ei v —E ASKERİ BAHİSLER ea YEN1 SABAH 1941 de Harp Volkanı Sönmedi ğ Yazan : Bahri ÖZDEN z M Z Harekâtı askeriyaye gayri mü- aait bulunan — kış mevsimi geçti. Bahar givdi. Yaz geldi. Küinat, ezeli yeşilliklerine bü- |xründü. Dağlar, ovalar şen manza- yasına kavuştu. Bütün canlı mahlükat inlerin- |lden; yeraltı yuvalarından çıktı. Lâkin bu zavallılar alıştıkları ha- j va ve süküneti yer üstünde bula- kmadılar. Barut ve benzin kokularile meşbu ve bomba ve top duman- İlari dolu bir dünya gördüler. Şaşırdılar. Münis ve mütebessim insanlara ne olmuştur diye söy- lendiler! Baharın gülüsa sayfiyeleri, züm rütmisal kırları; yazın denizlerin, |plâjların billüri serin suları ne- |den neş'esiz kendi hallerine bıra- kılmıştır diye düşündüler... Evvelce biz süt kuıulınnı. par- lak kanatlı kuşları, kelebekleri se- ven ellerde ayni şefkat ve muhab- bet okşayışları da kalmamıştır. -Bu âsudegi hayat yerine çok gürültülü bir âlem kaim olmuş- tur. / Ciğerleri tazyik edici ağır bir hava, teneffüsü inkıtaa uğratacak kudar muharriş asit ve ecze ke- kuları hiç de dünyanın tabii ha- vayi nesimisi değildir diye mml- dandılar.* Acap bu değişikliğin sebep ve Baiki nedir? Kardeşler, biraz su: sunuz. Kulaklanımıza bazı sesler gelmektedir. Harp. harp; harpl Şimdi anlaşıldı. Harpler bu temiz havaları boz- muşlardır. Muharebeler dünyanın zümrü- di yeşilliklerini ve filizlerini yak- mışlardır. Neş'eli insanları süküt ve ma- teme müstağrak — eylemişlerdir. Dünya âdeta bir yanar dağı hali- ne gelmiştir. Bu (volkan) dan fışkaran kızgin lâvların parlattığı (harp ateşi) seyyal bir halde şim- di hava tabakaları arasından çok garip bir tarzda geçerek dağlara tepelere ve vâdilere dökülmesi ve yakıcı hassasile — etrafi ateşe vermesi ve bu yangının kolay ko- lay söndürülememesi dünyayı şa- gırtmış ve askeri tenkitlere çığır| açmıştır. Her gün salâhiyetli - beya- nat ve kıymetli askeri mütaleat matbuatımızı doldurmuştur. Ba- bis mevzuumuza 1941 (Girit barbi) tara bir misal ve sahne teşkil etmektedir. (Girit) adasının, şimali Afti- kanın en maâmur ve zengin Mısır kıtasının önünde tabii bir kalkan we müdafsa kalesi ve Akdenizin nâzımı vaziyetinde bulunması ve Suda limanının dahi en mükem- mel bir süssü bahri> olması iti- barile ehemmiyetini — bilmiyen kimse kalmamıştır. Cermen kartallarının havadan Ce Yeni Sabah ABONE BEDELİ Türkiye — Ecnebi SENELİK 6 AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK TAKVİM 1 Haziran 1941 PAZAR 5 Cemaziyelevvel 1360 19 Mayıs 1367 Gün 152, Ay 6, Yu: 641 - Hizir 27 Öğle — İkindi 438 — 837 Ezant 1212 — 161 Vasati Yatsı 159 21.38 1400 Krş- 2700 760 » 1450 » 400 » — 200 150 » — 300 Güneş 8.57 431 İmsak 642 216 Akşam 19.34 Vasati Vasati BEF DİKKAT —a €Yeni Sabah» a gönderilen yazılar ve evrak neşredilsin edilmesin iade olun: z ve bunların kaybolmasın. dan dolayı hiç bir mesulüyet kabul hücumuna uğrıyan ve sevkulceyşi değeri müsellem bulunan ve Os- manlıların yanlış olarak «Girit mevkii daimisi> tevsim ettikleri bu büyük adada bu kerre cereyan eden müthiş ve kavaldi umumiye- ye benzemiyen harpler, tarihin en kanlı facin kadrosuna —namzet bulunacak kadar merhametsiz