SAYFA : 4 & SULTAN İ$ İK ABUSLARI ZM Haa e HAMGDIN Mühamid, kardeşi iyiteşirse, bir gün Padişahlıktan atılacağını düşündü Tefrika Birtiyordu da: — «Nasılsınız Büleyman paşa?> diye sırıtmiş- tı. Keskin, madeni bir sesl var- dı. Upuzun boyu ve tannan se- #i İle hatırasını gicikliyan bü â- damı nerede gördüğünü düşü- nen mahpus asker, hafızasını gorluyordu. Öteki, alay ediyor- muş gibi yerlere kadar eğilerek doğrulmuşta. Bir hamlede siyah gözlüğünü kaldırdı — Turhan bendeniz! — Sen! Burada? — Son defa geliyoruz. Kaçan frsat bir daha ele geçmez ve Ö- len dirilmez paşa. Karğı karşıya ve göz göze gel diler. Kaşlarını çatan Şipka kah ramanı, bir adım İlerlemişti. Yumruklarını sıktı: — Ne demek istiyorsun? — Yâni, isterseniz Bizi gu ber sahtan kurtarabilirim, — İhtiyacımız yok! — 'Duna kumandanı bulundu- funuz zaman Bulgaristanda böyle söylemiştiniz. Geliboluda tevkif edileceğinizi - söyledi gün de, beni dinlememiştiniz! İşte ükıbetiniz!... Sarsılan meyus adamı baştan aşağı süzerek gözlerinin içine baktı: — Çabuk karar veriniz. Va- kit dardır! Bü fırsatı bir daha tle geçiremiyeceksiniz. —. — Bvet deyiniz. Bu memle- keti kurtarabilir ve yeni parlak bir hayata kavuşturabilirsiniz. Bizi bir gemiye götüreceğim. Orada hazırlanacak ihtilâlin ba- gına geçer ve imparatorluk tah 'fını gambin elinden kurtararak meşru sahibine lade edebilirdi- niz! Burunlarından - soluyorlardı. Muhafız Mehmet paşa, Hoca Kâ zam ve Çerkes Mustafa mesele- aini hatırlıyan Süleyman paşa, yeni bir tuzak kargısında bulun duğunu düşünerek sarıldı. Mit hat paşa ve yeni Osmanlılarla mıkı münasebeti olan bu sergü- zeştçi adamın — kolaylıkla elde #dilebileceğine — inandığı — İçin, kaşlarını çattı: — Sen © kadar sıkı muhafa- 5a altında - bulunan bu odaya, benim yanıma kadar nasıl gele- bildin? Onu -izah et! - — Geçirecek vakit yok demiş tik. Turhan her yere girebilir? — Kleanti Skalyeri! Sana de- fol diyorum. — Reddediyorsunuz? — Çik, defol demiştim. Çık- #uyacak olursan... Dik dik bakıştılar. Zorlu mü- dir cebinden küçük bir tabanca gıkararak doğrulttu: —Çıki — Yazık! Vatanına ve meş- ru padişahın - Sultan. Murada ihanet ediyorsun! Silâhla tehdi- de lüzüm yok, İşte gidiyorum. Kendine ve memleketine ediyor- sun! Kapının tokmağını çevirmiş- ti .Çıkarken dönüp bir daha göz Atı. Sultan Aziz vakası kahra- anının divanıharb heyetine bi- le teslim etmediği rovelteri hâ- J4 indirmediğini görünce, dışa- Tıya siyrildi. Kapıyı - sessizce kapamıştı. Batmıya başlıyan Büneşin karanlıkları divanhane -samlarında yanıyordu. Merdi- venden ayak sesleri geldiğini duydu: On dakika evvel sigara almıya giden sakallı nefer! Kayıtsız kayıtsız merdivenle- ri çıkarak sahanlık trabzonuna No. 23 dayanmıştı. Hasta olduğu, der- mansız halinden belli idi. Mer- divenlere İlerliyen gök gözlü a- dama melül melül bakarak Sü- leyman beyin sigara — paketini yetiştirmiye alatladı —i Mayıs başlarında bu - kadar aıcağın görülmemiş gey olduğu söyleniyordu. Sık yağıp çabuk açılan havadan kalbur doluları e dökülüyor gibi Idi, Zelzele veya büyük yangın müsibetlerine delület ettiğini söyliyerek kah- velerde ve mahalle aralarında dedikodular yapanlar, Moskof harbi felâketinin de, Osmanlı tilkesindeki rulüm ve haksızlık- lara karşı Allah tarafından Ve- rilen bir ihtar işareti olduğun- da ısrar ediyorlardı. Sultan Hamld, bu sabah yine bir tomar Jurnal almıştı. Az u- yuyup çok çalışan sürmeli göz- Jü, soluk benizli hünkâr, son günlerde on yaş birden ihtiyar- lamışa benziyordu. Yüzü süzül- müş, omuzları daha düşmüştü. Konuşurken dalan bakışlarında bezginlik ve füturluluk bitkinli- Bi seziliyordu. Devlet İşlerinden evvel jurnalları okumak adetin de bulunduğu İçin, İlkin zaptiye nezaretinden gönderilen raporu okumuştu. Ardından süt karde- gi İsmet beyih jurnalına göz at- tir Mason tstadı Kleanti Skal- yerinin izi tekrar kaybedildiği- Di anlayınca, gu «Mel'un iblisin ele geçirilemiyeceğini> anlıya - rak sarardı. Bunca hafiye ve zaptiye teşkilâtı bir sergüzeştçi habis İle başa çıkmakta fciz gös teriyorlar demekti. Bir taraftan kardeşi Sultan Muradın iyileştiği haberleri de geliyordu. Hastalığı devam et- tiği müddetçe, padişahlık vekâ- letinde bulunacağına ve sonra vekil olarak oturduğu tahtı a- Bıl sahibine terkedeceğine dalr senet verdiği için, gittikçe beli- Ten tehlikenin önü alınmazsa, bir gün padişahlıktan atılacağı- ni düşündü. İşte durmadan giz- h ve açık çalışanlar gittikçe ço ğalıyordu da... Hele, süt karde- ginin furnalı daha korkunçtu. Cami ve medreseleri dolduran 'yüz elli bin muhacir arasındaki Befaletin gittikçe arttığını bildi- ren İsmet bey, için için kaynaş- manın gittikçe sirayet ve artma istidadından acı acı bahsediyor- du. Okumaktan gözleri yorulan çarık burunlu hükümdar, fütur lu füturlu baktı, kendine mah- #US uzun zıvanalı sigaralardan bir tane alarak dumanladı. Çok yorgundu. Bir kahve içecekti. Kahveci başıyı istiyerek gözle- ri önünde taşırttığı kahveyi lez- zetle içtikten sonra zile bastı: «Bize Sait Paşayı çağırınız> de- di. İki gündenberi sarayın ait katında ayrı ayrı odala.'a kapa- 'tılan İbrahim Ethem ve Osman adlarındaki softacıklar hakkın- da izahat alacaktı. Ne için çağı- rıldığını anladığından elinde b.r tomar kâğıtla gelen Mabe, Müşirine dalgın dalgın bakt — Geliniz Paşa, — Şu çocuklar hakkında ma- lümat almak istiyorduk. Getir- diğiniz evrak onlara ait mi Pa- Ba? — İsticvap zabıtları efendi- miz. (Devamı var) Yazan: BEHÇET SEFA Birdenbire gözleri büyüdü. «Satılık piyano> başlığı altında küçük bir ilândaki adresi Göz- tepede Sevimin adresi idi. Göz- lerine inanamıyacağı geliyordu. Bu ne tesadüf demek Sevim pa- Ta sıkıntısı içinde idi. Demek ki Ali Şeref bey ona yardım ede- miyordu. Yoksa kız veya kadın, All Şeref beyden ayrılmış, on- dan Ümidi kesmiş mi idi? Her no de olsa Göztepedeki köşkte parlak bir ziyaret yapmak için bu, mükemmel bir fırsattı. Yalnız Sevim anlaşılan kendi Piyanosunu sattığını ilân etme- mek, bu suretle güç bir durum- da olduğunu belli etmemek için Piyanoyu bir terzinin malı imiş Bibi ortaya atmıştı. Nihat bu heticeye vardıktan sonra bir plân hazırladı: Göztepeye gide- €ek, Sevimli köşkü bulacak, pi- jyanonun bir müşterisi gibi ken dini tanıtarak bir geyler öğren- Miye çalışacaktı. Bu suretle hiç Olmazsa bir müddet kargısında- kilerden meslek ve — vazifesini Bizlemiş olacaktı. İzmitte işini çabuk bitirerek bemen o gün İstanbula döne İKBAL KALFANIN ——— MİRASİE Tefrika No. 21 miye ve Göztepede yeni tef- tişlere başlamıya karar verdi. Bir ses içinden bütün esrarın anahtarını Göztepede bulacağı: ni söylüyordu. Saatine - baktı, trene daha vakit vardı. Sanki Göztepeye bir an önce varmak elinde imiş gibi kalktı. Sahile çıktı. Bir aşağı bir yukarı do- laştı. Yeni malümatından pek memnundu. — Şimdi önünde bir çok imkânlar ve ihtimaller gö- rüyordu. Bu hayallerin peşinde dalgin ve heyecanlı olduğu hal- de İzmit körfezinin karşı man- anı hayranlıkla seyretmek- deniz üstündeki hareketle- ri dikkatle takipten geri kalmı- yordu. Henüz burada yapılacak küçük bir işi vardı. Ali Haydarı bulmak, yahut - balıkçılardan, ayıkçılardan, onun hakkında noktayı öğrenmek lâ- zamdı. Denizin ortasındaki küçük ka yıklardan ikisinde üçer, dörder adam vardı. Ötekiler birer likti. Demek olsa olsa Ali Hay: dar gu kalabalık kayıklardan birinde idi. Çok beklemedi, Kayıklar bi- h— Medeni insanın zaman zaman kendisini bir efira usuna kaptırdığı muhakkaktır. O, san- ki kalbinde ilk iptidat çağların hasretini ta uş gibi, daha basit bir hayata dönmeği İster, İşte Tarzan'ın çevirdiği seri ha- lindeki son filmler, modern insa- nn bu temayülünü tatmin eder mahiyettedir. Tarzan sadece meşhur bir ro- manın bir kahramanı değil, aynı zamanda hür bir yaşama tarzı- nın da bir senbolüdür. O, hepi- mizin içini burkan gu hülyayı gerçekleştirmeğe çalışıyor: — Bizi tabiate götürmek suretile sulha ve silküna kavuşturan hürriyeti elde etmek, Tarzan, mağaralar devrine ait iptidaf tarafımızı tem #il etmektedir. O, insanların kö- tülüklerine olduğu kadar, vahşi hayvanların saldırışlarına karşı koyan kendi kuvvetinden — emin bir kahramandır. İşte son günlerde (Sinema Haherleri » Barbara Britton, Randolph Scott ve Dorothy Hort gibi ta- nınmış artistlerin çevirdiği «Me- şum vadi> adlı Amerikan filmi, sinema — meraklıları - tarafından büyük bir takdirle karşılanmış- tır. Bu filmde oynak bir kız ro- lünü temsil eden Barbara sanatı- nn bütün İnceliğini göstermeğe muvaffak olmuştur. * Büyük Amerikan rejisörü Mark V, Wright tarafından mu- vaffakiyetle beyaz perdeye ak- settirilen «Bill Hickok'un mace- raları> isimli Amerikan filmi, bir gehir halkını heyecan içinde biı- rakan bir takım haydutların he- yyecan dolu hayatını tasvir edi- yor, Filmin mevzuu gayet basit- tir: Amerikanın batı kesimine dü- gen bir mıntakayı bir çok hay- dutlar dehget içinde bırakmışlar- dir. Namuslu halk, korkulu — ve endişeli bir ömür sürüp durmak- tadır. Fakat o mıntakanın asayi- gini düzene sokmayı gaye bilen Bill Hockok, haydutların hakkın- sahne vazır dan gelerek, halkı huzura kavuş- turuyor. den bir rer birer sahile yanaştılar, Bu küçük muhitte Ali Haydarın ta mınması güç değildi. İstanbul- dan arada bir gelen yabancıyı balıkçılar Nihada uzaktan par maklarile gösterdiler. Tahmin edildiği gibi