28 Şubat 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

28 Şubat 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sabife 7 Tayyare postaları Memnuniyetle karşılanacak bir haber Bir Amerikan müessesesinin memleketimizde tayyare postaları tesisi için vuku bulan teşebbüsü her tarafta, Bilhassa tayyarecilikle alâkadar olanlar arasınde büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır. Avrupada nakliye vasıtaları pek bol olduğu halde tayyare posları gittikçe inkişaf ediyor. Halbuki memleketimizde şimendüferler ve yollar azdır. Bu itibarla bir taraf- tan diğer t safa gitmekiçin gün- ler, hatta hültalar lâzımdır. Tay- yare çostaları tesis edilirse seyahat pek ziyade kolaylaşacak ve müd- det azalacaktır. Bizim en büyük kusurumuz memleketimizi hakkile tanımamak- lığımızdır. Avrupa'yi o görenler epice bir yekün tutluğu halde memleketin her tarafını gezmiş olanlar pek azdır. İtiraf etmeli- dir ki bu hususta nakliye vesai- tinin fıktanı büyük tesir yapmıştır. Yoksa buradan kolay ve rahat bir surette şark © vilâyetlerine gitmek imkânı olsa bir çok kim- seler bu tarzda seyahati memnu- niyetle yaparlardı. Tayyare postası tesisi teşebbüsü bu itibarla şayanı memnuniyet olduğu gibi memleketimizde sivil tayyareciliğin © inkişafı için bir başlangıç Oolmak itibarile de takdire (şayandır. Bu faydali teşebbüsün bir an evvel kuveden fiile çıkmasını ve her tarafa tayyare postaları tesis edilmesini temenni ederiz. Hava faciaları Mellbourne (A:A.) — Soutbern'in uçuşlarına, iştirak etmiş olmakla maruf bulunan Avustralya tayya- reçilerinden Ulm, Laverton'da tayyarecilerin yapmış oldukları bir içtimadan hava tarikile avdet ederken yüksek tevettürlü bir takım tellere çarpmıştır. Tayyare, ateş almıştır. Tayyareci ve arka- daşı Kerr, ağır surette yaraln- mışlar ve askeri hastahaneye kal- dırılmışlardır. Courageous'ün iki tayyaresi müsademe etli Malta 27 (A.A.) — Courage- ous tayyare gemisine mensup iki deniz tayyaresi malta açıkla- rında uçmakta oldukları sırada müsademe ederek denize düşmüş- tür. İki pilot yani mülâzim Ditton ile mülâzim Colins telef olmuş- lardır. e 9000 metro irtif 9000 metro yüksekliğe çıkan tayyareciler ve bunların girdikleri garip kıyafetler Hava müharebelerinde tayyare- lerin kabil olduğu kadar. kolay ve -çabuk yükselmesi “lâzımdır. Bunun sebebi yukarda uçan tayyarenin daima aşağidaki tay- yareye hâkim olmasıdır. Ameri- kalılar bu ciheti nazarı dikkate alarak çabuk ve kolay bir surette kabil olduğu Okadar yükseğe çıkabilecek tayyare inşasına çalı- şıyorlar. Yeni yapılan tayyareler yerden 30 bin ayak irtifaa kadar yükselmişlerdir. Bu irtifa dokuz yüz bin küsür metredir. Yeni tayyareler 33 dakika zar- fında battı mustakim üzerinde 5 mil irtifaa çıkabiliyor. Tayyareci hareket noktasından uzaklaşmak istediği vakıt daireler çizerek bu irtifaa çıkıyor. Beş mil irtifada soğuk sıfırdan aşağı 40 ilâ 60 derecedir. Bu söbepli tayyareciyi bu irtifalara çıktıkları vakıt gayet sıcak tutan kürkler giyiyorlar. Ve tenefüs için bera- berlerinde müvellidülhamuza dolu kaplar alıyorlar. Yüksek tabakalarda rüzgâr da gayet şiddetliesiyor, bazı dafa en seri tayyareler rüzgârın şiddetinden yerlerinde sayıyorlar. Çünki tay- yarenin sürati saate 130 mil ol- duğu halde rüzgârın süratide bu dereceyi buluyor. 15,000 ayak irtifadan sonra tayyareci dişlerinin arasına sıkış- tırdığı müvellidülhamuza tüyünden teneffüs etmeğe başlar. 20,000 kademe kadar - müvellidülhamuza az sarf olunur. Fakat daha yukarı tebakalarda müvellidülhamuza sür- atle sarf olunur. Depo bir saatten fazlaya dayanmaz. Tayyareci müvellidülkamuzadan mahrum * kaldığı vakit gözleri bulanır, kulakları işitmez olur. Böyle bir vaziyette pilot tayyare- sinin başını aşağıya tevcih ederek yıldırım süratile aşağı tabakalara iner. Tayyare bu vaziyette 22 sani- yede 3 mil aşağıye iner. Gayet yüksek hava tabakala- rında tayyarenin yağları, benzini donduğundan dümenler işlemez ve manevra yapılamaz; bunun için yüksek tabakatda tayyareci müm- kin mertebe az manevra yapar. 30,000 kadem irtifada bulunan tayyare yerden görünmez. arka- sında bırakdıgı gezlar donarak uzun bir şerit teşkil eder. Bu müşkil ve tehlikeli tabakat- da en ziyade faaliyet gösteren tayyareciler Amerikan ordusuna mensupdurlar. Altı gün çö İl ortasında kalan tayyareciler Yukarıda kazazeda tayyare ve tayyarenin mürettebatı, aşağıda Imdat tayyareleri ve tamir edilen tayyare Saint Didier ismindeki Fransız tayyaresi on beş gün evvel Sahravı kebir üzerinde üçüş yaparken motoru bozulduğundan karaya inmeğe mecbur olmuştu. Tayyare çölün en tenha yerine indiğinden kazadan kimse haberdar olamamış, tayyarecilerin akibeti hakkında büyük endişeler başlamıştı. Bu sırada tayyarenin telsizi tamir edilerek kaza haber verilmiş, tayyarenin indiği yer anlaşılmıştır. Derhal iki tayyare havalanarak kazazde tayyarenin imdadine koşmuştur. Imdat kuvveti üçüncü tayyareyi de tamir etmiş ve hep birlikte avdet edilmiştir. Tayyareciler çölde altı gün pek fena bir halde kalmış- lardır. Imdat kuvveti geldiği zaman bunlar tamamile takatsız bir halde idiler, telsiz telgraf bulunması sayesinde kurtulabilmişlerdir. Bunlar ancak tayyarede | panya halinde çalışırlar. Hırsızlar nasıl çalışırlar? “Hasan almaz, basan alır bul karayı, al lirayı!..,, Papelcilik nedir? Papelciler nasıl halkın parasını Kumarcılık suretile yankesicili- ğin ikinni şekli de papelcilik, demiştik. Bu da fırıldakçılık gibi iki başlı soygunculuktur. o Papelciler de dördü, beşi bir arada kum- Serma- yeleri bir şemsiye ve bir deste i iskambil kâğıdından ibarettir. Yegâne marifetleri elçabuklu- ğudur. Üç tanecik iskambil kâğı- dını yere atar, toplar, yerlerini değiştirir. Bu suretle paralarınızı da birer birer kendi cebine nak- leder. En ziyade polisin gözünden uzak ve kalabalıkça yerlerde ça lışırlar.: Şemsiyeyi açıp yere koyar ve önüne oturur: Ğ — Heydi beyim, Hasan almaz basan alır. Bul karayı al parayı. Elinde üç teste iskambil-kâğıdı, şemsiyenin önünde bağıra, bağıra av avlar. Bir aralık bir müşteri peyda olur, oyun başlar, onu gören bir kaç kişi daha gelir, şem- siyenin etrafını müşteriler sarar, Papelci, iskambil destesinin ara- sından üç kâğıt çıkarır. Bunlar, ikisi kupa ve birisi maça, yahut, ispati olmak üzere iki kırmızı ve bir siyah renkli kâğıtlardır. Kâğıt- ların iç taraflarını size gösterir, bir siyah, iki kırmızı kâğıdı gö- zünüzle görürsünüz. Gene gözünüzün önünde kâğıt- ları değiştirmeden bunlardan iki kırmızıyı üst üste koyup bir eline, siyahı da diğer eline alır. Üst üste koduğu kırmızı kâğıt- ları öyle. bir vaziyette tutar ki, ikisinin arası bir parmak kalın- lığı kadar açık kalır. Bundan sonra kâğıtları size tekrar gös- terir. Şimdi sıra el çabukluğuna gelmiştir. — Haydi efendim, ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğu marifet. Diye ağız dolusu bir sürü sözlerle kâğıtları ters yüzüne şemsiyenin üzerine atar. Üç kâğıt ters olarak şemsiyenin üzerine çevrilmiştir. Siyah kâğıdı bulan kazanacak, fakat acaba siyah hangisi?!.. Papelci:* kâğıtları birer, birer kaldırır. Siyah kâğıt ortaya düş- müştür. Kâğıtları toplıyarak evelki ameliyeyi tekrar eder. Elinde tek olarak tuttuğu siyah kâğıdı dört gözle takip edersiniz. Papelci, ellerini süratle biribirine yaklaştı- rarak kâğıtları birdenbire şemsi- yenin üzerine atar. Bütün harekâtını en ince tefer- rüatına kadar takip ettiğiniz için siyah kâğıdın ortaya düştüğünü görürsünüz. Papelci bu defa: — Hadi efendim, taliini deniye- cek olan buyursun, siyahı bulan koduğu paranın iki mislini alıyor.. Diye tavlamaya başlar. Siyah kâğıdın ortaya düştüğün- den katiyen eminsiniz. Şu halde bir lira basarsanız iki lira kaza- nacağınız muhakkak. Bundan âlâ kâr olur mü?. Derhal lirayı çıka- rıp ortadaki kâğıdın üzerine ko- yarsınız. o Papelci müstehzi bir gülüşle: — Efendi birâder, aldanıyorsun Diye bir de alây eder. Aldanmak kabil mi? Siyahın ortaya düştü- günü gördünüz. Kâğıt, lira ile beraber kalkar. Fakat hayret!. Siyah diye baştığınız kâğıt kırmızı değil mi imiş?. Siyah kâğıt onun ele geçirirler?.. yanına geçirmiştir... Bu suretle birinci liranız papelcinin cebine iner, Lirayı bırakıp gitmek olmaz ya. Bu defa daba iyi dikkat edip siyahi (omuhakkak (bulacağınıza eminsiniz. Kâğıtlar tekrar atılır. Bu defa siyah kâğıdı iyice takip ettiniz ve sol başa düştüğünü gördünüz. Artık katiyen eminsiniz. Şimdi dört lirayı versin de herifin gözü açılsın. Bu sefer iki lira birden basar- sınız, Eh, artık dört lirayı muhak- Kak kazanıyorsunuz. > Pâpelcinin suratıma :bakip, “Gördün mü, nasıl bülurum?,, kabilinden bir de gülerek alay edersiniz. Kâğıt kalkar, hay aksi şeytan hay... Gene kırmızı değil mi?. Siyab bu defa ortaya geçmiştir. Oyun mütemadiyen tekerrür eder, bir türlü siyah bulamazsınız. Bu sırada başka bir müşteri yaklaşır. Kâğıtlar atılır, yeni gelen adam bir on kuruşluk, yahut yirmi beşlik basar, kâğıt kaldırılır. Ne aksi iş!. Siyah kâğıdı bulmamış mı ?. Adamcağız kendi kendine kızar — Keşke lira basaydım. İkinci 'defa tabii derhal bir lira basılır. Fakat boş, bir daha, gene boş. Adam büsbütün kızar. - Bütün bir beşliralık çıkarır. Ya battı, ya çıktı. Beşliği basar. Şans olursa bu kadar olur. Siyahı buldu.. Herif on lirayı cebine kor ve gider. ) Sakm siz de bunu taklide kak kışmayın hal. Daha yüz defa uğraşsanız, gene siyahı bulamaz- sınız. garibi, papelci, gö- zünüzün önünde Siyah kâğıdın arkasına. siyah boya ile ufacık bir işaret koyar. Artık bunu bu- lamamak kabil değil ya. Kâğıtları atar. Üzeri işaretli siyah kâğıt ya ortaya yahut kenara düştü, üzerindeki “işareti görüyorsunuz. Emniyetle parayı basarsınız. kaldırdığınız “zaman bunun da gene kırmızı olduğunu görünce hayret etmiyiniz... Papelci, el ça- bukluğunda o kadar mahirdir ki, kâğıtlan'atarken derhal el çabuk- luğile siyah kâğıdın üstüne sür- düğü lekeyi silmiş ve tırnağının ucundaki boya ile aynı lekeyi diğer bir kırmızı kâğıdın arkasına sürmüştür. işte papelcilik de budur. Bir az evvel beş lira basıp on-lira kaza- nan adam da papelcinin arkada- şıdır. Gözünüzün önünde on lirayı kazandı “ve sizi tekrar oyuna teşvik etti, Oyun heyecanla devam ederken :papelcilerin diğer arka- daşları da etrafınızdaki seyircile- rin ceplerini baştan aşağı yokla- mışlardır. Bir yankesici yakalandı Geçenlerde Bulgar tebesından iki kişi Tepebaşından geçerken meçhul bir adam önlerine çika- rak külliyetli miktarda paralarını çarpıp kaçmıştı. O zamandanberi devam eden tahkikat neticesinde bu meçhul soyguncunun Ali Şakir isminde birisi olduğu tesbit edil miş ve kendisi yakalanmıştır. Ali Şakir yankesiclik ve hır- sızlık ocürümlerinden müteaddit sabıkaları olan azılı bir hırsızdır. Bunun diğer müteaddit hırsızlık vakalarının da faili olduğu tesbit edilmiştir. Ali Şakir tahkikat evrakile “birlikte adliyeye” teslim edilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: