek. Bizim daire müdürünü o kıyafet görmek isterdim doğrusu... Dikkat ettim erkekler arasında bu eteklik ve kısa kol merakı oldukça hararetli... Buna taraftar görülenlerin muhteşem birer gö- bekleri var.. Enselerinin kıvrımları ter içinde.. Bir aralık iki ihtiyar hanım tezgâha yaklaştılar.. Birer limonata istediler. Bardaklar ge- lince yere çömeldiler. Birer elle- rinde limonata bardakları, birer ellerile tepelerini bastıra bastıra içtiler. Ve bu arada etrafındakilere seslenmeği de unutmadılar: — Ayol oğlum.. Çömelip te içseniz e... Ayakta içilen şey in- sanın dalağına gider, karnına gitmez... Bu acayip doktorluğa gençler gülümsedi. Fakat onlar; — Zamane!. Diye biribirlerine fısıldadılar.. Ve bardakları verir- ken: — llâhi oğlum.. Ölmüşlerinin canına değsin... Zemzem gibi, kevser şarabı gibi doğrusu. Dedi- ler, paraları verip süratle uzak- laştılar. Sucu biraz sonra hepisi onluk olan paraları saydı, meğer dörder kuruş on para vermişler. Yani otuz para eksik. Zemzem Suyunun esrarı o zaman. anlaşıldı!. Hikmet Feridun Mühim bir servet menbaı o... . Zeytinciliğimizi ıslah etmek lâzımdır Zeytin mutahassısı Remzi bey ittihazı icap eden tedbirleri anlatıyor Zeytincilik memleketimizin en büyük servetlerinden birini teşkil eder. Cihan zeytinciliği içinde Türkiye, Ispanya ve İtalyadan üçüncü gelir. Fakat maalesef bu dereceyi biz, sadece tabiatin bize verdiği lutfa borçluyuz. Zeytinci- liğimiz şimdiye kadar hiç bir ihtimam eseri görmüş degildir. Bilâkis yıllardan beri bu sahada pek ziyade ihmal gösterilmiştir. Son yapılan istatistiklere naza- ran umumi harpten sonra İspanya, Tunus, Trablusgarp, Yugoslavya, Yunanistan, Suriye ve Cebeli Lübnanda zeytin istihsalâtı fazla- laşmıştır. Bundan başka Italya, Portekiz Cezayir ve Fasta da zeytin istih- salâtı bir miktar ziyadeleşmiştir. Fakat Fransa ile bizde zeytin istihsal ve ihracatı azalmıştır. Zeytin yağcılığımız bu gün buğ- day gibi günün meselesi olacak muhim bir iş haline girmiştir. Bizim zeytinciliğimizin ilerlemesi içinin üç şey lâzımdır: 1 — Az sarfiyat ile bol hasılât almak. 2 — İstihsal edilen mahsulün cinsini düzeltmek. 3 — Ecnebi piyasalarında mev- ki temin etmek, mahreç bulmak. Bizde bu şartlardan birincisi hiç tatbik edilmemektedir. Zey- tinliklerimizin istihsal kudreti pek fazladır. Fakat (zeytinliklerimiz bakımsızlık (o yüzünden bugün az mahsul veriyor. Bundan başka mahsul az olduğu halda zeytin- lerin maliyet fiatı da yüksektir. Bunun için bir çok yerlerde köylü zeytinciliği en kârsız bir iş ola- rak telekki etmektedirler. Bugün zeytinliklerimiz için giden gübre, budama, sürme, timar masrafları pek fazladır. Bilhassa budama masraf çoktur. Bunun için benim Manisada gördüğüm bağların ancak yüzde onu budan- maktadır. Bütün bunlar oyetişmiyormuş gibi mevcut zeytinlerimizi de iyi işlemiyoruz. Zeytinlerin ıslahından, daha iyi cins zeytin yetiştirmekten vaz geçtik. Fakat zeytinlerimizi iyi işlemeli, iyi yemeklik zeytin haline sokmalıyız. Yağlarımıza gelince bunların hemen yüzde sekseni iki asit derecesindedir. Yağlarımızın tas- fiye edildikten sonra ihracı ve istihlâki daha iyi neticeler vere- bilir. Üçünçü meseleye yani ecnebi piyasalarında