TIBBİ MUSAHABE: Ilâçların satvet ve inhitatı (*J Ilâcların da tıbkı elbise gibi modası geçiyor. Bir kaçsene evel çok kullanılan, doktor olmıyanla- rın bile ağzında ismi dolaşan bir ilâç bugün unutuluyor, ismi zikre- dilmez oluyor. Yeni ilâçlar, pek büyük fedakârlıklarla yapılan rek- lamlar sayesinde doktorların naza- rıdıkkatini celbediyorlar, Istima- linde iyi netice alınamayan bir ilâç yerine yeni bir ilâç aranıyor, eski ilâç unutuluyor. Bununla beraber ilâcın modaf- nin değişmesi ve reklamını yap- tığı telkin ve teşvikin bir haddi bir hududu var. Evelleri pek tesirli olan ilâçların bu ğün tesir- leri inkâr edilmemekle beraber, eskisine nisbetle azalmıştır. Me- selâ bundan 40 sene evel keşf- olunan difteri serumu en şiddetli hunaklarda 10 ve ya 20 cam mikap (bir ve ya iki şişe) şırınga edildiği halde boğaz iyileşir, be- yazlıklar düşer, iyi olurdu. Bugün ise her gün 100-200 cam. mikap 10-20 şişe serum şırınga ettiğimiz bastalar oluyor; hastalık. hafta- larca taannüt ediyor. Biz hekim- ler serum yapmaktan beziyoruz. 10-13 gün şırınga elimizde basta- lıkla mücadele ediyoruz. Acaba serumlar mı tesirini kaybetti, yoksa mikroplar mı kuvvet kespetti?... Frengiye karşı arsinikli bir ilâç İçeriden, uzun ipi çekince bahçe kapısı açıldı, Ev geride. On, oniki ayak merdivenden sonra camekânlı bir methal. Tam kar- şıma gelen kısım, ince yeşilliklerle, nadide yapraklarla işlenmiş gibi, Kuşkonmaz o cinsinden, (o oyaya benzer, minyatür, zarif nebatlar, orayı tamamile kaplamış; yüksek- lere çıkmış, yerlere sarkmış. Girdiğimiz odanın tavanında, eski usul avizelerin bir muhte- şemi. Mum yerlerinde küçücük elektrik ampulleri. Lui Kenz oda takımı. Aynanın sağında, solunda, ince uzun yapraklı iki palmiye. Herhalde , ev sahibinin eski ( Japon mağazası ) ından ba- kiye iki büyük vazo.. Duvarlarda tabelolar, bilhassa çiçek resimlileri kanapelerin üzerinde, kadın re- simli yastıklar. Ötede, beride biblolar: Küçük bir Venüs dö Milo, köpek kovalayan çocuk yene Japonkâri bazı eşya. Eski Japon mağazası sahibi bu ilâcın bir) şiringasile fren; iyi ella ilân etti. dendi bir tepşir ol mazdı. Fakat AE nn lığın başka bir yerden teptiği görüldü. Bir sene tedavi yapmak lâzım denildi. Bilâhsre bu müddet 4 seneye çıkarıldı. Nihayet bütün Dyahitsdsdmen tedavi lâzımdır. denildi. Bu şiringaların esası olan arse- niğe frengi mikropları o mukave- metmi kazanmışlardır? Kati tesir görülmemesi üzerine ilk frengi ilâçları olan Jiode ve civa tekrar revaç buldu. Bu mevzu hakkında makale sa- hibi güzel bir mukayese yapıyor: Bundan 20 sene evvel hekimin Bordeauxdaki bağında “Mildiou,, hastalığı zubur ediyor. Bakırlı “Sulfate de cuivre,, ilâçlarla has- talık temizleniyor. Bağ kurtuluyor. Bir kaç sene sonra tekrar bu hastalık zuhur edince bu bakırlı ilâçla 2 kere tathirat yapılıyor, ancak o zaman hastalık geçiyor. Müteakip senelerde ise 8-10 kere tatbirat yapılmakla ancak hasta- lk zail oluyor. Doktor 'muztar kalıyor. Bağı yarı yarıya küçül- tüyor ve 2 misli ilâç kullanmağa Avni beyle epice zamandan beri görüşmemiştim. Beni samimiyetle kabul etti. Cevaplarını da, hiç mırınkırın Oetmiyerek külfetsiz, gayet candan olarak verdi: “1 — Nereleri hoşuma giderdi? Yazdan başlayalım. Evvelâ, bahar- da Kâğıthane. Sonra, yaz sıcak- ları basınca Küçüksunun, Göksu- nun sandal safaları. Fenerbahçenin, .