18 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

18 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Kânunusani 1952 Min > ma Hollivutta deniz safası İnsana, soracağı sualleri unutturan Kânunusanide plâjlar sinema sevimli bir yıldız: Lien Deyers.. 16 yaşında filim hayatına giren bu sanatkâr her mevzudan tatlı tatlı bahseder şında ancak vardım. Tabii sinemayı yıldızlarile doludur kaş KLAEM a Lien Deyersin Akşam Karilerine hediyesi. Resimde şu satırlar yazılıdır : “ Türk gazetesi Akşam'ın okuyucularına ve benim Türk dostlarıma samimiyetle, Lien Deyers,, Berlin, 3 (Hususi) — Ilk za- manlar, henüz Alman filıninin şahsiyetlerini tamamen tanımadı- ğım sırada, İsveçin en büyük film mecmuasının Berlin muhabiri, bir gün,. bana sormuştu, “Lien De- yers,, i tanıyor musunuz? Henüz tanımamış olduğumu söyledim. — İşte bir genç kız ki, insan onun karşısında tamamen silâhsız ve acizdir... Meğer dostumun anlatacak der- di varmış. Devam etti: — Onun karşısında hiç bir iradeniz ve kuvvetiniz yoktur. Ne yapsanız, o sizi teshir eder, her istediğini size yaptırtır. Onunla tanışsanız, sizi gayet iyi | kabul edecektir, Evine davet ede- cektir. Onun çayları hakikaten başlı başına enfes bir alemdir. Siz onun insanıta içine kadar teshir eden büyüsü içinde keyfol- duğumuz vakit artık yapacağımız mülâkatı unutmuş, soracaklarımızı aklımızdan ve not defterinden de kaydetmiş olacaksınız. Siz bir resmini bile istiyemiyecek hale gelmişsinizdir. O, size resmini kendi verecek- tir. Artık siz tamamen onun cazi- besine tutulmuş, kendi istekleri- nizi kaybetmiş haldesinizdir. Bu hal yalnız bir kişinin değil, her- kesin başına gelmiştir...,, Ben arkadaşıma dikkatle bak- tım. 20 yaşını henüz aşmış. Sarı- | şın uzun boylu bir Isveçli.. Iskan- dinavyalıları soğuk ve ateşsiz zannedenler onları hiç tanımayan- lardır. Bilâkis Iskandinavyalılar Lâkin bunu kuvvetli bir eneriji ile maskelerler, içlerinden en çok yandıkları zaman bile, zahiri soğukkanlılıklarını muhafaza eder- ler. Bana en basit bir hikâye tabiiliği ile bunları anlatan arka- daşımın gözlerinin içinde bir ateş vardı.. Onu gördüm “Evet 20 yaş,, diye düşündüm. Insan bu kadar genç olursa! Lien Deyersle bir kaç defa görüştüm, fakat bir mülâkat yap- manın sırası geldiğini zannetme- diğim için hiç bir şeyden bahset- medim. Sonra onun “Boşanma sebebi,, adındaki filmi gösterildi, ufak bir davet oldu, ben de çağrıldım.. Orada söz filim üzerine intikal etti, bazı sualler sordum. Bana, daha müsait vaziyette konuşma- mızı teklif etti ve bir gün çaya gelmemi söyledi.. Gittim... Lieyen Deyers o kadar genç ve bu gençliğini aşikâr | kılacak gibi o dadar taze ki ev sa- hibi sıfatile misafirlerile birer birer meşgul olur, ortada dola- şırken de, insan/! üzerinde yalnız | bir genç kız tesiri bırakıyor. Ufak, lâkin çok sporla işlenmiş Romada, eski yunan medeniyetin- | den kalmış genç bir erkek çocuk heykelini andırıyor. Sarışın, o kadar sarışın ki, biraz kalın dudakları, bu apaçık yüzde çok garip kırmızı bir Hint yemi- şini andırıyor. Nasıl filim O hayatına öğrenmek istedim. — Beni evvelâ Fritz Lang, filme girdiğini Ispanyollardan daha ateşlidirler. | soktu, dedi. Ben o vakit 16 ya- çok seviyordum. Böyle bir teklif beni çok sevindirdi. “Casus, fil- mini gördünüz değil mi? İşte oradaki rolüm ilk rolüm idi. Bir şarklı murahhası baştan çıkararak, onun elindeki mühim vesikayı çalacaktım. Bir kedi gibi adama sokulacak, sürtünecek ve elde edecektim.. — Bir kedi gibi.. Sarışın bir kedi. — Bana oi filim sanki dün oy- namışsınız gibi geliyor, dedim. — O zamandan beri çok vakit geçti. Artık o kadar genç deği- lim. Niye inanmiyor gibi bakıyor- sunuz. Ondan sonra “Mukaddes kız,, rolünü vaptım. O filimi gör- müş mü idiniz? nasıl buldunuz? —oO role sizden başka birisinin yakışabileceğini zannetmeyorm! — Ah siz insanı çok methedi- yorsunuz. Bana bir parça memle- ketinizden anlatırmısınız. Anlattım. Anlatırken ona bakı- yordum. Felemenk semasını daima örten bulutları arasından, bazen güneş bir altın renği ile süzülür. Sayısız çiçek bahçelerinde uçları bükük sümbüller bötün kokusu İle sizi sarar. Onlar o kadar ince, süzgün' çiçeklerdir ki, dokunmaya kıyamaz, yalnız seyredersiniz. Bu yıldızda da bulutlar arasından süzülen güneşin altını, sümbülle- rin inceliği vardı. O aralık kucağına bir köpek sıçradı: — Ah benim “Pim,im!, Afacan “Pim,,!., Bilseniz bu köpeği ne kadar severim. Filim çevirmeye gittiğim vakit bile götürürüm. Atelyede, filim müdürünün hususi iskemlesinde oturur, beni seyreder. “Boşanma sebebi,, adındaki filimini Ufa hesabına çevirirken ne maskaralıklar yaptı. Bir gün açıkta bir sabne çeviriyordu. Çorap bağımı düzeltmem lâzımdı. Ben onunla uğraşırken “Pim, neredense koşup geldi bağı diş- lerile yakalayarak çekmeye baş- lamaz mı!. Bereket rejisörün, bu vaka hoşuna gitti de ses çıkarmadı. Bir sefer de tenha bir sokakta yalnız başıma yürümem lâzım geliyordu. Birdenbire elimi bir hayvanın yaladığını duydum. Bu “Pim,, di. Sahnede mutlak yalnız olmam lâzım geliyordu. Oyun bozulmuştur. Yeniden başladık. Bu sefer de, elinde bir demet giçek ile ihtiyar bir kadın çıkıp geldi. Yavrucağım şimdiye kadar senin filimlerini büyük bir zevk ile seyrettim. Nihayet seni bizzat tebrik | fırsatını (o buldum, diye çiçekleri elime (tutuşturdu, çare ki oyun bozulmuştu, ayni | sahneyi yeniden çevirmek lâzım geldi, O anlatıyordu.. Daha başka mevzulara geçtik. Türlü türlü şey- lerden bahsetti. Bir aralık resimlerini gösterdi. | Bir tanesini işaret ile; “Bakın, bu | resmim en çok hoşuma gidiyor, | dedi. “Sevgili Pim, de beraber. Frances Dee ve Hollivut oOAmerika'da kışı en mutedil olan yerdir. Termometro gündüzleri hiç bir zaman 18-20 dereceden aşağıya düşmez. Bol bir güneş ortalığı daima ısıtır. Bunun için sinema şehrinde yaz kış daima güneş banyosu yapılır. Artistlerden -bir kısmı fazla sıcak hissetmedikleri için denize girmeğe lüzum görmezler. Fakat denizi seven büyük bir ekseriyet fade ederek boş vakitlerini kâ- milen denizde ve plajlarda geçi- rirler. Kânunusanide olduğumuz halde şimdi Hollivut civarında ki plâj- lar bir çok yıldızlarla doludur. Bunların arasında Frances Dee Rozita Moreno en ön safta gelirler. o Paramunt'un bu iki sevimli yıldızı her gün bir defa denize girerler. Pazar günü de sabah erkenden plâja gelerek akşama kadar buradan ayrılmazlar # Tobis-Melofilm şirketinin Crust Wolf'un rajisörlüğü ile yaptığı “Esrar engiz saat,, adındaki kısa filim masında birden gösterilmektedir. İ Bu şirketin son yaptığı diğer bir kısa filimin adı da “Bugünün ka- dınları,, dır. x Lavrence Tibbet ! Bunu gazeteniz için ister misiniz? yakında The Cuban Ceng isminde bir ve | filim çevirecektir. Baş kadın rolünü İ alnımdan öptü.. Gerçi bu samimi | | tebrik çok hoşuma gitti amma,ne Lupe Velez yapacaktır. Resmi imzaladı. “Ben şark hakkında pek az şey biliyorum. Lâkin siz bana Türkleri sevdir- diniz. Şimdi gözümde tüten yer- lerden birisi de orası.,, dedi, Vakit gecikmişti. Ayrıldım ertesi günü, sormak istediğim şeylerin hiç birini sormamış olduğumu farkettim. Birdenbire duraladım.,, “Yoksa, sakın, ben de!?,, kışın bu müsait günlerinden isti- | Berlinin 35 muhtelif sine- | Rosita Moreno Bunlardan başka diğer deniz meraklıları da vardır. Dorothy Mac Kail bu cümle- dendir. Fakat bu artist daima yüzmek, yahu kumlar üzerinde uzanıp yatmaktan hoşlanmaz, her pazar sandalla uzun gezintiler yapar. Lilyan Taşhıman da sabah ban- yosunu yaptıktan sonra sandala binerek denize açılır ve akşama kadar balık avlamakla meşgul | olur. Bu artistte balık avi merakı bir iptilâ derecesini bulmuştur. Ekseriyetle pazarları sandalında yemek yer. Çok sıcak hisettiği İ zaman denize atılır bir müddet yüzer, sonra sandalına çıkarak tekrar balık tutmakta odevam eder... İ Bu aylarda denize girmiyenler de muhakkak kotra ile uzun ge- zintiler yaparlar. Hollivutta deniz herkeste bir iptilâ halindedir. Kimse bundan kolay kolay vaz | geçemiyor. bazı » Leila Hyamsın babası filim çevirmeğe başlamış ve ilk filminde çok muvaffak olmuştur. » Geçende Hollivuta gitmiş olan Alman artisti Lil Dagoverin Amerika stüdyolarındaki hayatı beğenmediği, yakında Almanyaya döneceği haber veriliyor. * “E, H. Correl, in idare- sinde yapılan, büyük “Jork, fil- minin çevrilmesine Neulalelberg'- "| deki Ufa atelyelerinde başlan- mıştır. Jork rolünü “Wermer Krauss,, kral rolünün Rudolph | | Forster ve yegâne kadın rolünüde I “Grete Mosheim,, oynuyorlar. | o Diğer Yollerdekiler Hans Reli- İ mam, Frederick Kaysler, W İ dor Loos, Otte Wallb Musikisini Schmidt Boe bestelediği bu filmin “Gustav Ucieky,, dir. rejisörü

Bu sayıdan diğer sayfalar: