Güreşin bu vaziyete dökülme- si hemen herkesi şüpheye dü- ü . > Seyirciler birbirlerine — Denkleşti güreş!. Hakikaten, görünüş bu, idi Güreş bağdaşmış gözüküyor - du. Aliço bile ayni kanaati ta- birlerinden oyun kapamıyorlar- dı. Bir aralık Molla, güreşi aç- mak için hasmının ensesini bi- rakarak Göndü, — Çırpınarak bir nâra attı: sasye e. — Haydi Yusuf be!. ” İşi anlayan Yusuf da çırpı- pehlivamn güreşi bıktarı- c bir hal almıştı. Gene birbirle- | rini el enselerle yoklamalar, va- tiyet değiştirmelerle geçiriyor- du. Bir aralık Mollanın hasmına topuklarma kudar daldığı ve gift topuğu da pençelerine geçir- diği görüldü. — Fakat bu Befer, tetikte oldu- derhal dönerek sırt üs- tü yere düşmekten kurtuldu. Ve yüzükoyun kendisini yere at- &. Mollanın meksadı büsbütün başka idi. Bu kuvvetle ve topuk dalışı ile hasmmu yenmekti. E- ğer Yusuf tetikte olmamış - ol- zsaydı, yüzde yüz Sti yere vu- rundu. İ Yusuf yere düşer düşmez Molla üzerine atıldı. Yusuf, Mob- ia gelincive kadar dizlenip top- lanmaştı. lışıyordu. Fakat Molla, nihayet paçayı | sol eliyle kaptı. Çolak Molla e- liyle de bu kazıikladığı yerden hasımmın kispet dikişini buldu. Şimdi, paça kasnak oyununun tutuşları tamamlanmıştı. Molla, | hasmını tarttı ve dağıtmağa ça- lıştı. Lâkin Yusuf demir gibi duru- yordu. Paçasını kurtarmak için | Mütemadiyen 801 ayağını altına | almağa çalışıyordu. Ve, Molla- ' an paçadaki elini toprakla bul- hrıarasına sıkıştırarak ezmeğe Başlamışlı. Bu sebeple iki pehi- livan sarmadan sarmaya alttan üste bir kaç defa dönüp dolaş- tılar. Nihayet Molla, altta kal- di. gan LA NETAK Yusuf, Mollayı altta tesbit için bir dış kazık vurdu. Sol koliyle kazığı vurdu. Sağ eliyle de gırt- lakladı. Molla, hafif olduğu için ona ağır bir pehlivanın dış kazık yurup gırtiakiaması kolay olur- du, Koca Yusufun meramı, — ha- fif olan hmasmını bir kazık ve girtalkla açıp mağlüp etmekti. Yusuf, gırtlakla — uğraşırken Molla, birdenbire so leliyle gırt- lağı çözdü. Sağ eliyle de ters dönerek kaşığı içten budadı ve otmu da söktü. Ayni zamanda diz- lenip ayağa kalktı ve hasmının gırtlağına dayandı. y Epeyce bir müddet güreş alt- ta cereyan etmişti. Molla, kur- | tulup ayağa kalktıktan sonra bir nâra attı: — Hayda Yusuf be!. Yusuf da hasmını mukabelesiz | bırakmadı. O da çırpınarak: — Hayda Molla be! . Güreş hakikaten denk düş - müştü. İki pehlivan birbirleri- nin oyunlarını söküyorlar, bir- birlenine mukabele ediyorlardı. Halk sabırsızlanmağa - başla- mıştı. — Herkes heyecan içinde idi. Çarpışmalar o kadar ustalıklı oluyordu ki, hiç pehlivanlık bil- meyenler bile bu işde bir incelik olduğunu sezebiliyorlardı. Aliço, gene söylenmeğe başia- mişta: — Abe neolacak bu be?. Yanındakiler sordular: — Usta, sana sormalı ne o- lacak ?. — A be denkleşti bu iş be!. — Mollada ekmek var daha bıraktırmalı.. Daha akşama va- kit var be!.. diklin Kai #& Dedi.? Bir çok kişi Mollanın | fazla ezileceğinden — ürkerek | güreşi berabere bıraktırmağa | taraftar olmuşlardı. - garsm Fakat güreşte.ezilen yoktu.. Yusuf ne kadar ezilmiş ise, Mol- la da o kadar ezilmişti. Yoksa Yusuf pehlivan Mollaya güreşi bindirememişti. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, Molla da Yusufa, istedi- ği güreşi bindirememişti. Yusuf Adalıya benzemezdi. Daha yeni- ci ve tuttuğunu bilirdi. Kör kör güreşmezdi. Fakat hal böyle olmakla be- raber her medense saray paşala- rı ve ağaları arasında güreşi be- rabere bıraktarmak fikri galip gelmişti. Kırlarağası, aklı erer ermez işe müdahale etmek istedi. Ra- mi güreşinde bulunanların için- de en yüksek mevkie sahip olan kızlarağası idi. Paşalar, beyler sonra geliyordu. Lâf değil, za- manm kızlarağası idi. Padişahım €n yakın ve mahrem bendesi bu- lunuyordu. Kızlarağası, Mollayı korumak istiyordu. Onu kendi pehlivanı yapmak kararmı vermişti. Bu sebeple ve kendi anlayışıma gö- re Molinyı daha fazla güreşti- | rerek Koca Yusufa ezdirmek istemiyordu. Kızlarağası, güreşi berabere bıraktırmak için muhakkak bas hakem mevkiinde bulunan Atiço- ya danışması Tâzımdı. Ağa, bir adamı ile Aliçoya haber yolladı. Kızlarağasmın a- damı Aliçoya gelerek: — Usta, ağa hazretleri sizi emrederler... (Arkası var) USTASI ramadığı | aalışıyordu. Son hamlesinde letle ol ayağının üzerine otur-| lu, Ve Mollanın paçadaki elini | zdi. Molla, bilmecburiye Yu%ulunî saçasını bırakmıştı. Fakat, iç Sazığı yerinde duruyordu. Molla inatçı bir adamdı. Tek- | zar kazıkla Yusufu dağıttı ve ö- iüne doğru çekerken hasmının yaçasından tutmağa muvaffak oldu. “Yusuf, tekrar paça kasnağa görünce evvelki ham - islerine başladı. Sol dizinin üze- | “ine turmağa ve olanca ağırlığı Je yüklenmeğe başladı. Bir yan- dan da kazığı sökmeğe çalıştı. | ülüsa, bu mücadele epeyce | kü. Mollanın hasmı paça kas- | nakla asamıyacağını anlayınca vaz geçti. Bu sefer Yusufa hiç zatbik etmediği sak küntesine geçti. | Molla, çak küntesine el atın- | ca dananın kuyruğu koptu. Yu-| suf, delidivana olmuştu. Hasmı- na şak küntesini vermemek için “bütün kuvvetini serfetmeğe baş- AJamıştı. Molla, birdenbire s0l eliyle gırt-| yordu. Fakat Yusuf, kuvvetli leri ve kuvvetli kollariyle bir hamlede şakı söküp buda- u. Şak küntesi sırası da böylece mücadele ile geçtikten sonra, Molla sarmaya girdi. Yusufu, | basıp yenmeğe tevessül etti. Molla, Yusufun kolanu kapa- rak bir iki hamle sonra bastır- | dı. Şimdi, hasmı çevirmek lâ- zımdı. Mücadele burada da baçladı. Yusuf doğruldu. Fa- kat Molla, sarmada idi. Bu rada Yusuf ters dönerek sar- madan sarmaya geçti. Bu sefer Iılı. sarmaya girerek — altta Mollı da, ters dönenek kendini $ Yusuf, şid- ğ ğ leyiniz!. BULVLDODO! ikramiye okuyucuhnwnwz — Mabaat — 231 — Necati Patrıma, Yeni- W kapı orta ol 2. C./500 İstanbul. 232 — Saynur Apak, Bostan| c Yenimahalle Kan sokak Tü- ten apartmanı 1/3 İstanbul. 233 — Nahide ve Zahide Gü- ney kardeşler birinci Karantine 196 sokak 5 İzmir. Nevin Bener, Vefa Seyhanlı apartman birinci kat Teşvikiye Kâğıthane caddesi 88/35 Maçka, 235 -- Saim Kulment, Terak-| ki lisesi 9 sınıf okuyuculardan 696 Şieli. 236 -— Melâtızt Gürel, Üğree men Tabsin Güvel kua Umur- | bey - Çanakkale. 237 — Şevki Boduroğlu, Çam lıca kız lisesi Franszca wamal Hmi Kadıköy - Acıbaden. 288 — İhsan Zarzıman, b mir Kargıyaka Naldöker We- nemen caddesi 170 İzmir. İ 289 — Tuncer Türesinler, Ki | eli şıix Fıtnat sokak 24 )ıı) 240 —. Bevim Atakan, Kasım» paşa orta okul 1. A No. 17 İ tanbul. 24 — Fikret; Sofular mahal lesi 44 üncü sokak 46 No, Tar- SUs. 242 — Hüseyin Dülger, Kurtarıp üste çıktı, Müyazene karakol 678 sayilı Barıyen ... Cihan pehlivanı KARA AHMEDİN HERGELECİ İBRAHİM Türk Başpehlivanla- rının en üstatlarından ve mümtazlarından KOCA YUSUFUN en çok korktuğu pehfivantardan biri ve bir türlü ortadan çıka- bir pehlivandır. HERGELECİ İBRAHİM Adalı Halili meydandan kaçırmış ve Pariste çetin güreş- ler yapmış bir pehlivandır. Yakinda “YENI SABAH,, sütun- larında M. Sami Karayel'in kaleminden okuyacaksınız. OLAN Bek- kazanan 248 — Brtem Doruh, Karşı- yaka Rayhan sokak 21 İzmir. Z4 — Arti Mumcu, Cebeci | caddesi Mülkiye mektebi yanın da 56 Ankara, | 2 Halis Bildikseven, Ay- | vansaray — Kumaş fabrikasın- da dosyacı İstanbul. 246 — N.Taylan, Teşvikiye mahallesi Kalıpçı sokak 79 No. Nişantaş 247 — Salim Atlı, Arasta so- kak No, 20 Samsun 8 — BSüleyman Gökgerer, | Deykoz deri fabrikası 571 mu- | maralı usta Beykoz. 249 — Mihriye Turavul, Va- | ridat müdürü Hakkı eşi Bile - cik, | 250 — Münip Tonuz, Orman | ihendis Muavini Sivas. PYEN T» S ABIAYH, 7 (Baş tarafı 1 İrci şlerin yaladığı sahay ânı bırakılmıya la yolları da yer y dirilen paraşütçülerle tutulacak, adada panik * hayatı atila- ateş larda mekik dokuyacak ve ağır malzemenin * çıkarılması 'işi az zamanda başarılacak, bu suret- le garnizon enterne edilecek!. Her iki muhasım * da Giridin dökülen kana değeceğine inan- maktadır. Musaraa, Tuhunu ve kuvvetini bu inandan alıyor. Bir yangın yeri haline sokulan ada- ya bu vaziyette de ayak bas- mak, çekilmekten kolaydır. A-| dada ölmek var, dönmek yok-| tur. Ada, gerçekten kahraman-| lar yatağıdır! Müdafiler denizlerden el çek- mişler midir? Alman tebliğleri- ne göre, hücum dalgaları, de- nizi İngiliz donanmasına haram etmiştir, Hava filoları, her rast- ladığı yerde harp gemilerimi çil yavrusu gibi dağıtmakta, — bir çoğunu ademe kavuşturmakta - dır. O halde seması korunan kervanlar, Mora ile Girid ara- sında muntazam seferler yap-| makta ve adaya inen ve çıkan kuvvetleri beslemektedirler. Bu ikmal, çok sürmez, adanın mu- kadderatını tayin eder!. İngiliz ajanslarına bakılırsa, inen kuvetler ağır zayiata uğra- | mışlardır. Muhtelif noktalarda harekete geçen kuvvetler, esir veya telef edilmişlerdir. Yalnız | Malemede - tutunan — Birliklerle muharebeler devam etmekte - dir. Fakat indirmelerin arkası kesilmiş değildir. Müdafiler, ö- devlerini canla başla yapmakta- dırlar! Bu mütenakız haberler içinde doğru bir karar vermek güçtür. Bununla beraber, — taminime göre: Almanlar, denizde de, karada da ağır zayiata uğramışlardır. Fakat, aldıkları emri yerine ge- tirmek için taze kuvvetlerle her sıkışık vaziyeti karşılamak kud- retini göstermişlerdir. Nitekim son gelen — haberler, Malemide takviye edilen tümenlerin Yeni Zelândahlara taarruza geçerek mevzilerine girdikterini bildir - mişlerdir. Kanlı müsademelerin neticesini bekleyebiliriz. İngiliz. donanmasının Girid sularında faaliyete girişemiye- cek surette hırpalandığına dair olan haberler, bir ve hasım kaynaklarından çıkmış - tır. Tayyarenin hedefinde mü- essir olduğunu tahmin edenler, nakliye gemilerinin de su üstün- de hemen de müdafaasız bir du- rumda Sarsılmıya mahküm bu- lunduklarını itirafa mecburdur. lar, İniş veya çıkış yerleri uzun müddet şiddetli ve çok üstün a- teşlerle yalandığına göre müte- arrızın bu teşebbüsü nispeten pahalıya ödemesi icap eder. Müttefik kuvvetlerin, besle- nebildikleri halde, recekleri şünhesizdir. — Adanın teşekkülâtı bunu kolaylaştıra- bilir. Almanlar da, takviye edilirler. se, hamlelerine şiddet ve ler. Ve muharebelerin cereyan tarzına göre, neye de mal olsa, Girid müda-| faasını uzun zaman devam etti- | | Resmi Almanlar adaya kuvvet gönder- mek. azmindedirler. — Ada ,kanlı maceralara ceve- hirlerin havadan | harap edilmesi, adanın son mu- kavemetini kırmak gayesini ta- kip ediyor. Bundan sonra da halkın hava taarruzlarına hedef | olması muhtemeldir. Almanla- rın Avrupa cenup doğusunda: kaldırdıkları filolarla ada mes kün mahallerine karşı da dehşet salmayı, maksatlarının — busulü için lüzumlu addedeceklerine iti mad edilebilir. Ancak, harbin imha demek olduğunu bilen sevk ve idare elemanlarının sinir kuv vetini bu tehditlerin kırıp kıra- mıyacağını, gösterecektir: “Giridin yırtıc bir kartalına!....., mısrayı hatır- lamamak ne mümkün! Rüç bir renkli filme benzemiyen ARSLAN <RENKLİR &. FEYNN . ©. Da Havitland'n Şölreti dillere döstan — olan izsdreline herkesi — hayran eden büyük fllbi olmayan 2 şahane film birden: Yarın matinelerden itibaren İhtişamına h LÂLE Samamz JYOAN Biondeli - M Douğlas'ın Kalpleri zevkle dolduran gönüllere heyecan veren neş'esile dünyayı sarsan hâdiselerin inkişafı | A”d’l!':fî?ğ E’ÖLÇ;:O'”TE&HIĞ&H Bir4 S£adın Kapr 285 Mayis 104 # p İ 'Hasbelvâzifei ,seyal N7 sin ? - guru Taksimde oturan Hidayet E- rol isminde bir erkek; karısı Ulviyenin Parmağını 1sırmak - tan suçlu olarak Asliye cezalar- dan birinde muhakeme ediliyor. Dava; birçok bakımlardan çok dikkate şayan ve cok ente- ressandır. Öyle komik ve o ka- dar ibret alıcı safhaları var ki. Fakat neticesi oldukça acıya bağlamyor. Ve bir kadın kap- risi yüzünden; yine bir erkek cezaya uğruyor. Her zaman, her vakit ve her yerde oduğu gibi. İşin hazin tarafı da yalmız burası işte. Bu garip davanın esasını ©- kuyucularıma olduğu gibi veri- yorum: Hidayet Erol; Taksimde bir apartman — dairesinde — oturan, vakti, hali yerinde yakışıklı, orta yaşlı bir zattır. İyi bir işi, vazifesi vardır. Kazancı yerin- de ve hayatı müreffehtir. Senelerdenberi evli bulunduk- ları halde; şimdiye kadar eşi -| nin kıskançlıklarından kurtula- madığına bakılırsa oldukça da | çapkın mizaçlı buulnan Hida -| yet Erol; arada sırada hasbel-| vazife(?) veyabut hesbelicap(7?) | taşraya gitmekte — ve ortadan | günlerce. haftalarca — kaybol- maktadır. Bütün bu hallerle kıskançlığı artan bayan Ulviye EBrol; herne pahasına olursa olsun artık ko-| casının bu seyahatlerine müni | olmağa kendi kendine karar vermiş ve bunu da tatbik için son derece azmetmiştir. Fakat işte aksilik bu ya, Tam bu sırlarda Hidayet Erolun bir | işi çıkmaz mı?.. Hem de bu işin halli için behemebal Ankaraya | kadar gidip resmi makamlarla | temasa- geçmek icap etmiyor | mu?... İşte bundan ötürü.. o gün-a- lelâcele eve dönen Hidayet Brol: — Aman Ülviyeciğim; de- miş.. çabuk bana bir takım ça- maşırla Şu yeni elbiselerimi veriver. Bayan Ulviye derhal vine işin içinde bir iş olacağını düşün - Müş ve: — Ne o.. ne var?. Güvey mi| giriyorsun? Durup dururken | temiz çamaşırlara, yeni elbise- lere ne lüzum