:&_ & besledi. İdman yaptırdı. Bak - mıkıdmıml.lnıliukud.iıibı.ıw dandu. Zten Sultan Aziz, Aliço nun huzur güreşlerinde onun bü | tün güreş tekniğini ve taktiğini adım adım takip etmiş bulunu- yordu, Aliço, nihayet Kara İbo ile karşılaştı. Padişsh, bu güreşi yakmdan takip ediyordu. Güreş Mecidiye köşkünün önünde ve kususi oluyardu. Aliço bu kıran kırana güreş- te hasminın ücüncü saatte ke- silerek güreşi bırakıp suya doğ- ru yollandığını gördü. Aliço, hasmınım güreşi bırakıp | suya gittiğini görünce, peşin - den koştu, kavi pençesile has - minin - kispetinin kasnağından tetarak çekti ve bağırdı: A be bunası hamam mı?.. Güreşten sanra hamaama git be! Adiço, padişahı falan dinleme- | sabuk bağır- | mişti. Böyle abuk maştı. Aliço, hasmını çekerek meydan yerine getirdi ve ense- sinden yapıştı. Sultan Aziz, Aliçonun bu ha- reketine fena halde kızmıştı. Nihayet Aliço, Kara döl mağlâp etti. Ortada sitbik kirese kalmamış tı. Sultan Aziz vardı. Sultan A- wiz, Aligoyu mağlüp etmek için bazırlanmağa başladı. Padişah, aylarca hazırlandık- Aan Sozra, Aliço ile — karşılaştı. İlk güreşleri tam beç saat de- vvam etti. Padişah, Hara İboyu aylarca — <—.0 150 Sonna berabere — ayrıldılar... Mevsimsiz Spor Haâdiseli maçların mes'ulü “-galnız fatbolcu değildir -7 Senelerdenberi devam eden Vallli küme maçlarmın bir tür- Kü futbol sezonuna tesadüf et- “tirilememesinin Zzaman zaman zararlarını gördük. Ve ne yüz kızartıcı hâdiselere tesadüf et- tik. Birbirleriyle yumruklaşan, | kafası, gözü yartlan Tutbolcü- der, sahadan dişleri dökülerek ayrıilan hakem. Kavgalı, — gürültülü — fetbol maçlarının önüne geçmek için yapılan hamle, alman tedbirle- Yin neticesizliği |bahatin cezasını vermemel beraber hâdiselenin zuhuruna wesile Olan sebepleri araştırma- | | mız İâzımdır. Sıcaklar kendini " gösterme- ğe başladı. Geçen haftaki maç- | larda yalız meşin topun pe- ginden koşanlar değil, tribimde- ki-seyircilerin bile müteessir ol- dukları görülüyordu. Her ge- çen gün bizi yaza, bunaltıcı sıcaklara doğru yakınlaştırıyor. 'Yakında deniz mevsimi başla- yacak; herkes — biraz ferahla- mak, serinlemek için plüjlara a- | ikan edecek. Biz bu seno'de pek geç başbıyan ve ancak temmuz 'ayı ortalarında bitebilecek olan | milli küme maçlarına devam e-| derek onu - bitirmekle uğraşa -| cağız. Futbol mücadeleci ve yorau | bir spordur. Bunun içindir ki hu spor dünyanın her yerinde kışın yapılır. Ve içinde bulun- duğumuz aylarda tatil edilerek futbolcu istirahat — devresine girer. Biz de bunun aksi olarak futbol meysiminin mühim — bir ikısmı boş-geçirilerek lik maç- başlanmak giyle milli küme temasları da yaz sıcaklarına kadar - kalmak. tadır. Şu mukakkak ki bu maçlarda gikan bir gok yüz kızartıcı hâ- diselerin müsebbiplerinden biri | de burmücadeleci apora inzimam | eden'sıcaktır. Asap üzerinde çok | menfi tesirler yapan sıcak bir buguk sast durmadan koşmak 48 Mayıs 1941 Pazar günü akşamı saat 21 de Şehir Tiyatrosu Komedi kısmında (Asım Baba) jübilesi | Münir Nureddin konseri | Halk Opereti Naşid ve Halide Pişkin Gişe hergün açıktır spor sevenleri | hakh olarak üzmektedir. Spor-| çunun yaptığı herhangi bir ka-| kla | dolayı- | SABAN İkinci güreşte Aliço Bultan Azi- | zi üç saat sonra paça kasnak oyununa aldı ve astı. Sultan Azizin bu oyundan kur tulmasma imikün yoktu. Sırtüs- tü yere vuracaktı. Padişahı ye- re vurmamak için pes etzin diye bekledi. Nihayet, Aliço hasmım oldu- ğu yere usuletle tıraktı. Sultan Aziz mağlüp olmaştu. İşte bu mağlübir dolayısile — Aliço, wmenküp oldu. Saraydan uzak - laştırıldı. Bu, son uzaklaştılma- Bi Kura İbonun güreşinde bu -| zurda bağırdığından dolayı da bir müddet saraydan uzuklaştı- | yaşlı bir değnekçi idi. ralmaştı. | Bu sebeplerle zavallı Aliço, hümisiz kalmıştı. Güreşi bırak - tiktan sonra darelinde avucunda parası olmadığından sefil düş - müştü. Malkara köylerinde bek gilik yapıyordu. İşte Rami güreşine gelen Ali- gonun hayatı böyle geçtiği için fakirdi. Yirmi yedi wene Türki- ye baş pehlivanlığını “üzerinde taşıyan altmışlık Aliço, sefalet içinde idi. | Aliço Rami gireşinde ihaş ha-| kem mevkinde bulunmuştur. ... Nihayet Rami güreşi knnnl-% du. Davuallar, zurnalar dürma- dan vurup çalıyorlardı. Çingeveler, hazin “hazin, ha- xin alduğu kadar hareketli peh Tivan havalarını yanık, “yanık we didinmek meeburiyetinde ka- dan futbolciyü —aaman zaman ygileden Ççıkarır. Ve onu hoş kar- şılunmıyacak bir çok hareketle. Te istemiyerek sevkeder. Bu ba- ikımdan hâdiselerin mes'ulü yal- 'nız futboleü değildir. Mili küme maçları beş sene- denberi devam ediyor. Her yıl mevsimsiz yapılan bu organi- zasyonun faydadan ziyade za-| rarlarını gördük. Fakat buna | rağmen bu işe bir türlü esaslı ve verimli bir istikamet vere -| medik. Yazın bunaltıcı - sıcakları yakmlaşıyor.. Senelerdenberi ö- nüne geçilemiyen kavga ve gü- Tültü ile neticelenecek olan 'Tut- bol maçlarının arifesindeyiz .| Herhangi bir hâdisenin mesulü | olarak her zamanki gibi gene futboloü muhatabımız olacak ve | Onu ihir ikaç y apor sahasından | uzaklağtırmakia — meseleyi hab ledeceğiz. Bize kalırsa bu - içşde birinci derecede mes'ul olan 0- yuncu “değil, bu sporu mevsim- Siz başlatıp, mevaimsiz bitirem lerdir. Oğuz Günmey Davet Binçspar İdübü senelik kongresi 23 Mayıs 1941 cuma günü sa- at 17 de nunda klübümüz senelik kang- resi yapılacağından Bayın dza- ların teşnifleri rica olunur. Ruzname: 1 — İdare heyeti ve müfetti yaporlarının tetkik ve tesdiki, 2 —a) Yeni idar heyetinin, b) Haysiyet divamı üza- Buun, a) Gelecek yıkdaki kom- gereden evvel ihesa- Batı tetkik edip o se- meye ait raporunu ve- zecek üç mürakibin | intihabı. 8 — Klübün, gpor yönünden milli gayelere, sağlık şartları - na ve teknik icaplarına uygun olarak daha fazla yükselmesi ve inkişafı için icabeden tedbir- lerin alınması. gahyorlardı. Hiele, davulcu çingeneler her tokmak vüruşunda sanki — bir pehlivanla — musaraa yapıyor- | Mmuş sibi dövünüp duruyorlar- | di. orta, büyük orta güreşleri de bitti. Baş altına güreşecekler de müsabakalarını a yard ettiler. Şimdi sıra baş &i ti. Başa soyunacaklar soyun kispetleri ayaklarında bek, “Molla, Koca Yusuf, Hınçooğ- lu Halil, Katrancı başa ı:uı-cswX ceklerdi. | Cazgir, bu sefer o, ihtiyar| meşhur cazgir değildi. Orta| Cazejr, ortaya çıktı, davul- Guları zurnaciları — bir işaretle susturdu. Ve bağırmağa başladı: — Baş pehiivanlar nat., — Daydüm — düymadım meyiniz 'başa güreşecekler mey dana En önde Katrancı — yürüyor- du. Evvelâ ikazan başma o ge- di. Peşinden Hıngooğlu Duaha sonra, Çolak Molhi ve o- nun pesşinden Koca Yusuf “ka- zan dübine sıralandılar. Kimin kimle eş tutacağı belli değildi. Fakat daha ziyade-bilinen bir şey varsa, Roea 'Yusufla Çölük Mollanın tutuşması Thtimali ga- ÇArkası ar) Kaymakamlar arasında Ankana, Baymakamı Zühtü Kadirli kay- makamlığıma, Dörtyol — kayma- kemı Şevket Merzifon kayma- kamlığıma, Hayrebolu kayma- kamı Kömman Tarsus ikayma - kamlığına, İzmik kaymakamı Hahreddin Ayancık kaymakam- lğma, İstenbul Vali muavini Raşid Tanik — kaymakamlığına, Magka kaymakamı Resad Tire- bolu kaymakamlığına tayin & dikliler. Peksimet stoku Anikara 14 (Hususi) — Top- Tak Mehsulleri Ofisinin elinde bulanan veya imal edeceği un- ların bir kısmile Ticaret Vekü- | detince tayin edilecek miktarda! peksimet yapmak üzere memle- ket ihtiyacı için stok yapılması na deir kararmame heyeti Ve - kilece tesdik alundu. Maliyenin bir tamimi Ankara, 14 (Hususi) — Mali yece vilâyetlere yapılan bir ta- TMimle işlerini terkeden kazanç erbahının terk tarihine kadar geçen müddet zarfındaki kazanç larının ne suretle tahakkuk et - tirileceği üzah edilmektedir. Ahmed Haşim Abtifali Byüp Halkevi Dü, Rdehiyat Kolu, ölümünün 8 inci yildömü- mü — mimasoöbeliyle 4 Haziran Çıunşamba günü :ssaat 15 de mezarı başında Ahmet Hâçim | için bir ihtifal yapılmasına ka- Küçük Yozgattaki | rar vermiştir. Program hazır - Dinçspor klübü konferans -salo- | lanmaktadır. . Tetkikler | Hal tercemeleri münasebetile (Baç tarafı Süncü sayfada) | dam, seanebi bir Prensin riyaseti altında müttahit bir rumanya -| nın teşkili iddiasından vaz geç- miş idi. Bunlar işim gizli tapaflarıdır. İbaresini tahlil ettiğimiz katap- | ta bu cihetler hakıkında da bir | olsaydı Reşit ve Âli pa-| galar, © büyük diplomatlarımız, | işaret haksız sui zanlardan kurtul - muş olurlardı. Ali kemali AKSÜT Plilli SürAhenoi ka Gürk gencinedâzım'bir kitab | Deste güreşleri oldu. Küçük | ge gel-| meyda>| de-| Ktli. | M Hususi) — Reke| | sındadır. Bu İkarşılaşma mesud| | ve Gokanulamıyacağını | rtek HARP VAZ denen kan bo rcnl (Baş tarafı 1 İnci sayfara) Fakat, harbin hedefi, yalaın zayiat vermek değil, yenmek ve gayeye ermektir. Bu 'harpte, geçen maceralarla nisbet & fürmiyen muvaffakiyetler yoruz ki ufak tefek emek fedakârlik mukabilinde elde e-| dilmişlerdir. Sevk ve idare, or-| dunün kanını — esirmemekle mükelleftir. Werdun — duvarları etrafındaki kanhı savarlar, Kay zer ordularını yapratmış ve 1918 mağlübiyetinin aeminini kur- muştu. Pransız topraklarmdaki son zaferler, Büyük harbin bir meydan 'muharebesinde muru kalmandan çük (daha z za yititla. başamı Belki tob - liğler, hakikati —gizlemişlerdir. Fakat, 1939 - 40 ve di Alman seforlerinin kun! kuvuduğunda şüphe yöktur. Pransız generali Her'in talep ettiği “ates deste- ği, sürat ve manevra kabiliye- 'ti,, sistemini maharetle tatbik e den Ağman Stmategileri, hedefo en kısa veramin yoldan vanma- Bım bilmiştir. Ütalya da, malzeme e #ilâh bakmmıztan iyi mücetihez — ve teknik bir orduya 'sahip olmak- la beraber, hatlâ sayı üstünlü- ğü temin ettiği zamanlarda da, orduları hiç bir kabiliyet gös- terememiş, yahuz erimiştir. Bu ezdusun, hele uzun sürmesi mu kadder bir haypte 'kan borcunu ödemesi, ;gulebesi için kâfi de- gildi. Belki, bu ordunun suku -| tanda bir âmil olur. İtalya için Biyasi hedef, ge-| mişlemek, denizlere de hâkim olmaktı. 'Pevali-eden müşterek zaferler, İtalyaya muvakkat de olsa, büyük arazi 'kazandırama- maştır. Parisin düşmesine te-| kaddüm eden “günlerde — harbe giren ordu, savaşarak ilerle-| miş, Suvoya doğru da dkula-| mamıştı. Tumus Ve Korsikanın mukadlderatı, kat'i neticeye bağ lanmıştır. Süveye — yolu, serab diyarından Beger. | İtalyan — donanması, hasma büyük anar eremeden, ağırca karpalanmıştır. — Arnavutlukta, “Habeşistan “ve Libyada bu or-| dunun verdiği zayiat, yarım| milyondan aşağı değildir. Ad- Tiyatik, bu anda, İtalyan “gölü haline getirilmiştir. Fakat Ar- navutluk harekâtıma başlanıldı- ğ sırada teveccüh edilen yakm hedef, Belâmikti. Aradan altı ay geçtikten sonra Adalar - denizi-| nin buen-önemli “üssüne eriş-| mek şerefinden de İtalyan or- dusu mahrum kalmıştır. İtalya; zafer yolunu hava fi- dolarile, denizaltılarile açabile- ceğini daima ummuştur. Her çarpışmada — bümyesinden — bir parçası koparılan bu kuvvetle - Tin «de artık 'büyük bir Tol oy- myamıyacak bir durama Güştü- ğünü resmi tebliğlerde de kar-| deş kuvvetlerden sık sık bahse-| dilmesinden anlamak mümkün- | dür. İtalya, şimdi de, Mısır sınır- larııda, thavaların muhalefetine| rağmen, yeni bir mucera arka- de bir metice vermediği “takdirde, Afrika yakalarma tekrar ayak| basmak için huzun ve capraşık | yollara koyulmak Jâzım gelir. —| İtalyamn, «an'at ve zarafetin | bir mümünesi “sayılan — gehirleri | henüz büyük sarsıntilara maruz | kalmadı. Ancâk, bu güzellikle- kimse | gazanti edemez. Eğer, hava si- Kehları tesir daireleri icinde bu tarihi âbideleri de ahrlarsa, İ- tabya üçin fedakârlik aşırı bir e çikar, 'belki de bu dar- ibe 'tahammülaüz olur. Yapılmış ve göze alınmış lan fedakârlik, elde edilene te- kabül edebilecek midir? Diğer taraftan, bir mağlübiyet öyle felâketler <doğurur ki humn 1z- tıraplarını nesilter gideremiye cektir. Afrika ordularından arta ka-| lan İtalyan 'kuvvetleri, Negüsün topraklarında, iki bölgede dağ- lara da sığınarak, son deneme-| lerde bulunmakta ve kanamak- tadır. Bu ordu, itiraf edilebilir Yarım milyonun bir zübdesidir - | ve güya İtalyan prestijini kur- üçlükderi at bu tarmak için bütün yenmeye — âzimdir. | eürletli fienin hakiki mahiyeti-| amamla öğreneceğiz. Ancak lanan hamaset destan imparatarluğun orada başlıyan kitap hayatının, nihayet parlak sanıldığı kadar da hazin sayfa-| larını kapıyacaksa, kazanç rede! ni ne-| |e iYETi| Dereden Tepeden YANLARAANARARRARAMANAA, YAADARARARAARARANRDANA DN FARAARAKARARAR MÖDERN MASALLAR! raş bıçaklarının dile gelerek anlat- ada n “vUğıu Tner “Bvvel zaman içinde, kalbur nan içinde... Degil; yeni za- man içinde, günlük deviem içi de, kendi makinccağızı