mAZRETİ YUSUF |— İLE GÜZELLER GÜZEL Yazan : Muharrem :Zeki KORGUNAL a gg : -— Hayır Potifar, diye itiraz İetti. Bu pek ağır ve zalimane bir karar olur. Yusufun bir müddet — zındanda kaldıktan 'Bonra saraya dönmesi lüzımdır. Ona ihtiyacımız var. Potifar, son sözünü söyledi: - — Olamaz Züleyha! Zındana | 'ya hiç girmemeli, yahut girdik- #en sonra asla çıkmamalı!. — Eat'i kararın bu mu? — Hâlâ şüphe mi ediyorsun? — O halde müsande et de bir İkaç gün düşüneyim. Belki daha Âyi bir hal çaresi bulurum. Potifar, Züleyhaya istediği müsaadeyi verdi. Onun yanın- dan çıkarken kendi kendine şöy- le söyleniyordu: — Galiba Züleyha —Yusufu Beviyor, lâkin Yusuftan — yüz bulamıyor. Belki aklını başına toplar da zındandan Çıktığı za- man bama iltifat eder diye dü- şünüyor.. —Eğer aklıma gelen doğru ise Yusufun mutlaka zın- dana girmesi ve hiç çıkmaması lâzamdır. N » V y Yusuf, hakkında konuşulan- lardan bihaberdi. Züleyhanın Son visal talebini neddettizinden dolayı da vicdanen müsterihti Artık o haris kadına asla yüz| vermiyecekti. Üzerine pek düş- tüğü takdirde vaziyeti Potifa- ra anlatacak, kendisini ;üneğh- hadan ayırmasını rica edecekti. ” Potifarın bü ricayı kagd.îuygt_ le karşılayadağına emindi. Çün- kü neticede ketdi namtisu tulacaktı. Zavallı Yusuf böyle düşün -| mekle ne kadar sldanıyordu -| Züleyhe enu çoktan Şşikâyet et- mişti. Hem de çirkin bir iftira atarak Pofifar nazarında kü- çültmeğe çalışmıştı. Bunu bi. T yanına git-| meğe hazırlanıyordu. Ona son Güzeller " güzeli, o gün daha Çok süslenmişti. Şuh bir eda ile Yusufun odasına girdi. Doğ- Tudan doğruya: — Nasıl sevgilim, dedi. Zün- nedersem kararını verdin.. Ba- na Ömrümün en mes'ut anlarını yaşatacaksın. Yusuf, Züleyhanyı uzun uzun gözden geçirdi. Sonra: — Yazık, yazık diye cevap verdi. Hakikaten çok güzelsin; kaç para eder ki ahlâkan sukut | etmişsin. Benden hâlâ bir şey bekliyorsun. — Geçen gün seni tahkir ederek yanımdan kovma- | daa mı? Züleyha, vaziyetini sağlamlaş- lırmış insahlara mahsus tuhaf bir kahkaha attı: — Bugün beni kovmrya muk- tedir olamıyacaksın Yusuf! — Buna Hasıl hükmediyor - sun? — Çünkü Potifar seni zında- na attıracâk. Buna ancak ben | mâni olabilirim. Yusuf, , biç hayret, etmeden Bordu: — Kabahatim ne imiş? — Daha ne olsun. Hemen her Yeni Sabah NANRAADARARAAAAAAİ ABONE BEDELİ Türkiye — Ecnehi SENELİK.. — 1400 e. 2700 Krş, SAYLIK .0 Z60 211450 » SAYLIK : 1400 a B00 n A AVLUK . | M0 e aco » Gü) TAKVİM | HIZIR 79 GÜN 204 AY 7 1360 | 28 |1357 Gemazlel- TEMMU 7 Temmuz âhır 28 1941 10 İ Çarşamba Güneş Öğle İkindi —7 9.13 4.46 843 Ezani A4AB 12,20 1618 Vasati Akçam — Yatsı — imsak N S DS b 19.34 — 21.29 2.39 Vasati B ada | DİKKAT — «Yeni Sabah> a gönderilen yazılar ve evrak neşredilsin editmezin olunmaz ve dan dolaj edlkmez. iade bunların kaybolmasın. hiç bir. mesidiyot kabul | dol. KY CA İ ZÜLEYHA yerde Genim Kakımda ağır söz- İer söylüyormuşsun. — Güzel bir iftira.. Acaba kim söylemiş? — Kimin söyleğiğini - tahmin edemedin ml? — İnsan tahmininde aldana- bilir. — Ben söyledim. — Çok iyi yapmışsın. — İyi yaptığıma ben de emi-! nim. Görüyorsun ki, bana tes-| lim solmaktan başka — kurtuluş| çaren kalmadı. Zindanda çürü -| meyi her halde istemezsin. Yusuf, Züleyhanın yüzüne ha- karet dolu bir bakış fırlattı: — Eğer beni zindanın en âdi en azap verici yerine atturmaz - san hata edersin. Hattâ 'ben cel- lâda teslim edilmeğe de razıyım. Elverir ki senin şirretliğinden kurtulayım. Züleyha; afallayıp kalmıştı: — Gerçek mi söylüyofsun Yu | sul? | — Allah bana yalan söyleme- yi naslp etmesin. — Demek zindana girmeğe Tazısın. — O mes'ıt günü iple çekiyo- rum. — Fâkat zindandan bir daha çıkamazsın, çürür gidersin. — Allah büyüktür. Beni ku- yuda muhafaza ettiği gibi zin- danda da muhafaza eder, T— Ne küyüsu, Yusul?' — Şimdiye kadar ifşa etme:, »diğim bir şırrı şimdi ifşa eder miyim? Beni kuyuya öleyim di- ye Btmışlardı; Allahin ihayeti | ile kurtuldum. Allahm: “imay&t! | benimle beraber oldukta Dana kimse #fenalık yapamaz; hele sen bana hiç muktedir olamaz - sın!. Git, &fendim Potifara söy- “ayrildi. Bir koridorda kocası üle karşı - laştı. Yüreği sızlaya sızlaya: — Ben kararımı verdim. Poti- far, dedi. Yusuf zindana girme- lidir! gözlerini karısının Müsır azizi, mahzun yüzüne dikti ve ayni sözleri tekrarladı: — Yusuf zindana, ginmelidir. Sonra müteessir. bir gesle ilü>, ve etti — Yusuf ziğtdana * girmekle Yüksek ahlâk sakibi — olaşanun cezasını çekecöktir. Sen de ayni fikirdesin, değil mi Züleyha! Züleyha, bitkin bir halde; i- nilder gibi cevap verdi: — Haklısın Potfar! Yusuf, sana vöre masumdur; fakat be- nim nazarımda mücrimdir, Ha- nüdmı tahkir etmek gibi büyük bir suç işlemiştir. Bana inan ve Onu zindana attırdığından dola- vi vicdanen müsterih ol!.. Yal- nız çok rica ederim Potifar, be- ni nasıl ve hiçin tahıkir ettiğini öğrenmeğe kalkışma, İtiraf e- | divorum ki, Bu, hakkıımızda ha- Yırlı olmaz, | Potifar, esefle başını salladı: | — Anlıyorum Züleyha! Yusuf | in nazarında mücrim “olduğu n zindana girecektir. Halbuki: senin nazarında masum olsaydı, o zaman, benim nazarımda müc rim olacaklı ve bu ' “cürmünden'| zindana girecektil Ne de- ha j | | | | — Lozan zaferinin yıl dönüm Üniversitede par- lak merasimle '& kutlanacak Lozan gününün 18 inci yuldö- | sitesinde büyük merasimle kut- dlanacaktır. Üniversite Rektörlüğünün hazırladığı programa — nazaran | bu kutlu gün şu şekilde tes'id olunacaktır. Üniversitede merasime -şehir bandosunun çalacağı - İstiklâl! Marsı ile acak müteaki- ben Rektör Cemil Bilsel* Lo- | zanı niçin kutluluyoruz,, mev - zuunda bir konferans verecek- tir. Rektörden sonra sıra ile profesör Tahir Taner: “Adli bakımdan Lozan,, , Baro reisi profesör Mekki Gelenbek: “A-| vukat gözile Lozan, Ordu mebu- su A. İhsan Tokgöz: “Gazeteci gözile Lozan,, isrwile birer kon- febans vereceklerdir. | Profesörlerden sonra Hukuk Fakültesi talebelerinden Saliha | Ateş ve Muzaffer - Brer: “Tale- be gözile Loran,, adlı birer söy- lev vereceklerdir. Merasim perşenibe günü saat 17 de Üniversite merkez bina- sında yapilacaktır. Define ! w'bulunamıyqr Tab,; akatülarz mü- tehassısı Rus mü- “ hendisi dün işe # başladı -- — Sürpagopta beş günden beri aranılan define hâlâ bulunama- muştır. Defineyi belamıyacaklarını "ânlayan Hayganoş ve define or- takları nihayet defineyi'ken - dine mahsus usullerle bl.llac:ığı—W ni iddia eden Rus mühendisiyle | anlaşmaya karar vermişlerdiı'.ı Bu hususta anlaşma yapılmış - tir. ! Anlaşma mucibince “define | çıktığı takdirde yüzde onumu | Rus mühendisi alacüktır. Mukavele imzalandıktan sön- ra Rus mühendisi dün hafriyat sahasına gelmiş yanmdaki bu- sasi âletlerile uzun bir tetki - katta bulunarak definenin beş günden böri kazılan yerde olma dığını söylemiş ve bir yer tayin ederek: “— Define şuradadır. demiş- tir. Buünün üğefine Ruk mühöndi: sinin gösterdiği yerde hafriya- ta başlanmıştır. Diğer taraftan Bakırköyde de bir define bulunduğu söylen mektedir. Bazı / müteşebbisler burada da define aramağa ka- rar vermişlerdir. Müsaâde için alâkadar makamlara müracaat olunmuştur. Adliye Vekili bu gün Ankaraya dönüyor mek istediğimi sen de anlıy şun tabii!. Çekil kayşımdah'ğü-| nalıkâr kadın! Hemen odana git başıni avuçlarının arasına al ve ağlamağa başla! Ben de Yasu:- fun yanına gideyim; göstere ahlâk salâbetinden dolayı zinda- | ma atılacağını tebşir edeyim, E- Bilaim ki çok sevinecek ve bü- na teşekkür edecektir | Züleyha, gözlerini de çarak sordu: — Neler söylüyorsun Potifar! — Hakikati sezdiğimi anlat - mak yarum! — Hanzi h mek istiyorsun — Acı, fakat henür iğrenç ol-| mıyan bir hakikatten i tle a- ı bahset- ı İşlemek bir #ünahı yüzüne vur- beni mecbur etme! Züleyha; artık orada nasıl du- rabilirdi? Kocası, her şeyder haberi olduğunu anlatmağa ça- lışıyordu. Mahcubiyetinden kıp kırmızı kesilen yüzünü göster - memeğe Fayret ederek çekilip Bitti. v 'Arkası var Şehrimizde bulunan " Adliye Vekili Hasan Menemenci oğlu dün istirahat etmiştir. Vekil bu akşamki ekspresle Ankaraya, Gönecektir. Hasan Menemencioğlu öğle - den sonra adliyeye , uğrıyacak Ve ağlebi ihtimal gazetecileri kabul ederek kendilerile şehri- imizdeki bilümum tetkikleri et- rafında bir beyanat verecektir. Diğer taraftan bir kaç gün- denberi İstanbulda bulunan Ad liye Müsteşarı Selim: Nafiz de dün öğleden sonra adliyeye ge- lerek burada meşgül olmuştur. Ka TER | Büyük Sünnet Düğünü ! Kızılay Alemdar nahiyesi ta- rafından 16-17/8/941 cumarte- Si ve pazar günü ve geceleri| Barayburnu gazinosunda Tev- kalâde programlı bir sünnet dü ğünü tertip edilmi, larını kaydettirmek istiyen ve- lilerin ve bilet almak istiyen - lerin pazardan maada her gün sagt 15-18 kadar Gülhane parkı Alay köşkü binasındaki memu- ra müracaatları rica olunur, N— 'Yapıv o ( ü nununda tadilât ya pılması i steniyo —e Belediye bu hususta Dahiliye Vekâ- İetine müracaat etti. nümü bu sene İstanbul Üniver- zamana mütevakkıf olan sahalarda | Siimı inşaata müsaade olunacak İstanbul belediyesi yapı ve! yollar kanununun on birinci maddesinin halkla belediye ara sında doğurduğu ihtilâf — ve anlaşamamazkıkları nazarı iti- bara âlarak bu maddenin tadi- lini istemeğe karar vermişür.. | Yapı ve yollar kanununun 11- inci maddesi, şehir plânında ye- şil saha, meydan ve saire olarak sbit olunan yerlerdeki — arsa sahiplerine inşaat yapmak hak- kı vermemektedir. Belediyeye yapılan bu tarzda bir çok müracaatlara kanumun bu maddesi nazarı itibara alına- rak menfi cevap verilmekte dir. Ayni kanunun gene on bi- rinci maddesi, inşaata müsaade olunmadığı takdirde bu yerle - rin belediyeler tarafırtdan istim- lâk olunması kaydini de ihtiva etmektedir. Bu itibarla şehir plânında yeşil saha veya mey- dan olacak mıntakalardaki arsa | sahipleri inşaata müsaade olun- madığı takdirde — arsalarının is- timlâk olunmasını istemektedir- ler. Halbuki belediyenin elindeki istimlâk tahsisati ' bütün'bir ge- niş âsitimlüklere - kilayet edecek derecede değildir. -Bu'”itibarla/ halkan :müteaddit müracaatla- rıha rağmen ne inşeat müsaa- desi Veril&bilmekte, ” ne “de is-! timlâk yapılabilmektedir. Bu şekildeki bir çok ihtilâflar bele- | e ile alâkadar şahıslar arâsn | da mahkeme mevzuu ol T dir. İstanbul belediyesi işte bu va ziyeti önlemek maksadiyle yapı ve yollar kanutunun on birinci maddesinin tadili hususunda ha- zarladığı bir pföjeyle Dahiliye Vekâletine müracaat etmiştir Belediye kanununun on - bi- rinci maddesinin şu şekilde ta- dilini istemektedir. İmar plânı- nan ilk beş senelik kısmına dahil bulunan sahalarda şehir plânı- na uymıyan — şekilde inşaata müsaade verilmiyerek buraları istimlâk olunacaktır. Buna mu kabil ilk beş senelik plân hari- cinde kalan imar muntakalarn- da inşaata müsaade olunacak - tır. Ancak inşaat sahiplerinden belediyenin ilk talebi vukuunda binaların yıkılması için bir noter alınacaktır. İstanbul Ticaret Odasi İzmir pavyonunda temsil olunscak İzmir Fuarında Türkiye Ti- caret Odaları paviyonu açıla - caktır. Bu paviyona İstanbul | Miçaret ve Sanayi Odası da iğti- | Tük edecektir. Bu hususta , ha- zarlıklat yapılmaktadır. “Tüylü derilerin ihracı menolunuyor. İ Ağustastan itibanen tüylü derilerin ihraci kontrole — tâbi tutulacaktır. Bu tarihten sonra Üüzerinde 1 santimiden fazla tüy (yapağı) olan derilerin ihracı- BEREI Nİ İhtikâr suçlusu Lazaroviç defter- ki yazıyı kor_idördâmi—u — Asliye ikinciceza mahkeme- si, yakalanmamak için ne gi- 'bi tertibat lâzımsa hepsini, al- mış olduğu halde kapana kıs- ftarlan “muhtekir — hakkında dün tevkif kararı vermiştir. "Bu, Taksimde Feridiye cad- desinde 17 numaralı dükkânda (bisiklet yapıcısı, tamircisi ve kiralayıcısı) - Yugoslav tebaa- sından Aleko Lazaroviçtir. “Kasımpaşada — Camüikebir mahallesinde bisikletçilik — ya- pan, Kemal Akpınar >evvelki gün Alekö Lazaroviçe giderek kendisine biSiklet lâzım oldu- ğunu söylemiştir. Lazaroviç kendisinde 11 tane' Diyamunt markadı bisiklet olduğumü?'an, » cak 50'lüra olati'bil bisikletleri 12 Tiradan alırşa, şatabileceği- ni söylemiş ve İİ tanesinin be- deli olan 550 lira için fatura vereceğinden geri ” kalan- 232 lirayı da ayrı olarak istemiş- tir. Kemal ne kadar ısrar etmiş ise de aksini kabul €ftireme- miş ve hemen mürakabe yonuna koşarak işi Habet Miştir, Fakat Lazaroviç esnasında dükkânda kimsenin bulunmamasını şatt koştuğun dan cürmü meşhud 'işi biraz güçlüğe uğramıştır. Bünun da çaresi bulunmuş paratların nu- marası alınmıştır. | Nihayet Kemal di Miş, paraları vermiş; 'aturayi almiş, bu sırfada da memurlar içeri girmişler- dir. Lazaroviç aranıldığı za man 550 lirayı cebinde, 232 lira da diğer cebinde bulun - müştur. Dün mahkemeye verilen La zaroviç, hakkındaki her türlü isnadı redderek, şunları söy - lüyordu: — Kemal bana iftira atıyor, Kendisinden 938 senesinden kalma 232 lira alacağım vardır. Bu parayı verdiği halde, yi- ne bisiklet almak istiyordu. Eğer borcunu vermezsen sana mal satmam, dedim, Kabul et- ti ve ben bisikletleri sattım. Fakat dediğim gibi tanesini normal fiyat olan 50 liradan sattım. kkâna git 50 lira- ydurd ur? Geriye kalan 232 ilra bor olan paradır.,, ği Lazaroviç 'bu ârada mahke- meye.bir de defter ibraz ede- rveki — İşte burada Kemalin ba- Na 232 lira borcu olduğu gö - rülmektedir,, dedi. Defter tet- kik edilince hakikaten doğru olduğu görüldü. Lâkin bundan gonra sakin olarak dinlenilen, Kemal Ak- Pinar ise Lazaroviçe sureti kat'iyede — borcu - olmadığım söyledi” ve” — Lazaroviç bu kaydı def- tere, biraz evvel koridorda do- laşırken yazdı!., dedi. ve son- Ta da gömlürı anlattı — Yazaföviç, canım isterse malını alabileceğimi, işini -ç sağlama konmak istediğini sSöy ledi: 1 — Bisikletleri sana cıpl: verip komple yazacağım, 2 verirken dükkânda kimse bu- lunmayacak, 3 — Fatura 550 liradan olacak vi lira ay - Tica verilecek. Kabul oder » göründüm - ve işi haber vererek kendisini ya- kalattım.,, if İ ' sonra n çağırtıp getirttiği müdafaa maznunun tüahkemeye şahitlerin- den Hiristo, Zaharya Zahar - yadi ve Mirtat adında üç bi - sikletçi dinlenildi. * Bunlardan bir tanesi de bir müddet evvel pil ihtikârmdan dolayı ayni mahkemece cezaya çarpılmış tı. Bunlar, hülâsdten, pazarlık olduğu esnada — Lazaroviçin Kemale “Eğer börcunu ver mezsen sana mal satmam, de diğini, Kemalin de, “canım o- rası kolay!,, cevabını verdiği- ni söylediler Neticede mahkeme, bu bi - kletlerin kaça satılacağının iyat mürakabe komisyonuna sorulmasına ve defterde Kema lin borcu kaydın yeni mi, yoksa eskiden mi yazıldığının ehli vukufça tet kik edilerek meydana çı - çıkarılmasına karar vererek muhakemeyi başka bir güne biraktı. olarak terilen na müsaade verilmiyecektir. — | ar- ka- — OKUYU laki uzün | kendileri tarafından | sencdi Deri Raporu | | | j a İ _cm_ (DİYORKİ: | Hayat pahalılığı y ve küçük memurlar Pendik P. 'T.'T. memurla- rından- Sami Öztürk imzasile Bir mektup aldık. Okuyucu- muz bu mektubunda diyor ki “— 32 lira maaşlı küçük bir posta telgraf memuru- yum. Hâlen hayatta yedi ço- || cuğum vardır. Hayat pahalı- hğı vardır. Hayat pahalılığı reami istatistiklerin de terdiği gibi günden güne art- maktadır. Her şeye pahalılığın arttığı || nisbette zam yapılıyor. Yal- nız memur maaşlarma, bi hassa küçük memüur maaşla- rına hiç bir zam yapılması dü günülmiyor. Hayatın bu her İ| | gün artan pahahlığı karşısın İ| Üda küçük memurlar yetleri hakikaten düşünülecek kadar fenadır. Bu hususta || alâkadar makamların nazarı | dikkatini celbetmenizi — Tica | gös- || : Vekâlete gönderildi Derilerin Borsa kanalile satılması teklif olunuyot MüİR” Sanaeyi Birliğinden iste- nen deri raporu hazırlanarak Ticaret Vekâletine takdim e- dilmiştir. Öğrendiğimize göre raporda, derilerin Borsa kana- | l ile satılması teklif edilmekte - | dir. Amcak- derilerin, hayvan ve zahire borsasında mı satıla- Cağı meselesi meydana - çık -| miştir. Bazı kimşeler, derilerin Hhayvan ve mahsulât borsası - lan hayvan borsasında gatıl - ması doğru olacağı mütaltasım ileri sürmektedir. Diğer taraftan, fiyat müraka- be-komisyonu, geçenlerde — yaş derilere S5. kuruş narh koymüuş- #a. Komisyon, kuru. derilere de /narh konmaşsı için tetkikler yap- firtmaktadır . i : “Üsküdar'da bir cinayet işlendi | — --—— Bir amele parası için ağır surette yaralandı | — Devlet Demiryollarında ame- lelik yapan Ruşen ile Hızır ev- velki akşam arkadaşlarından marangoz Tayyar oğlu Pikriyi ndırarak Üsküdarda Valde bağına doğru gezmeğe çıkarmış lar ve gece - ilerl sonra prevantoryom civarındaki | bir yerde üzerine atılarak ken- disini bir çok yerlerinden ağrı surette yaralamış, kanlar için- ermişlerdir İki ar krinin öldüğü- ne kanaat getirerek üzerindeki 60 küsür Jirayı almışlar, sıvış mışlardır Halbuki Fikri ölmem biraz sonra p de yere ştir ve tarılmıştır. Fikr yapılıp kanları d ıra ledilmi; Tahkikata mumi 'Teoma: Nümune ir n üdar mü dlen âde Bursanin imar plânı hazırlanıyor Şehircilik Prost rar plân dır z Mü- a dar plânları tamamlıyarak Bursa belediye- sine teslim edecektir. Zeytinyağı Tiyatları yükseliyor Zeytinyağı fiyatları her 5 kuruş kadar yükselmektedir Perakende ekstra ekstra bir bu- müteha, günlerde Bursa | çuk asidli zeytinyağlarının kilo- su 90 - 96 kuruşa kadar çık-| | matır. Monte Kristo Kontesleri & Komedi dram 3 perdeği Yazan: ULUNAY ,” (Vak' 1941 de cereyan eder.) (Birinci perde) z (Orta halli bir ailenin yatak odası, siyah demir karyola, pene cerenin önünde köşe münderi' karyolanın yanında lâzımlı do- labı. Kenarları oyalı yemeni ile başları kundaklı iki ihtiyar ka- <n karyolada uyuyorlar. Ka- dınlardan biri yayla tahrik edil- miş gibi fırlar; diğerini birden | bire uyandırır:) — Aman Haygo! Gene neyin var? Hıp deyi yüreğim ağaama geldi sandım. — Benim senden kalır yerim var? Öyle bir ürya gördüm ki.. Hafakan illetim tuttu. İnan- mazsan elini göğsüme bastır, Balık gibi çarpor... — Aman duşunda ne gördü isen içini boşalt ki ben de senin gibi hafakana tutulmayayım .. — Cam cennete gitsin büyük hayriğim Karebet ağa, boylu boyuncas karşıma dikildi. “Hay- go! dedi. Gömdüğüm Hraları Çıkar.. Ondan sonra bargi',, — Yerini de gösterdi” — He! Efimden tuttu koca arsaya götürdü. Kaptı koyu- verdi. — Ka divanesin? Arsanın ne- resini gösterdi? — Adh adıncas bir yerini göstermedi. Amma ben Nektar Totodan — duymuşluğum var. Mezarınm eksesindedir ! .. 2 İkinci perde (Hali bir arsa, beş on amele çalşır; kazma, Kkürek sesleri. İki kardeş ameleye nezaret & derler. Seyirciler, gazeteciler, a- ğaçların dallârina - * mahâlle çapkınlârı Halk yolları doldurmuştur. İhtiyar Bir ka- din islık çalarak giden'iri yarı bir adama sorar:) — Hu! Ishk çalan efendi! 'Toprağı bol olsun.. Cenaze mi gömüyorlar” — Yok anıni yök! Çikarıyar- lar. — “Üstünde iyilik sağlık.. Ö- lü mü çıkarıyorlar.. — Yok tanim define ... Kalabalıktan bir * Yol verin yahu! Proi geliyor. (Gözlüklü bir adı-v &inde bir çok âletlerle ahalinin arasından geçer. —Afeleye nezaret eden iki Kız kardeşlere doğru gider. Derin bir Yeverinsir:) — Ben “Gizli ilihilet, , müte- hassısiı profesör” Çökâr, Mon” te Kristo konteslerini selâmla- makla şeröflenirim. ygo! İşidgofsun? — Ne köntes et- en de ona baron' desem Profesör — Eğer kontes ce- napları çıkacak paranın yüz- de onünü bana terkederse elim deki âletle defininin olduğu yeri derhal gösteririm. | : İkisi birden — (Haylımışırlar) Hentsin z0! Baronsun yoksa baş belâsısın? Şundan edebinle gidersin? Durup' dururken mi- Yasa ortak çıkac (Proj aras Üçüncü perdo (A1961 senesi) (İhtiy kazma ile r bir ar Lop zar. M to — kontesl tari bunadıkları için ç kuru, hârında biren delik kemlede otururlar, birisi son bir kazm: Çukurdan bi Bulu: (Tekra doğru koşa h. liden birı nana Yüksek « Ölmüşler! İndiriverelim! ULUNAY kurları açık! Asker ailelerinin temmuz aylıkları veriliyor asker aile- müştar. lerinc y yeni projesin tatbikindan sonra yapılacak tabsiâtla ödanecel- Üür