var? Daha çama- şır değişeli üç gün olmadı. Yaz | olsa haydi ne ise.. Bu soğuk rüzgürh havada da “terliyo - rum!,, diyemizsin ya... Sonra. yeni elbiseler de ne oluyor san-| ki?. Diye sinirli sinirli sorup so- ruşturmağa başlamıştır. Hidu- yet Erol ise: — Canım vakit geçirme karı- cığım! demiştir. Treni kaçırta- | caksın.. O zaman mahvolurum. | Büyük bir taahhüt işini kaybe- deriz yoksa. — Ne dedin?, Ne dedin?. Treni mi kaçırırmişin?. Yine| hangi cüânibe bu seyahat!.. | Ankaraya — yavrucuğum!.| bir taahhüt işi var da Onun için. Hemen bu akşam ha teket etmezsem münakasaya | mem Bayan Ulviye alaycı, müsteh- zi fakat çok hiddet inirlili- | Be delâlet eden bir kahkaha at-| miş — Münakasa mı”?. dedin.. gü- | leyim bâri. Yine hangi kadının, | lü kabul edildiği takdirde bunu! yosmanın — müzayedesi, | ası var acaba Hidayet Erol da asabileşme- ye başlamış — Canım bırak şu |: dıları da çamaşırlarımı, elbisemi ver ?. Derken; verirsin, vermezsin İş azımış, büyümüş... Ve büyük | salonda oturan bayanın misa -| firleri de anaya — girmeğe, işe| karışmağa mecbur olmuşlardır. | adriye, Sabriye, ne adlarındaki rin bir kısmı Ulv meye başlayınca kavga kıvılcım ları bütün bütün alıvermiştir. Biraz nevrastenik olan Ba - yan Ulviyenin birdenbire sinir bulranları geçirmeğe başladığı | görülmüş ve kocasının aynalı dolabın çekmelerini çekip boh- çalardan çamaşır çıkarmakta olduğunu görünce artan bir hid, det ve öfke Üe Hidnvet Brolun kızşıp alev 2i çamaşır v Milli küme, Türk futbolunun | ölçüsüdür. Bu itibaria memle ketin en güzide ekiplerini bün- yesinde - toplaması, icap eden bu kümenin teşkilinde — titiz| davranmamız lâzımdır. Maçları ilk haftasındanbxri takip ediyoruz. Günden güze | düşen futbolumuz bu sene Ag-| kara ve İzmirde kendini büs - Yazan : » Dâniş Remzi KOROK üzerine hücüm edip elinden ça- maşırları tutup çekmiştir. Sen çek, ben çek derken bu sefer de eller birbirine ve sonra da saçlara dolanmış; etraftaki | dört taze kadın aralarma gir -| meğe vakit bulamadan Bayan Ulviye uzun bir; — Haaay... 9 . dan sonra Ve — Fena oluyorum çocuktar!. Bana biraz su, kolonya verin! Diyerek şakkacık düşüp ba- yılıvermiştir. Onun bileklerini, ellerini uğuştururlarken bir de ne baksınlar?. Parmaklarından birisi adamakıllca ısırılmış ve| Haril zarıl kan akmıyor mu?. — | Tabii Hidayet Erolu da bir !nîıfışd:ıınş; © da karısının et- 1nda pervane gibi dönmeye başlamıştır. Fakat neye yarar?. Biraz sonra kendine gelen ka-| dıncağız karşısında yine kocasi- ni bulunca: — Gilit ayol git!. Artık seni | gözlerim görmesin. Bir de par-| mağımı ısırdın ha. Meğer her- kes © adamdan sana hayır gel- mez Ulviye! demezlerdi Diye sinirleri tekrar ayaklan- maya yüz göstermiştir. Bunu görenler — Haydi Hidayet Bey! Sen biraz çık da biz onu teskin & delim, —demişler. Hidayet de| evden çıkmıştır. 