Bıhf: 4 —— YELPAZE — yelami İzzet LAG ELEERET A TRREUĞ Numara 1 © akşam bütün ke) 'yfim üstüm- deydi. Tuhaf değil mi, —ben keyifli olduğum zamanlar - sevdiklerime takılırım, onları kızdırmak hoşuma gider. İtiraf ediyorum, o akşam Sacide — Muhsini — kızdırmaktan zevk duyuyordum. Fakat — şunü da söyleyeyim ki, en insafız hakim beni itham edemezi ü kadını avundurmak için, her türlü çareye baş vurmak cayi, Hem Muhsin çok zorladı, canıma tak ettirdi. Bir akşam evel kızıl çdudak Kerime hanımla yemek yediğimi söyleyecek ne> vardı sanki?. Ben onun, kimlerle bera- ber olduğunu söyledim mi? Ya- mumdaki kadınlar hakkında ağız açlım mi? Nihayet istediğim olmağa baş- ladı. Sacide kızıyordu. Saatlardan beri etrafa lâkayit ve manasız bakan gözleri ışıldadı, meneviş- Tenc — Bu kadım ne zaman tanıdın Kâmil? Hakkında pek uzun buylu tafsilat veriyorsun. — Onu, benim kadar, daha kir çok kişi tani Geçen sene Büyükderede takdim edildim. Çok — hoşsohpet bir kadın. Bilhassa dudakları... Görü- lecek şeydir. Ben ömrumde böyle kızıl dudak görmedim. Bu söz üzerine Sacide adam akıllı kazdı: —Rica ederim Kâmil sus artık! Bu anlattıkların beni hiç alâkadar etmez. Canının / istediği yerde, canının istediği kadınla yemek yeyip eğlenmekte muhtarsın. Yal- 'nız rica ederim bana anlatma. Muhsin, bir mağara, bir sarnıç aksi sedasına benziyen boğuk, — ihtizazlı si — Canım, dedi, dilini yatup duramaz yal.. surat etmeye başlar. Hem ne, bekâr, genç adam, gezip eğlene- cek elbette... — Buna mani olan yop... Sesi sakin ve lâkayil sustu, sonra hazin bir gülümsemeyle başını öbür yana çevirdi, bir müddet etrafa baktı, ve nihayet, görlerini gözlerimden saklayarak dedi ki — Bak neye kızdığım söyleyim Kâmil. Bir kere hoşuma gitme- yer, — hazetmediğim — şeylerden bahsediyorsun, sonra bu kâfi de- ğilmiş gibi birde üstelik uydurma fafsilât veriyorsun. Ve bu tafsi- ltın da tam değil, noksan. Dedin K Kerime Bebek / gazinosunun önünde, gazino kalabalıkken, çır- çıplak denize girdi. Bu masalı ısa kesmemişti. lancısın... Sen tembel ya: — ÖF Sacide, sende amma uzattın hat Muhsinin kabalığına mukabele etmedim. Tenbel bir yalancı! Bu kelime- leri bir kaç kere, içimden tekrar ettim. Ben bu sözü evelden, çok daha evelden duymuştum, ve söyleyen gene Sacide Muhsindi. Sacide Muhsin mi? ” Hayır ... Bu sözü bana Cemil beyin kızı Sa: de söylemişti. İç Erenköyündeki büyük köşkün büyük bağçesinde, büyük çam ağaçlarının altında oynuyorduk. Çucukluğumun, sene- lerin mahzenine giren © eski gününde, —bu — sözü —edecek ne yapmıştım acaba? Küçük arkadaşım hanği yalanıma, hanği manasız sözüme kızmıştı? Bunu irlayamadım; fakat Sacidenin gözlerinde, © yirmi sene evelki hazin hiddeti gördüm. Gördüm ve tanii Gülerek dedim ki: — Noktayı nazarın, telâkkilerin biç değişmemiş Saçidı yirmi sene evel, köşkümüzün — bahçesinde, zadeler, dayı zadeler, teyze kızları ve oğulları, bi sürü çocuk toplan- mış öynüyorken, sen gene bana 'aynı sözü söylemiştin. O zaman da ahlâken çok kuvvetli bir kızdın. Bu gün ahlâk noktasında kuv- vetini muhafaza ediyorsun. Yalnız hiddetini yenmişsin, o kadar. Muhsin, çeki taşı gibi, söylendi. Çeki taşı diyorum, çünkü bu taş dile gelseydi, ancak - böyle bir ses çakarabilirdi — Karım hiç değişmez. Sarhoş- lar için içki neyse, Sacide için de ahlâk aym şeydir: namusla mest oluyar.. — Sacide omuz kaldırdı, yarı-sart — yarı tatlı — İftihar etmelisin; dedi. Sonra bana döndü: hiç - değişmemişsin elini uzatıyor, seni zannediyor; — fakat eli boşa gidiyor. Hâlâ Sacide? Ben seda- katın timsaliyim. Her gün tam beş buçukta kapını çalan, seni ziyarete gelen kimdir? Çayını, pıyılilııını! kim yiyor?” Can sıkıntıl — zamanlarında - canını sıkmayan, sana bin bir dedikodu yapıp — vakıt geçirten, — keyil vakıt geçirten ben değil miyim? — Malüm; sen de kediler gil sadıksınş gezer, dolaşır, keyfini yapar, sonra gene kapına gelir- sin... Amma insan istediği zaman seni karşısında göremez. Bu eski | kuyundur, Erenköyünde de böy- y Şekiktir. Yalaız o, bu | FENER FACLASI DERMEE) Yakat Cemss | leydin. Erenköy... İçerenköyl.. Cemil be- kocaman beyaz boyalı I'a.relerııı Hücumu Hatıralarımı mı- soruyorsunuz ? Evvelâ, şunu haber vereyim Tener bekçiliklerinde 35 senelik hizmetim zarfında hiç bir cezaya çarpılmamışımdır. Daima amirle- timin takdirlerini celbettim. Ge- miciler, asla, benden — şikâyete kalkışmadı. Bütün bunları sayıp dökerek söze başlıyorum. bizim fener bekçil sanatının pek de o ka- dar kolay bir şey olmadığı hak- kında fikir edinmeniz lâzımdır. Fenerlerde ne müşkülâtlı, ne teh- Ükeli günler olur. Bilhassa, benim, 35 senelik hiz- lâkili: (Vü-Nü) BEORRERD PD | ay ve 2 haf- mücerret , metimin 29 sene, tasını — geçirdi fenerler, pek nfütkiştir. “Mücerret, fenerlerin, belki de, ne olduğunu bilmezsiniz. Anlatayın Bunlar, — deniz — ortalarındaki kayalar üstüne bina edilen, ve, çepeçevre denizle gökkubbeden maada etrafta hiç bir şey gör- miyen kulelerdir. İçlerindeki har yat, — karadakine — benzemediği gibi, keza, bir günkü hayatları da, ekseriya, başka günlerinkine benzemez. Elbette tahmin etmişsinizdir ki, hatıralarımın içinde en cazibi, — t *ğsuuun HABERLER ğ 108 ekmek Bir çuval - undan kaç çıkacağı meselesi elân münak ekmek W lara sebep olmaktadır. Vilâvet sıhhiye müdürü Ali Rıza bey bu | hususta demiş uğramaması ve hasıl edeceği ekmeğin nefaset ve gıdai vasıflarını cami olarak bilhakkın alınması için takibat yapıyor, y kından alâkadar oluyordum. 72 kiloluk bir çuvaldan alelekser 105 tane ekmek hasıl oluyor, bu mik- tar; Darülâcezenin kayıtlarından olmak üzere 108 kadar cıkıyordu. * İtfaiye mütehassısı ile mu- kavele — İstanbula itfaiye mü- | tehassısı olarak celbedilecek olan iyana itfaiye müdür muavini | ile mukayele aktedilmek üzeredir. | İtfaiye mütehassısma 5000 lira masarifi zaruriye ile 700 |ira maaş verilecektir. Ayrıca mefruş bir apartıman da teminedilecek- tir. Kontrat bir sene içim akte | edilecektir. | Bu sene yeni itfaiye levazımı için 100 bin Hira tahsisat verib , Miştir. »& Paris sefirimiz — Paris se- firimiz dün Parise hareket etti. Fethi B. Fransa ile aktedilecek dostlük muahedesi müzakeratına girişecektir. — * Divamı Âli yakında topla- nacak — Divanı Âlinin içtimaz teşrini saniye kalacağı hakkındaki rivayet doğru değildir. Divanın gelecek hafta içinde Eskişehirde içtimat muhtemeldir. * İngiltere Rusya ile münase- Ce ğe Ha Hariciye nazırı M. Henderson İngilterenin Rusya ile derhal mü- nasebata girişeceğini beyan et- miştir. Bu beyanat esnasında Renin işgal kuvvetleri tarıfından sür'atle tahliyesi anının beklendi- ğini de söylemiştir. gözlerimin önüne geliyor; kulak- larımda bin bir çocuk kahkahası çınlıyor... Çınarlar, çamlar, be- yaz boyalı köşk kadar kocamandı; kocaman bağın beri tarafında kocaman bir havuz vardı. Bağda, üzüm kötüklerinin dibinde saklan- baç oynardık, kocaman ağaçların göğdelerini küçücük vucutlarımıza siper yapardı! Ama bütün bunları düşünmek | neye yarar? . İnsi gözünde öylenin sönen ışıklarını | görüp, gürubun yaklaştığını anla- dığı zaman, şafak vaktini düşünür. mü? Halbuki Sacide Muhsin ancak otuz yaşındaydı... bitm fakat, kunç olanı, de geçmiştir. Bu, pek eski bir maceradır... Gençliğime tesadüfeder... Mesleğe henüz girmiştim... — İstanbullu ol— derecesinde kor- 'mücerret, bir fener- başvurdum? — İşin içinde inki- sarı hayal ile neticelenen ve Vilk önce derecesine getiren bir aşk mace- beni intihar ettirme fından keşfedilmiş bulunuyordu... | Beni, harıl harıl arıyorlardı... Tek- mil felâketlerimin üzerine bir de meteliksizlik inzimam eyleyince, annemin vaktile konaklarında süt- da anlaşılacağı vecihle'asğari 102 | bir-dest — Ekmek fiatı | TÜRKİYE İŞ BANKASI Heyeti Umumiyesinin 2/6/929 tarihli kararına tevfikan ve sermayenin 4,000,000 liradan 5,000,000 liraya tezyidi için ihraç olunan beheri 10 Hira kıymeti itibariyesinde 100,000 adet HAMİLiNE AiT YENi HiSSE SENETLE- RiNE KAYT OLUNMAĞA DAVET 2 haziran 1929 tarihinde içtima eden fevkalâde heyeti umumiyenin esasinin 9 uncu maddesine tevfikan, ihracına karar verildiği beheri 10 Türk lirası itibari kaymette 100,000 adet HAMİLİNE AİT YENİ HİSSE SENETLERİ şeraiti atiye dairesinde bankanın eski bisselerine sahip olanlara arzolunmaktadır. MİKDAR: Eski hissedarlarımız, haiz oldukları beher eski dört hisseye mukabil bir yeni hisse mübayaa edebilirler. Eski hisselerin dörde taksiminde mel hisse küsuratı muteber de; ıkması muhte- BEDELİ : senetlerinin fi ihracı şekilde 11,20 liradır. (on bir lira yirmi kuruş ) Kiymeti itibariyesi Resmi Damga Pirim . 10. — Lira Hakkı rüçhanın müddeti istimalı Eski hissedarlarımız dahil olmaksızın hisselerine dörtte bir nispetinde isabet eden yeni hisseleri iki ay zarfında yan 10 Ağustos 929 akşamına kadar mübayaa ve bedelin aşadı izah olunduğu şekilde Bankamıza tevdi ve ya irsâl etmelidirler. Bu müddet zarfında hakkı rüçhanını kullanmıyanların yukarıda mezkür müsait şaraitle mübayaa hakları sakıt olur. Hakkı rüçhanın sureti istimali : Hissedarlarımız şubelerimize 10 haziran 929 tarihinden ibaren müracaat ederek yeni bisselerin mubayaa pusulasını imza edebileceklerdir. Hissedarlar bankaca kendilerine gön- derilecek olan kayt varakasını doldurup imza ve Bankanın merkezine ve ya İstanbul şubesine teahhütlü olarak irsal etmek suretiyle dahi yeni hisselere kayt olunabilirler. Ancak beher hissenin 11, 20 lira itibariyle tamam bedeli dahi Şübelerimize aei ver ya İstanbul şubesi ve Ankara merke- zimize irsal edilmelidir. Yukardaki müddet zarfında bedeli tesviye olunmayan mübayaa pusulalarının hükmü yoktur. Not: — Yeni Hisselerden bir Hissedara eski Hisselı dörtte bir nispetinden fazla verilmeyece; kayit varakasında sehven fazla yazıldığı olursa Bankaca kontrolunda dörtte bire tenzil edilecektir. Yeni Hisselerin temettüleri Hamiline ait olarak ihraç olunan yeni Hisseler - 1929 - senei temettüünün yalnız " 5,, aylık kısmma iştirak edebile- ceklerdir. 930 senesinden itibaren yeni Hisseler dahi eski Hisselerle hukukan müsavi olacaktır. TÜRKiYE İŞ BANKASI Yeni eşriyat Yeni ruh Hasan Cemil bey tarafından bu nam altında faydalı bir eser neşredilmiştir. Hamit matbaasında basılan bu eseri karilerimize tav- Şehremanetinden: Bu ayın on birinci sah gününden itibaren bi- rinci nevi ekmeğin kilosuna on altı kuruş on para azami fiat vazze- i ve francola fiatında tebed- lerinden üç firar gizlice başvurdum... Bahriye gün kırk gece kumlarda yürüyerek rile alâkadardı..Beni kayırdı.. Fener | Bingaziye gelmişler. Orada taki bata uğramışlar. Beynelmilel bir | üssü bahri olan Foros adasına teklifinde bulundu; dedi ki: singazi açıklarmda son za- ği l Örmüz n l üzere — bir kayığa — binmişler. duğum, tahsil de görmüş bulun — mana kadar biz Osmanlılara ait | Üzere r kayığa b duğum halde, niçin mi kendime — olup da, geçenlerde beynelmilel | Lükin, / civardaki _kopılî:ııl_ık— başka bir memuriyet —intihap — bir ticaret üssü bahrisi ittihaz | larının hücumuna uğrıyaral >a etmedim de fener bekçiliğine —olunan Foros adası vardır. | havlile, kendilerini, üzerinde o u almae d0 mi isinde |zaman henüz fener yapılmamış bulu- Bea ae Ti nn kzea bSEVELİŞİN A NEE YA US açlıktan, susuzluktan, güneşin hara- retinden ölmüşler. Deniz kuşları tarafından — parçalanmışlar. Üçü- yeni yapılan ” “Üç iskelet, rine gider misin?.. Osmanlılardan da birini istiyorlar. Teklifi kabul ettim. Uzatmıya- rası var... Sonra, Jeunes Türes Kiy Te d T | (— Jöntürk ) lerle de münase- | hm; bin türlü zahmetlerden sonra | :uîı de ıskelîıı_ı.:ıud;;ik;:;ı;:ı | bata giriştim... Bu marifetim, | Trablusu, Garba, oradan Binga- | ;:!“’_"""“ğ fı:';iğ" BK alie” Sultan Hamidin hafiyeleri tara- | ziye gittim. Derken Foros adasma, | olduğundan, AM ROR lara aidiyetinde şüphe kalmamış... İşte Üç iskelet fenerinin ismi bu- radan geliyor . Pek nahoş bir macera, deği (Mabadı ve nihayet Üç iskelet fenerine.. Berbat bir iklim, keza, Üç iskelet kayası dedikleri yer de | büsbütün berbattı. Bu isim, kaya- ya, bakımız, niçin verilmiş ;