18 Mart 1934 AKŞAMDAN AKŞAMA Bugünün muharriri Tarihi romanlar, senelerdenberi silgin balinde idi; hâlâ da mo- dadır. - İstanbul, İzmir ve diğer gebirlerimiz — matbuatı, — halkın rağbetini nazarı itibara alarak, — ekseriya bu gibi romanları tefrika ediyorlar.. Pek âlâ.. Eski bir klişeyi “kabul ile diyelim ki: *Taril tanımıyan Çocuğa benzer; bizim halk da ecdadın hayatı hakkında vasi mikyasta “malümat almak Acaba tarihi — vakalar, kari'in gözüne hangi rüyet zaviyesinden gösteri- liyor?... Maksadımı izah için bir risal söyliyeyim ve misali ölmüş bir muharririmizin eserinden ala- yım ki, şahsıyat vadisine girme- miş ve roman yazan arkadaşla- | rımla aramı açmamış bulunayım: Ömer Seyfeddin — merbumun | *Ferman, sernameli bir hikâyesi vardır: Padişah, bir takım dedi- | kodulara inanarak, nüfuzlu bir Beyi, sözde bir mühim fermanı filânca yerin Beylerbeyine götür- sin diye, İstanbal'dan yola çıka- myor. Bey, bir hana vardığı es- mada, ferman mührünün terden ve vücut hararetinden açılmış bulunduğunu görüyar; ve, istemi- yerek bir de gözü ilişiyoz ki, fer- | man, kendi idam fermanı: Padişah, Beylerbeyine (Bey oraya varır | varmaz kellesini uçur!) diye ya- | zıyor. Sâi de, hiç tereddüt etmek- | sizin, fermanı Beylerbeyine gi Tüyor ve kendini idam ettirtiyor. Bu mevzuu, berhangibir kan: siyasiyedeki muharrir - yazabi Saltanatçı edip, bikâ; iyenin revişini * İşte - kahraman darına böyle itaat eder.. e bağl saltanata muhalifler: “İşte padi- ir böyle kalleş heriflerdi!., hükmüne — gelir; reybiler: “ İşte | size Saptal bir herifl Fermanı okuduğu balde başının çaresine bakmamış, kaçmamış!, diyebilir; ilh.. Karilerden soruyorum ve bizzat | tefrika yazan muhterem matbuat | arkadaşlarımın dikkatlerini celbe- diyorum: Tarihi romanlar, yukarıda anlattığım noktai nazarların cisine mi daha yakın, ikincisine mi? Bunları, ikinci (yahutüçüncü) noktai nazara daha meylettirmek kabil değil midir? (Vâ - Nü ) y Kolzadan istihsal resmi alınacak | | tamirat hakkında birer cedvel Petrol namı altında kolza yağı kaç defa bahs vekâleti kolza Tetrika No: 7 | Haşmetlü para hazretleri... birinci kısım Genç ressam bundan cesaret aldı, kıza mektuplar yazmağa başladı... İnsan kendini bu meyle bir kere kaptırdı mı, bir. daha kolây kolây geri dönemez. Bereket versin bu muaşaka, hernasılsa, Jül Löru'nun gözüne çarptı. O zaman kızının fazla ileri gittiğini, n haricine — çıkmağa — başladığını farketti. Begurd'u - derhal etti ve kızına adam alr dışarı çıkıştı. Ömrüade babasından pay işitme- bilmiyen millet, babasını ler padişaha ve ferman- | | 30'para düşmü, | olduldar Bir ihtilâf Müzeler müdürü istifa etmiş fakat kabul edilmemiş Salı günleri limamımıza gelen seyyahlar o gün müzelerin kapalı olmasından dolayi müzeleri riyaret edemiyorlar. Maarif vekâleti, vakı | olan müracaat ve seyyahların İstanbula gelmeğe — başlamaları üzerine müzeler idaresine müze- lerin salı günleri de açılması emrini vermiş, fakat müzeler müdürü Halil B. bu emre itiraz etmiştir. Halil bey, müzelerin cuma günü | açık bulunduğunu , hafta tatili kanununa göre herkesin haftada bir gün istirahat edeceğini ve | memurlarını tatilsiz. çalıştırmaş icbar edemiyeceğini bildirmiştir. Buna rağmen vekâlet gene israr etmiş, Halil B. kendisi için başka türlü hareket etmeğe imkân bulunmadığından bahsederek isti- fasının kabulünü rica etmi; Vekâlet, Hali henüz cevap vermemiştir. Ancak, uzun müddettenberi büyük ve ilmi bir vukuf ile müzeleri idare eden Halil beyin idarenin başından | ayrılması doğru görülmiyor. Halil | bey, her iki noktai nazarı telif | edecek bir şekil bulmuştur. Se- yahat acenteleri Salı günleri sey- | yah geldiği takdirde bekçileri tatmin etmek suretile o gün mü- zeleri açtırabileceklerdir. Buğday fiatı Fazla mal geldiğinden düşmeğe başladı Bundan bir hafta evel buğday yükselmişti. - Fakaf son gün zarfında Anadoludan lmektedir. Dün Konyadan şehrimize 20 vagon buğday gek Bu yüzden fiatler okka da Tamire mühtaç sokaklar Cemiyeti - belediye fırka gru- bunda bütün sokakların tamiri lüzumundan bahsedilmişti. Emanet fen heyeti. tamire- mühtaç - olan sokak ve caddeleri tesbit etme; başlamıştır. Her belediye dairesi, tanzim edecekler, emanete vere- ceklerdir. Fen heyeti bu cedvel- lere göre ihtiyacı tesbit ve lüzu- mu görülen tahsisatı tesbit ederek iyeti belediyeye takdim ede- kahram: Lazarin'le Röne - bilmem söyle- | meğe hacet varmı - çok zengi birer adamla evlenmeği tasarlıyor- | lardı. Çok güzel ve çok zengin için, her kiminle olsa evlenebilirlerdi. Arzu ettikli kekleri p etmeleri ki Fakat paraya doyamadıkları tanıdıkları / milyonerlerin - servet lerini az buluyorlardı. ine hiç ben- “kül kedisi koymuşlardı. Güzel, fakat sade Gösterişten, gürültülü eğlen- celerden, debdebeden hoşlamazdı | Onun gayesi zengin bir adamla sevilmeğe lâyık bir adamla | dej evlenmekti. Borsa âleminde hiç bir 7e serveti emniyet allında — de beyin bu ısrarına ildir. | kederini unuttu ve bu maceranın | Bugün milyoner deye — tanınmış | Maslak faciası! | “Kaçakçılar,, filmi tahki- katı mühim bir safhaya giriyor Maslak yolunda ” Kaçakçılar . namındaki filim yapılırken müthiş bir facia olmuş, bir aktör ölmüş, iki kişi yaralanmıştı. Uzun bir tahkikat safhası geçiren bu facia; intikal ettikten sonra mıştır. İlk kilometro süratle giderken devril- diği söyler bunda - haklı bir tereddüt görülmüştür. Otomobilin hadise esnasında $5 kilometro bir süratla gitmeden devrilmesi makul imemektedir. Fimin rejisörü olan Mubsin bey; otomobilin şoförünü tebdil ederek Talât beyi direksiyona — oturtmuş ve facia bu esnada olmuştur. Vaka mahallinde — otomobille tecrübe yapılarak / kazanın kaç kilometro / süratte vıılmbıılı!ıığıı | anlaşılacaktır. talkilatı tamik etmektedir. Ve kında karar verilecekt Neden kesilmiyor? 15 gün evel uhvemınelınd:n ki çınar ziyade uzadığından o evlerin dımlıiınııı. ki pencerelerini harabettiğini yaza- rak — bunların an evel 15 gün geçtiği halde bu ağaçların budandığı için iki gün evel zuhur eden fırtına yüzünden bir çok evlerin kaplamaları,dam- ları, cam ve çerçeveleri pek ziya- de hasara uğramıştır. Esasen bu ağaçlar cadde öze- rindeki evlerin ön taraflarını ka- padığı için bunların denizi gör- | melerine'de mani olmaktadır. Bir çok mahzurları ol ufak bir kısmı / budattığı halde diğerlerinin - budanmaması gayet gariptir. Mevsim geçmeden hep- sinin ke; dığımız mahzurların bir an evvel izale edileceğini ümit ederiz. BiR MUADELE Bakımsız yavru X Lakay- Bahtsız yurt. Himay illet yardımı — memleket. bankerler, yarın on pari bilirler, Jül Löru, kolây kazançtan sar- hoş olmuştu; kazandıkça, daha fazla kazanmak hırsi geliyör ve çok tehlikeli ispekülaşyonlara gi- rişiyordu.... Nihayet bir gün iki bankanın iflâsı neticesi dört mil- yon kaybetti. — Adam sende, dedi, dört milyon nedir, bir iki işle yerine koyarım, Fakat koyamadı, kazanmak is- terken kaybetti ve günün birinde he riyetinde kalınca, mahfoldugunu | ma, batını tasfiye etmek mecbu- aladı. — Eğer kendi paramla beraber kalarının da parasını batırdımsa meliyim! deye söylendi. Fakat intihara bacet kalmadı. Hesabatını tasfiye etti. Borçları ödedi kendisine de Luare'de bir Terkos derdi Şirket abonelerden keyfi surette para tahsil ediyor Terkos şirketi son — günlerde | halkın zararına olarak yeni bir göstermeğe başladı: Abonelerinden, su - sarfiyatını gösteren saata bakmağa İüzum görmeden tahsildarları” vasıtasıle buyaz bir kâgit üzerine mavi kurşun kalemle yazılı bir rakkamı ihtiva eden birer kâğıt dağıtıyor. “Aradan üç gün geçince bu defa penbe renginde riye geliyor. Bunda da tesviye edilecek meblag yazılı degil, yal 'mız dört gün zarfında fatura muh- teviyatının şirket muhasebesinde ihtar ve aksı takdirde — suyun. kesileceği ilâye Bekanıki. — İaallah kebairi - edepten idi. fena bir şey gelmemesi için men marifet da! i bir ihba- | tesviyesi Arkadaşlarımızdan biri ettiğimiz tarzda ve düz bir kâğıt | rakkamı yazdı. böyle bir kâgıt almış ve şehremaneti şirket- ler komiseri Muzaffer beye mü- mahiyetini zaffer B. muamma- vaat. etti, et bu safhada iken yukarda kaydettiğimiz şekilde arkadaşımız bir son ihbarname alıyor. Evelce şirket bir memur gön- derir su sarfiyatını saata bal kaydettirir 8 gün — mühletli sonra da 24 a barname daha gönderirdi terkos - girketi sormuştur. yi hal etme; ihbarname, Halbuki şimdi bütün bu eşkâl ve merasimi kal- dırmış, böyle ad kaydetmiyen kâğıtlarla abonele- rinden tahsilâta başlamıştır. ve bir. meblâğ İDAREHANE — a bu ağaçların | i ve yukarıda say- | Garetemiz — ilânlı Kasım: 131 z kala- | mülk - kaldı, beş bin lira - varidat başkaları Bu mülkten yi geliyordu. Bu para addedilebi oynamış bir adam besinde idi ilyonlarla hiç mesa- Pariste oturmak iste- medi Luare'deki mülküne çeki J0l Lörü, Lüare'de oturacağı * Yeşil yaprak , koydu. Bu iki katlı, büyükçe, sade i. Şahane bir göri yoktu, amma kullanışlı yapılmıştı.. Jül Löru bu köşkte doğmuş, fakat on altı yaşından sonra bir gelmemişi Sürmeğe | debdebeli hayattan 4 » 1a mutevazi halde canları Yalnız bir tek eğlenceleri va . Her sabah ata bi | yorlar. ve saatlerce - geziyorlardı. hayvanlar da köşkün ismi bir bina i | Ata binm bindikleri Vaktile — edebiyatta — nerahati Hü dallar li v v Edebi bir yanda ter, cerahat, nesnelerden dil dahi denilemerdi. Ayağı hatır> latmaması için iskarpinden, kune durkdan, çoraptan bahsedilmerdi. :,.ı;»,:.. yeni kıymetlendi, yok- lan safla, Si bir anaal PAL MNN pak Bazen pek . cüretkâr — şairler çıkar, zamanının sanat düşünce- lerine aldırış etmeyerek. sevgili- büseden pabuç giy- eğe kalkardı. Ama şair işte yet ayaktan bahsedebilecek kadar nezahati beyanın baricine li. Ondan ileri gitmek B Bundan başka - ilamaşklar ü Tübu âli ile ve eski saray Tisanile yanılırdı. Şair “Nazım. Hikmet'in * 838 çingene ağrından bir şiir var. Bir parçasını ayenen buraya naklediyorum:, Abe şair, bizim de bir çift sözümüz' var aşka dair.. O meretten biz de çakarız Biraz.., Dılı çığlıklar atıp avaz avaz Burnumun dibinden gelip geçti yaz sarı tahta vagonları ter, tütün ve ot kokan bir tren gibi. Halbuki ben istiyordum ki gelsin o kırmızı bakır bakracında bana sıcak süt getiren gibi.n Fakat neylersin, b yaz böyle gelmedi, böyle gelmiyor mi gö a edıhıyılııı. 'i zamanının şücrası utancından — mendil - diyemezken şu * Abe çingene ağrında kınl.. Bu ne nezahati beyana ademi riayettir. Bu ne edebiya- eliğine, zerafetine, adabına ademi riayettir? Bu ne saygısız- Hele bütün kamere bakarak: “Ah aşki,, gör — yaşı — döküp — saçlı yolarlarken — * o meretten biz de çakarız , diye — aşktan bahsetmekt, / Yani hem meret , bem de çakmak... Aman yarabbi böyle cürete tahammül - etmek için insanın çalı/ süpürgesinden ir zevki edebisi ol lâzım ı Nazım — Hikmetten daha / varan 4 ler, varan $ ler, varan 6 lar , varan 10 lar, varan 99 lar vâran ilh ler bekleriz.. Hikmet Feridun artık küheylan değildi. Jan çok. mesuttü. / Hakiki bük Evin idaresl hareket edi yor, civardaki fakir fıkaraya da yardımda bulunuyordu. Jul Löru kimseyle görüşmüyor. dü. Yakınlarındaki şato sahipleri mümkündü, fakat in, diyordu, be- © artık param yok. Kimsenla cakasını / çekemem, tek başıma yaşarım, -t * Yeşil yaprak ,ta öyle yemek- leri saat onbirde akşam yemekleri yedide yeniyordu. Yemek zaman- küçük bir çan çalınırdı. Bir sabah bu çan beş dakika bilâfasıla / çaldı; Jül Löru yemek odasında kimseyi görmeyince ku di, uşaga sordür ( Bitmedi )