Hani kazanılmazdı "Bugünkü demokratik Oo rejimimiz içinde, parti esnafı oolmaksızın partilerde çalışmanın, mücadele et- menin, oy toplamanın imkânsız bu- lunduğu çok aydının mazeretidir. Bunların söylediği, partilerin içi öy- lesine çirkeftir ki, herkes (o herkese öyle çamur atmaktadır ki, c kadar menfaat dalaveresi rol oynamaktadır ki "namuslu bir insan'ın dayanma- sa "lanet olsun" dememesi kabil de- ğildir. Ah, bu aydınların o kalpleri memleket askı, hizmet emeliyle dolu- dur ama, partilerde kendilerine yer yoktur ki». Bir takım kimseler köprü başlarını tutmuşlardır, geçit verme- mektedirler. Onun için, kendilerinden bu vatan, bu rejim içinde faydalana- mamaktadır! O halde, seçim zaruretti hissedil- meden,is basma gelinebilen bir sis- tem kuruldu mu, yaşasın, bu büyük kıymetlerin hepsi kendilerini vatan hizmetine hasredebileceklerdir. Ne demagoji! Bir adam, daha bit kaç ay önce bir siyasi partiye girdi. Hem de, mem- leketin en köklü, yani köprü başları da çalışmaya başladı. İstanbul, parti hayatının en civcivli, çekişmeli, hi- ziplli olduğu yer... Her kademenin ta- lihi çok, mücadelesi çetin. Hele mil- letvekili (o adaylığı, ateşten gömlek. Bu adam, bu genç adanı "Kontenjan Adaylığı" teklifiyle karşılaştı. Red- © detti. Reddederken hatırından geçen "şuydu: Ben siyasi hayatı bir * ömür Fazla tartışma olmadan üzerinde anlaşmaya varılan husus, Genel .Mer- kez; kontenjanının çeşitli gruplar ara- sında bölünerek dağıtılmasıdır. Bu gruplar işçi,kadın, 27 Mayısça emekli subaylar, kaybeden milletvekilleri, CHP üyesi olmıyan kaliteli isimler ve trans- fer gruplarıdır. Ancak, bundan sonrası biraz tartışmalı geçti. Her grupa kaç milletvekilliği ayrılacağı, bu derginin basıldığı âna kadar üzerinde anlaşma- ya varılamayan bir konu oldu. Meselâ Bülent Ecevit, daha önce üzerinde pren- sip kararına varıldığı gibi 6 işçinin kon tenj andan yararlanması gerektiğinde ısrar ediyordu. Ecevit, Parti (Meclisi ekseriyetinin kendisini desteklemesiyle mücadelesinde başarıya ulaşacağa ben- zemektedir. 4 Eylül 1965 boyunca yapmak için seçiyorum. Bu hayata bir seçimi kazanarak girer- sem kendimden başka kimseye güven mediğinii ispat etmiş, imtihanımı vermiş olurum. Ondan sonra, yolum- da daha kuvvetli yürürüm. Kendisini itenler çıktı, kendisini bertaraf etmek isteyenler çıktı, ken- disinin aleyhinde çalışanlar çıktı. Çıkmayacak (o mıydı? Elbette çıka- caktı. Nihayet bir yanşa giriliyordu. Bir talibin eksik olması demek, bir şansın artması demekti. Ama Orhan Orhan Erkanlı Bilek o hakkı Kontenjanın kullanılmasında. CHP' lileri iki fikir etrafında i toplayan bir diğer meşale de,' "kararın tamamen Genel Merkez tarafından, mı verilece- gi.Yoksa Teşkilâtın durum, ve eğilimi- nin de dikkate alınarak mı tesbit ya- pılacağı" idi. Özellikle seçim ( bölgele- rinden gelen Parti Meclisi üyeleri ve meselâ Lebit Yurdoğlu, bu konuda, Teş kilâtın durumunun dikkate alınması fikrini savundular. Paha sonra ise, kontenjan adayları üzerinde ne şekil- de oylama yapılacağı tartışıldı. Bir grup, bir ekip tarafından bir konten- jan bölünüm taslağı hazırlanmasını ve görüşmelerin bu taslak üzerinde açıl- masını isterken; Feyzioğlu, her ismin teker teker oylanmasında ısrar ediyor- du. Neticede, ikisinin ortası bir yol ü- Erkanlı bütün bunların müsbet gay- retle, dürüst mücadeleyle, esinimi çalışmayla, inşanın kendini vakfet- mesiyle oyenilebileceği ogerçeğini bir an hatırından çıkarmadı. Teşkilatı ilçe ilçe, köy köy dolaştı. Teşkilata önce kendini tanıttı, sonra kıymetini kabul ettirdi. e Hizipçilik yapmadı. Olduğu gibi göründü. Düşünmek lazımdır ki Orhan Er- kanlı siyaset hayatına bir ihtilalin getirdiği adamdır. Bu adam, siyasi hayatının başında iktidardan gitme- meyi, orada seçimsiz kalmayı marifet addetmiştir ve kabil osanmıştır. Bu- nun peşlinde koşmuş, bu hatasının kefaretini Oödemiş, ama gözündeki perdeyi-- açmayı bilmiştir. e Evvela partilisinin, sonra halkın karşısına çıkmak, "ben buyum" demek, seçil- mek ve seçilmenin verdiği kuvvetle kafada tasarlanan iyi niyetleri ger- çekleştirebilecek mevkiye gelmek. Orhan Erkanlı bunun kabil oldu- gunu ispat etmekle Türkiyenin bütün aydınlarına, köşesinde oturup geve- zelik yapmasının mazeretini "parti- lerde bizim gibilere fırsat vermezler ki" de 'görmek isteyenlere derslerin en mükemmelini vermiştir. Orhan Er- kanlı C.H.P. gibi bir partinin İstan- bul gibi bir ilindeki aday listesinin 2 numarasına bileğinin hakkıyla gelip oturmuştur. Bu, sadece' kendisinin çalışmasının neticesidir. Demek ki, ıslanmayı göze alan pek âla yüzüyor. Fakat, hem yüzmeye heveslene- ceksin, hem ıslanmayacaksın! Nere- de bu bolluk, canım efendim?. zerinde" anlaşmaya varıldı. Bir çiçek, bin böcek Öğleden sonra merkez kontenjanı a- day adaylarının listesi okundu. zaman anlaşıldı ki iş çok zordur. Oku- nan listede 200'den fazla isim vardı. Ancak kontenjanın o kullanılmasını umulmadık şekilde zorlaştıran mesele, bugünlerde, yalnız CHP'yi değil bütün partileri uğraştıran meseledir. Bu par- lâmento kadrolarının ön seçimlerde tahminlerin üzerinde fire vermiş olma sidir. CHP'de en büyük sürpriz. Mec- lis Başkanı Fuat Sirmenin Rizede lis- tenin, seçilmiyecek kadar altına düş- müş olmasıdır. o CHP'li milletvekillerinden listelere giremiyenler veya seçilemiyecek kadar alta düşenler arasında şu isimler var- u