a Tarih sahifeleri Tarih karşısında baba ile oğul. Selim ve Muradın dünya ve ahiret düşünceleri, Üçüncü Sultan Muradın tasavvufu: (Fena fissafa ) mesleki! Mest Sultan Selim Allaha karşı irtikâp ettiği masiyeti bilen bir dindardır. Saltanat işlerinin o celbedeceği vebâllerden olsun kendisini vikaye etmek ister; ahirette (o hesap gününde yalnız “ nefsine ettiği zulümden ve günahlarından mua- tep tutularak “ Allahın gufran denizinde ,, bunlardan temizlene- bileceği hakkında büyük ümidi vardır. O dini ahkâmı derin, derin tetkik ile uğraşmağa da luzum görmez; kendisine ne ve ne kadar öğre- dilmiş ise ona kanidir. Edirnedeki Sultan Selim camii mimar Sinanın namını tebit ettiği kadar ikinçi Sultan Selimin Bal- kanlara karşı dini bir muhafız gibi diktiği bir iman abidesidir de! Üçüncü Sultan Murat ise ka- dınlarla uğraşmaktan babası ka- dar içmeğe vakit bulamaz! Buna mukabil eğlence ve meraklarında tenevvü arar; devlet (işlerine berbat neticeler veren müdahale- lerde bulunur. Onun ruhunda Allah korkusu kadar, hele son senelerinde, kapı kulu korkusu, saltanat ve hayat zıyaı korkusu hakimdir! Bu korkular içinde kalbi bir de bayat ve saltanatın ne kadar mümkün ise o kadar fazla zevkini e emeline kuvvetle bağlı ir : Ömrüm senin hayalinle ruzüşep geçer! Sabredelim belâya! Olur cümle;hep geçer! Yârin hayali didede tonha gelip geçer. Bu kârbânı ömrü zamane aceep geçerli) Başkalarının ölümünü gördükçe Sultan Murat Bil, gel ki bekası yok zamanın; Mevt oldu sana eyi alâmet! yahut Bağı dehrin gülüne bakma ki ol solsa gerek ! yolunda sözlerle arada, sırada kendisini mütefelsifane intibaha davet etmez degildi; N'ola hâlim, Padişahım! Bana kılmaz: san ati Çün işim cürmü hatâ her andır,ya Rabbena | veya Amelim yokdürür Allaha yarar! Ah! Yok bir işim ol Şaha yarar! deye çok defa istigfar da eylerdi; fakat. o saltanatı müddetince tab'ının ihtiyatlarından, gönlünün açgöz- Jüce heveslerinden (ayrılmamış, bunları yenememiştir: Benim gönlüm acep dildir, niğârından cemâl isler! hemen andan visâl ister! (2) Eger görse cemâlini Bir taraftan da Keşatı dehre aldanma, fenadır âhırı elbet! Ne kim emrede emmare, hatâdır âhırı elbet! Gibi düşüncelerinden de daldığı zevklerin kendisini çıkmaz, hatâlı ve bhatarlı bir yola sevkettiğini bildiği anlaşılıyor. Bu iki veçheli hisleri, fikirleri dünyade safaperestane, sefihane bir hayat sürmek temayüllerile âbiretteki hesap endişesinin nef- sinde mücadele hâlinde buludu- ğunu göstermektedir. Saltanatının ilk senelerinde kâl- binin temayülleri, hevesleri Mizan gününde hesap verme endişsine galiptir. Bizö gel söyleme , müsh kabul eylemeziz |! Vaiza! Cenmetü narı yeter ettin tekrar! Demekten çekinmediği günler saltanatının bu zamanlarına mü- sadif olmalıdır. stok üzüm bulunduğu anlaşılmıştır. | bu suretle satışı menedecektir. | müessesedir. Son senelerinde ise ahiret,, endişesi onu ihtiyata, ha- yır ve hasenata sevketmişti. Bununla (Sultan Murat bir ri- yakâr idi) demek istemiyorum. O kâinatın, ilâhi ve dinii ahkâmın hakikatini öğrenmeğe merak et- mişti. Buna evvelâ şeyh Şncaed- dinden inabet alarak (Halveti tarikatına girmekle. sonra Nakşi- bendi tarikatının büyük şeyhi Şaban efendi ve diğer şeyhler, âlimler ile sıkı münasebetler ida- me eylemekle, bunlarla tasavvuf üzerine omübahaselerde ( bulun- makla vasıl olabileceğini zannet- mişti, Fakat bu tetkikat ve mübaha- sat onu bir türlü suleha zümresine ithâl edememiştir. O riyakâr de zahit ise hiç değildi... Aceba aradığı hakikate, hatta hakikat omenzilinin başına (vasıl olayım) derken giriştiği “şurişen- giz,, tasavvuf bahisleri onu rey- biliğe mi sevhetmişti? Sultan Muradın divanında buna delâlet edecek bir yazısı, bir fikri görülemiyor. Ancak hayatı- nın son günlerini “ibadet ve taala,, hasrettiğine, babasının (yaptığı gibi yanına şeyhleri davet eyle- yerek her şeyden tövbe ve istigfar eylediğine dair tarihlerde kayıt ve malümat ta yoktur. Sultan Muradın son günlerde düşünce ve hareketleri ne ol- muştur ? Müfekkiresi daima tasavvuf esrarını araştırmakla, kalbi her ân dünyaya huzuzatından, o âzami istifadeyi temin eylemekle meş- gül bu mütesavvif ve masiyetkâr padişah vücut için fena ve adem mefbumünün tabii ve nihai bir veçhi de olabileceğini düşündü mü? Böyle bir mülahazaya dalmış ise son hastalığı günlerinde zevk- lerine doyamadığı yer yüzü cen- netindeki hurilerden artık ebedi- yen ayrılacagından dolayı derin ve teselli bulmaz bir teessür ve keder hissetmiş olacaktır! Bu saatlerde ceddi Kanununi Sultan Süleyman gibi o da belki Vadei vasl eyledi çünkim bize cananımız, Ey ecel! Bir dem tevakkuf eyle! Alma camız! Diyerek bir gözdesinin son defa visaline (o mailiyet (için ecelden mühlet iştemiştir | Diger taraftan dünyada ettiği hayır ve hasenatın kendisini “uk- bada magfireti ilâhiyeye nail,, ede- ceği düşünceside hayata veda eylediği o günlerde müztarip ve endişenâk ruhuna bir teselli nef- hası bükmüne geçmiş olmalıdır. Bu ümidi husule gelince cenneti âlâdaki huriler ve gılman ile visali ebediyetle sürecek değil miydi... Üçüncü Muradın şahsiyeti hak- kında hüküm verebilmek bu müp- hem vicdani keyfiyetin tamikine mütevakkıf değildir. O, şüphesiz ki zevkiye felsefe mektebini tesis eden kadim Yunan hakimi Epikürün ahlâk hikmet ve düsturlarını nazari olarak tetkik ve tahkik ile iştiğal etmedi; ancak bunların nefse safa verecek surette ve üstadane tatbikinde hiç kusur ve ihmâl göstermedi! Eşyanın hakikatine vusul yolun- daki fikir ve arzuları bir tarafa ; salih ve “hesabi | Yunan güzellik kraliçesi Yunan güzellik kraliçesi matmazel Lamsa Atina 17 (Hususi muhabirimiz- den) — Dün gece, Yunan gaze- teciler birliği tarafından senelik baloda, evvela Atina güzellik kraliçesi, sonra da Yunan güzellik kraliçesi intihap edilmiştir. Bu sene, bu müsabakaya iştirak edenler, geçen senelere nazaren azdı. Yunanıstan güzellik kraliça- ları ber vilâyetten intihap edilen güzellik kraliçaları arasından inti- hap edilirken, bu sene ekseriya Yunan vilâyetleri güzellik kralı- çaları intihap etmedikleri cihetle, bu müsabakaya iştirak etmemiş- lerdir. Yalnız, Atina, Pire ve Selânik güzellik kraliçaları arasında yapılan müsabakada Pire güzeli Matmazel oLamsanın galebesile neticelenmiş ve kendisi 1932 senesi Yunanistan güzellik kra- liçesi unvanını kazanmıştır. Amerika kongresi azasından birine tevcih edilen bir ünvan Berlin, 19 (A. A.) — Alman imperstorluğunun teessüsünün yıl dönümünü tesiden lena darülfü- nununda yapılan merasimde da- rülfünun emini aslen Alman olan Amerika kongresi azasından M. Richard Bertholdt'e Alman vata- nının hakkını müdafaa etmek ve muzaffer kılmak için yapmın yap- mış olduğu azimkârane mücade- leden dolayı darülfünunun fahri azalığı ünvanını tevcih etmişti, Şişlide Acele satılık ev Şişlinin en mutena bir ye- rinde 10 odalı, bahçeli konforlu güzel kârgir bir ev müsait şeraitle acele satılıktır. Müracaat. yeri : Umum Emlâk Acentesi Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon: 20307 bırakılarak yalnız ef'âl ve hare- kâtına umumi bir nazar atfedilince: dünyade zevk tevlit eden her şeyi araştırıp elem uyandıran- ları reddettiği, nefsani ve şehvani zevkleri hayatına gaye telâkki eylediği görülür. Sultan Murat tasavvuf tarikat- larının talim ettiği “fena fillâh,, yoluna süluk etmedi; bütün sal- tanatı müddetinde perhiz ve riyazete hiç riayet etmiyerek “fena fissafa,, meslekinden ayrılmadı ! Bunun için bu hem mutasavvif, hem safaperest padişahın tarihi simasına ancak şu vasıf yaraşıyor: Epikürün müridi ! Son Süleyman Kâni (1) Sultan Muradın divanından. (2) Bu da. Ve — 4 bayaa edilecektir. Yeni Ankara şehri Ankara kalesi surlarile muhafaza edilecek Profesör Yansenin bir alman gazetesine verdiği malümat Ankarada vekâletler caddesi Almanyanın en mühim gazete- lerinden Doyçe Algemayne Zei- tung Ankara hakkında uzun bir makale neşretmiştir. Alman gaze- tesi makalesinde küçük ve iptidai bir şehir olan Ankaranın az zaman zarfında nasıl imar edildiğini, eski Ankaranın yerinde bugün nasıl yepyeni bir şehir vücude geldi- ğini hayret ve takdir ile anlat- maktadır. (o Algemayne Zeitung diyor ki: “ Gazi Mustafa Kemal tam manasil asri bir simadır, Çehresi azim ve sebatın ve gayretin son haddini temsil eder. Uzun muha- rebeler neticesinde harap olan ve küçülen Türkiyenin yeniden binası gibi pek mühim bir işte ehliyet ve liyakat erbabını büyük bir isabetle seçiyor. “Yeni Türkiyenin merkezi olan Ankaranın imarı için 928 sene- sinde bir müsabaka açılmıştı. Müsabakaya bir çok fransız ve alman şehir mimarları girmiş, neticede meşhur Alman şehir mimarı profesör Yansen birinciliği kazanmıştı. Bunun üzerine pro- fesör Ankaranın plânını tanzime memur edilmişti. Profesör Yansen'in başladığı iş Gazinin müzahereti sayesinde mey dana gelmiştir. 928 denberi geçen üç sene zarfında Ankaranın hü- kümet daireleri, yeni evler yapıl- mış, Anadolunun ortasında mamur- bir şehir vücut bulmuştur. Profesör Yansen geçende An- kara ve Istanbula giderek bu iki şehirde bir kaç hafta kalmış, Ankarada plânın tatbikına neza- ret ederek bazı tavsiyelerde bu- lunduktan sonra Berline dönmüş- tür. Profesör son seyahatı müna- sebetile ihtisasatın dair gazetemize bazı beyanatta bulunmuştur. Profesör Yansen Alman ve Avusturya şehir mimarlarının sai gayreti dost Türk milleti ara- sında Alman sanatına karşı yeni bir muhabbet uyandırdığını söy- Hz., lemektedir. Profesör Gazi Ismet paşa ve Şükrü Kava bey tarafından kabul edilmiş, şehircilik hakkındaki fikir ve teklifleri bü- yük bir alâka ile karşılanmıştır. Bilhassa çok lâtif tabii manza- rası olan sahanın kâmilen şehrin hududu içerisine alınması, Ankara tepesinin serbest bir halde bıra- kılması, bin metro irtifadaki eski kalenin heybetli surlarile birlikte muhafazası ve şehrin her tarafın- dan burasının görülebilmesi fikri tasvip edilmiştir. Asıl şehir denizden 860 ilâ 900 metre irtifaıdadır. Istasyon ile hükümet binaları arasında yeşillik ve sulak bir saha bırakılarak yeni gelen volculara şehrin man- zarasını uzaktan görmek imkânı verilmesi fikri de kabul edilmiştir. Geçen üç sene zarfında Türki- yenin yeni paytahtının hükümet binaları için göstermiş olduğu saü gayretin herhangi Avrupa pay- tahtının fevkinde olduğunu profesör Yansen söylüyor. Bu son mesai Türkiyenin (oOAvrupa devletleri sırasına girmek üzere beslediği sarsılmaz azmın yeni bir delilidir. Yeni Türkiyenin yeni merkezi profesör Jansenin plânları tema- mile tatbik edildikten bilhassa yeni dikilen ağaçlar) büyüdük- ten sonra manzârai tabiiyesi itiba- rile sevimli ve lâtif bir asri şehir olacaktır. Profesör Yansen, yeni Türkiye ricalinin Anadolu yaylasının kum- lu ve taşlı bir yerinde harika nevinden parklar ve bahçeler, ve dünyanın en asri bir payıtahtı vücude getirdiklerini büyük bir takdir hissile anlatmaktadır. Ecnebi artistler ve muzikacılar Ankara, 19 — Ecnebilerin ya- pamayacakları sanatlara dair olan lâyibadaki (o muzikacılık, artistlik kayıtları Halk fırkası grup içtima- ında gösterilen lüzum üzerine hükümetçe yeniden tetkik edil- meğe başlanmıştır. Lâyihada bazı tadilât yapılması ibtimali vardır. Şimdiye kadar nazarı dikkati celbetmiyen bazı küçük sanat ve meslekler de tetkik edilecektir. sieekim mean aannmmnan sazan Bank a eylemeleri ilân olunur.