Üle traş | olmak, ancâk, on be: ber'ver ada, günde '& & git- vara yaşıyor. Büsbütün “ma- gal,, olmduğı için “varmış,, diye- medim, hem maülüm y den, içinde bulunduğu randan — belizediyoru: “mış,, diyobiliim ?.. Fakat, bir- az ida, masala venzemesi Tâzim- göldiği için, “vardı,, diyorum. Biz'bu hikâye tarzını, halin hi- küyesi dkarak kabul ederseniz, pek mreminn solurum... Bwet, işte-öyle bir adam var- dı.. Delikanlı denecek kadar genç, ihtiyar sayılacak —kadar yaşlı bir çağda değildi. Orla diyip işin içinden çikıver- Hazret, gün aşırı traş olmağı üdet edimmiş — kimselerdendi. Eh.. kırka 'merdiven “dayamış bir-ehli dünya içm, her gün de- ğilse de, gün aşırı truş me ifrat- tır,ne tefrit... Pakat nedense, gün-aşırı ber- bere gitmek, merasımi mahsu- ga ile berberin 'önüne oturmak, bir edayımahsus ile traş olmak ona pek sılmcı geliyordu. Fvin- de, kendi makinadığı, kendi him metile bu işi görmek düha mü- lâyim geliyor, hattâ 'bunu zevk- le yapıyordu.. Zevkle yapıyordu, Çürkü, iken di kendii traş etmek, - traşmma- kinesile de olsa - bir Mmeharct- tir. Mehineye — bir “hiçak takıp, | yüze rastgele sürüp çekmek, bu teknik işte (!) muvaffakiyet i- çin kâfi değildir. "Traş öla ola ellerin bir meharet iktisap et- mesi igerek. Hazretten, smini zikretme - biraz tatsız ola- İsmini & ak Ga, belki onu gücendi- Tebilir. Üyle ya.. Aleyhinde ol- Mmamâkla beraber adınım gaze- telere düşmtesine (!) belki ram değildir. Belki admm mahrem tutulmasını ister... Bununla be- reber, işin kolayı var: Biz kon- disine *bir isim takarız, Ohr bi- ter... Nasıl, mükemmel bir Ti- kir değil Mi Fakat,me isim takalım?.. Ta- kacağımız isim ontm mizacına tygun (olmalı. Dostumuz, me - vaklı, müteceasis, ealti masalları | sever, cinlere, perilere, ruhların | bekasına, ispirtizmaya — falan mutekittir... Her sey hakkında merak ve tecessüsü pek fazla- dır. Ha.. buldum.. buldum... Adını “Meralâ,, ikoyalım... “Meraki... Tabii, bu Mölyerin 'Merakisi de- | ğil, bizim masalın merakisi... Simdi artık, Merakinin, gün- ierden bir gün başına gelen ma- | cerayı anilatabiliriz: Meraki, traş breaklarmı, da- ima kullanmak itiyatimda oldu- ğu için, tane tane almuz, 'birkaç ' Malçet birden alırdı. Aylarca on- darı küllamr, “bitimce “yeniden birkaç paket üdha alırdı Bir gün evinden çikarken traş biçağı kalmamış ölduğumu hatırladı. ve... - tesadüif - o gün yolu Mahmutpaşaya ştlü. sdtıcıların fery ordu. Bu "meyanda traş Babımu, traş makinası vesaire Batan y satıcilar du ördü. Traş'lı almak ihtiyamıda olduğu 'aklına gelül, Merakinin, tercih otmekte öl- duğu birkaç nevi bıçak vardı ki gon zanıarılarda — piyasadan u- damakillı suyumu gekmişti. He- de bu tercih ettilderinden bir marka, — “bösbitim piyasadan uştu. Meraki o bıçak- Tarın artak balunmadığını 'bildi- Bi iraldı satıcınm yanma bir-seyyar okulup sordu —P n hıçaktan var mı? — VMar efendim, var... Kaç tane istuyonsun -— Ondan varsa iki üç paket alırım . — Nekadar isteraen var.. iş- te. — Fiatı? kisinden çok Paketinde on beş'y Neden yirmi kuruş arttı Daha mı fazla n yorsunuz”? — Ne münasebet! Hiç art -| a olmaz mı? iğrudan doğruya | ı ve hazin