26 Mayıs 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

26 Mayıs 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/ V Yusuf da zevklenmişti. Molla- man bu kurtuluşuna bayılmıştı. /O da Mollayı mukabelesiz burak- Jmadı. Narasını salladı: bi — Hayda Molla be!. Aferin — Molla be B | İki pehlivan tekrar ense en- “seye gelmişlerdi. Güreş asıl şim- di kazışmıştı. Çünkü, hem Mol- la, hem de Yusuf bütün hızlarile girmiş bulunuyorlardı. b Molla, hasmının ensesini bi - — raktı. Dönüp bir kere çırpındık- tan sonra neş'eli bir nara daha at rida z ıda maşallah " v,_"“ sirdenbire doğru gelirken “Yusufa çift daldı. Yusuf, bas- Amının dalmasına derhal muka - bele etti ve koyunduruğu yetiş-| tirdi. (Molla zaten paçalarına erişe- memişti. Fakat “Yusuf, derbal mukabil oyunla hasmını boyun- duruğa almıştı. Yusuf, hasaanı boyunduruk - ta çok tutmadı. Biraz sıktıktan sonra boşalttı. Zaten pehlivan- hığın usulü de bu idi. Molla boyunduruktan kurtu- lur kurtulmaz, daha doğrulma- dan Yusufa şimşek gibi bir çift aha daldı. 4 Bu sefer Mollanın - pençeleri Koca Yusufun paçalarını bul - 4muştu, Molla mengene gibi par- maklarile Yusufun — paçalarına ömülmüştü. ç Wusuf boyunduruğa bakma - “dan derhal dönerek kendini ye- re attı vaziyet tehlikeli idi. — Eğer, Yusuf akıl edip kendisi- mi yere atmamış olsaydı, muhak ikak sirtüstü yere vururdu. Yusuf, yene düşer düşmez Molla, hasmının üzerine çulla- mnarak kemaneye geçmeden sıç- (radı, Yusufa bir kurt kapanı vurdu. Molla, hasmından kurt kapa- ninin acısını çıkarmak istiyor - du. Yusuf ©' gelir takım- dan . ve sallı vücu- dü, oltkasız Malla ile aralarında | ki okka farkı hep Yusufun le- Fakat Molla hasmının kolu - “nu kaparak yere yapıştırdı. Sıkı bir bog'usm:.:fldı. Lâkin, çok gürmedi. Yusuf, kapanı söküp . İki hasım q.knrrm ayak Böta Tivandı. Fakat Çolak Mollanın ma - nevraları, akla gelmedik oyun- darı Yusufu ne de olsa şaşırt- miğtı. Küçücük Molla, yüz yir- mi okkalık gövdesini — oynatıp | duruyordu. Mollanın, Yusufun çaprazın- dan ve a alttan kalkışı hayret- dere seza idi. Bu, olur şey de- gildi. Koskoca Yusufun altın- | dan bu süretle kalkılamazdı. —| İki pehlivan güreşi başlıyalı iki saat olmuştu. Bu iki saat içinde birbirlerine fazla Bücum ettikleri halde her iki taraf da nefeslenmemişti. Molla, bir sırım gibi uzanıp| kısalıyor ve yaylanıyordu. Tek | bir soluk eseri göstermiyordu. Koca *Yusuf da ayni vazi - ziyette idi. O de. solumamıştı. Demir gibi duruyordu. Esasen | 'Yusuf da kendisine bakmasını bilirdi. Ne sigara içerdi ve ne de içki. İdman üzerinde bir pehlivandı. İki saatlik yıpratıcı bir gürı her iki pehlivanı da yormamı: ti. Molla, Yusufu sağdan ve en- sseden bağlamaış dimdik duru- yordu. Her vakitki gibi geriye çevirmiş yorlardı. Daha ziyade bu ense değiş - tirmelerde mâna vardı. Birbir- lerini oyuna düşürmek için va- ziyet alıyorlardı Yusuf, Mollaya bir çapraz B ansaaaassanananen BESİKTAŞ Güler sinsmasında 26 Mayıs Pazartesi akşamı BÜYÜK TEMSİL Maruf film rejisörü VEDAD ÜRFİ Yalnız bir defa için KAN!. Piyesini bizzat temsil edecektir Esere, eski Darülbedayi, İs- *tanbul ve Hâle Operetleri, Halk tiyatrosu san'atkârlarından mü- | teşekkil büyük bir grup iştörük edecektir. KAAAADA ğ Y ga daha vurmak, küçük Mollayı| çaprazla hıza getirip budaya - rak yenmek fikrinde idi. | Nitekim oldu. Yusuf bir bi-| çimine getirerek Mollaya bir çapraz daha doldurmak” fırsa- tını elde elde etti. | Molla, bu sefer de ayakları yerden kesilmiş yazı sürten vaziyette Yusufun iri gövdesi önünde uçmağa başladı. | Yusufun çaprazı evvelkiler -| den zorlu idi. Yusuf, uzun kol-| larile hasmını iyiden iyiye sar" mış ve hasmına gömülmüştü. Firsat vermeden sürüyor, bir yandan da dikerek buda - mağa çalışıyordu. Fakat Molla | bir balık gibi sıçrıyor ve oynu-| yer, öyle kolay ele avuca sığ- Miyordu. Yusuf, hasmını belki otuz a dım kadar sürdü ve bu sırada | da beş altı kere budamak için hamle yaptı. Lâkin, hiç birini yetiştiremedi. Hemen hemen Meydan bitmek üzere idi. Ar- tık seyircilerin içine girecek - lerdi. Fakat birdenhire Yusufun yüzü dönerek uçtuğu görüldü. Molla, hasmına yine bir bi- çimine getirirek bir yan baş yapmıştı. Yusuf bızini alama- dı. zaten hızla gidiyondu. Yü- zükoyun yere düştü. Yusuf yere düşer düşmez derlenip toplandı ve kalkıp kaç mağa başladı. Molla, hasmına yetisti. Fa - kat ayakta yetiştiği için Yusu- fu, arkadan dalıyarak çapraz - lamıştı. Molla, Yusufu arkadan bir kene gibi kavramıştı. Koca göv- desile Yusuf hasmının eliaden kurtulmak için iki terafa sav - ruluyordu. Molla hasmını önünden çen- gelliyerek altına almağa calışı- yordu. Bu, mücadele birkaç da- kika sürdü. Nihayet Mollanın galip hareketile neticolendi. Malla, hasmını çengelliyerek altıma almıştı. Yusuf da kur- tulamıyacağını anlayınca bil - mecburiye hasmının — altına düşmüştü. Molla, hasmını altına alır al- maz derhal sarmaladı. Ve kol kaparak basmak istedi. Yusuf kolunu — vermiyordu. Arada epeyce mücadele oldu. Hasmının kolunu kapamayınca bu sefer künteye geçti. Küçük Molla, koca hasmını künte aşırmak istiyordu. Yu - HERGELECİ ramadığı leyiniz! övvverAAE ÇOLAK MOLLA| YAZAN:M.SAMİ KAR rı çok çetindi. oyİ ie kolay kolay dağıtılamazdı. | Mollg. hasmının — kalçalarını dağıtmak için habire - çalıştı Lâkin muvaffak oelamadı. Bir pehlivanın kalçası bozulmadan ve dağılmadan künteye aşır - mak mümkün değildir. Yusuf gerilmiş duruyordu. Molla, beş altı kere künteyi tazeliyerek uğraştı. Fakat bir türlü Yusufu olduğu yerden kı- pırdatamadı. Yusuf, Mollanın şak künteci- si olduğunu bilmiyor değildi Hasmının müthiş şak künteci- si olduğuna vükıftı. Bu sebeple Yusuf, şak küntesini vermemek hasmına aykırı — duruyordi Molla hasmını künte ile ba: mıyacağını anlayınca — boşalttı Zaten haddinden fazla da ken- dini zorlanıştı. Yusuf, ne de olsa Mollaya (a- ğır geliyordu. Molla, bütün 20- File güneş yapmak mecburiye - tinde idi. Künteyi boşaltan Molla, tek- rar sanmaya geçti ve kol kap - mağa uğraştı. Bu sefer kolu kapmıştı. Şimdi Yusufu bas - mak için mücadele başladı. Mol- la, ona da muvaffak oldu. Ve hasmını sarmadan bastı. Kolu kapıp basan Molla, şim- di Yusufu ters çevinip bosuk açmağa çalışıyordu. Bu #unet- le mağlüp edecekti. Mücadele müthiş oldu. Yü - suf olanca kuvvetile kendini muhafazaya çalıştı. Mollanın zerile Yüsufun aaru kamgılaş - maştı. Arada bir Yusuf açılır gibi oluyordu. Bu sefer de seyinci- lerin yüneği ağızlarına geliyor- du. Nihayet Yusuf canını dişine takarak kolunu hasmından kür | tardı ve doğruldu. Fakat, sor- ma daha hâlâ üzerinde idi. Molla, sarmayı birakmiyor - du. Hakikaten iki pehlivanın boğuşması heyecanlı idi. Bütün seyirciler ve eski pehlivanlar zevk duyuyordu. Herkes Aliçonun etrafını al- mış ve ağzından çıkacak söz -| leri sabırsızlıkla bekliyordu. 'Yusuf nihayet tek paca kapa rak doğruldu. Fakat Molla, pa çasını kurtardı. İki pehlivan bu' süretle ayağa kalkmış bulun - dular... ğ Lâkin Yusuf, bu sefer de e- peyce zor atlatmıştı. Molla da Ççapraz zorundan kurtulmuştu. (Arkası var) m Cihan pehlivanı KARA AHMEDİN USTASI OLAN İBRAHİM Türk Başpehlivanla- rının en üstatlarından ve mümtazlarından KOCA YUSUFUN en çok korktuğu pehlivanlardan biri ve bir türlü ortadan cıka- bLir pehlivandır. HERGELECİ İBRAHİM | Adalı Halili meydandan kaçırmış ve Pa ler yapmış bir pehlivandır. Yakında “YENI larında M. Sami Karayel'in kaleminden okuyacaksınız. iste çetin güreş- SABÂH,, sütun- Bek- 0090000 3C2000000C3009CA Nafia Vekili gitti | Çocuk kampları imiz -| Vekili Ali Bir müddettenberi de bulunan Nafi: Fuat Cebesoy dün amki trenle Ankaraya £ Ve- kil Haydarpaşa garında nafia| müdürü ve dostları tarafından teşyi olunmuştur. tmiştir. Büyük bir kayıp W Mühendis ve müteahhid ATA KAYADELEN hakkın rah- metine kavuşmuştur. Merhum Türk şimendiferci- liğinin ilk kurucularından olup Hicaz ve Samsun - Sivas demir- yolları inşaat müdürlüklerinde bulunmuş ve Cümhuriyet hü - kümetinin demiryolu siyasetinde en verimli ve kuvvetli bir uzuv olanak pek hizmetlende bulunmuştur. bubeti ebediyesi cidden büyük bir ziyadır. Bugün saat dörtte Taksimde Uğurlupalastaki ikametgâhın - dan kaldırdarak Teşvikiye cami- değerli ve mühim | Yardı v Bayanlar İstan- | bul şubesi heyeti idaresi, bagün de minönü Halkevinde bir toplantı yaparak şehrimizde te- sis edilecek çocuk kampları müzakere edecek - Muhtelif kazalarda, yardım- sever bayanlar tarafından tesis olunacak kamplara girme Şart- larını havi olan çocuklar tesbit olunmaktadır. Yardımsever bayanların teş- kil edeceği çocuk kampları 2000 kişilik olacaktır. Çocuk - lar bu kamplarda yardımsever bayanlar tarafından iaşe ve i- bate olunacaklar ve burada kendileri yine yardımsever ba- yanlar tarafından bakılacaktır Çocuk kampları teşkilâtının ya- kın bir zamana kadar bazırla - nacağı tahmin olunmaktadır. Zincirlikuyudaki Asri mezarlık- ta ebedi istirahalgâhına tevdi e- dilecek olan merhuma Cenabı - haktan mağfiret ve kederli ai- lesi erkânına sabır ve metanet dileriz . daima | Garib ve korkunç gu tarebeler (Baş tarafı 1 Inci gayfada) ük harp, muharip milletlerin a bütün kuvvetlerinin silâh na çağırılmasını — mecburi kılmıştı. Garp cephesinde ordu- lar tekâstif etmişti. Siper mu harebeleri, harekâtan cephe de- rinliklerine intikaline sevkedi- | yordu. Doğudaki denemeler, yarma - nin bütün bir cepheyi çök: miye yettiğini isba tetmişti. Bi tıda birbiri ardınca vücuda gi tirilen tahkim manzumeleri, h. | zekât çok ilerilere götürülm | dikçe, muvaftfakıyetler kaydet- tirmiyordu. Girme ve delme şobbüsleri bile mantakada boğu- | labiliyordu. Zarhlı kuvvetlerin taarruzları da, cephe içinde, uğ- vadıkları ateşler karşısında, a- kamete uğratılıyordu. — Batıda kat'i neticeli bir yarma müyes- | | ser olmuş değildi. Harbin son yılları böylece gelip geçti. Ve zihinlerde, bugünkülerle hiç te| ölçülemiyecek intıbalar bıraktı. | Bugün cephe wesuz bucaksız, derinlik hudutsuzdur!. Büyük harbin hemen her dev- | resinde muharebe vasıta ve me- todlarında — değişiklikler — göze çarpıyordu. Bu, baskınlara yol | açıyordu. Bu harbe, yepyeni va- sıta ve esaslarla girileceğini tah- | min edenler vardı. Ancak, bura- daen geniş adımları atanlara zafer mev'ud olabilirdi. Bir tank heyulâsı, bir tayyare korkusu üzerinde çok yazanlar olmuştu, fakat, son yılların kanlı denemeleri, bu düşünce - lerden kimlerin kuvvet aldığını göstermiştir. Bir tabiye rolü, kadronun tesbit ve zamanın talep ettiği silâh ve vasıta — ile oynanabi- lir. En ufak hirlik te buna müf- tekirdir. Giritte vaziyet bambaşkadır. | Mütearrız: a) denizlere hâkim değildir, b) Hava hâkimiyeti tamamen elindedir, ) Sevkiyatı ancak bava yo- *«liyle yapmaktadır. — Denizden sevkiyat ağır zayiata malolur ve akamete ugrayabilir. d) İniş yerini ve taarruz he- defini intihap etmek insiyatifi- ne sahiptir, €) İndirdiği kuvvet, piyade, silâhlariyle mücehhezdir. Ağır piyade silâhları henüz indiril - meye haşlanmıştır. £) Takviye ve ikmal çok güç- tür. &) Yerde hareket ve mamevra | kabiliyeti mahduttur. h) Muharebe sahası, oynaklı- ğa müsaid değildir. Çıktığı yer- de son kozunu oynamıya mec -| bur, binaberin mukadderatına tâbidir. tün bu güçlükleri yenmek, büyük bir ödev sevgisi ifade e- der. a) Denizlere hâkimdir, b) Hava hâkimiyetinden ma'ı- rumdur. €) Deniz yoliyle sevkiyat ya- pabilir, Bununla beraber hava, hattâ deniz tehditleri yüzünden | zayiatı göze almıya mecburdur. | d) İmiş yerini, genişletileme - diği müddetçe bilhassa topçu ateşleriyle ve zırhlı kuwvetlerin darbeleriyle sarsabilir. | danına temas eden | dan dolayı yanıldığıma ve bu| Kökif ol Mahtaya götürül e) Mukabil taarruza geçire- ceği kuvetler bütün silâhların yardımına mazhardır. — Ancak mukabil hava taarruzları vakit | vakit ve meşgul meydanlara kar şı yapılabilir, £) Muharebe sahası, bir tabiyeye imkân dir. &) Deniz yollariyle takviye ve ikmal mümkündür h) Hareket ve manevra ka biliyeti hisbetle üstündür i) Ada sakinleri her yerde ve | her vaziyette yardım edebilirler | Müttefikler, mütearrıza — na- | zaran müsait bir durumdadır lar. Girit kuvvetleri, beslendik - leri müddetçe kriüik vaziyetle rin de ıslahı kabildir. Maruz kaldıkları oynak vermekte- zorlukları kadar vazgeçmemiştir. Müdafi - | dler için beklemek, tehlikeler doğurabilir. Harekât, bugün için adanın dar — hir mıntakasında cereyan etmektedir. Şurada ve buradaki par: çü teşebbüsleri netice Üze mülessir değildir. Adanın batı - sında yerleşen mütcarrıra kar- şı kat'i neticeli bir teşebbüse eçilip Ş lmiyeceğini yakında ezerek Almanların Giride indir- melere ve çıkarmalara gene de vam edip etmiyeceklerini gu bir | kaç gün içinde öğreneceğiz. Mü- tearrız aylata r nen, in- dirme teşebbüslerinden şimdiye f Cevat Abbas Gürer es © Bann âı W ) PS Saâbis'e cevabım KI ATARCLOÖPM komutanının itirazlarına cevap veriyor |. bah) Gazetesi Yazı | Sayan Dinektörlüğüne <Xeni İşler Muhterem direktör; Gazetenizin 22 - Mayıs 1941 tarihli ve 1094 numaralı nüs- hasında intişar etmiş bulunan (19 Mayıstan evvel) adlı yazı- min altında eski altıncı ordu! komutanı general (Ali İhsan Sâ- | bis) in gazetenizin 19 Mayıs ta- rihli nüskasındaki meveut ya- zımin altıncı orduya ve kuman- fıkraların- fıkraların tashihine dair yazısı- ni gördüm. Yazdığımla yazdığını karşı- laştırarak tekrar tekrar oku- dum ve tashih kelimesinin mef- | humunu — ve medlülünü bü-| tün vüzubile düşündük- ten sonra bu yazılar, da tarihe geçmiş yanlış hüdi- seleri hakikate ulaştırmak mâ - nasını tazammun edecek - tashi- hi maatteessür bulamadım. Bil- âkis fıkralranmım tamamiyle tas- dikini gördüm. Ben; kurtarıcı — Atatürkün hayat ve faaliyetinin yakın şa- hidi olmak münasebetiyle —bu- günün nesline ve gelecek mesil - dere hizmet edecek olan milli tarihimize büyük Atatürk bak- kında bildiklerimi olduğu — gibi yazap bırakmak vazif Bu itibarla 19 Mayıs 1919| tarihine ulaşıncaya kadar Ata- | türkün coşkun dinamik enerjisi- | nin millet ve memleket uğrun- | da kendisini her türlü tehlike- lere attığı hâdiselerle; yalnız a- Ziz ve asil milletinin ber bakım- dan hür, kuvvetli, ve her taraf- ça sayılır, tanınır efendi bir mil- | let olarak dünya haritası içinde | yer alması için ittibaz ettiği ted- birlerini durmadan, dinlenme - den giriştiği — mücadele- lerini ve yaptığı yüksek hizmetlerini l senesi 19 Ma- yısında 23 yaşına giren ve bu | günkü devlet kuruluşunun ilk | adımaı olan 19 mayıs 1919 günü- | nü tebeilen tesbite çalıştım. Bu meyanda altıncı ordu kuman - danı ile Atatürkün vaki muha- beratının bir zübdesini yaparak mütaneke akdinde Musulun - eli- mizde kaldığını ve kumandanı - nın başına gelen esaret hâdise- Bini kaydettim. Ben ancak hu suretle hâdisatın — tafsilâtına hacmi mâni makalelerimde ma- vakiayı hülâsa etmek mecburi-. yetinde idim. — Çünkü Musul cephesinde vazifedar olmadığım- dan o cephe bareketlerinin, | zaman, tarih, gün, ay gibi ka-| yıtlarla bütün — teferriatının tesbiti benim için imkânsızdı, Musulda geçmiş vekayin tav- zihini ümit ederiz ki Büyük Har bi yapan neslin hayatında; harp tarihimiz kayt ve tesbit etmiş olsun. | 1 — Bu yazımda ben; ayni| mütareke ahkâmının tatbikatına memur ordu kumandazılarından eski altıncı ordu kumandanı e- mekli generalin emir ve kuman- | dasının şümulü dahilinde kal- | mış olan Musulu; baskın targın- da olsun veya gülerek, kollarını | sallıyarak olsun velhasıl düşmanın işgalini söylemiş ve fakat İskenderunu | teşebbüs eden düşman ine karşı Atatür mukabele edilmesi | emir ve tedbirini yazmış ve A-| tatürkün emir kumandası şümulünün devamı müddetince vatan topraklarını işgal ettirme nasıl | olursa olsun, işgale harp sefinel kiün ateşle ve nden bahsetmiştim. Emekli meral tavzihinde — Musulun | tarzında düşmediğini söylüyor, fakat nasıl verildiğini söylemiyor Ve bu elim Musul hâdisesi- | ni Şark vilâyetlerini müdafaa etmek gibi bir hizmetle meşgul | olduğunu söylemekle kapatmak | istiyor. Başlı başına Musul ve civarındaki servet membaları Musulun — müdafaasını istilzam etmez mi idi? Yaksa, o parçanın ana vatan müdafaasında hiç bir | kiymeti mi yoktu? Esasen coğ- | rafi ve tarihi Irak hududu Mu- sulun — şimalinden geçmediği malümdur | Hatırlarız ki Lozan muahe desinin — akdolunabilmesi için Musul meselesi — muahededen ayrılmıştı. Yani o günkü düş- manlarımız Musul meselesini bütün hayat ve istiklâlimiz ba- hasiyle bir tutmuşlardı. Bu.de- rece ehemmiyet verilen Musu - lun büyük kiymet ve nazik va- ziyetinin 6 ıncı ordu kumanda- nt emekli general Ali İhaan | ve orada kendisine mevkuf ol- | duğu bildirilmiştir. Sâbisin daha erkânı harbiye| mektebi sıralarından itibaren | malümu olduğuna ben kaniim. O halde Atatürkün — İskenderun | meselesinde olduğu gibi neye general — kendini feda ederek Musulu müdafaa etmedi? 2 — Ekaretine gelince; 6 mcı ordu kumandanı esir edildiğini ve Maltaya gönderildiğini iti- raf.ediyor. Yalnız şekli esareti- ni İstanbul hükümetinin daveti üzerine hür olarak Haydarpa- şaya kadar geldiğini ve orada düğünü söylüyor. | Halbuki şekli esarte böyle de- ğildir. Emekli general kendi ha- yatının muhafazası —mülâhaza ve mütaleasiyle mütelif ordula- yının bir zabitinin ve bir man- gasının himaye ve nezanetinde Haydarpaşaya kadar getirilmiş Müteliflere buyurdukları gibi kafa tutmuş olsalardı, acaha mevkilerinde 4 ay kalabilirler miydi? | 3 — Emekli general Atatürk- le cereyan etmiş muhaberatını da bildiriyorlar, we fakat bu mu- | haheratın hususi ve haşka şey- lere ait olduğunu — söyleyerek muhabereler münderecatını meç hul birakıyorlar. | Esasen komşu ordular, — irti- batlarını temin vazifesiyle mü- kellef bulunurlar. — Düşmanın harekâtını ve kendi ordularının vaziyet ve vazifelerini her gün birbirine hildirmek kat'i mecin riyetindedirler. | Halepte yedinci orduda ol- sun ve Adanada “Yıldırım ordu- ları kumandanlığında bulunsun, Atatürk ordu ve ordular grupu | raporlarile millet ve memleketin | müdafaası için — istihdaf ettiği maksatlara iştirâk ettirmek iste- diği ve kamşusu bulunan 6 1n- | crerduyu “ikaz kabul edilme- diğine göre,, daima tenvir etmiş olduğu muhakkatır. Zeten ya- zımada Atatürkün Suriye hu- dudunu. çizen Hamı Şeyhun - ve Mamuretünnüman hattınır sarka uzanan kısmınn Müsuül cenubundan geçtiği sarahatini ihtiva eden ordular grupu ra- porunun da bir sureti emekli generalin eline geçmiş olmasını tabii bulmuş ve hususi ve res- mi muhaberatının topyeküinuna birden ikaz kelimesini kullan « muştım. , Her halde generalin hususi « yetinden bahsettiği muhaberat bir evin, bir apartımanın kira- sına ve bir çiftliğin #satın alm- masına veya samimiyetlerinin tecelliyatına mazhar olmuş bir takım mülâhazalara ait olamaz- dı. Çünkü aralraında bu derece bir dostluk yoktu. Olsa olaa bu muhaberatının gene memleketin ve ordunun masuniyetini temin için ahnacak tedbirlerden başka bir şey değildir. & — Bu ilk ve son mütaleatım bir itiraz doğurabilir. — O da: “Emekli general neden Malta esaretinden kurtarildıktan son- ra garp cephesinde ordu ku- mandanlığiyle — taltif olunmus- tur?,, sualidir. Evet, Atatürk olsun, İnönü olsun milletçe henüz cevher ve kabiliyetleri tamamiyle anlaşıla- mamış ve fakat bir kıymet taşı- ması ihtimali olan bütün — va- tandaşlardan — istifade etmeği kendilerine milli bir vazile te- lâkki etmişlerdi. İşte bu asil ve yüksek telükki- nin icabıdır ki eski Gancı ardu kumandanı emekli general Ali İhsan Sâbis de İstiklâl ordusun- da şerefli bir yer alabilmişti. Fakat çok geçmedi. Düşman karsısında büyük tehlikeler do- ğuracak ağır mânadaki hareke- ti generali İstiklâl Mahkemesi- ne kadar götürdü. Hükmünün ne olduğunu her- kesten ziyade bilen kumandan : bugünkü, hayatını bu hükmü affeden büyük ve yüksek insani ulüvvü cenapların — sayesinde muhafaza ettiğini de bilir ümi- dindeyim. €. A. GÜRER 5— sBbor A li Küme Maçları Fenerbahçe Gençlerbirliğini G.Saray da D. Sporu yendi Milli küme —maçlarına —dün| Kadıköy ve Penerbahçe stadın- da oldukça kalabalık bir seyinci | külesinin önünde devam edil - di. İlk karşılaşmayı Galatasa -| rayla Demirspor takımları yap- tılar. Galatasaray 8 — Demirspar 1 Takımlar Galatasaray: Osman; Adnan Faruk, Musa, Enver, Salim; Mustafa, Bülend, Turga, Eşfak, Mehmet Ali Demirspor nan, Ahmet aci; Rifat, nih, Murat Hakem: Samih Duransoy. Oyuna Galatasaray — başladı. İlk anlarda Del r kalesini çember içine affak olan saft kırmızı takım tiği fırsatlardan vek ve biraz da şan 1 yapama asının da çok ener jik oynad örünüyordu. Soldan Muradın sürerek Ga latasaray kalesine doğru yol landırdığı topu Adnan kesti ve sıkı bir vuruşla uzaklaş Sarı kırmızılı. forvetler gehir kalesine doğru akın et - meğe başladılar. Ayaklardan a yaklara çok seri dolaşah top Mehmet Alinin sıkı şütile De - mirspor ağlarını boyladı. 1-0 galip vaziyete gelen Galatasa - ray hızını büsbütün — arttırdı. Hemen iki dakika sonra Tura nın sürüp götürdüğü topu Ab dülkadir güzel bir plojenle aldı, Demirspor kalesi mühim tehli- keler atlatıyor. Sarı kırmızı for vetler elde ettikleri fırsatlardan | istifade edemiyorlar. Çekilen şütler havadan, yerden mnı'ıı* boyluyor. Birinci devre Galata- sarayın semeresiz tazyikı altın- da geçti ve 1-0 bitti, Abdülkadir; Men İbrahim, — Fahri Zeynel, İskender lmağa müddet spor müdaf İkinci devreye Demirspor baş ladı. İlk hamlede sarı karmızı kaleye yüklenen Eskişehirliler Muradın yakın mesafede topu avuda savurmasile beraberlik - ten uzaklaştılar. Hemen müuk: bil hücuma geçen Galatasaray- hların ilk şütü de Abdülkadirin ellerinde kaldı. Eskişehir kalecisinin çok gü- zel oyunu gittikçe artan sarı kırmızı tazyikını semeresiz bi- rakırken ak sıkı bir vu - ruşla takımına ikinci golü ka- zandırdı. Bu sayı ile gayret - lerini arttıran Demirsporlular Muradın pek yakın mesafeden Osmana kaptırdığı tapla mü - him bir fırsat kaçırdılar fakat hemen biraz sonra Rifat soldan türdüğü topu Galata - larına taktı. sürüp £ Bu sayı her iki tarafa da hız verdi işehirliler beraberli- ğe ulaşmak için bütün gayret - lerini sarfediyorlardı. Ve bu a- vada bir iki mühim fırsat ta kaçırdılar. Eşfak uzaktan kaladığı topu biraz sürerek dı mir gibi bir şütle Demirspor ka- lesine soktu. Bu sayı ile oyun süratini kaybetti ve 3-1 Gala- tasaray lehine bitti. İkinci karşılaşmayı Fenerbah çe ile Gençlerbirliği yaptılar. F. Bahçe 4 - Gençlerbirliği Takımlar. Fenerbahçe: Cihat; Cemal, Murat, Ömer, Zeynel, Aydı: Fikret, Naci, Ali Lebip. Gençlerbirliği Rahim; Rıza, Ahmet; Selim, Halit, Keşfi; Salâhaddin, Ad- nan, Ali, Mustafa, Fahri. Asıl hakem Bahasddin Ulu- öz gelmediğinden maçın idare- &i her iki takımın araısile Sa - mih Duransaya verildi. (Gonu: sahile 6, Sütun 1 da) Rıza, Niyazi, 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: