Sahife 5 LERİ İzmir ihracatı Ticaret odasının mukaye- seli bir istatistiği Izmir Ticaret odası tarafından | İzmir limanına ait mukayeseli is- tatistikler tanzim edilmiştir. İzmir limanından 929 eylül ve teşrini- evvel aylarında 26 muhtelif mem- leketlere 26 milyon liralık ihracat olmuştur. Bu miktar 930 senesirin eylül ve teşrinievel aylarında 19 milyon 38 bin liraya düşmüştür. Bu senenin eylül ve teşrinievel aylarındaki ihracat 13 milyon liraya düşmüştür. Netice itibarile iki sene içinde inmiştir. En zıyade ihracat İngiltere ve Almanyaya azalmıştır. Almanyaya 921 senesinin iki ayında 15 mil- yon liralık mal sevkedilmişti. Bu miktar 931 senesinin iki ayında 7 milyon 300 liraya inmiştir. Zahire fiatleri Son günlerde piyasa yükselmeğe başladı Berlin Türk ticaret odası, Alman piyasalarındaki zahire (vaziyeti hakkında alâkadar dairelere bir rapor göndermiştir. Bu raporun mühim kısımlarını aşağıya nakle- diyoruz : Zahire fiatlarında son yep mühim bir tereffü hasıl olmuştur. Hamburg'da istokları olan ithalât müesseseleri bu tereffüden iyi istifade etmişlerdir. 1931 bi- rinciteşrin ayının ithalâtçılar için son senelerin en kârlı ayı olduğu söylenebilir. Yeni rekoltenin idrâkine baş- landığından beri Almanya'ya pek cüzi zahire ithal (edildiğinden ambarların kısmı azamı boştur. Bu vaziyetin amillerinden bir de Reichsbankın zahire ithalâtı için muktazi kambiyo satışıni tahdit etmesidir. Şeker türüstü mü? Ticare odası tahkikatla meşgul Izmir ihracati yarı yarıya Şeker tacirlerinden bir kaçı Ticaret odasına muracaat ederek bir şeker trüstünden şikâyet et- mişlerdir. Ticaret odası raportörü Hakk Nezihi B. bu şikâyetin tahkikatile meşguldür. Yapılan tahkikat neticesinde pıyasada ihtikâre meydan veril diği sabit olursa bu gibi ticaret- haneler tecziye edilecektir. Korsika şakileri Haydut Rossi nasıl teslim oldu Korsika haydutlarından Rossinin yapılan şiddetli takibata dayana- mıyarak teslim olduğunu dün telgraf haberi olarak yazmıştık. Dün gelen fransız gazeteleri, haydu- dun ne suretle teslim olduğuna dair şu mütemmim malümatı veriyor: Rossi teslim olmak istediğini bir adam vasıtasile polis müfettişi M. Nikoliye bildirdi. Polis müfet- tişi, vakit kaybetmeden bir ara- baya atlayarak haydudun kendi- sine intizar ettiği yere gitti. Polis müfettişi üzerinde silâh taşıma- yordu ,haydudun üzerinde silâhları yoktu. Haydut Rossi kılığı kıyafeti değiştirmiş, şık bir siyah kostüm giymiş idi. Polis müfettişi, haydudun eline kelepçe geçirmeğe lüzüm görmeden derhal arabaya bindi- rerek Ajaccio yolunu tuttu. Araba şehre giderken Rossi dağda nasıl hayat geçirdiğini ve jandarmaların elinden nasıl kaçtığını anlattı ve dedi ki: — Geceleri , dağ mağarala- rında uyuyordum. Gündüzleri de kestane yiyor, şelâlelerde balık tutuyor yahut ta ava gidiyordum. — Mademki avlayordunuz o halde silâhınız nerede? — Ben ökse ile avlayordum. Silâh fazla gürültü yapar. Ben sümmettedarik bir hayat sürdüm. Fakat ne hırsızlık yaptım ve ne de kimseden para istedim. Ben, bir para haydudu değil, bir inti- kam hayduduyum. Haydut ile polis müfettişini hamil olan araba hapishane önün- de durunca, Rossinin hemşiresi bir köşeden çıkarak kardeşinin kucağına atıldı, onu uzun uzadıya öptü, polisler, Rossinin hemşire- sini güçlükle kardeşinin kucağın- dan ayırdılar ve sevdiği bir ka- dına tecavüz ettiği cihetle, Moraz- ziniyi öldürerek dağa kaçtığını idda eden Rossiyi hapishaneye tıktılar. Günan tütünleri pek nefis Günan 25 (Hususi ) — 1931 senesi Günan ve havalisinde istih- sal edilen tütün rekoltesi bir mil- yon kilo mıktarında olmakla be- raber mahsul sabık senelere kıyas edilmeyecek derecede nefis ve umumiyetle ayva sarısı rengin- dedir. Yalnız hariçten hâlen alıcı gelmemesi zaten dar bir vaziyette bulunan zurraı endişeye sevk- etmektedir. Evkâf idaresince temiz bir şekle konulan yenicami helâları Yeni cami karşısındaki umuma mahsus abdesthane, yakın zaman- lara kadar içine girilemeyecek kadar pis ve mundar bir vaziyette idi. Evkaf idaresi, burasını tanzim etti. Şimdi nisbeten temiz bir şekil aldı, Ancak, buraya girmek zararuretini hissedenlerden ücret alınmasını doğru görmüyoruz. Vakıa Avrupada umumi helâlardan ufak bir para alınır. Fakat, hayır için teessüs eden evkafın halkın ihtiyacına ait açtığı bir en para alması doğru olmasa gerektir. Sıtma mücadelesi 12 köy mücadele mıntakasına ithal edildi Mersin, 27 (Hususi) — Mersin vilâvetinin (o yaylâ (o köylerinden Belenkeşlik, Darı sekisi, Gözne, Hebilli, Musalı, Dalak deresi, Erçel, Apson, Kilimas, Kayrak- keşlik, o Çukurkeşlik, Karahacılı namındaki on iki köyün sıtma mücadele Omıntakasına (ithali, sıhhiye vekâleti tarafından emr- edilmiştir. Bu köyler ile 78 köy, Mersin sıtma mücadele mıntaka- sına ithal edilmiş oluyor. Her sene olduğu gibi bu sene de şehrimizde ream mücadelesi yapılacaktır. Bunun için kânunu- evvelden itibaren şehir içindeki hayvanlar ( beygir, kısrak, katır ) muayeneye tabi tutulacaktır. Muayene müddeti bir ay devam edecek ay nihayetinde bitecektir. Hayvanlarını muayeneye getirme- yenler ceza görmek üzere mah- kemeye verilecektir. Koyun ihracatı Urfada 15 bin koyun müşterisiz kaldı Urfa 25 (Hususi) — Suriyeye ihrac edilmek üzere Şark vilâyet- lerinden getirtilen ve Urfa hava- lisinden tedarik edilen (1500) kadar koyun Suriyede koyun fiya- tinin ucuzlamasından dolayı ihrac edilemiyerek oOUrfada alıkonul- muştur. Bu koyunlar ahırlarda beslen- mektedir. Her sene bu mevsimde on binlerce koyun Suriyeye ihraç edilirdi. Her tarafta şiddetle baş gösteren iktisadi buhran yüzünden bu sene Urfanın buticareti de durgun bir şekil almıştır. Koyun alım ve satımile meşgul olanlar endişe içerisindedir. Romen köylü fırkası Bükreş, 29 (A. A.) — Milli köylü fırkası, fırka riyasetini M. Titulesco'ya teklif etmeğe karar vermiştir. Urfa suları Belediye su işini halle çalışıyor Urfa 25 |Hususil — Su kanu- nunun verdiği salâhiyete müsle- niden belediye riyaseti şehrin bü- tün sularına vaziyet etmek üzere belediye meclisinden bir karar almıştır. Su tesisatı projesi bit- mek üzeredir. Memleketin hayati bir ihtiyacı olan Su tesisatının bir an evvel yapılması için çalış- maktadır. Hattâ yakında Urfaya teşrif edecek olan dahiliye vekili Şükrü kaya beyin alâka ve yar- dımlarının da temini için teşebbü- satta, bulunacaktır . Tasarruf haftası Kadınlar birliği propaganda yapacak Kânunuevelde yapılacak olan tasarruf haftasile kadınlar birliği de yakından alâkadar olmağa karar vermiştir. Tasarruf propagandası yapmak üzere kadınlar birliği âzası radyo ile konferanslar (vereceklerdir. Bu konferanslar, bilhassa hanım- larımızın yerli mallarına rağ- bet etmeleri, kadın tuvalet ve süslerinde kullanacakları mın dahili mamulâttan ailede , cemiyette ( tasarrufun mahiyeti etrafındaki mevzulara taallük edecektir. Bundan başka birlik Galatasaray levazı- konferans (o salonunda tasarrufa dair birde piyes temsil etti- recektir. olması, | AKŞAM'ın tefrikası: No 50 30 Teşrinisani 1931 KIVIRCIK PAŞA Büyük Milli Roman Müellifi: Sermet Muhtar Bayram sabahı mahalle tulumbacıları Kıvırcık paşanın konağı kapısında Sultan Hamit, mütemadiyen tasdik ederek dikkatle dinliyor, mabadına muntazır vaziyette, söyle! Devam et! gibi bulunuyor, Kıvırcık paşa da gayrete gelmiş, üst perdeden atıp tutuyordı: — O palavracı heriferin hükmü- mü olur padişahım? Evel allah ve sayeişahanede, asker kullarının biri onların binine bedeldir. Alaya, tabura bile lüzum yok; bir bölük nefer, iki top, beş on sandık ta cephane oldu mu köstebek gibi kaçacak delik aramazlarsa kellemi veririm. Paşa huzurda olduğunu unutmuş, kendinden geçmiş, kollarını sal- lıya, kaldıra, indire, palavraya