bir boğuşmadır. Adadaki harp tarzı tuhaf ol- duğu kadar büyük devletlerin teş kilât kudretlerine de umumi hay- zanlık verecek kadar mahirane idare edilen çok serf askeri hare- ketler ve üstadâne manevralar- dır. Hava yollarile adaya indiri- len teçhizatlı muharip paraşütçü- lerin istisgar edilmiyecek adetle- rine ve tatbik ettikleri emsali gay- rimesbuk tabiye hareketlerine na- zaran ileride daha büyük saha- larda örnek tutulacak muazzam bir plânın tecrübeleri ve feda- kârlıkları denilse teşhisimizin isabeti yerinde olur. (Girit) in zaptım istihdaf e- den ve mütecavizler için büyük zayiata mal olan bu kanlı hava ve deniz hamlelerine mrarla de- “vam edilmesinin . tahtında dedi- ğimiz gibi muhayyerülükul pro- jelerin zaburu da müsteb'ad de- ğildir. İşte iki muazzam devletin çar- pışan teknik kudretirinden ve çe- Tiklerin müsademelerinden — hâsıl olan ve uzaklara uçan gerareler- dir ki, yeni yeni yamgınlar çıkar- makta ve kundakçılara da vesile ve fırsat vermektedir. Hem par- lak bir mazi, hem büyük ihtilâl günleri yaşamış bulunan (Girit) adasında bugünlerde cereyan et- mekte bulunan müuharebelere bir ehemmiyeti mahsusa atfetmeli- dir. (Girit adası), müstakbel harp vaziyetinin de - hassas bir ibresi olduğuna hükmedilmelidir. Ada, coğrafi balkımdan ayrı ayrı üç küme dağ silsilesinden mü teşekkildir. Bu dağların en yül seği 2469 metredir. Ovalarının pek dar bulunması, buralarda iyi şartlar dahilinde ha “va meydanları tesis edilememesi- ni intaç etmiştir. Ayni zamanda sarp ve ivicaçlı arazinin her nevi harp makinelerile serbest hare- kâtı askeriye icrasını imkânsız kıl- dığı ,son müsademelerle anlaşıl- mıştır. (Girit) adasımın mesahai sathiyesi: 8589 kilometre mu- rabbardır. Adanin uzunluğu 260 kilomet- rzedir. Genişliği bazı mahalde 12 kilometre ve en genlş yeri de 55 kilometredir. Eski zamanlarda bu adanın Zaptı uzun — muhasaralarla kabil |- olmuştur. Ada sekenesi, o zamanın ica- dına göre tesirleri az top ve tü- feklerle uzun süren ablukalar ve hücumlar esnasında çok çetin ve yıpratıcı harpler, müşkül anlar, büyük gıda mahrumiyetleri; sefa- letler ve kıtaller geçirmiştir. Ve muhtelif devirlerde mahalli is- yanlar dahi eksik olmamıştır. Hattâ oynadığı mühim ihtilâlet zollerile maruf Giritli (Venize- los) a pirev olan taraftarları dağlı Girit şekilerinin isyanları da meş hurdur. Kanlı Balkanların Makedon- yası olduğu gibi adaların Make- donyası da (Girit) tir. İşte (Girit) bu derece itilâl ateşleri içinde çalkanmış ve Ak- denizin hiddetli ve köpüklü dal kamçılanmış golarile asırlarca gelmiştir. (Girit) in erkek, kadın ve ço- cuğunun silâhı yatağının başında asılıdır. Pürsıhhat, kametleri mev zun ve yürekleri sağlam Girit ka- dınları hayatta olduğu gibi harp sahasında da erkeklerine muzahir | dirler. (Girit) in bizim için silin- | mez acı ve hâilevi hâtırcsı da var- dir. 1669 tarihinde Köprülü ku- mandasındaki Osmanlı ordusu tarafından adanın fethi esnasın- da verilen (yüz bini) mütecaviz şehit büyük babalarımızın kemik- leri orada çürümüştür. Elhasıl (Girit) adası, eski za- manda ve bu zamanda kan ve San bir (ejder) n GA üsküdar meydanının tanzimi Kabataş meydanı da yeni şekilde tanzim olunacak Üsküdar meydanının tanzimi projeleri hazırlanırken, — Üskü- dâr meydanının — sahile yakın kısmında şarkvari güzel bir kahvehane İnşası kararlaştırıl- mişti. Belediye imar müdürlüğü kah veye ait plân ve projeleri ikmal etmiştir. Projeler yarın belediye daimi encümenine tetkik edil - mek üzere verilecektir. Encü- men projeleri muvafık buldu - ğu takdirde kahvenin inşası i- çin derhal faaliyete geçilecek ve inşaatı münakasa yoluyla müteahhide ihale olunacaktır. Belediye ayni zamanda Üsktü- dar ve Kabataşın Asya ile Av- rupa arasında bir muvasala merkezi olmasını nazarı itibara alarak her iki tarafta, araba vapurile karşıdan karşıya nakil olunacak otomobiller için birer, otomobil parkı yapacak ve ara- ba nakil iskelelerini modern bir tarrda tanzim edecektir. Demiryolları tarifesi navlun tarifelerini de iskele ba- şına tertipten çıkararak mil ba- şına tanzim eylemektedir. Demiryolarının bugünden iti- barn tatbik mvkitne giren yeni tarifesi ise Anadolu trenleri ile Avadolu — banliyösü — tarife - lerinde yazlık ihtiyaca göre tanzim edilmiştir. Şirketi Hayriyenin yaz tari-| fesi ise haziranda tatbik mev- küne girecektir, BELEDİYEDE Buz satışına başlandı Brrakların birdenbire artma- sı üzerine halk tarafından buza karşı gösterilen alâka artmış - tır. Belediye bu sene buz satışını bir müteahhide havale etmişti. Fakat müteahhit bu hususta şını bizzat yapmış ve müteah - hitten yarından itibaren şehirde bilfil buz satışına başlamasını istemiştir. Müteahhit bu talebi yapmadı- &ı takdirde belediye müteahhit | aleyhinde kanuni yollara teves- sül edecektir. POLİSTE İskeleden düşen boyacı Şehiremininde oturan İbrahim ile Heybeliadalı Ekrem Olgun; Heybeliadada Yıldız caddesinde Mehmet Kazancıya ait evin Üst katının kaplamalarını boyamak talarken üç metre yüksekliğin- deki iskele birdenbire çökmüş ve ikisi de yere yuvarlanmışlar- dır. Etraftan yetişenler iki bo- yacının hiçbir yara ve bereleri olmadığını görerek kendilerine “geçmiş olsun!,, demekle iktifa etmişlerdir . | PPPT G TT İstanbulda Bir Ölü Ara- niyor. tefrikamızı koya- madık okuyucularımız- dan özür dileriz AŞT TIT ARI —— Iaşe Müsteşarı Hatava Gıılıvıır İaşe Umum Müdür Vekili dün şehrimize geldi, mına fiyat mürakabe kurslarını açarak, Ankaraya dönecek Ticaret Vekâleti Tase Müste- garı Şefik Soyerin yarım Ha - taya gideceği haber alınmıştır. Verilen malümata nazaran müs- teşara bu seyahatta İaşe teşki-| lâtı ticaret ofisi umum müdürü Ahmet Cemil Conk refakat e- decektir. Malüm olduğu üzere ticaret ofisi, iaşe teşkilâtı namı- na memleket ithalât ve ihracat işleri ile meşgul olmaktadır. Diğer taraftan Ticaret Vekâ- leti iaşe müsteşarlığı umum müdür vekili Faruk Sunter ile Ticaret Vekâleti teşkilâtlandir- ma umum müdür muavini Mah mut Seydo dün şehrimize gel - mişlerdir. Kendileri Haydarpa- ga istasyonunda İstanbul ihra - cat baş kontrolörü Hurşit Ko- âolunhıdım karşılanmışlar- ır. ALDİYEDE Karısını döğen adamın vereceği para cezası ne dövdüğü için Ccürmü meş - hut kanununa tevfikan adliyeye verilen Mehmet adında bir şa- hıs dün Sultanahmest üçüncü sulh cezada muhakeme edil - miştir. “Mehmedin karısını dövdüğü sabit olarak 30 lira para ceza- : sına mahkümiyeti İicap etmiş ise de bu hâdiseye karşı Min - netin sebebiyet verdiği ve kö- casının üzerine yürüyüp onu tahrik fi dikkate alındi. Ve cazanın birl — indirilerek yirmi lira para cezasına mahkü-| miyetine karar verildi. Dünkü ihracat Dünkü ihracatın yekünu 150 bin lradır. Bu arada Misır ve Almanya tütün satılmıştır. Müsteşar na- Faruk ile arkadaşı, dtin şeh- rimizde bazı temaslarda bulun- muşlardır. Bu arada Faruk, vi- lâyete giderek Valı ve Belediye Reisi Doktor Lütfi Kırdarı zi- yaret etmiştir. Mıntaka ticaret müdürlüğün- de dün yapılan bir toplantıda yarım açılacak mürakabe me - Turlarına mahsus kurslar etra- fında görüşmeler cereyan et - miştir. Kursları, yarın saat 9 da, Müsteşar Şefik Soyer namına Faruk Sunter açacaktır. Kurs-| larda, müddeiumumi muavinle- rinden Fethi Sezai, Muhsin Bac, Raşit Taşdur, Osman Fikret Ar| kun, Sırrı Önemre, ffet Halim | Oruz ders vereceklerdir. Faruk yarın Ankaraya döne- cektir. İKTİSAT İnhisarlar kadrosu İnhisarlar umum müdürlüğü- nün yeni kadrosu dün alâkadar lara tebliğ edilmiştir. Yeni kod- | ro ile inhisarlarda iki umum | Tüdite mmavinliği ihdas edil - mektedir. Patlayan gazoz tapası Eminönü Atlamataşında 14 sayıda oturan ve Ankara gazoz | fabrikasında — çalışan Yakup gazoz gişelerini' doldururken bi- risi birdenbire patlıyarak fırl-| on çuvalı da şehrimizdeki 4| yyan tapası sol bileğinden yara- | francala fırını arasında taksim | lanmasına sebebiyet vermiş ve hastahaneye kaldırılmıştır. Bir serhoşun mahkümiyeti İki şişe 55 lik rakı içtikten| sonra Hamidiye caddesinde ken disini bilmez bir halde dolaşan Osman Çakır yakalanmış ve | dün cürmümeşhut mahkemesi - ne verilmiştir. Yapılan duruşmada bu suç sabit zörülmüş ve Osman Çakı- rın 50 lira hafif para cezasına mahkümiyetine karar verilmiş- tir. — İyiliğe Kemlik n Barındırmak istediği hemşehrisi tarafın- | dan soyulan hayır sahibi çöpcü | Dün nöbetçi lan Sultanahmet cezaya bir hırsızlık vak'ası gel- di Bu cürmümeşhut hâdise- sinde hem suçlu, hem de mağ- dur çok dikkafa şayan iki tip bulunuyorlardı. — Ve yapılan hırsızlık ta cidden ibret alına- cak bir dersti Bu bakımdan do- layı - okuyucularımıza ay nen veriyoruz: Büyükadada belediye temiz- lik amelesinden olan Hamdi ötedenberi memleketine gitme miş ve burada kazandığı para ile geçinerek yaşamağa ve bir azftla oraya çoluk çocuğuna para göndermeğe başlamıştır. Belediye temizlik —amelesi- nin koğuşunda yatıp kalkan Hamdi bundan birkaç gün ev- vel şurada, burada sersefil ge- zen ve kendi memleketlisi oldu- ğunu anladığı Ali Osmanı gö- rerek acımış ve ona Gel de bari bizim koğuş- ta, benim yanımda yat. Allah ne verdiyse de yeriz. Bir iş buluncıya kadar barınırsın ©- rada, Diyerek Ali Osmanı da o || akşam koğuşa beraber götür- || müştür. | Yemişler, içmişler, yatmış- lar fakat sabah olup da kal - ——— kınca Bir de yastığının altı-li na koyduğu yeleğinin cebine || ne baksın?. Uzun - zamandır || memlekete göndermek için bi- || riktirdiği 17 lirasının yerinde || yeller esmiyor mu?.. | Sağa bakmış, sola bakmış, |! Ali Osmanı da bulamamış. Ve polise haber vermiş. Bir müddet sonra Adadan kaçarken yakalanan Ali Os- man polisteki ifadesinde her şeyi itiraf etmiş ve parayı sakladığı duvar kovuğunu da söyliyerek parelar olduğu gi- bi terif ettiği yerde bulun - muştur. Hakkında - zabit adliyeye ve nöbetçi meşhut mahkemesi olan üçün- cü sulh cezaya sevkedilen suc- lu derhal yapılan durusmasın- tutularak cürmü- da hirsizliğim itiraf — etmiş fakat yaşının küçüklüğü do- layısile ve şimdiye kadar sa- bıkası da bulunmadığından bir ay hapsine karar verilerek tev kif edilmiştir. İyiliğe kemlik edenin, kendi- si de kemlik bulmakta gecik- mez. Bu dava mevzinu da ada- letin pençesindeki sürat ve beti bir kere daha isbat etmiş oluyor demektir. | tetkik ediyor.,, | hştır. Doğrusu: Eî(;ekler bayat mı satılacak Ticaret Vekâleti bu hususta Belediyenin noktai nazarını sordu Ticaret Vekâleti belediye- den ekmek meselesine dair bazı sualler sormuştur. Bu arada ekmeklerin 24 saat bayatladıktan sonra satıl- ması hususunda İstanbul belediyesinin noktai nazarı da vekâlet tarafından istim- Zaç olunmuştur. Belediye bütün bu husus- larda kendi noktai nazarımı bildiren cevapları - vekfilete göndermiştir. Şehir bandosunun| konserleri Şehir bandosunun yaz ayları *içinde park ve çocuk bahçele- rinde halka konserler vereceği- ni yazmıştık. Şehir bandosu tem sillerine Doğancılarda başlamış- tır. İaşe müdür muavini Ticaret Vekâleti İaşe Müdür Muavini Faruk Sümer, dün Vali h. ve Belediye Reisi Doktor Lütfi “Kırdarı ziyaret etmiştir. Bay| Faruk Sümer vali ve belediye| Teisine şehrimizde mürakabe| memurları için hakkında izahat vermiştir. Francala satışları kon- trol ediliyor Belediye francala için günde ancak 20 çuval un vermekte - dir. Bunun da 10 çuvalı hasta- hanelere tahsis edilmiş ve diğer olunmuştur. Francala. fırınlarında franca- la satışı belediye tarafından kontrol edilecek ve münhasıran hastalara ve ihtiyacı olanlara verilmesi temin olunacaktır. | Kauçuk sanayicilerinin toplantısı Kauçuk sanayicileri kendi a-| ralarında bir encümen seçmiş- lerdir. Bu encümen, sanayi bir- Hği kauçuk encümeni namı al -| | vutköy çileğinde lâtife kaldırmı tında kauçukçuların işlerini ted vir edecektir. Çay tevziatı Fiat mürakabe bürosu tara - fından bakkallar cemiyetinden ıstenen çay tevziatına ait liste azırlanrak alâkadarlara veril- mhr. Çay tevziatı, bundan sonra mezkür liste üzerinden yapılacaktır. İğrisi, Doğrusu Evvelki günkü — Akşamda “Çorbada tuzumuz,, başlıklı ya- zıdan “Akabindeki madde, Fuad Köprülünün —Ahmet Yeseviyi cümlesi yan- “Hemen ondan sonra gelen maddede Fuad Köprülü Ahmet Yeseviyi tekik ediyor.,, dur. Yine Akşamda şöyle bir baş- | hık var: “Sahibi bulunan köpekler de başıboş gezemiyecekler.,, Bunda da zâfı telif hatası var. Doğrusu “Sahipli köpekler başıboş gez dirilmiyecekler.,, dir. Dünkü Akşamda “ne demeli, ne dememeli”,, sütununda “el- bise taşımak,, tâbirine itiraz e- diliyor ve Fransızcada “giy- mek,, lügati yoktur deniliyor. Fransızcada bu mânayı ifade etmek için birkaç tâbir vardır. 1 — Habiller, giydirmek 2 — s'habille yinmek Mettre, Endosser, sırtla 5 — Porter, götürmek, mak Bu beş tâbirden lisanımızda- ki taşımak tâbirine porter keli- mesi yaklaşır. Kullanılmasında lisani bir mahzur olmadığı gibi bir şivesizlik te yoktur. 1 Haztran 1941 — KL _nxvmbm ş/x—mn YAPRAR Dalları Bastı Kiraz ULUNAY Dalları bastı; fakat ahcı da kalantor manavlarda kilosunun Yazan : Narinliği, rengi, manzarası itibarile bu meyveyi ben sülün endamlı, cefakâr, hırçın bir ka- dma benzetirim. Piyasaya çıkışı bile nazlıdır; kendini birdenbire, öbür meyveler gibi tablalarda yayılarak; küfeleri doldurarak; seplerö tıkılarak teşhir etmez. Evvelâ ufak değneklerde yeşil yaprakların arasına — gizlenir... Doyumluk değil tadımlık gibi görünür. 'Tersine çevrilen boş küfenin aralıklarına sokulan bu yeşilli kırmızlı çıta parçaları onun canlı reklâmıdır. Çocukken tur« fandalığına rağmen yine: — Dalları bastı! diye satılam bu çeşni nümunelerini bir süs gibi alır ve hemen yemeğe kı- yamazdık; — okkaya bindikten sonra bile ince saplarını kulak kıkırdağına takarak iki çift la'l küpe zannını verdirmek kirazın avutucu eğlencelerindendir. Sofra başında ikisini, üçünü bir araya getirip, her birine ev halkından biri gibi nişan koya- rak muhabbet tecrübeleri yapı- hr. Bu şakalara bazan büyük an- ne bile karışır. Artık ancak es- mer cildinin örtebildiği kemikli parmaklarının arasında bu fet- tan meyveden iki tane sıkıştı- rarak yarım asır beraber geç « miş bir hayatın bahar mevsi- mini hatırlatan mânalı bir te- bessümle ömür arkadaşına uza- tır. Seçişte isabet olmazsa kıya- met kopar. — Hlâhi efendi! Beni bırak « tan, Şetareti aldın.. — Her zaman bir münasebet- sizlik yaparsın. Arabı kendine arkadaş edeceğini ne bileyim. — Evvelleri hiç şaşmaz, hep beni seçerdin. — Evet ama.. Zaman geçti. Her şey değişti. — Neye değişsin? Kiraz yine o kiraz. — Kiraz o kiraz amma bi muşmulaya döndük... Bu şakalar başka meyvelerle yapılmaz. Meselâ sokaktan ge- çirilirken baygın kokusile uzak- tan kendini haber veren Arnas yan bir ciddiyet vardır. Onun vazifesi rensile, manzarasile si- zi eğlendirmek değil, bodur, tık- naz endamı kemiksiz etile sa- dece damağımızın zevkini tat- min etmektir. Meyve ve sebze ile ölçülen vüzellik bahsinde kiraza en seç- me yer verilmiştir: Dudak. Şimdi otuz iki dişi bir çırpıda gösterecek kadar yayvan ağız- lara tam numara verilmesine rağmen “büdem göz, elma ya- nak, kiraz dudak,, tâbiri yine kulanılıyor. Kiraza karşı haksız bir hu- sumet vardır. “Meyvenin alçağı kiraz,, derler. Ne zaman sofra- ya gelse: — Fazla yemeyin. Şişkinlik- verir! ihtarı unutulmaz. Hattâ kiraz aleyhtarları kendilerine hak verdirmek için onu dile ge- tirmişler: “Kiraz, arkamdan dut yetişmese boyunlarını sapı- ma çevirirdim! dermiş.,, Ahmet Rasim merhumdan şöyle bir fikra dinlçmiştim Sultan Mahmut, bir gün mey- ve yerken müsahibi Sait Efen- diye sormuş — Sait kiraz sever misin? Hayır efendim, sevmem, — © halde ne seversin? — İğde severim efendim. Kalın kabuğile mini mini un çuvalıma benziyen bu acayip meyvevi padişah bilmediği için merak etmi Aaratmışlar, bul- | durtmuşlar. Sultan Mahmut bir iki tane tatmış. Vak'ayı anlatan Sait Efendi- ormuşlar tattıktan sonra ne dedi? — Ne diyecek? Tabiatsız he rif diye beni huzurundan kovdu! ye