Çiftehavuzların araba âlemleri. Kâğıthanede sandal safası da, araba âlemi de vardı. hiç birisini ayırmazdım. Fakat en ziyade hoşlandığım, Çamlıcada Fener ve Çiftehavuzlara gidiş, mehtapta da mutlaka Göksu idi. Kuşdilini geçtik. Çünkü orası en külfetsiz, en kolaylıklı, her günkü yerdi. Kuşdilinde geç zamanlara ka- dar gece piyasası yapılır. Oradan, Validebağı, Koşuyolu ( tarikile Çamlıcaya bir araba dönüşü olur- du ki dehşet. Arabalar, birbirile yarış eder gibi, şaşaa ile mehtapta avdet ederlerdi. Ne konak arabaları, ne fayton- lar!.. Hele Ametçi beyin yağız hayvanları, koşumlarındaki zincir- leri şıngırdata, şıngırdata, ta Bey- lerbeyini boylarlar. Tiyatrolar da var: Manakyan, Bağlarbaşında oynardı. Kuşdilin- mecbur oluyor. Herhalde 20 sene içinde ilâç ne terkibi kimyeviyesi ve ne de tesirini kaybetmiş değildir. Belki “Mildiou,, hastalığımı husule geti- ren mikrop tabiatını değiştirmiş olsa gerektir. Bu hadise difteri basili ve frengi sproçeti için varittir. Her halde seruma mukavim difteri basili arseniğe mukavim i amili meydana çıktığını kabul etmek lâzım ek Bu mukayese pra- tikte bizi çok alâkadar ediyor. Filhakika şişelerle serumu hastaya yaparken hasta muhitinin, ebe- veyninin baklı olarak endişelerini görüyoruz. Diğer taraftan hastaya iyi olması için senelerce tedaviye lüzum olduğunu söylediğimiz zaman münevver hastaların gözlerinde bile hekime karşı itimatsızlık his- lerinin belirdiğini seziyoruz. Çok nazik bir mevkide kaldığımızı ve nihayet hekim olmanın ne kadar zor ve müşkil olduğunu bir kat daha iyi anlıyoruzl... (9) Notes pratigue, revue men- suelle, Dr. Mükerrem Emin dekilere de giderdik. Kafeslerin arkasında süslü, süslü saraylılar, hanımlar. Yaşmakları, yeldirmeleri, tuvaletleri iyice belli olur. Çünkü kafesler seyrek. Locadan locaya aşnalıklar. Me- selâ siz locadan çıkınca karşıkı locadan derhal bir kıyam vaki olur. o Yelpazelerle, omendillerle enval işaretler. Yelpazeyi sıkça sallamak çok seviyorum demek. Erkek başka tarafla meşgul olursa başını dönüp igbırarla loca kapı- sından çıkmak, ğ Seyir yerlerinde de gene ayni yelpaze, mendil işaretleri; kaş, göz işaretleri, Ramazanda Şehzadebaşı, Direk- lerarası; fakat sair kış âlemleri mutlaka karşı cihette, Tokatlıyanda oturup caddeyi seyretmek, yemek yimek, Lüksen- burgta bilârdo oynamak. Konkor- diya; karnaval zamanında balolar. Beyoğlunda, cuma pazarları Bon- marşeden Ağacamiine kadar çok izdiham olur, piyasa yapılır; yayan piyasa, Sonra, Ada, Boğaziçi. Bunlarin Eski japon mağazası sahibi Avni bey Tepebaşı ve Taksim bahçeleri de, manzaraları dolayısile akşam- ları pek güzel olurdu. En boşlandığım, Tokatlıyanda oturup gelip geçenleri seyretmekti. O zamanda bu hal oldukça kibarlıktı. Herkesin kârı değildi. Şimdi, fakirhanemin bahçesinde çiçeklerimle, evimin içinde, nok- sanları yapmak ve yaptırtmakla zevkalıyorum. Güya ben o eski ben değilmişim. 2 — Eskidenberi Istanbulun Şehzadebaşı cihetinden hoşlanı- rım. Kendim de hep bu civarda oturdum. Çırçır: harikinde Fatih- teki konağımız yandı. Şimdi yeri- mizde belediye dairesi bulunuyor. Kışın semt itibarile işte bu hava- liyi severim, Yaza gelince, Çamlıcada köş- kümüz olmak münasebetile orayı severdim. Evden ayrılmam. Milyonum olsa apartımanı istemem. Sebebi, bana mahpes gibi gelmesi. Bahçesi yok. Halbuki ben bahçesiz yerde bir gün duramam. Üç bin arşın bahçem bütün çiçek ve yeşilliktir. Bunu hiç bir şey'e değişemiyorum. Güneş de evimin etrafını tavaf ediyor. Gü- neş nerede ise hayat oradadır. 3 — En ziyade sevdiğim tica- rettir. Onun derecesinde başkâ hiç bir şeyden lezzet almamışım- dır. Atımı, arabamı, gezmelerimi, hepsini, ticaret solda sıfır bırak- miştir, Ticarete de doğrudan doğruya kendi azim ve teşebbüsüm ile atıldım. Evvelce, (Dairei askeriye) de kâtip idim. O zaman şimdiki gibi değil, Ticaretin rağbetkârları mefkut. Ben, ekseriyetten sıyrıl- dım. Veznecilerldeki Japon mağa- zamı (oaçtım. Mağazam, o semtteki Obir kaç esaslı ve şerefli ticarethaneler meyanında idi. Meselâ, eczacı Hamdi bey, makinist Salim efendi, Kemal Ömer bey tuhafiye mağazası gibi tanınmış müesseseler. Merak ve meşgale hususuna gelince, her şey elimden geldiği için ber şeyi yaparım, Durmam, dinlenmem. Hattâ evden bıkarlar. Marangozluk ve saire. Elimden keser eksik olmaz. Ne edindim ise bu sayede edinmişimdir. Gelirken belki görmüşsünüzdür. Bahçe kapısının bitişiğindeki evi de yeni yaptırttım. Eskiden, ata, arabaya - kendim kullanmak şartile - meraklı idim. k kara bir şey Locada yelpazeyi sıkça sallamak “çok seviyorum,, demekti! Bazı çehreye enlice kaş yaraşır. Halbuki onu yola yola bitirip yerine inceci çekiyorlar.. Bir faytonumla iki hâyvanım var- dı. Atım, arabam olmadığı zaman” yoktu. Sazı ve sesi dinlemek suretile severim, Güzel sesi olursa yalnız severim; saz ihlâl ediyor, derim. Saz dursun © söylesin. Amma İ sazda müstesna ise ona diyecek yok. ğü Alafranğayı mi ?.. Eh, kısmen; İ kendi musikimiz kadar değil O zamanlarda, kâğıt oyunları da yok değildi. Bir zamanlar bakara modası çıkmıştı. Sonra poker onu tavsattı. Poker, eğlenceden madut oldu- © Şundan en ziyade ona heveskâr- dım, Meselâ ehibba, nöbetleşirler. Bu cuma gecesi burada, öbür cuma başka yerde; yani müte- -naviben . Oyun oynanacak evin sahibi, ziyafet şeklinde sofraları hazırla- tır! yemekler yenir; sonra da oyun oynanır. 4 — Vay, mühim sualleri Ka- dın meselesi. Her nevin, her şek- lin güzeli var. Nasıl diyeyim? gönül kimi severse güzel odur. Herkesin beğendiği bir güzel vardır, derlerya. Fakat bu mantık kanaatımca tamamile doğru değil- dir. Benim nazariyem, (gönül kimi severse güzel odur) dan ziyade (güzel kim ise gönül onu sever ) ğder. Keza, hakiki güzeli herkes beğenir. Mutlaka güzel sevilir, Kara kaşlı, kara gözlü, yahut sarı saçlı, mavi gözlüyü ayırmıyorum. Hepi- sinin ayrı ayrı güzelliği var. Belli başlı her güzel benim zevkimi okşardı. O zamanki güzelle şimdikinin arasında fark var. Şimdi, güzel bir kadın, kendini çirkin ediyor. Cenabıhakkın bahşetmiş olduğu hüsnü bozuyor. Meselâ bazı çeh- reye, enlice kaş yaraşır. Onu, yola yola bitirip yerine incecik kara bir şey çekiyor. Sürmeye, pudraya, boyaya pek muterizim. Okumuş, irfanı, izanı, idraki yolunda da hepsini sırasız sarfediyor, ondan kaçarım. Mah- viyet gösterenleri takdir ederim. Malümat taslamak kabilinden s0- ğuk tavırlarda bulunanlara, ka- dında da, erkekte de tahammül edilmez. 5 — Hasret itibarile gençlik bir, afiyet iki. Elhamdülillâh afi- yetteyim ama eski kuvvet ve kudret bittabi mefkut. Çok şükür, başka yokluk hissetmiyorum. 6 — Öyle bir sual soruyorsu- nuz ki ben ne diyeyim? Bugün 25 yaşında olsam neler yapmam? Yine eskisi gibi, belki daha fazla gezmek isterim. Öyle bir zamanda bu kadar gezer, eğle- nirsek şimdi bittabi neler yap- mazdık? Memleketimi şereflen- direcek, beni tatmin edecek bütün teşebbüs işlerini de, elimden gel- diği kadar yapardım. Çalışmağı çok severim. Çalış- mamın haddüpayanı olmazdı. Hayatımın 20 senesini kitapla, 20 senesini de ticaretle (geçirdim. Şimdi istirahat devrine girdim. Yine boş duramıyorum. Bahçemle, bağımla, evimle, barkımla didinip duruyorum. Sermet Muhtar MUHABİR MEKTUPLARI Konyada lik maçları Konya 9 (Hususi) — Havalar fena olduğu için üç haftadan beri lik maçları yapılamâyordu. Son günlerde havalar açınça maçlar bütün hararetilş tekrar başladı. Bilhassa burada futbole karşı gençler arasında büyük bir meyl ve alâka uyanmıştır. Geçen haf» taki maç erkek muallim mek- tebi ile sanatlar mektebi ara- sında yapıldı. Erkek muallim mektebi Konya futbolculuğunub en mühim uzuvlarından biridir, Lise oyuncuları bilhassa futboj tekniğini çok iyi kavramış, her akşam ekzersizler yapan gençler dir. Liseliler, san'atler mektebini 1-7 sayile yenmişlerdir. Bundan sonra liseliler ile küçük zabit mektebi takımı arasında bir maç yapıldı. Bu maçta da liseliler 3-1 sayile rakiplerini yenmeğe muvaffak oldular. Lise gençleri daha şimdiden şampiyon olacaklarına emindirler. Konya» da da aşağı yukarı bu kanaat vardır. Bundan bir müddet evvel mıt» tıka heyetince Gençlerbirliği kü» lübüne 3 sene müddetle boykot cezası verilmişti. Harekâtı dur- durulan, mesahası darlaşan Genç- ler birliği bu cezaya müstehak olmadıklarını mürahaslarile An kara'da spor merkezi umumiliğine bildirmişlerdi. Spor umumi merkez heyeti müfettişinin tahkikatı ve Konya Omebuslarından Kâzım Hüsnü, Şaban Sırrı beylerin bu husustaki mütemadi faaliyetlerile bu kararın ref'ine muvaffak olmuşlardır. Konya gençleri bu karara son derece (o sevinmişler ve bunun şerefine de bir toplantı yapmış- lardır. Bu toplantıda hararetli nutuklar söylenmiş, Konya spo- runun ilerlemesi için temennilerde bulunulmuştur. Bu içtimada bulu- nan halk evi reisi Nahit Cemal bey gençlere ve sporculara hita- ben: Ukdeniz varsa, dertleriniz varsa açık olunuz. Yoksa sinsi sinsi hareketler memleketir felâketini doğurur demiştir. Buna sıra ile Gençler Birliği kulübünden Ziya bey, İdman yurdundan Celâl bey cevap vermişlerdir. Bu içtima çok hararetli olmuştur. Içtima sonunda fırka tarafından umuma çay ve pasta ikram edilmiştir. Afyon Develer vasıtasile yapılan kaçakçılık Kahire 13 — Son günlerde Filistinden Sina yarım adası tari- kile bir çok boş devenin ucuz Satılması zabıtanın nazarı dikkatini (o celbetmiştir. £ Abiren çölden gelmekte olan 25 develi bir kafile polis tarafından tevkif edilmiştir. Polis memurları deve- lerden bir kaçını satın almak istemişlerdir. Deveci gayet yüksek bir fiat istemiştir. Memurlar (develerin bu kadar değeri olup olmadığını anlamak için derilerini yoklamış- lardır. Develerin tüylerinin altında birer şişkinlik olduğu nazarı dık- kati çelbetmiştir. Derhal bir bay- tar davet oluunp şişkinlikler mua- yene ettirilmiştir. Baytar (o şişkinliklerin hastalık olmayıp sun'i olduğunu tesbit etmiştir. Şişlerden biri nişter ile yarılmış içinden 1/2 libre sıkletinde afyon bulunmuştur. Diğer deve- lerden dahi bu miktarda afyor çıkarılmıştır. NN