TİY A Fransa Billetdoux'nun yeni oyunu Tiyatro yazarımız Lütfi Ayın Fransa izlenimlerinin sonun- cusu aşağıdadır. festivalinde, o Carmes Manastırında kurulan 500 kişilik yeni açıkhava amfisinden seyretti- e son temsil, François Billedoux'- n yeni oyunu, "Susun, ağaç hala kimya. Silence. larbre o remue encore", old Güneydoğu Bölge tiyatrosu topluluğunun oynadığı, bu topluluğu . geçen yıldanberi yöneten Antoine Bourseiller'nin de -dekor ve kostüm lerinikendiçizip- sahneye koyduğu bu oyun, Festivalin en tartışılan o- yunu, uyandırdığı çok değişik tep- kiler içinde, beğenenler, beğenme- yenler, hattâ hiçbir şey anlamadık- larını söyleyenler var. Yazarın her zamanki "kapalı" dili kadar, kahra- manını devamlı bir kriz hali içinde kavrandıran iç dramın. "karanlık"ta kalması buna sebeboluyor. Bu "ka- ranlık"ı yazar da giderebilmiş değil. Programdaki kısa yazısında, eseri için: "Bir tiyatro parçası -fragment-, tıpkı bir müzik parçası gibi... Kişi" ler? Karanlıklar içinde beliren göl- geler... Konu? Çok eskiye ait bir a- nıdan sözetmem gerek, kaybolmuş bir anahtardan. Yeleleri alevler için- de, dörtnala koşan karayağız bir at olabilirdi bu, ama geri gelmedi... Hayır. Gecenin ve paniğin yarattığı bir olay bu. Daha fazlasını sormayın. Ben de hâlâ dinlemekteyim ve bu maceranın esrarlı bir işçisinden baş. ka bir şey değilim " diyor Rejisör de öyle. Oyuna aydınlık m yazarla, hattâ başrolü ünlü -ve ateşli- aktör Serge Reggiani ile beraber, o da sahnenin karanlıkları içinde "aramakta"... Ne- yi? Uzun bir ayrılıktan sonra köyüne dönen, toprak ve meslek sevgisinin TR O yanısıra yüreğinde hâlâ eski bir aş- ın -ve cinayetin, sızısını taşıyanı bir marangoz ustasının kâbus yük- lü "vision'larına, geçmişiyle bugünü arasında dalga dalga kabaran kin, önce, pişmanlık ve umutsuzluk dolu çırpınışlarına bir anlam kazandıra- cak en güçlü ifadeyi... Belki de, sa- dece, deliliğin yeni ve şairce bir tah- lilini.. Rejişire bulunabilecek tek ku- r, köy çevresini tamamlıyan nor- mel kişilerle sahnede "transe" ha- linde yaşayan kişiler arasında belir- li bir ayrıntıya gitmemiş olması. A- ma eserin havasını bozabilecek böy- le bir ayrıntıyı yazar da yapmamış. Eserinin daha "kolay anlaşılması"nı değil, o kâbusun daha "iyi yaşanma- sını istemiş. Bu gözle bakınca o- yun, "yazar - sahneye koyucu - ak- tör" üçlüsünün tam bir anlaşmaya vardıklarım gösteriyor. Son izlenimler Oyundan sonra, Billetdoux ile ko- nuştuk. lattıkları, oyunu ve kahramanı için yazdıklarına yeni bir şey eklemiyordu. Başrolü oynıyan Serge Reggiani de aynı tereddütler, aynı "sancılar" içinde: — Bu rol. bana acı veriyor. O- nu çok seviyorum, ama henüz 'deri- sine' giremedim. Topu topu, dön halta prova edebildik. Bilmiyorum, üzerimde hâlâ 'Altona Mahkümla- rından kalma birşeyler var. Ama bunlar yavaş yavaş gidecek. Ben, asıl provalarımı (o seyirci önünde, temsillerde yaparım. 'Altona'da da öyle olmuştu. 300' temsilden sonra hâlâ kendimi tatmin edememiştim. Aradığımı beş yıl sonra, eseri tek- rar oynamıya başladığım zaman bulduğumu sanıyorum..." dedi. binden fazla dinleyici önünde, Je- an Vilar'la yapılan dialogu dinledik. Gençlerin, yaşlıların, yerlilerin ya- bancıların Festivalin amacı, reper- tuvarı, geleceği için sorduklarına, sınava girmiş bir öğrenci gibi cevaplar veriyor, ne yaptığını bilen insanların rahatlığı -ve yirmi yılda bu soruları sorabilecek bunca insanı Avignon'da toplayabilmenin mem- nunluğu- içinde anlatıyor, bu kültür hareketinin devamı, gelişmesi, ya- yılması için herkese düşen ödevleri hatırlatıyordu. İki saat süren bu "dialog"dan sonra, Jean Vilar'la Festival idare- sinin, Avignon Müzesine ( sığınmış müdürlük odasında buluştuk.. Avig- non'da gördüklerimden, yirmi yıllık çabanın sonucu olan bu güzel e- serden, bütün dinlediklerimden ne kadar faydalandığımı o belirterek, gösterilen misafirseverliğe, kolaylık- lara teşekkür ettim. Büyük bir te- vazu ve sadelikle, yapmak istedikle- rinin pek azını yapabildiğini, Avig- non Belediyesi dışında, resmi ma- kamlardan gerekli ilgiyi, yardımı ta- mamiyle göremediğini, ama ilerisi i- çin umutlu olduğunu söyledi. Son- ra, bizdeki tiyatro gelişmelerini, ne- ler yapıldığım sordu. Geçen Şubat ayında, Pariste, üzerinde durduğu- muz önemli bir konuya kendiliğin- den döndü. Çok istediği halde Nisan ayı içinde Ankaraya gelmek imkâ- nını bulamadığını, şimdi de, Festi- val bittikten sonra, yıllardanberi yazmak istediği bir kitaba -roman şeklini alacak "hâtıralar"ma- niha- yet başlamak istediğini, o yılbaşına doğru kitabı bitirebilirse, o Festiva- lin gelecek yıl hazırlıklarına giriş- meden, belki bu ziyareti gerçekleş- tirmek fırsatını bulabileceğini söy- ledi. Şimdilik, mektuplaşarak tema- sı korumamız gerekiyordu. Papalar Sarayının önünden geçe- rek otelime dönerken, Jean Vilar'ın bu dört duvar arasında yarattığı harekete benzer bir sanat ve kültür hareketine, çok daha elverişli şart- larla, beşiklik etmek için yıllardan- beri adamını bekleyen Boğaziçi, Ege ve Akdeniz kıyılarımızı, Rumeli Hi- sarının, Efesin, Bergamanın ve As- pendosun hazır duran tarihi amfile- rini düşünüyordum. 16 Eylül 1967