'Şık biz dâva - “Zengin evl ler - Kıskânç kadın - hat -Ne o güveymi giretek- €“elbisedensçıkan "Mahkeme huzurunda! * vme uzflka Fakat hâdise bu kadarla kals mamış; Bayan Ulviye doktora müracatla bir rapor almış; pos lise müracaat etmiş; dört misax fir bayanı da şahit tutarak ko« catı alyhinde bir dava açmış« tır. İlk duruşmada dinlenen bu dört şahit vak'ayı anlatmışlar ve: — Ulviyenin parmağını Hida- yet rsardı. Deomişlerdir. Halbaki sudı ise — Karım nevrasteniye II“P telâdır. Bu Ankaraya gitmek işi Çıktığı zaman pek - sinirlendi. Aramızda ufak bir münakaşa da çıkınca birdenbire bir buh- ran içinde bayıldı. Belki o sıs rada kendi parmağını kendisi isırmıştir. Diyordu. Fakat — sahitlerin dördü birden bunun aksini is. bat eder mahiyette sehadette bulunduklarında.n mahkeme hi- etin bu suçunu sabit gördü. ce bir ay sonra karı koca olmalarını da dikkate alarak altıda biri kadar arttırıp bir ey beş gün hapsine lüzum görüldü. Anck bu hâdiseye Ulviyenin büis olduğu, tahrik onun tama- fmdan vukubulduğu için cema- nın üçte biri indirilerek Hida- yetin 22 gün mahpusiyetine ka- Tar verildi. Ayrıca mahkeme masrafı olan 200 kuruş harçla Ulviyenin maddi zararı olan 20 lira tedavi parasını da ödemesi krarlaştı. İşte basit bir kadın kaprisinin bir erkeğin başına ördüğü çorap da bu suretle ta- mamlandı. sPpPOoOR Deplasman maçları zararla kapatıyoruz Ankara ve İzmir takımlarının futbol kaliteleri düşüktür Uzun münakaşalar ve birbi- rini tutmıy müteaddit defa- lar değişen kararlardan sonra,| mevsimsiz başlıyan milli küme maçlarının hemen hemen yarı- sına geldik. Bu temasların arifesinde yaz- dığımız bir yazıda yapılacak o- lan deplâsman masraflarının korunabilmesi için nilli küme ekiplerinin futbol kalitesi itiba- | rile tamim edici mahiyette ol- malarının elzemliğine isaret et- miştik, | Öyle ya bu zamanda mühim| sayılan 75 kuruş stat ve bu pa- inzimam eden bir miktar| yol ücrtei sarfile sahayı doldur- ran halkın futbol bakımından | tatmin edilmek istemesi hak-| kıdır Fakat maatteessüf yarılanan milli küme maçlarından — m; halli temaslar müstesna. stat tan memnun ayrılmak bizlere nasip olmadı. bütün göstermiş ki şehrimizde| deplâsman yapan bu her iki| bölge takımlarında bu yıl diğer yıllara nazaran göze çarpan bir| gerllik var Bu vaziyet karşısında şehri -| mizde deplâsman yapan takım- İarın tutulmaması ve maçları nın günden güne rağbetten düş. memesi tabildir. Milli küme organizasyonuyla yakından alâkadar olan bir şa- hıs henüz yarısını bulmıyan bu Maçlardan halktatmin edilemeden ayrılıyor temaslardan bugüne kadarki yan miktarının iki bin liraya yakınlaştı n bahsetti. Bu iki binin ların sonuna kadar dört bini bulması da beklenebi- lir. Bu ziyanı kimler çekecek? Tealimatnameye göre — milli küme — maçlı kâr ve zi - yanları, iştirâk eden takımların- dir. Fakat yine ayni talimatname bu kümeye girecek ekiplerin tefrikinin alâkadar kulüplere ait olduğundan bahseder Bu yıl yapılan organizasyon- da bu bahsettiğimiz hak kulüp- lere verilmedi. Kulüp murahhasları tarafın - h sekiz ekip olarak kararlaş- n milli kümeye futbal fe- asyonu Demirspor ve Mas- por takımlarının da alınma- sını bir emirle tebliğ etti. Milli küme maçları günden güne rağbetten düşüyor. Hot deplâsmanlarına — aldıkları 650 mukabil cüz'1 bir hâ arak şehrimizden ay- rilan takımlı Ğurduğu ve her hafta an kimlerin sırtına yüklenecek şimdi? Aca- ba yine kulüplerin mi? Oğuz GÜNEY, NİŞAN 61 kiloda dünya güreş şam- piyonu Yaşar Erkan'ın kız kar- deşi Sabahat Erkan'la; Kenan Taylan'ın nişan töreni 25-5:941 tarihinde Yaşar Erkan'ın Sul- tanahmetteki olimpiyat apartı. manında kutlulanmıştır. Genç- lere saadetler dileriz.. “” 'ı:ııo " KISI