HAZRET - Sen, hakikaten hastasın, | i. Hemen gidip yatmalısın! “üleyha, şiddetle itiraz etti — Hayır Yusuf! Hasta deği- ' Bü ateş bana korkudan gel- Biraz sonra geçer, bir şey- m kalmaz. /e hazin bir ah çekerek ilüve — Sen bana âyilik yapmak is- orsan kollarımı, bacaklarımı, yuz başlarımı, ense - kökümü ıcık oğuver. Korkudan her ta- fım sızlamağa başladı. Yusuf, kalbine zerre kadar iphe ve fenalık getirmeden Zü- leyhanın dediğini yapmağa ko- yuldu. Potifar, onları o vazi - Yette görseydi, muhakkak ki öl- dürürdü. ... Aradan birkaç ey daha geç- mişti. Züleyha, Yusufu hâlâ ken disine ram edememeşti. Yusuf, Züleyhanım maksadım ya haki- katen anlamıyor; yahut anlı -| yordu da #nlamazlığa geliyor-| du. Güzeller güzeli, Yusufun bu değil... Sadece sen inanmalısın. yurdum duymazliğı karşısında — Koca saray içinde beni senden İ- garesiz kalmıştı. | Züleyhanm kalbine bir şüphe geliyordu. Yoksa Yusuf saray- cariyelerden birisine mi gönül kaptırmıştı. İfşa etmeğe cesaret edemediği bu aşk yüzün den mi kendisine karşı gayet ka- yıtsız davranıyondu. Bu ciheti bilhassa öğrenmek lâzımdı. E- ğer Züleyhanın şüphesi doğru çıkarsa vaziyet pek feci olurdu. Züleyha, muhakkak kendisini öldürürdü. Bu intihara ne koca- &1 Potifar, ne de sevgilisi Yusuf bir mana veremezler; büsbiltün başka sebepler aramakla oyala- murlardı. CNT j İLE 'GÜZELLER GÜZELİ ZÜLEYHA Yazan : Muharrem Zeki KORGUNAL Si C Buf! YUSUF eden kızların hemen hepsi sana Aşık olmuşlar. Yusuf, afallıyarak bir karış yukarı fırladı: — Bana mı âşık olmuşlar? — Elbette... — Benim neyime âşık olmuş- lar? — Güzelliğine... — Allah, Allah... — Şakacıktan hayret etmek sana hiç yakışmıyor. Sanki sen de onlardan birisine âşık olma- din mi? — Allah kuru tftiradan sak-. lasın! — İftira etmiyorum; bildiği-| mi söylüyorum, Yusuf! — O halde hiç birşey bilmi- yorsun. Yanınıza geldim geleli başımı çevirip onlara bakmadım bile... — Buna kimse inanmaz 'Yu- Başkasının inanması lâzım yi tanıyan yok. I Züleyha, başını sağa, sola sal- lamağa başladı: | — Boşuna inkâr etme Yusuf! Dünyanın en büyük mabudu ü- zerine yemin ederim ki, bu sa- rayın içinde seni çılgınca seven birisi var. Sen onu daima görü- yor, ve kendisile konuşuyorsun. Bu bir hakikattir ki aksini id- dia ve isbat edemezsin! | Yusuf, içerlemişti. Asabi bir hareketle ayağa kalktı. Ellerini kalçalarma dayadı. Bir ayağını | ileri, bir ayağmı geri atıp meha- bet timsali bir heykel gibi vazi-| Züleyha, kafası bu kadar du-| yet aldı: matlandığı, gözleri bu derece — Yalan! Yalan! diye bağır- karardığı halde bile kocasına dı. Sen beni kızdırmak için ya- karşı olan vaziyetini değiştirme- lan söylüyorsun! Benim böyle mişti. Yusufu tanımadan evvel Şşeyden haberim yok! Potifarı nasıl idare ediyordu ise gimdi yine ayni şekilde idare e- vürü üzerine şüpheden kurtul- diyordu. Hattâ kendi hizmetin- du, Cariyelerden - herhangi bi- de bulunan nedimelerin, uşakla- rın bile şüphesini celbetmemeğe muvaffak olmuştu. Züleyha, Yusufun bu tehev - risine gönül kaptırmamış oldu- ğuna kanaat getirdi. Tabiatile | memmın ve müsterih oldu. Ar-| Bir gün yine Yusufla konuşu-| tık Yusufa her rezaleti, her teh- | “yordu. Onun saraydaki cariye - İerden birisine âşık olup olmadı- gn anlamak için bundan daha Müssit fırsat olamazdı.. Çünkü likeyi göze alarak açıktan açığa ilânı aşk edebilirdi. O da bunu ya reddeder, yahut mlisait kar-| gılardı. Reddetse bile belki kim- | Mevzuları evlenmeğe aitti. Yu- geyo birşey söylemezdi. Bu su-| suf, akh erdiği kadar, evlenme- nin faziletlerinden bahsediyor- du. Züleyha, damidan düşer gibi birdenbire sordu: | — Yoksa evlenmek mi istiyor | sun Yusuf? Yusuf, böyle bir gvalle karşı- laşacağımı hayalinden bile geçir- memişti. Sonsuz bir hayrete düşerek sordu: — İnsan evlenmekten bahse- derse, mutlaka evlenmek arzu- sunda mı olur? Züleyha, güldü: — Fakat şimdi senin tam ev- | lenecek zatnanındır. Böyle bir niyetin varsa çekinme, söyle!.. Ben de, kocam Potifar da senin mes'ut olmanı isteriz. Yuzuf, görücü karmsına çıle- muş gelinlik bir kız gibi kızardı: — Böyle bir niyette değilim. — İyi amma, sarayda hizmet Yeni Sabah ABONE BEDELİ ı C Tünaye' Bönebi SENELİK — 1400 Krg. 2700 SAYLIK — 7500 1950 TAYLIK — 800 » 800 » TAYLIK — 150 » * 300 » TAKVİM HLIR 68 GÜN 193 AY 7 (1360 | 12 (1357 1360 Gemizlel- Te M MU Z| Haziran _JİH i7 1941 29 Cumartesi Güneş Öğle İkindi B7 — 438 — 8.87 Ezani 4.39 — 12,19 — 16.19 Vasati Akşam — Yata — lmsak 12,00 — 21.59 — 642 Ezanili 194 140 2.24 Vasati BEF DİKKAT “aE «Yeni Sabah» a göndenilen yazılar: ve evrak neşredilsin edilmesin iada, olunmaz ve bunların kaybolmasın-. dan dolayı hiç bir mesuliyet kabul edilmeam | çek neka | tap yola retle Züleyhanın ilânı aşk etme-| si, ikisi arasında bir sır olarak | kalırdı. Güzeller güzeli, uzun kirpikli, iri ve siyah gözlerini Yusufun billür yüzüne dikti. Adeta yalva- rır'gibi bir vaziyet aldı. Hafif ve titrek bir sesle: — Niçin yalan söylüyorsun Yusuf, diye inledi? Ben seni Çıl- gınca Ssevmiyor muyum? Sen daima benimle beraber değil mi- sin? | Yusuf, hayretinden buz gibi kesilmişti. Efendisinin, daha doğrusu velin etimin karısı kendisine masıl ilâm aşk edebi- lirdi? Bunu namuslu bir insa - nın havsalası kabul - edemezdi. Züleyhayı elinin tersi ile ya - nından iterek — Benden uzak dur!.. Diye haykırdı ve esefle başı- nı sallıyarak İlâve etti — Ne kadar yazık ki efendim Potifar seni melek kâdar saf, çi- dar temiz zannediyor. Ben de ayni kanaati taşıyor - dum; ne fena aldanmışım! Züleyha, hakikaten utanmış- tı. Yusuftan bu derece ağır 'bir cevap alacağını ummamıştı. Fa- kat onu yavaş yavaş yumuşa : getirmeğe, arzusuna rametmeğe gçalışacaktı. - Buna mecburdu. Çünkü Yusufu sevi- yordu. Ondan aşkmın karşılığı- ni bekliyordu ve beklemekte haklı idi. Amma büyük bir ve- zalet çıkacakmış, adı dillere dü- şecekmiş, herkes kendisinden behsedecekmiş; bu, umurunda bile değildi fun güzel dudakları arasından dökülecek tatlı bir cümle lâzım- | di: — Ben de seni seviyorum! EBvet, Züleyhanın Yusuftan beklediği sadece bu cümle idi, Bu basit cümle, onu hem reza- letten, dile düşmekten kurtara- cak, hem de mes'ut edecekti. Kendisini elinin tersi ile iten | Yusufa: — Sende hiç insaf yok mu? Dedi ve başını avuçlarının - rasına alarak ağlamağa başladı. Yusuf, onun ağlamasına ehem- miyet vermedi. Ona sadece Yusu-” ikı;'ıciîaarti— kahve - tevziatı Bir kaç güne ka- dar başlıyor Ticaret Vekâleti tarafından İstanbula tahsis edilen kahve-| lerin ikinci partisini teşkil eden 800 çuval kahve şehrimize gel- miş ve kahveler vilâyet tara- fından tesellüm edilmiştir. V lâyet bu ikinci partinin tev: tana derhal başlamıştır. tevziatı yanan kuru kahvecile- re yeniden kahve gönderilmiştir. Kuru kahveciler şimdi bunları kavurup öğütmekle meşguldür- ler. Bir kaç güne kadar tevzia- ta başlanacaktır. ! Vilâyet ikinci kahve tevzia- tında ilk olarak birinci tevziat-| ta kahve alamıyan kimselerin ihtiyaçlarını temin edecektir. Bu hususta lâzım ğelen ted- birler alınmıştır. Memurlara tevziat yapacak olan belediye kooperatifine de kahve verilmiştir. Kooperatif bir kaç güne kadar memurlara tevziata başlayacaktır. Vilüyet diğer taraftan kendi kontrolü | altında serbest kahve tevziatı yapmıya da karar vermiştir , Bu tevziat 125 şer gramlık paketler halinde kuru kahveci Mehmet ve İhsan tarafından ya- pilacaktır. Vilâyet çekirdek kahve tev- ziatının daha pratik olacağını nazarı itibara alarak Başve- kâlete müracaat etmiş ve çekir- dek kahve tevziatına - müsaade olunmasını istemişti. Bugünler de Başvekâletin muvafakat ce- vabı beklenmektedir. Abdülhak Hâmid veresesinin davası Şair Abdülhak Hâmid verese- Si tarafından bayan Lüsiyen &- leyhine açılan; — bir satış sene- dinin iptalı ve büyük - şairden kalan eşya ve matbu, gayri mat- bu eserlerinin tutarı üzerindeki | veraset hakkmnm — gözetilme- | Bi talebi ile açılan davaya -dün üçüncü hukuk * mahkemesinde | devam olundu. İlk Dünkü duruşmada — bir ara müzakeresinden sonra mahke-| me gayet enteresan bir karar verdi. Bu karara göre mahke- me büyük şairin her sayfasma 3 Hra telif hakkı biçmiş olnn' Maarif matbaası tarafından bü- 'tün bu eserler basıldığı takdir- de ne kıymet tutacağının sorul- masına lüzum görüldü. Diğer taraftan davacı Emine Hâmidenin iddia ettiği gibi tem- lik senedinde mu: madığmın tedkiki ve davacı ta- rafından bu iddiasının isbatı için duruşma başka bir güne talik e- — Ya sende hiç namus yok mu? Diye mırıldanarak oradan u- zaklaştı. Züleyha yalnız kalmış- tı. Boğulurcasına ağlıyor; #Vuç- larının içini gözlerinden boşa - nan yaşlarla dolduruyordu. ... | Aradan' üç yıl kadâr uzun tam üç gün geçmişti. Züleyhâa, üç gündür Yusüfla konuşmua - yordu. Yusuf da ona darılmıştı. Züleyhayı gördükçe başını çe- viriyordu. Koca sarayın içinde bü dargınlığın farkına varan ol mamıştı. Hattâ Potifar bile ka- rısının durgün ve meyus tav- rından şüpheye düşmemişti. Üçüncü günün akşamı idi. Ortalık gittikçe kararıyordu. Potifar, o akşam bir yere da - vetli olduğunu, ancak ertesi gün dönebileceğini — söyliyerek çıkıp gitmişti. Züleyha, odasın- da yapayalnız oturuyordu. O kadar mahzundu ki onu o halde görünce müteeasir olmamak ka- bil değildi. İstemiyerek ayağa kalktı. Bir hırsız gibi ayakları- 'nın ucuna basa basa dışarı çık- ta. Hafif bir tıkırtı bile yapma- p Tüylü der ilerin | ihracı meselesi İhracatı kontröle tâbi tutan emir bir | A ğustasta meriyet mevkiine giriyor. Bazı tüccarlar emre rağmen ihracat yapabilmek için hileye müracaat ediyorlar ? Ticaret Vekâleti, harice ya- pağı sızmamasını temin mak- | sadı ile tüylü derilerin ihracını kontrole tâbi tutmuştu. Bu .hu-! sustaki emir, 1 Ağustosdan iti-| n mer'iyet mevkiine gire-| cektir. Bu tarihten sonra deri | ç etmek istiyenlere edecekleri derileri, ih: trol lerine gösterel İ saade alacaklardır. Bir derinin ihraç kontrolünden geçebilmesi için Üzerinde azami 4 santim tüy bulunması lâzımdır. 4 san - timden fazla tüylü derilere ih- raç müsaadesi verilmiyecektir. Dün bazı gazeteler, 'dan itibaren tatbik mevkiine girecek olan bu emri göz önün- de tutarak tüylü derileri şimdi- den mevhum alıcılara satmış gi bi göstererek herhangi bir na- kil vasıtasına yüklemek Üzere mavnalarda bekleten tacirler- den bahsetmişti. Mıntaka Ticaret Müdürlüğün- den verilen malümata nazaran | filbakika gümrüklerde bu şekil de yapağılı deriler varsa da bu derilerdeki tüy uzunluğunun ne miktar olduğu malüm değildir. Eğer bu deriler, nizamnamenin koyduğu hadlerden fazla tüylü ise ne şekilde olursa olsun ih-| Tacına müsaade edilmiyeceği ta- | bildir. Fasulyeye konulan narh Vekâlet komisyo- nun kararını tasdik etti Fiyat mürakabe komisyonu, kuru çalı fasulyesinin toptan ki- losuna 17,5, perakende kilosuna da 21 kuruş narlı koymuş, tas- dik maksadı ile Ticaret Veküle- tine göndermişti. Spekülâsyon hevesine düşe- rek ileride kuru fasulye fiyat -< larmın yükseleceğini tahmin & dip mal toplayan bir kısım “ta- cirlerin bu karara itiraz ettikleri, fiyatların tadilini temin diyle Ankaraya heyet gönder, dikleri malümdur. Ticaret Vekâleti, bu müracaat ları tedkik etmiş ve muvafık bulmamıştır. Vekâletten, dün alâkadara makamlara gelen tez- kerede evvelce kuru çalı fasuk yesine kozalan narhın — tasdik edildiği ve diş r cins kuru far sulyelere narl 'konmasının mü- masip olacağı bildirilmektedir. Binaenaleyi kömisyonu, © itmüzdeki celse- lerinde her nevi kuru fasülye- fiyat mürakabe —a aa Yapağı satışları Satışlar üzerinde ihtikâr yapan bir tüccar yakalandı Sümerbankın köylüden mü bayaa edeceği yapağılar için â zami fiyatlar konmuştu. Bazı tacirler, bu fiyatlardan 5- 10 kuruş fazlasına olmak | üzere müstahsilden mübayaat- | ta bulunduklarından köylü, ya-| pağılarını Sümerbanka satma - zmak cihetine gitmektedir. Fiyat mürakabe bürosu vazi - yeti tedkik etmektedir. Fakat bu şekilde çalışanlar faaliyet sahalarımı geniş tuttuklarından tahkikatın kat'i neticesini almak biraz uzun sürmektedir. Bu arada büro memurları, şeh Timizde bu şekilde satın aldığı yapağıları - fazla fiyatlarla di- ğer ellere satan bir taciri suç | üstünde yakalamışlardır. Bu ti- carethanenin defterleri tedkik edilmektedir. Tedkik neticesin-| de bazı neticelerin daha elde ©-| Ye azamt satış fiyatları koya - <— Evsahibikim Fatih sulh ceza mahkeme- sinde açılan iki tahliye talebi davasından dolayı ortaya ga- rip bir hâdise çıkmış ve mera- kı uyandırmış bulunuyor. ı Hem bu dava bir tane de- ; bir kaç tane. Davacı Mehmed adında bir İranlıdır ve avukatı ile muha- kemeye gelmiştir, Ayrı ayrı dava ettiği . şahışlar da biri ı Mükerrem, diğeri de Pano a- dında ç. ve güzel iki taze bayandır. Yaptığı iddiaya, göre: Bu bayanlar Mehmedin evinde ki- racıdırlar, ve <iki aydanberi kendisine kira vermemekte- dirler. Bunun için evi tahliye etmelerini istiyor. Müterakim kiraları da ödemelerini iddia ve talebine ilâve ediyor. İlk mahkeme; Mükerrem ile oldu. Genç bayan diyordu ki: — Ffendim. Evvelce bu zat ile kunturatomuz yardı. Nisan da nihayet buldu. Ondan son- ra evin asıl sahipleri bulunan Saranti Dildil oğlu veresesi ile görüşüp kendileri ile kun- turatoyu tazeledim. İki aydan beri de evin vergi borcu oldu- ğundan aylıkları maliye tahsil Şşubesine — yatırıyorum. İşte makbazları buradadır. Davacı buna itiraz etti: — Bfendim ben.. bu evi 250 Hiraya senelik icar etmiştim. Evo temellük ve kiraya ver- mek hakkı bana aittir. Bu ki- Bir evin temellük hakkı üze- rine açılan garip bir dava. ü racıyı da eve ilk önce ben koy dum. Kunturatosunu da yeni- den ben tazelemeliyim ki mak- bul olsun. Hükim o zaman tordu: — İyi amma sizin mal sahip leri ile kunturatonuz var mı?. — Var efendim. Fakat Ni- san iptidasında müddet bitti. Biz yenilemek istedik. Mal sa- hipleri razı olmadılar. " Fakat binanın verdiği borçlarını ma- liye 'tahsil şubesi hâlâ bizden almaktadır. ' Bunu biz ödi ruz. İşte makbuzlar burada. Hâkim bu işe karışanıy ğını sadece Mükerrem ha daki davasını Tü lâhiyeti ol luğunu anlatarak — Bu hakkını ayrıca dava et dedi. Ben tahliye talebini reddediyordum. — Mükerrem beraet etmiştir Kararını verdi. İkinci mah kemede madam Pano ile baş- ladı. Bunda cereyan eden 5: ne hemen ayni oldu. Netice Pano da beraet etti. Davacının tahliye ve iki aylık kira talebi | reddedildi İ Bu sırada asıl mal sahipleri || bulunan Sarant Dildil ağlu ?| veresesinden bir erkek - ile iki J| kadın koridarda âdeta düğün dernek yapıyorlar — Nihayet Kemankeş ma- hallesinde Asker sokağında T numaralı bir evimiz olduğunu biz de anladık. Diye seviniyorlardı. | ! r—cmîbî DİYOR Kİ: şikâyet ediliyor 1 — Mudanya vapurların- da (Sus vapuru) deniz tesiri- le birinci mevkiin her tarafı kirletildiği halde temizlik na- mına bir şey yapılmıyarak se- yirci kalındığı gibi hastalanan lara dahi bakılmamaktadır. Yolcular büfeden kah- ve istediklerinde fincan olma> dığı cevabı verilmektedir. 3 — Vapurda maden suyu yok. Kocataş suyundan baş- kası bulundurulmazmış!! va- purda servis sıfıra inmistir. Münakalât vekilinin lütfen dikkat nazarını çekiniz. Dr. A. Durlay * Balarköy kaymakamının cevabı 9/7/941 tarihli gazetenizin ikinci sahifesinin altıncı sü- tununda Okuyucu diyor ki başlıklı yazınızda: Bakırköy İs bulun bir kazası olduğu halde İstanbulda 250 şer gram kahve verilirken ırköyde neden 100 gram verildiği ya- zalıyor. Kaza ve köyler için verilen kahve miktarı 10 cuval tuta- rı 600 kilodur. Mahalle ve köylerden gelen listelere göre ancak aile başına 100 gram düşmüş ve bu da âı rak kendilerine tır. Bu günlerde tekrar veri- lecek ikinci parti ile 250 gram kahve stamamlanacaktır. O suretle tashihini rica ederim. Bakırköy kaymakamı Bâhir Öztrak Mekteple_r- ide eksik ka- lan dersler Yeni tedris senesi başında famamlanacak 16 'Temmuzda faaliyete geçe- cek olan (ikmal kursları) zırlıkları tamamlanmak üzere - dir. Her mektepte açılacak kurslarla bunlara iştirâk — ede- cek talebe mıktari ve öğretmen- it olunmuştur. r taraftan 1 ll Vi | leti geçen sene mekteplerde ted risatın erken bitfesi yüzünden tamamlanmıryan ders müfredatı programlarını bu tedris senesi başında okutmağa karar - ver- miştir. Bu hususta her vilâ- yet Maarif Müdürlüğü bir rı por hazırlayarak — vekâlete bi dirmiştir. Vekâlet bu rapor - ları tedkik ve tasnif etmiştir. Wekâlet şimdi her ekulun noksan kalan derslerini m- laması için bir müfredat hazır- lamaktadır. Bu müfredatı yeni 'tedris senesi başında, ayrılacak bir zaman zarfında, tamamla- nacaktır. İkmal imtihanları -eylülde başlayacak Bütün Türkiyedeki resmi - ve hususi okullarda ikmal imtihan- larmın bir eylülde başlaması muhtemeldir. İKTİSAT Odun tacirlerinin itirazı Odun tacirlerinden mürekkep bir grupun fiyat mürakabe ko- misyonuna müracaat ederek k bul edilen narha itiraz ettikleri mali Od odun — çekisinin kuruşa malol- kuruş- yapmağa imkân ylemektedirler .—| Halbuki odun narhı, odunun cinsine göre 350 ilâ 400 kuruş ndadır. ru, binaenaleyh 6 olmadığı ara: be bürosu, ettirmektedir. va- cezası verenler e talimatıma ria ri görülen 2 sahibi muhtelif e 6 oto ve 1 sürüc £, 13 şoför, sahibi, 5 araba | nal haklarında | ceza akaları tanzim e| dilmiştir. Tramvaydan atlayan 6 kişiden de birer liralık peşin| para cezası almmıştır. | demlerin, pek ucuz | olmalarını ileri ha | kân Aaramammnananana 12 TEMMUZ 1941 ir geriç heveskâra cevabım ULUNAY 8. N. Barış imzasile, edebi 'ta hevesli olduğu anlaşılan Za Bir okuyucumdan bir - şikâ, mektubu aldım. Üç büyük (eseri cedid) kâğım dını, hem de el yazasile doldura cak kadar uzun olan bu mı Yazan tan nihayete kadar a katlınması büyük bir fedakâr lıktır. Bunu genç okuyucırma- bir kelâmiyye) gibi hatır- 'orum. Böyle olmakla bera- ber ben bu mektubu sonuna ka- dar okudum. Üç büyük sahife dolduran- gikâyetin — hulâsası Şudur: “Yazı yazmağa — meraklıyım. Tecrübe kabilinden yazdığım yazılar hakkında bir fikir