o Üç kişilik bir ka- yıkta ve henüz balık tutmakla meşguldü. Nihat sahilde bir hayli dolaş- tı. Nihayet Ali Haydarın kayı- Bi da sahile doğru akmıya baş- ladı. İkbal Kalfanın yeğeni yirmi beş yaşlarında kadar güzel bir delikanlı idi. Nihat üzerinde iyi bir tesir bırakmıştı. Yalnız de- likanlının gözlerinde kâfi dere- cede açıklık, iç âlemini belirten bir ifade göremiyordu. Bunun- la beraber zabıta memurunun kendisine sorduğu mutad sual lere serbestçe cevaplar - verdi. Yalnız yorgun olduğu gibi geç de kalmıştı. Halasını meraktan kurtarmak için bir an önce ay- rılmak istemesini — Nihat tabif gördü. Zaten onun gitmesini Nihat da istiyordu. — Nihat on gündenberi, daha doğrusu ci- nayet gecesinden önce Ali Hay- Kurt Neumdun'un beyaz — perde- ye aksettirdiği «Tarzan ve Ama- zonlar» adlı film, bu tablat ço- cuğunun en büyük bir zaferi- dir; Bu filmde Tarzan, bizi bu gefer, Amazonların yaşadığı, es- rarlı bir mıntaka olan Palmyre'e götürüyor. O, Boy ve Cheta ile birlikte İngiltereden dönen sadık eşi Jane'ı kargılamağa gittiği bir sıradadır ki bu vahşi kabile ile tanışır. — Jüngle'de — dölaşırken vahgi kara bir parsın pençesi al- tında çırpınan Amazon kadınla- rının ep cesurlarından biri Athe- na'ya rüstlar. Tarzan'ı bu muha- rip kadını tehlikeli bir durumdan kurtararak, onu kabilesine — ka- dar götürür. Sonra tekrar bi raberinde yine Boy ve Cheta ol- duğu halde yoluna devam eder, Rondini'ye varınca, karısiyle kar- gılaşır, fakat sadık eşi Jane yı nız değildir; yanında birkaç de- fine arayıcısı vardır. Amazonla- rın kraliçesine, kabilenin bulun- duğu yeri hiç kimseye söylemi- yeceğine dair söz — vermiş olan Tarzan vâdinde sadakat gösterir. Fakat maalesef Cheta'nın bir ih- tiyatsızlığı her geyi altüst eder. Sevimli maymun Amazonlardan gizlice aldığı bir altın bileziği de- fine arayıcılarına gösterir. Bu adamlar, Tarzanı sıkıştırıp, Ama- zonların bulunduğu yeri öğren- mek İsterler. Fakat müsbet — bir netice elde edemezler. Nihayet Boy, orta yerde bir mahzur bulunmadığını — sanarak annesinin seyahat arkadaşlarını Amazonların mâbedine götürür. Define arayıcılarla beraber Boy da hapsedilir. Fakat Tarzan fil- leri ve arslanlariyle birlikte on- ların iİmdadına koşar ve — kanlı bir boğuşmadan sonra, oğlu Boy ile define arayıcılarım — kurtar- mağa muvaffak olur. Bu filmde Tarzan rolünü tem- sil eden Johnny Welsmuller'in, yine birçok tehlikeli cambazlıkla- Tına şahit oluyoruz. “Manon,, yine beyaz perdede.. Bundan birkaç yıl önce oynan- mış olan Manon, ilk defadır ki edebi bir hüviyet altında tekrar beyaz perdeye Çekilmiş bulunu- yor. Abbe Prevort'un edebi bir Bon günlerde tekror çevrilmeğe başlanan «Manan> filmin- aşk sahnesi darın İzmitte olup olmadiğını, balığa çıkıp çıkmadığını gu ba- lıkçılardan anlamak İstiyordu. Bunu Ali Haydar gittikten son ra daha serbestçe #orabilirdi. Sordu ve anladı. Ali Haydan on Bgündenberi İİzmitten ayrılma- mıştı, Demek ki bu delikanlı na- terin katili olamazdı, Nihat dal gın, yorgun pazar İçine doğru yürüyordu: Katili başka yerde arıyacağız! diye düşündü. İzmittekl tahkikatı sona er- mişti. Bütün bu tahkikat, bu seya- hatler, bu sorgular ve tahmin- YENIİ SABAN uslüpla yazılmış ve esrarlı vaka- larla dolu Yamanını sahneye va- zeden Trejisör Clouzot, parlak ve cilâli kelimelerin altında — gizle- nen asıl hareket unsurunu, derli- toplu bir gekilde ortaya çıkar- mağa ve bu garip ağk dramına zamanımızın uygun gelen mânayı muvaffak — olmuştur. Prevost'un eseri, itnaba kaçan cümlelerle örülmüş ince bir aşk dramıdır. — Halbuki Clouzot'un ortaya çıkardığı «Manon> isimli film, cümlelerin ifade imkânını eklemeğe Tarzan ve Amazonlar (Tarzan and the Amazons) Brenda Joyee, Tarzan ve Amazonlar filminin bir satnesinde İ .İ'ı.ıgilt;:;'eye gidecek Belediyeciler Hey'et, İngilteredeki Özel İdare çalışmaların- da tedkiklerde bulunacak Britanya özel idarelerinin çalışma- ları bakkında tetkiklerde bulunmak Manun çok geride bırakan beliğ bir ha- yaller kolleksiyonudur. şimdiye kaç defa filme çekilmiştir. Fakat bu versionların hiç biri: ne sine- ma âlemine bir şey kazandırabil- miş, ne de gerektiği şekilde hal- kı tatmin edebilmiştir. yecanlı sahnelerle dolu bu filmi gesiyle çırpınıyor! Bunları İzmitte — öğrenmişti. Fakat bütün tahminlerini tekit eden küçük ilânı da İzmitin sa- hildeki kahvesinde görmemiş mi 1di? «Sevimli Köşk» de bir piyano satılıyor. Vakıâ piyanonun bir terziye ait olduğu tasrih edili- yor amma bu lâftır. Demek ki Sevim hanım sıkıntıda, Demek ki Ali Şeref bey de sıkıntıda, netice bu. Belki de Sevim aylar danberi sıkıntıda idi. Borç harç etmiş; sağdan soldan tazyikler görmiye başlamıştı. Belki de bir iera ihbarına cevap vermek üzere bir belediyeciler heyeti yakın- da İngiltereye gidecektir. Heyette Ankarı Belediye Meclisi başkanve- kili Fuat Börekçi, belediye üyelerin- den Salih Köklü, Eskişehir belediye başkanı Sait Karamanoğlu, Gazian- tep belediye başkanı Nail Bilge, Şi van belediye başkamı, Konya Ereğ- lisi daimi encümen üyelerinden bir zat ve Yalova belediye 5, Tüzünataç vardır. başkanı 8. Bu filmle Fransız sinemacılığı| — Heyete dahil olanlar seyahat mas- yüksek bir meziyete ulaşmış Sa- raflarını kendileri vermekte, ancak Yılabilir. «Manon>, büyük bir mu| İngiliz kültür heyeti gezinin istifa- vaffakiyet / Kazanan / «Süküt ah GY TARMİ Te Tn a tındır», «Seytân azapta — gerek: Gezi programı kültür he tarafın gibi Fransız filmlerini bile çok| dan tesbit edilmektedir. milyonlarca film merakbısı, he MA SYN Maren l ci kırk gün zarfında İn- bir an evvel seyredebilmek endi- | gilterenin çalışmalarını yakmen in- ——— düriyete gidip şefile görüşmeyi düşündü. Fakat telefon etmek- le iktifa etti. Telefondan ona uzun boylu malümat veremi- yor, ancak araştırmalarının u- Mmumi — hatlarını ” anlatıyordu. Hattâ bu kısa malümatta bile mübhem ifadeler veriyor, hele Melâhatin babası tarafından va siyetnameyi elde etmek, yahut çaldırmak için oynanmış olan oyunu belirtmiye lüzum görmü yordu. Her geyi aydınlattıktan sonra etraflıca izahat verecek- ti. Yalnız İzmit körfezindeki tahkikatı etraflıca anlattı. Şim- ler kat'i bir şey öğretmemiş ol- için acele bir kaç yüz lira teda di neden Göztepeye gitmek İs sa bile hiç olmazsa bir noktayı rikine muhtaç olmuş, köşkteki — tediğini izah etti ve Göztepede aydınlatmıştı. Şüphelendiği in- — piyanoyu satmaktan başka ç çok şeyler öğrenmek ümidinde sanlardan biri ile artık meşgul — bulamamıştı. Terzi kadını, ger- — olduğunu da ilâveye lüzum gör olmaması lâzımdı. Ali Haydarı çekten Sevimin terzisi olacaktı. — d listeden çıkarmalı idi. Çünkü A- — Ya bir zamanlar kendisine pek — Şube Müdürü verdiği cevapta li Haydar cinayet akşamı İstan cömertce para veren bir müşte — Nihadı mümkün olduğu kadar bulda değildi. Yanında başkala — riye hizmet etmek, yahut satış çabuk görmesi lâzım geldiğini ri olduğu halde İzmitte balık tan yüzde hesabile bir istifade — söyledi. Dedi ki: Noterin katli tutmakla meşguldü elde etmek ümidile bir işe adını — üzerinden günler geçti. Gazete Listeden böylece birini çıkar- — karıştırmıştı. Bir çok kimseler er hâdiseyi tekrarlayıp duru- mış olmakla beraber İzmit se- — piyanonun hakiki sahibi hakkın — yorlar. Biz de verecek cevap bu yahatinin büyük bir hizmeti ol- —da malümat kahibi olsalar bile Jamıyoruz. Herkes merak için muştu, All Şerefin genç bir met — bir başka piyanonun bahis mev — de... Bunu da tabit görmek lâ- resi olduğunu öğrenmişti. Hem — zuu olabileceğini düşünerek te- — zım, Amma anlaşılan henüz hiç de öyle bir metres ki müsrif, reddüde düşeceklerdi! bir iz elde edememişsin, Ha... kendi havasında, lüks yaşıyan — Sevimin istediği de belki bu te- Sana şunu da haber vereyim. bir kadın.., Ve bu kadının bü- yeddüd ve güpheden ibaretti. — Yapacağın tahkikatta mühim tün masraflarını Ali Şeref tes — Trende gü can sıkıcı Beyaha- — bir nokta teşkil eden, noter Ta- min ettiği için zeytinyağı tüc- tin neticesinden memnun olma- — hir Şinasi beyin katli anında ka carının zor durumlara düşme- &l bundan ileri gelebilir, B lâzım geldiği kanaatine var- dı. İstanbula çıkar çıkmaz mü- sasından 5000 lira aşırılmıştır. (Devamız Ba. RAMAZA Yazan: Eski bir pehlivan Kazıkçı Kara Bekir mayısın sonlarına doğru İstanbula gel- di. Bir hana yerleşti. Orada şehrin tanınmış pehlivanlarını ve güreş yerlerini öğrendi. Bu- ralara devam etmiye başladı. Bir iki pehlivanla tanıştı. Şeh- ri gezerek öğrendi ve ilk güre- gini Kadirga meydanında bir cuma günü yaptı. Onu güreş yerinde hiç kimse tanımıyordu. Başa Üç kigi çık- mışlardı. Diğer iki pehlivan ar- kadaştılar ve güreşlerde çıvgar düzmekte göhret kazanmışlardı. Daima beraber gezerlerdi. Bunu bilen halk evvelâ iki pehlivanın yenişmesini ve han- gisi galip gelirse bu yabancı pehlivanla onun — tutuşmasını haklı olarak istiyorlardı. Fakat iki ahbap çavuş bunu kabul et miyorlar, bu yüzden güreş de tehlikeye giriyordu. Halbuki kazıkçıda paralar suyunu çek- mişti. Hattâ akgam yemeği için bile parasmı kalmamıştı. Eğer bu iki ahbap pehlivan güreşmiye- cek olurlarsa hali pek hazin o- lacaktı. Onun için bizzat müdahale et ti. Pehlivanların gartlarını ka- bul ettiğini söyledi ve güreş de ancak bu sayede başladı. Kara Bekir nasıl bir cevher olduğunu hemen isbat etti. İki pehlivanı da arka arkaya onar