devam ediyordu : — Manevrada, haritadan mari- tadan, çevirmeden mevirmeden anlamam ! Erlik karşı karşı- yadır. Hücum mu edeceksin, dobra dobra edersin; imdat mı bekliyeceksin, avcıya yatar, bek- lersin; ölüm var, geri dönmek yok! Karadağda, Sırbiyada, Yemende, Moskofta gördüğümüz gibi eski süngü taliminden şaşma şevketlim! O talimin kurdu olmuş bir iki zabite emir et, bölüğe iki ay ka- dar talim göstersin! canbaz gibi diz çöküp fırlamak, öne arkaya, sağa sola pire gibi sıçramak için iki aydan aşağı sökmez. Hepsi çakı gibi oldu mu başlarına geçip tereslere doğru yürü; evvela kes- yol edip ardından kat ön et; sonra gümbür gümbür iki topu gürlet. Martinleri boşalt; istersen de nişan almadan havaya sık; o gider, yene birini bulur. Tevekkeli melekler de yardıma gelir, düşmana kurşun sıkar de- mezler. Bu lâfım (hakikattir. Aleksinin Oo muharebesinde bir düşman yaralısı (o yakalamıştık. karşısındaki meleği gözile gör- müş, hatta nışan almışta kana- dından yaralanmış. Melek bu, durur mu? Tek kanatla gene uçup göğe havalanmış! Sultan Hamit gene dolaşıyor, paşamn anlattıklarını mı yoksa başka bir şeymi döşündüğü belli olmıyordu. Harem ağasına tekrar seslendi. — Sadrazam paşayı içeri salona çağırsınlar ! Diyerek ve kıvırcık paşayı selâmlıyarak odadan çıktı. .. Mahalle tulumbacıları, önlerinde davul zurna, kapı kapı bayram bahşişi toplarlarken Kıvırcık pa- şanın konağınn önüne de gel mişlerdi. davullar gürleyor, zurna (Arabadan atladım ben!) türkü- sünü çalıyordu. Ismail ağa evelden hazırlanan bahşişi tulumbacıların fenerinin içine attıktan sonra: — Kapının önünde kalabalık etmeyin, bir az ileride bir (Zeybek) çalın da işideyim! dedi ve başında yeni kalıplanmış fes, arkasında âdet mucibinde haremden gön- derilmiş bayram (çamaşırlarile, bir oOkanadına dayanarak ve parmaklarını yalayıp bıyıklarını bükerek zeybeği dinlemeğe ko- yuldu. Ayağının birini, kaldıra indire havaya uyduruyor, sağ elinin iki parmağını şıkırdatıyordu. Paşa, Ismaili her zaman yanında götürdüğü halde, bugün bayram- dır, gelen giden olur, konaktan ayrılma ! demişti. Tulumbacılardan sonra gene davul zurnalarla bekçilerin partisi sökün etmişti. Bunlara da babşiş ve yazma mendil verildikten ve çok dur- mayın amma ötede bir ( Cezayir) vurun ! denildikten sonra şata- fatlı | şatafatlı (Cezayir marşı) çalınırken Behlül bey konak ka- pısından içeri adımını attı; Ismaile yarım yamalak bir selâm verip selâmlığa girdi. Behlül şık mı şıktı. Süsten (kılpıranga kızıl çengi) olmuştu. Başında, yepyeni, içi atlaslı (Şlik) fes, gözlüğün kenarında altın zincir, kravatının üstünde elmas igne, arkasında bonjur, elinde altın suyuna batmış gümüş başlı baston, bacaklarında daracık pantalon, ayaklarında getr vardı. O zaman Istanbul içinde nihayet üç, dört kişi getr kullanırdı. Sol koluna asılı, bal renginde, ipek astarlı, (Mendelino) markalı pardesüsünün ceplerinden Levant Herald, Stambul, La Turguie ga- zeteleri meydana çıkıyor, yüzü çok perdahlı ve pudralı, bıyıkları geceden konan briyantinin tesirile dim dik duruyordu. Dudağının bir kenarında sigara, zıplaya zıplaya taş merdiveni çıktı. Kapıdan içeri giripte Şehri efendi ile burun buruna gelir gelmez, çarpmamak için, mihveri etrafında bir çark çevirdi. O kadar hız almıştı ki kendini tutamadan dört beş kere döndü; dorur durmaz, düşmemek için bir def'ada aksine döndükten sonra: — Ala bonheur dostum! Ne eyi tesadüf! dedi. Şebri, her zamanki Şebri hiç değildi. Nerede o bülbül asa, güler- yüzlü, parlak gözlü, neş'eli, çer k Şehri; nerede şimdiki Şehri! Arada dağlar var. Ağzı kilitli gibi, çebresi mağ- mum, gözleri bulanık, meş'esiz, yorgun, adeta kanburu çıkmış ve hasta idi. Behlul, boynuna sarılmış, — Bayramlaşmayacakmıyız mon- şer? Diye yakasını birakmıyor, ayaklarını yerden kesip havaya kaldırıyor: (Devamı var)