edin- mek için bir kaç zata müracaat ettim; beni atlattılar. bir eser gönderiyorum; — okuyunuz ve fikrinizi söyleyiniz. Görülüyor ki şu birkaç satır, tç kocaman sahifenin göreceği işi daha vazıh daha kat'i ve bas husus daha tehlikesiz bir suret- te halledebilirdi; — tehlikesiz di- yorum. Çünkü bu uzun mektu- bun hiç okunmadan sepeti boy- laması ihtimali de vardı; ve o zaman sadece müracaat edilen zevatın “atlatma,, muamelesine ârı bana derdini sevkeden Smil geçen gün edebiyatımızın kısır kalma- gının esbabı hakkında yazdığım bir makaledir. Ben bu buhrana sebep olarak yeni yetişecek ka- tercüme ve adapte edilen Avrupa mücllifle- rinin şaheserlerile karşılaşmış sürmüstüm ki, bu fikrim-gayet-doğrudur. Genç' bir edib evvelâ yetişe- cek,. yetişinciye ! kadar ” birçok güçlükler iktihamti edecek, niha- yet kalemine sahip olup okuyu: kuyu doyuracak eserler meyda- na getirecek. Bu eserler © tekâ- müle erişinciye kadar gelişi gü- zel tercümeyi güç gel adap- teyi kendilerine san'at itti edenler en mükemmel hikâyele- Ti istedikleri gibi çala kalem matbuat —sahasına atıyorlar, Bunlar için verilen tercüme hak- kı devede kulak kabilindendir. Ortada meselâ Floberin Türk- çeye tercüme edilmiş “Madam Bovari,, sinin karşısına hangi genç heveskâr yazmağa uğraş- tığı acemice bir ramanla çıka- bilir? Amma “Madam Bovari,, vin tercümesi çok hatal imiş. Bumü eseri tabettiren kitançı da bilir. Pakat-ne 'olursa olsun Fransiz'lisanmtti, üstübunun re- alist edebiyatının altundan dö- külmüş'Bbu heykeli tercüme edil- miştir vesselâm. (Vaktile bizde de pek çok & ler tercüme € lirdi. Bunların içinde (La Mar- tin) in Gi rum ki edil sabaka mevz Şeyda Beyin terecümesi birinci- liği kazanmıştı.) Genç okuyucumun — derdi bu değil. O, hiçbir taraftan teşvik görmediğine teessüf ediyor ve kendisile meşgul olunmamasın- dan şikâyet ediyor. Bizde bugün sahifelerini genç kalemlere açık bulunduran bir edebi gazete yoktur; ikide birde çıkıp batan kara batakları ben edebi - gazete addetmiyorum. Böyle olunca genç istidatların kendi göbeklerini kendileri kes- meleri icap ediyor. Bunun için de bakmamaları, usanmamaları, üşenmemeleri ve büyük bir zim ve sebat ile yürümeleri zım geliyor. Vaktile köprülerden müruriye. resmi alındığı zaman gelen ge- çenderi on parayı koparmak -için: kerpeten gibi kuvvetli, — tutkal gibi yapışkan tahsildarlar ara- mir. Bunun için yapılan — müs: bakaya yüz kişi müracaat & zda bu yüz kişinin bu işi beceremiye söylenir, ellisi bırakır gider; biraz sonra geri- kişiden yirmisi de gekilir. Otuz- rla kapı dişarı kalan on kişi zorla dişarı atmak eleri döverk muştu ve Nuri ist şehremininin buzuruna çıkmağa muvaffak olurlar; şehremini — Müsabakayı kazandınız! der, bana sizin gibi yılmaz, bık- maz, yapışkan adam — lâzımdı. Memurin * me gidin de ka- yıt muamelenizi yaptırın! ULUNAY Altın fiyatları yükseliyor Altm fiyatları tekrar yüksel- meğe başlamıştır. Dün, bir altı- W nın fiyatı 25 Hra 25 kurus idi.