dakika içinde mağlüp ederek hem ödülü aldı, hem de iyi par sa topladı. Vücudünün güzelli- ğine, kuvvetine ve ustalığına hayran olmıyan kalmadı. İşte bu güreşi seyredenler a- rasında saray mensuplarından bir zat da varmış. Güreşten son ra hemen kazıkçıyı çağırıp kim olduğunu sormuş. Kazıkçı Kara Bekir olduğunu öğrenince hün- kârın böyle bir pehlivanın gü- reşini seyretmekten memnun kalacağını düşünmüş. Adresini aldıktan sonra ertesi günü key | fiyeti saray baş mabeyincisine bildirmiş. | Sultan Aziz bu haberi alınca | alâka göstermiş. Çünkü bu - simde bir baş pehlivanın göhre 'tini o da duymuş bulunuyor- muş. Hattâ Kırkpınardan dö- nen Arnavut oğlundan onun Ka vas oğlu ile yenişememiş oldu- ğunu da biliyordu, Hemen ira- de etmiş: — Onu alıp saraya misafir e- din. Cuma günü bizim pehlivan lardan biri ile karşılaştıralım! Bu suretle kazıkçı Kara Bekir İstanbulda meşhur huzur gü- reşlerini yapmak imkânını bul- dü. Bu güreşleri, kazıkçı Kara Bekirin bilhassa Arnavut oğlu ile güreşi denebilir ki o devrin en büyük güreşi olmuştur. Bu güreşlerin heyecanlı tafsı- Iâtı da göyledir: Kazıkçı Kara Bekirin İstan- bula gelmiş olduğu pek kısa bir zaman içinde her tarafta du- yulmuştu Her tarafta yapılan güreşler hakkında Sultan Azi- ze de günü gününe malümat veriliyordu. Kırkpınarda yapi- lan güreşlerde Kavas oğlunun bu pehlivanı yenememiş - oldu- ğunu Sultan Aziz de öğrenmiş ve gerek Kavas oğlundan, ge- rekse Arnavut oğlundan bu gü- reşler ve bilhassa Kazıkçı Ka- ra Bekir hakkında malümat al- mışti. Kazıkçının İstanbula gelme- &İ Üzerine hemen yaveri Halil Paşayı çağırmış, ona Kazıkçıyı bulmasını ve Kavas oğlu ilc bir huzur güreşi tertip edilmesini emretmiştir. Sultan Aziz gibi pehlivan meraklısı olan Halil Paşa da kısa bir zaman içinde Kazıkçı- nın İndiği hanı tahkik etmiş ve onu saraya davet etmişti. Kara Bekir sarayda Halil Pa- ga ile güreşti. Halil Paşa bu a-i Çay 6500 lira m yıklı bir motopomo ahnacaktır. İbal Tlğinde tera eğileceğinden taliplerin den evvel Belediye Karabük Mü tarihinden itibaren 28 gün le satışa konmuştur. 2 — Açık arttırma Gürlüğü binas 4 — İsteklilerin belirli gün ve 5: patları ile birlikte komleyon a müracaatları, 1 — İşletmemiz emvalinden Karabük istifinde a denk 312,834 M3 göknar Tomrukları bir parti halinde 25.2,540 nda - toplanacak komi Beher metreküpünün tahmini bedeli 407,5 hesabile geçici teminat alınır, 8 — Bu işe ait gartname Ankara €a Orman Gencl İstanbul Orman İşletme Müdürlüğünde Bartın, melerile işletmemizde — görülel ilir. 14 MART 1949 N*' ' Tefrika No. 23 Sultan Aziz Halil Paşaya hemen Kazıkçıyı bulmasını emretti damda büyük bir cevher oldu- ğunu hemen sezmişti Fakat Ka vas oğlu ayarında bir pehlivan olduğuna İnanmamıştı. Ka oğlu bu adamı yenememiş ol asını mazur göstermek Üzere evdetinde — hastalandığından dem vurmuştu. Bunu duymüş olan Halil Paşa Kazıkçıyı gör- dükten sonra Kavas oğlunun sözlerine adamakıllı inandı. Buna rağmen Kazıkçıye çok İltifat etti. Padişahın kendiini görmek istediğini ve Kavas oğ- Ju İle güreşeceğini söyledi. Ve bir ihtiyacı olup olmadığını sor- du. Kazıkçı, ne zaman istenirse Kavas oğlu ile tutuşmağa hacır olduğunu söyliyerek Halil Pa- gaya teşekklir etti Bir ihtiyarı olmadığın bildirdi. Hattâ güreş vaktine kadar sarayda da kal mak İstemedi. Fakat Halil Pa- şa bunu kabul etmeyince ve 1s- rar gösterince razı oldu İşte Kazıkcı Kara Bekir an- raya bu gekilde girdi. Ve bir kaç ay kalarak ikl huzur güreei yaptı. Kavas oğlu, Kazıkçıyı saray- da görünce ve kendisine padişa- hin idaresi tebliğ edilince ada- makıllı canı sıkıldi Fakat bünur belli etmedi. Bilâkis Kazıkcıva karsı yakınlık gösterdi Onunla ahabapca konuştu Arnavüt lu da Kara Bekire kardı nvat yakınlığı gösteriyordu. Kavas oğlu Kazıkçı ile huzur. güreşi yapacağını — öğrenir öğrenmez hemen Arnavut oflunun yanıngi koşmuş ve ona bu baberi vere« mişti Ve derhal onun tavsiyeete le hazırlanmağa başlamıştı Arnavut oğlu Sultan Aziziğ başpehlivanı idi Onu ancak Gü; 65 okka geldiği halde yenebile cek tek pehlivan yoktu. (Devamı var) (OKUYUCUŞA CAKIZITAĞI Alpullu Şeker fabrikası veznedarının durumu Çalışma — Bakanlığından - aldığış moz 11.3.949 günlü ve — 1088/1168 sayılı mektup aşağıdadır: Gazetenizin 7 Aralık 1948 tarihe ll nüshasının «Okuyucu diyor kip #ütununda — yayınlanan — «Çalışmmd Bakanlığının — dikkat — mazarına» başlıklı yazı Üzerine, sözü geçen Alpullu geker fabrikamı veznedarı Hasan Bucak' in — dürümü incen- miştir: 1 — Yazı sahibi 5088 sayılı kar nunla verilen 2 liralık vergi- müs afiyetinden istifade — ettirilmediğik 'ni ifade etmekte ise de / mezküş kanunun tatbik suretini “gösteren Maliye -Bakanlığı Gelirler. Genej Müdürlüğünün 324 ve 328 sayılı genel tebliğlerinde bu mmafiyetteri faydalanmaları — lâzım — gelenler sarih olarak — belirtilmiştir. Meze kür mevzuata göre müstahdemle. rin bu muaifyetten faydalandırıl. mayacakları tasrih — olunduğundan mumailyhin talebinin yerine getje rilmesine imkân görülmemektedir, 2 — Prim hakkındaki — dileğing gelince: Ekonomi Bakanlığının oru taklıklara yazdığı bir yazıda «İş, letmelerde, mücsseselerde ve teşeli küllerde çalışanların — faaliyetleri nin tanzim ve mürakabesinde doğu rudan doğruya müessir olacâk mev kide bulunanlara — prensip itibarile prim verilmesi ve bunun 1/1/1947 tarihinden itibaren Bakanlar Kut rulunca kabul edildiği bildirilmişe tir. Esasen prim takdire bağlı bif keyfiyet olduğundan şikâyet sahla binin primi müktesep bir hak ade detmesi de yerinde olamaz, 38 — Kasa tazminatı talebine g$ lince; mumalleyh ortaklığın me t mur kadrosuna dahil olmadığındasi 3669 ve 4621 sayılı kanunlarla dat layisile kasa - tazminatile — İlişiği oktur, V Bilgi edinilmesini rica ederim. — ——— Motopomp alınacak Belediyesinden : shemmen bedelli 20-30 beygirlik 4 zamanlı yüksek taze lesi 17,9.049 günü B Encümen- teklif mektuplarını ihale günüla başkanlığına göndermeleri Hlân olcnur. — 2004 <— T a A Devlet Orman işletmesi dürlüğünde 1 mevcut 524 adede ratddetle ve açık arttırma — sureti- 3049 cuma günü 10 da Karabük İşletme Mü- 'on önünde yapılacaklır. —liradır, Bu parti için Müdürlüğünde Gerede İşletk aşgğe Müsbit evrak ve geçici KG — 248 —