yapmak (mevki yapmak meselesine gelince bunun için oibraç edilecek mahsu- lün nevini titiz bir ibtifaya tabi tutmak, ecnebi piyasasında milli teşkilâtlar o yapmak, (mahsulün maliyet fiatini azaltmak icap eder. Zeytinleri ıslah meselesi için çok çalışmamız lâzımdır. Bizde zeyitin yağınını tasfiye etmek âdeti hemen hemen yek gibidir. Türkiyede yalnız iki tasfiye ma- kinesi vardır. Zeytincilik başlı başına bir komisyonun uğraşabi- leceği bir iştir. Bu komisyon şu işler etrafında uğraşmalıdır: 1 — Mevcut zeytinliklerin ıslâhı, bunların fenni şekil ve sistemlerle idaresi. 2 —. Delicelerin omalsuldar ağaçlara tahvili, : 3 — yi nevi zeytinlerin çekir- dekten (Tabiatile aşile) teksiri. 4 — Mütehassısların direktif- leri dahilinde kooperatif yağha- neleri teşkiline çalişılması. 5 — Iptidai tasirhanelerin fenni alâtla techizi. k — Yağ hasılatı disiplini tek- niğini tetkik ve çalışma sistem- lerinin fenni şekle ifrağı. 7 — Yağların memleket dahi- linde tasfiye olunmalarının temini maksadile rafineri tesis edeceklere teshilât gösterilmesi. 8 — Pirina fabrikalarının tez- yidi, mevcut olanlarının faaliyete sevki çarelerinin temini, 9 — Pirinaların bazı yerde yakılmasına müsaade etmiyerek muhafazaları, 10 — Şimendifer nakliyat üc- retinin tenakusu, 11 — Yağların tasnifi, her sınıf yağ için asgari bir fiat kabul ederek hasılâtın garantisi, 12 — Meni tağşiş kanununun daha esaslı bir şekle ifrağı ile memleket dahilindeki yağların ve harice çıkarılanların sıkı bir kon- trol altında bulundurulması, ve dahilde mutlak surette saf yağ istihlâkinin temini, 13 — Milli ve harici piyasalar- da zeytin yağlarının satılması için propağanda, hususi anlaşmalar gibi müessir vesaite müracaat olunması. 14 — Hariçten her nevi yağ, bazı sabunhanelerin celp ettikleri olein ve saire gibi ber türlü ha- mızatı şahmiyelerin memlekete it- halinin men'i 15 — Mahalli zeytin ziraatini gösteren ve beynelmilel yağ piya- salarının vaziyetlerini muntazaman bildiren risaleler ihzarı. Bunlardan başka“bu' “esaslarla alâkadar zeytinciliğin Oinkişafına amil olacak yağcılığın mütemmimi şubelerinde de aynı ıslâhatın ya- pılması icap eder ki bunlarda: 1 — Sabun imalinin fennileş- tirilmesi. 2 — Pirina, cehennem, fena zeytin (yağlarının o sabunculukta istimali, 3 — Sabun sanayinin bakiyesi olan gıliserinli sudan istifade ede- bilmek için bir gıliserin fabrikası imali (bunun iktisadi olduğundan daha ziyade hükümetin siyasi maksadına hizmet (edebileceği için ehemmiyeti daha fazladır.) 4 — Fenni sabunculuğun tatbik olunduğu yerde bazı nevi yağ- ların tecezzisinde bunların nevi- lerine göre ihtiva ettikleri istearın mikdarına ve iktisadi elverişe göre bir istiarin fabrikası ilâve ve mum imali, Bundan başka müteaddit defa- lar arzettiğim gibi (memleketin zeytinciliğile her hususta alâkadar olacak zeytincileri her zaman için sığındıracak müesseselere ihtiya- cımız vardır. Bugün için yapılması lâzım gelen bu müesseseler şun- lardır: 1 — Bir zeytincilik enstitüsü tesisi, i 2 — Bir milli zeytincilik cemi yeti küşadı. 3 — Zeytinciler kredi koope- ratifi teşkili. Zeytincilik mütehassısı Remzi —- e ya NN NM yeman

Bu sayıdan diğer sayfalar: