BİZANSIN SON GÜNLERİİ İKİNCİ KISIM Istanbulu nasıl fethettik? Yazan: iskender Fahreddin Söyletmek için! Bir Romen jandarmasının feci cinayeti Romanyada Bako şehrinde bir jandarma neferi müthiş bir cina- İsak nammda bir jandarma ne- feri bir mesele tahkiki için Teakşo — isminde — bir iye müracaat etmiştir. Teakşo jan- Türkler, Bizansı, denizden ve karadan ku- | darmanın suallerini dinleddikten şatmışlardı. Romanos kapısındaki ordu, sağ — Bu mesele hakkında hiç ve sol cenahtan taarruza geçmek üzereydi.. | malümatım yok.. Bir şey bilmiyo- Birdenbire ||iı;ıdıhıv Venediklilerin gemilerinden ateş zuhur ederek bütün Sultan Mehmet o gün « hisar sahilinde yeni ter- | — tibat aldıktan sonra, Firuz ağadan ayrılarak, Romanos — kapısındaki ordugâha gitti. Ordu. merkezi, / sür haricinde, Romanos ka- pısi karşısındaydı. aslılar sur haricindeki müdafaa — kuvetlerini, Türk ordusunu görür görmez içeriye çek - mişlerdi. batve uzunluğundaydı. Anadolu askerleri sağ cenahta duruyordu. Ordumun sağ cenakı (Hirisopili * yaldızlı kapı) ya kadar olan araziyi ( işgal etmişti. Rumeli askeri de sol cenahta idi. Bunlar da (Kısiloportas — Odun — Tüülere Kapısı) ve (Hirisokerasla niçerilerle saray erkânı nöbet bekliyorlardı. casusluk eden a sokularak, Kivel görmek istemişti kadar olan mesafede bulumuyordu.Or| anlaşılmıştı: Venedik gemilerinde, dumun uvveti (Yüz bin)den fazlaydı. | kumandanla arası açılan tayfadan Türklerin - bulunduğu ordugâhın | biri, bulunduğu geminin barut etrafına derin bir hendek kazık- | deposuna ateş atarak, kumanda- aıştı. Bu hendeğin etrafında, ye- | mndan intikam almak istemiş! bir saat içinde rum. Demiştir. Isak biçare köylüyü cebir. söyleteceğini ” zannederek evvelâ — Teakşoyu fena / halde iştür. Dayakla da bir şey bla , ölnüğyona yi hh Teakşonun ellerine bir kelepçe geçirmiş ayaklarını sıkı sıkı bağ- Tamış, kafasım da bir çuval külün'içine sokmuştur. İşte Te- akşo bu çuval içinde kül yutarak yavaş yavaş boğulmuştur. Katil Jandarma — yakalanarak adliyeye ieslim olunmuştur. Maltepede hırsızlık Maltepde oturan İstanbul polis müdüriyeti taharri komiserlerin- den Ali Rıza beyin evinin bah- çesine evelki gece saat iki buçuk raddelerinde hırsız girerek kür mesten 4 hindi, 2 kaz çalmış fakat bu esnada ayak sesi işiden Rıza bey evden derhal fırlayarak hırsızın peşine düşmüştür. Yakalanacağını hisseden hırsız ndilerden ikisini atarak firar etmiştir. Bu vakadan bir kaç gün evel- de Malhtepe karakolu ittisalindeki Kâzım beyin bakkal dükkânına hırsız girerek bazı eşya çalarak kaçmıştı. Maltepe zal lara karşı daha - mül lanmasını tavsiye e İranla ficaret (i müddeti bitiyor Bu ay sonunda Norveç, Danı- marka, Romanya, İran, Estonya hükümetlerile aramızdaki muvak- İlk gemide zuhur eden ateş, | kat tifaret itilâfnamesinin müddeti çer üç gemiye | bitecekt . Bunlardan yalnız İranla Sultan Mehmet Bizans surları | de sirayet etmiş ve bu meyanda | aramızdaki itilâfmame temdit edil- önüne geldiği gün, Türk donan- | yirmi yedi kişi yanmıştı. Padişah bu haberi alınca mem- açıklarına gelmişti. nun oldu. ması da, ani olarak (Kızkulesi) Kızkulesi önüne gelerek Bizansı denizden kuşatan donanmanın bu kısını, üç kürekli yüz gemi - ile, sayrıca muhtelif şekilde yüz oltuz gemiden mürekkepti. Şu suretle, Bizans karadan da, denizden de muhasara edilmişti. (Romanosportas) önündeki or- dugâhta, Karaca paşa geceleri tarassutla meşgul oluyordu. j Rumlar, çoktanberi Marmarada | dolaşan Türk donanmasının böyle Aani ve toplu olarak Bizans önüne geldiğini görünce derhal limanın | Zincirlerini germişlerdi. Şehir dahilinde büyük bir telâş ve heyecan vardı. Bizanslılar kara î bulut gibi Kızkulesi önünde tekâ- süf eden Türk donanmasını görünce İden İçlimana doğru kaçışmağa ıdıl:& Ce | gün garip bir tesadüf eseri olarak, İçlimana çekilmiş olan Venediklilerin gemilerinden birin- den ateş zuhur etmişti lere de sirayet ederek, dört geminin birden yanmasına sebep olmuştu. — Bizanslılar sokaklara doldular ve ateşi - söndürecek yerde, kadınları ve çocukları büsbütün heyecana verdiler. Halk arasından hüviyeti l bir adamı — S Diye bağırdı. Midenizi bozmadan Harbi umumi- den evvelki lezzetle halis şekerden imal edilen Tahin Helvası isterseniz HACI BEKİR ZADE Ticarethanelerinden alınız. Merkezi: İstanbul Bahçe kapı şubeleri: Ankara, Beyoğlu, Pangaltı, Galata, Kadıköy İstanbı Akşam üstü ateş diğer gemi- | Şenbe gü miyecektir. Şayet İran hükümeti ticaret itilâfnamesinin temdidi için bir müracaatta bulunmazsa İran mallarına azami gümrük tarifesi (Mabadi var) | tatbik edilecektir. yemek Kongray Davet istanbuil ticaret ve sanayi odasından: ticacet ve sanayi odasının 1930 kongrası 30 Kâ. Sani Per- ü saat 15 te döri meclisi salonunda akdedilecektir. 1 — Kongra ruznamei müzakeratı şunlardır. 1 — 1929 senesi kongra zabıt hülâs: 2 — 929 kongrasında yapılan teşebbüsler ve icraat 3 — Muamele vergisi ve teşviki sanayi primleri racat mallarımızın ambalâj ve istandardizasyonu 2 — Kongrada müzakere edilmek üzere erbabı ticaret ve sanayi a ve şirketler ve müesseseler, iktisadi - cemiyetler tarafından raporu gemilerimizi yakr | ihzar edilip 30/1/930 saat on ikiye kadar oda umumi kâtipliğine tevdi olunacak meselelerde kongra ruznamesine ithal edilir. 3 — Kongrada ruznameye dahil olan mevattan başka hususat incü vakıf hanında üçüncü katta oda verilen - kararlar ”- hakkında — odaca İşin iç yüzünü anlamadan so- | hakkında müzakere ceryan edemez. kak, sokak kaçışan — ahali, Vlâhernaya doğru akın ediyordu. 4 — Kongranm müddeti devam on gündür. 5 — Odaya mukayyet ve müseccel erbabı ticaret ve sanayi ve girketler ve müesseseler ve iktisadi cemiyetler işbu kongraya iştirak Gece yarısı hâdisenin mahiyeti | edebilecekleri ilân ve teşrifleri ri yet ika etmiştir. Bu şehirde oturan | Neclâ, ikönce, yalmzıktan camnım Je Halde' Sildğım. Sanıyorm ön, sonma almır. bir gece. geçinmenin in “söadeli. ile mütahay karşılaşıyor. Motadı olmadığı halde, içki, siçara içiyor. Garip tarzda giyiniyor. Ve, bütün bunlardan garip Hir' zevk duyuyor, Kocâsı göleceğine yakın, e& lenco idlerini yok ediyor. Nâzım döndü. Aman yarabbill! Bu geceki gaybubeti ilk ve son gaybubeti olacaktı demek... Yarın akşam, öbür akşam, ve daha — diğer akşamlar, bütün geceler, burada bulunacaktı. Lügar, tahammülfersa mevcudiyeti tapka bir kaldırım silindiri gibi - Neclâ'nı masum küçük arzularını ezecekti. Genç kadın, artık serbest kal- mıyacaktı. Hür kalmıyacaktı... Yeniden bir tesadüfün, müzakeresinin gececik alıp yedi sene Kaşlar çatık, alın kırışık, düşün- meğe başladı. Birdenbire buldu: Ahmet Şerif'in yardımını rica edecekti. Ahnet Şerif, Nâzım'ın çecukluk arkadaşı idi; ailenin de en iyi dostuydu. Her perşembe günü, | birlikte yemek yerlerdi. Takriben ayda bir kere de, Ahmet Şerif, onları davet ederdi. Lokantada yemek yerler; sonra, Darülbeda- yie giderlerdi. Şerif Bey, bekâr, zengin, işsiz, babacan, iyi kalpli bir adamdı. Neclâ'yr pek severdi. Neclâ da, bilmukabele, onu candan dost bil Evet, şüphesiz ki, Ahmet Şerif, | genç kadının ne demek istediğini | Aanlıyacak; onun yardımıma koşa- | caktı. Ahmet Şerif, ertesi perşembe bermutat damladı.Hem de, Neclâ'nın | talihine, — Nâzım'dan daha evel.. Binaenaleyh, konuşacak zamanı buldular. Gençkadın, hafif bir helecanla dedi ki — Sizden bir ricam var, aziz dostum. Garip bir rica amma, size büyük itimadım var da... Ahmet Şerif, pek alâkadar 'tta haklısınız, Hanıme- in hakiki dostunuzum. Ne emir buyuruyorsunuz? Hizme- tinizde bulunarak kendimi bah- tiyar addedeceğim. Neclâ, bir tereddüt anı geçirdi. Fakat, kararını verdi. Biraz kıza- rarak, "Nâzım'ı yalnız başına bir yere davet etmesi mümkün olup olmadığını, sordu. Bu teklifi büyük bir alâka ile dinliyen AhmetŞeı — Peki anıma, - de siz bir yere gitmez ki. dir. Bunu, pek âlâ — Evet. Geçen gün, o mahut davetten döndükten sonra, bunun bir daha tekerrür etmiyeceğine artuaLERE | bunün için yardımınızı rica ediyo- | rüm. Kocamın azıcık yalnız dolaş- ması, hem onun bem de benim için faydahı olacaktır. İnsan, ay- rıldıktan sonra ” buluşursa daha â metice verir. Siz, kocam üze- | 'tesir yapabilecek yegâne iz. Anlıyor musunuz? — Evet, anlıyorum... Ahmet Şerif, zarif bir tebessümle gülümse — Bir çaresini bolurum! - diye ilâve etti. Neclâ: —Ne kadar — lötufkârsını - diye memnun bir. çocuk halile ellerini çırptı; sonra: - Susssl -dedi. İşte, Nâzım geliyor. $ Ahmet Şerif sözünü tuttu. Üç gün sonra, Nâzım'ı kendi klübün- de yemeğe çağırdı. Nâzım, uzün müddet tereddütten sonra kabu! etti. Kanrısına: — Anlıyor - musün, kancığım, monoşum, - dedi- arkadaşımı in- citmekten,” korktum. Öyle ısrar etti ki.. Düşün: Bunca yıllık ar- kadaşım! Neclâ, bir serbest gece daha geçirdi. Mamafih, geçen seferki- isbetle daha az cıgara ve ; ve başı, ilk sabahkinden daha az ayrıldı.! Sekiz gün sonra, üçüncü bir hürriyet... Derken bir dördüncü hürriyet... Ve , Neclâ , Abret Şerif'in Nâzım'ı baştan çıkarmak için hangi üsüle başvurduğumu anladı: Nâzım , briç kitaplarını kanıştırıyor. Adamcağız, kumara, bir alışış alışmıştı ki... Yeni ihti- rasının sevkile, kocalık vazifeleri- ni bile yan çizmeğe başlamıştı. Bir pazartesi günü, öğle yeme- ğinde, Nâzım, kanısına - dedi ki, her pazartesi ve her cuma,klüpte yemek yiyecekmiş. Oyuna erken başlıyacaklarmış da... O akşam, Neclâ, evinde, yalmız başına mesut mesut, hür hür yemeğini — yiyordu ki, hizmetçi, Ahmet Şerif Beyin geldiğini ve kendisini görmek istediğini söyledi. Neclâ, mütahayyir, —müphem sürette heyecanlı, siyah — zeminli sırma pijamasını sırtından çıkarıp alelâcele / giyindi; — ve, misafiri * kabul etti. Ahmet Şerif, hizmetçinin dışarı beklemeden söze baş- Esrarengiz ve — mütebes- sim, gehç kadma yaklaştı: şte, buradayım, işte geldim, Neclâ, bir cığlık kopardı: — Ne?.. Ne diyorsumuz? Ahmet Şerif, devam etti: — Sevgilim! Cicim! Anladım ki, gayet zarif bir plân kurdunuz. Size karşı ötedenberi için için yandığımı anlıyarak, kocamızı siz- den uzaklaştırmakla maksadıma mail olacağımı bana bildirdiniz. İşte, şimdi, onu kumara dadandır- dim. Haftada iki kere eve gek miyecek. Tamamile serbest kala- cağız. Burada buluşuruz... Ah, ci- cim, meğer, siz, güzel olduğunuz kadar da akıllı imişsiniz. Hararetle, — kadına - sarıl kalkıştı. Neclâ, Şerif'i hızla Hiddet ve mahcubiyetten ti titriyordu Aym zamanda, gülmek de istiyordu. Bu Aptal herif, neler kurmuştul! Hele bakl.. Gidip kapıyı açtı; bir el hare- ketile misafire dışarısını — Aziziml - dedi- tıraş edileceksem, gene, kocamı tercih ederim. 'Hatice Süreyya) yango müdürlüğünden : 1930 sallen Zei Büe Ka histelerinin tab'ı nümmesi veçhile aleni pazarlık surestile münaka- sası icra edileceğinen taba talip olacakların " 25/1/930 cumartesi saat on beşle piyango müdürlü- günde müteşekkil tayyare cemi- yeti mübayaat komisyonuna mü- racaatları.