sergüzeşt ! Yazan: ————I Recai SANAY | — Olmaz beyim olmaz... Ma-| lüm ya, piyasada bulunmuyor... | — Sen nasil buldun?.. | —Bize bakma... Bulduk biraz | satiyoruz... Biterse, başka bula- Kaç paket olsan?. | Üç mü, dört mü?.. | — Üç paket yeter... — Başüstüne... Meraki, traş bıçaklarını alıp eve dönerken, mal bulmuş mağ- rabi gibi, eli değmişken iki pa> ket daha almadığına nadim olu- yordu. Hiç olmazsa, beş paket| (fl'“un epey zaman işini görür- . | Meraki, ertesi sabah, yatağın | dan kalkıp, elini yüzünü yıka - diktan — sonva, traş için takım taklavatını hazırladı. -Aynanın | karşısına geçti. Yüzümü güzelce sabımladı. Yeni aldığı bıçaklar- dan bir tanesini takmaş olduğu makinesini kemali şevk ve hu- zurla eline aldı. İtina ile maki- neyi sakal başından tutturarak aşağıya doğru bir çekti... Bile- Bgimin, güvendiği bütün meleke | ve meharetine rağmen, makine ikilların “üzerinden kaydı... Ayni hareketi bir daha tek- rarladı; >bir daha.. bir daha... Hayvet ... İnsamn ayağı, hamamda, sa- bunlu taş üzerinde nasil kayar- sa, Morakinin yüzünde bıçak öylece kayıyor, yüzünün Sabu- nunu beraber alip götürüyor, fakat kıllar.. olduğu gibi kalı- yordu! | Sağına cekti, soluna çekti. Yüzünde müthiş bir yanma his- setti; killar: yerli yerinde! Fabrika bu kadar bıçak için- den bir tanesini bozuk çıkarmış olabilir, diye düşündü. Paketin den bir tane daha çıkardı: Ay- ni 'ameliye ve s«ayni metice! | yüzünü tekrar sabunla k daha değiştirdi lim âkıbet! | Tekrar sabun, tekrar bıçak. Bir bıçak daha.. bir daha.. bir daha.... — Anlaşıldı.. Bu vaket kâmi- len bozuk... Diğerini açalım... Dedi ve dediğimi yaptı. He, hat! Neticede higbir fark yok!. Diğer pakete müracaat; ayni hareketler ve.. ayni vaziyet! (Merakinin yüzü, her bıçal biraz kal kesmeğe mnuveffak o rak, traş olmuşa benzer bir hal almıştı, fakat, çeteleye de idön- müştü. | Hemon çarçabuk giyindi. So- kağa fırladı. Soluğu Mahmutpa- şada aldı. Caddeyi - baştanbaşa dolaştı. Bıça aldığı cirlak satıcıyı bulamadı. Kimbilir, bel- ki vakit erken idi de henüzigel- memişti. Sonra, düşündü. Satı- Gının ne kabahati elabilindi. 'Ne alırsa, onu s#atadak... Demek ki, bu paketlerin hepsi fabrikasan- dan bazuk çıkmış!. Çarşı içine doğru yürümeğe başladı. "Çarşıi Kebir, cadde - sine gelince, baktı, gördü iki, yolda Bıra ile traş bıçağı satan lar var. Aldığı üç paketin mar- kasından burada bulamadı. IBaş ka bir marka aldı. Fakat mo - lüm “ya, sütten 'ağzı yanan yo- ğurdu da Üfliyerek yermiş; bu sefer bir paket aldı. Bve gekli. Ertesi sahsh, yeni aldığı bıçaltilarla Bir dememe yaptı. Bu defa netice farklı-idi. O gün yüzünü kazasız, belâsız taaş tedobikdi. Bir gün aşırı, ay- mi bıçakda 'bir daha — traş olmak teşekbüsüne detisar etti! Bana da mavvaffak oldu, fakat, yüzü-| nün (Çayı çÇayar yanmasına ta -| hammül etmek bir işkence ol- du. Hahbuki, eskiden, ayni mar- ka bıçaklarla dört beş di traş Gldbiliyordu. Bu ne işti İşte tu sırada Meraki efen - dinin aklına dâhiyane bir fikir ge SYA Zevkine doymadığınız, sorüüğü' 2 büyük film bugün LÂLE 1 - HOLİVUT OTEL MARY kulak- ROSE DİCK ROWEL - LAN Aylarca ihtişamı gözlerinizde, yaşıyacak kalblerinizde k film. 3.40 - 6.30 - 980 | sahibimizin geldi, Meraki efendi, ispirtizma| ya da meraklı idi. Hattâ, bir za-' man 'medyum olmağa da heves- lenmişti. Bunun birtakım usu- Tünü erkânını öğrenmişti. Filhâkika, bir medyam bir, takım, insan ruldarmı - çağırıp! ı?ııl:ırhı konuşurmuş! Meraki e- ı bunu bizzat denememişti, ama, inanıyordu. İşte gimdi al Jlma gelen parlak Tikir gu idi: Acaba eşyanm da ruhu var mi- dar?!.. Varsa, yahut yoksa, şu traş ibıçaklarımı konuştarmak: mürükün değil midir?... 'Bunu denemesi de 'para ile ptlla değil ya. Meraki efendi, lâzımgelliği gekilde hazırlğımı yaptı. Bir karanlık odaya girdi. icap eden mukaddemeyi yaptıktan sonra, ilk aldığı biçaklara, sesine bir trajedi aktörü tonu vererek hi- tap etti: | — Ey hıçaklar!.. Soracakla- rıma cevap veriniz! Hayret! hayret! Bıçakların bulunduğu yerden doğru yükse len bir nida Merakinin hiitabına cevap verdi: -— — Emret efendimiz!.. Prens Hamlete maiyetinin verdiği cevaplar gibi tazimkâr bir cevap! Ğ — Sizin bu hale düşmenize sebep nedir? 1 — Hangi hale efendimiz? — Biz eskiden kenim yüzümü dört bes defa traş etmek âkti- darında idiniz.. şimdi yüzümde patinaj — yapıyor, bir defasına hile mmiktedir olamıyorsum Buna sebep ne7. . — Bunun sebebi hasittir e- fendimiz, fakat, siz bilmiyor « , öyleyin ey bıçaklar! — 'Hakisat şu efendimiz: Siz bizim İkinci sahibimizsiniz... Si- ze yapmağa 'bordu olduğumuz vazifeyi, fazlasile tik efendimi- ze yaprmş bulunuyoruz! Sözleriniz vazıh değil... İ- yice anlıyarmyorum... — Bilâkis çok açık konuşu < yyoruz efendimiz! Sizden evvciki sakalları biri kâfi üerecede — yıpratmış “ve mecali- mizi *üketmiş bulanryor!.. Si evvelce dürt beş defa traş ede- bilirdik. Şimdi biz, ayDi vazifeyi sizden önceki efendimize yap - mış olduğumuzdan daha Tazla- sma 'takatyap olamıyoruz!.. — Dertek, -siz. düha evvel, baştrasının yüzünde — küllamldı- — Bvet, efeniüimiz... — KRaçar 'defa? — *Son ttakatımıza kadar... * — Kaç defa, üyorum! Fiddet buyurmayınız e- fendimiz, izah 'edelim: İki de- fa bilenmeden, birer defa bar- dakta bilenerek, birer defa da, kayış gibi, elin kenarma sürtül- mek Buretile bilentikten sonra.. — Yani dörder defa mm?.. — övet efendimiz... Bütün aendliyeleri geçirdikten — sonra sizin dinize geldik... Bizi besin- ci olarak kullanmak — tülihsizli- gine uğradımız... Halbuki, ihey - hat! Bizde santik “ize hizmette bulunmak takati kulmaunoştı. Kıllarm üzerinde kaydırak gibi kaymaktan başka elimizden bir goy “gekmedi... — Bizi, tapkı yeni — biğakmış gibi, yeniden nesıl zarfladılar — Çok Kkolay-efendimiz... Es- ki sahibimiz bu işte çok mahir- dir... Hem efendimiz, bilirsiniz, minareyi çalan kılıfı hazırlar- mış!.. Meraki bu sefer san defa al diğı bıçaklara hitap etti: — By bıçaklar! — Itmrediniz efendimiz... — Siz ki, her ne kadar yü: mü hırpaladımızsa da beni traş etmeğe — müvaffak oldunu: Halbuki, 'ben “sizin —markanızı (Sonu sayfa 6 vütm '2 de) beklediğiniz, MNBK matmelerden itibüren Sinemasında 2 - SON AKIN “TOEkçe » DIOK FORAN Tarihleri — yaratan, — devirleri hazırlıtan kahramanların h yapı 30 - 8.80 hayatından bir 230 - n oli Seanslar